Güncelleme Tarihi:
Türkiye Bankalar Birliği (TBB) Yönetim Kurulu Başkanı Alpaslan Çakar, Ziraat Bankası’nın İstanbul Finans Merkezi’ndeki genel müdürlük binasında ekonomi basınıyla bir araya geldi. Çakar toplantıda, ekonomi ve bankacılık sektöründeki gelişmeleri değerlendirdi, 2024 ve 2025 yıllarına dair soruları yanıtladı.
Ekonomi yönetiminin seçimlerin ardından açıkladığı Orta Vadeli Program’da (OVP) yer alan hedefleri gerçekçi bulduklarını belirten Çakar, “Bütün rakamlar arasında bir korelasyon var. Ben sadece enflasyon hedefinin çok iddialı olduğunu söylemiştim. Enflasyonun 2024 sonunda yüzde 40-45 bandında şekilleneceğini düşünüyorum (OVP’deki hedef yüzde 33)” dedi.
Çakar, Merkez Bankası’nın faiz artırım sürecini ocak ayında tamamlayacağı kanaatinde olduğunu da vurgulayarak, yılın son çeyreği itibarıyla faiz indirim sürecine doğru gidileceği görüşünü dile getirdi.
İşte TBB Başkanı Alpaslan Çakar’ın sene sonu döviz kurundan KKM’deki gelişmelere, kredi kartlarından yabancı yatırımcı girişlerine kadar ekonomiye dair açıklamalarından öne çıkanlar...
YAPIŞKAN ENFLASYONA DİKKAT
2022 ve 2023 bütün dünyada ‘enflasyonla mücadele yılları’ olarak geçti. Küresel ekonomide ciddi bir yavaşlama var. Büyüme sorun olmaya başladı. Türkiye ise büyüme konusunda her zaman pozitif ayrıştı. 1923-2022 yılları arasında Türkiye’nin ortalama büyümesi 4.8. 2003-2023’teki büyüme ise 5.4 olarak öngörülüyor. 2023’te muhtemelen yüzde 4.5 olarak gerçekleşecek. 2024’te de yüzde 4 olarak öngörülüyor. Bunun alt kırılımlarına bakmak lazım. Yurtdışında yaşanan gelişmeler nedeniyle büyümenin iç talep kaynaklı olduğunu görüyoruz. Bu çok arzu edilen bir durum değil. OVP’yi çok gerçekçi buluyorum. Enflasyon konusunda bir miktar iddialı olmakla birlikte bütün olarak bakıldığında ciddi, tutarlı ve öngörülebilir program olduğunu vurguladı. Ben enflasyonun bu yıl yüzde 40-45 bandında şekilleneceğini düşünüyorum. Enflasyon, mayıs ayında en üst düzeye gelip düşeşe geçecek. Mevcut uygulanan politikalarda bence asla acele etmemek lazım. Bence enflasyonun yüzde 40-45’lere inmesi zaten olağan, bu olacak. Önemli olan enflasyonun yapışkan olmadan, kalıcı hale gelmeden düşürülmesidir. Orada bizim daha dikkatli olmamız, mevcut politikaları daha olgunlaştırarak devam ettirmemiz önemli.
FAİZ ARTIRIM SÜRECİ TAMAMLANACAK
Faiz politikası etkin olarak uygulanıyor. Miktarsal sıkılaştırma adımları devam ediyor. Selektif olmayan kredilerde yüzde 2.5 oranında büyüyebiliyoruz. TL’nin güçlendirilmesine yönelik makro ihtiyati tedbirler devam ediyor. Zorunlu karşılık oranları şu anda banka bilançolarının yüzde 15-16 seviyelerine kadar geldi ki bunlar çok ciddi oranlardır. Bankacılık sektörü için de ciddi maliyettir aynı zamanda. 25 Ocak Perşembe (bugün) günü Merkez Bankası’nın faiz kararı toplantısı var. Ben de herkes gibi düşünüyorum. Piyasa faiz oranlarını çok fazla etkileyeceğini düşünmüyorum. Mevduat piyasasında şu anda faiz oranları TL cinsinden yüzde 45-50 bandında. Kredi faiz oranları yüzde 45-55 arasında bir bantta gidip geliyor. Dolar faiz oranları kredilerde yüzde 9’lar civarında, Euro faiz oranları da yüzde 7.5-8 bandında. Yıl sonuna kadar faiz oranlarının çok daha artarak devam edeceği kanaatinde değilim. Merkez Bankası’nın artık faiz artırım sürecini ocak ayı itibarıyla tamamlayacağı kanaatindeyim.
İNDİRİM SON ÇEYREKTE
Bizim alacağımız kararlar yurtdışından bağımsız olmayacak. Fed’in mayıs, haziran itibarıyla faizleri yavaş yavaş aşağı doğru çekeceğini düşünüyorum. ECB de faizleri düşürecek. Bütün dünyada faiz artırım sürecinin sonuna gelindiğini söyleyebiliriz. Onlar faizