Güncelleme Tarihi:
BAŞBAKAN Yardımcısı Mehmet Şimşek, Türkiye’de çok yakında önemli bir yapısal reform yapacaklarını dile getirerek öncelikle döviz yükümlülüğü olan 25 bin firmayı araştırdıklarını dile getirdi. Şimşek, “Bu firmaların 23 bini toplam döviz yükümlülüğünün yüzde 16’sını oluşturuyor. Biz bir çerçeve oluşturacağız ve bu çoğunluğu küçük ve orta ölçekli olan firmalara doğrudan doğruya sınırlama getireceğiz. Niyetimiz hanehalkında aldığımız tedbiri bunlara almak. Birkaç istisna dışında genel anlamda dövizle borçlanmaya sınırlamaya gideceğiz” diye konuştu. Hürriyet Dünyası tarafından dün İstanbul Swissotel’de düzenlenen ‘Türkiye Finans Forumu’na katılan Başbakan Yardımcısı Şimşek, diğer 2 bin büyük ölçekli şirketin verilerini toplanması için de yasal altyapıyı oluşturduklarını kaydetti. Şimşek, “Bu firmaların döviz yükümlülüğünde payı yüzde 84. Küçük ve orta ölçekli 23 bin firmaya da makine teçhizat ithalatı ile kamu özel sektör işbirliği projelerinde istisna sağlayacağız” diye konuştu.
DALGALANMAYI ETKİLİYOR
Reel sektörün ciddi döviz açığına sahip olduğunu belirten Şimşek, şöyle konuştu: “Bir yıl vadeye baktığınızda ise 7.3 milyar dolar fazlası var. Sistemin genel perspektifi açısından bakınca 1 yıllık perspektifte bilanço etkisi sınırlı olur. Reel kurdaki, liradaki değer kaybı ve oynaklık reel sektör döviz talebi nedeniyle de zaman zaman piyasamızda abartılı yaşadığımızı da söyleyebiliriz.” Finansal piyasalar açısından oynaklığın yüksek olduğu dönemlerden geçildiğini belirten Şimşek, bunun temellerine inmek gerektiğini söyledi. Şimşek, yapısal reformlarla temellerin epey sağlamlaştırıldığını kaydederek bazı algı farklılıkları da yaşandığını kaydetti. Şimşek şöyle devam etti: “Batı perspektifiyle Türkiye hukuk devletinden uzaklaşıyor Türkiye’ye göre ise batı bizi anlamıyor ve sahip çıkmıyor. İşte tüm bunlar algıyı şekillendiriyor. Liste çok kabarık. Reformları yapmak zamanlama, kaynak, irade meselesi olduğu kadar eğer enerjinizi iç ve dış gerilimle harcanmak zorunda kalınıyorsa güçlü ivme kazanmak kolay olmuyor. Gerçekçi olalım. Son yıllarda Türkiye’nin başına bir sürü felaket geldi, darbe girişimi bu işin hangi standartı alırsanız alın zirvesi. Dolayısıyla Türkiye’deki OHAL durumu dünyadaki algısı Türkiye’nin verdiği tepkiler başına gelenlerle yakından ilgili, durup dururken bu noktalara gelinmedi. Burada algı son dönemde bozuldu. Bu da gerçekliği kısmen etkiliyor. Bizim gerçekliğimiz algımız kadar kötü değil arzuladığımız kadar da iyi değil. Bunu değiştirmek için reform dönemi önemli.”
Herkesin kurdaki gelişmelerden bahsettiğini kendisinin ise reel efektif kur endeksini ele aldığını vurgulayan Şimşek, “Ticaret ortaklarımızla enflasyon farkını baz alan basit bir gösterge bu. Reel olarak ekonomide aşağı yönlü trend olmadığını biliyoruz ama lirada böyle bir trend var. Bu batı ile ilişkilerimiz yakın coğrafyadaki gerginliklerin yansıması, genel anlamda algımız ve bu algının yarattığı gerçeklikle ilgili. Bu kadar şok yaşıyoruz bu şu anlama geliyor stres bu bölgenin bir parçası. Bu stresle baş etmek için yeterince politika tepkisi önemli ama politika tepkisine baz oluşturan güçlü taraflarımız var mı? Kamu maliyesi hala güçlü olduğumuz bir taraf. Genel devlet bütçe açığı yüzde 1.3. 2016 rakamı, bu sene borçlanma gereği olarak bakarsanız yüzde 2.4’e çıkıyor, gelecek sene yüzde 1.9’a iniyor 2020 hedef 1.3. Kamu kesimi açıkları makul düzeyde hatta düşük sayılır” diye konuştu.
BİZE ALAN SUNUYOR
Şimşek, kamunun borç yükünün de nispeten düşük olduğunu belirterek bu yıl milli gelire oranının yüzde 28.5’e ulaşacağını bunun diğer ülkelerden yine de düşük olduğunu belirtti. Şimşek şöyle konuştu: “Zemin kaybediyor mu evet, darbe girişiminden sonra reel ekonomi toparlasın diye biz önemli ölçüde maliye politikasını kullandık açığı bir miktar yükseltti. Önümüzdeki döneme ilişkin kalıcı şok yaşamamak ham cari açık hem bütçe açığı olmasın diye döngü karşıtı maliye politikası uygulamaya koyduk. Şoklara tepki eskiye oranla makul düzeyde. Bir miktar bize alan sunuyor şoklara tepki vermemiz için.”
İŞE ALMAYI ÇIKARMAYI KOLAYLAŞTIRMALIYIZ
TÜRKİYE’NİN düşük istihdam sorunu olduğunu dile getiren Şimşek, şöyle devam etti: “Bizim çalışabilir nüfusun yüzde 51’i çalışıyor. Katılım oranı da kadınlarda oldukça düşük. Temel sorunlarımız işe almak çıkarmak çok maliyetli bu kadar basit. Türkiye haftalık çalışma saati itibariyle en yüksek ülke. Demek ki Türkiye’de işe almanın çıkarmanın maliyeti düşük olsa girişimciler fazla mesai modeli yerine girişimciler daha çok eleman çalıştırmayı tercih eder, istihdam oranı hızla artabilirdi. Kısmı zamanlı istihdam düşük çünkü genç nüfusumuz ve kadınlar arasında istihdam düşük bu sayede artabilir. Katılıklar anlamında OECD endeksi en katı işgücü piyasası rejimine biz sahibiz. Kadınların katılım oranı hızla artıyor sevindirici gelişme. Geçen yıl önemli adımlar attık yarı zamanlı çalışmanın önündeki engelleri kaldırmaya çalışıyoruz.”
BANKACILIKTA KÂRLILIK DA SERMAYE DE GÜÇLÜ
BAŞBAKAN Yardımcısı Şimşek, bankacılık sektörünün de güçlü olduğunu belirterek sermaye yeterlilik oranının Basel 3 standartları bile baz alınsa oldukça güçlü olduğunu vurguladı. Şimşek, “Önemli bir şok yaşasanız dahi sermayeniz bu şoku kaldırabilir. Bankalarımız güçlü teminat olmadan kredi vermiyorlar aktif kalitesi yüksek. Kaldıraç oranı makul hatta düşük sayılır. Karlılık da makul düzeyde. Özkaynak karlılığı yüzde 14’ün biraz üzerinde. Sermaye enflasyonu bugün itibariyle enflasyona karşı reel değerini koruyor. Yılın ilk 8-9 ayında çok büyük genişleme var hızla normalleşiyor yakın dönem ortalamasının da altına inmiş durumda. En önemli sorun kredi mevduat oranının yüksek olması. Bankacılık sektörü de aslında önemli ölçüde kredileri mevduatla finanse ediyorsa nispeten risk algısı daha düşük olur. Dış kaynak bağımlılığını yansıtıyor” dedi.
GEREKEN DESTEĞİ SAĞLARIZ
BAŞBAKAN Yardımcısı Şimşek, ABD’den sadece bilinen kamu bankası dışında bir bilgi talebi olmadığını dile getirerek “Bankacılık sektörü ülkemiz için çok kritik. Bu sırada belirsizlik ve etkisi bankaların kendi basiretsizliğinden kaynaklanmıyor. Sistem normal işini yapıyor ama belirsizlik etkilerse tabii ki biz gereken desteği sağlarız” diye konuştu.
KUR HANE HALKINI OLUMLU ETKİLEDİ
BANKACILIK sektörünün bilanço dışı ve içi kalemler itibariyle nötr bir döviz pozisyonuna sahip olduğunu dile getiren Şimşek, bankacılık sektöründe döviz kredilerinde problemli döviz kredilerinin oranının yüzde 1, genel anlamda yüzde 3 olduğunu söyledi. Şimşek, “Bankacılık sistemi bu portföyü iyi yönetmiştir. Hanehalkının da kur gelişmelerinden borcu olmadığı için olsa olsa olumlu etkilendiğini söyleyebilirsiniz” dedi.
ÇOK KAPSAMLI REFORM İLK ÇEYREKTE
BAŞBAKAN Yardımcısı Mehmet Şimşek, Dünya Bankası tarafından yapılan iş yapma kolaylığı endeksinde üst sıralara çıkabilmek için çok kapsamlı bir reform hazırlığında olduklarını söyleyerek şöyle devam etti: “Reform okeylendi, o reformun 1. çeyrek itibariyle hayata geçmesini düşünüyoruz. İcra iflastan tutun da inşaat izinlerine kadar süreçleri, maliyeti azaltan bir reform. Böylece Dünya Bankası’nın iş yapma endeksinde yukarı sıralara sanırım 30 seviyelerine çıkabileceğiz. Bugün Türkiye, çektiği doğrudan yatırımın iki katını çekebilir. Küresel sermaye firmalarında önemli artış var. Çok kapsamlı toptancı bir yaklaşımla reform geliyor ben bile heyecanlandım. Bu reformla birlikte yatırım ortamı çok daha iyileşecek.”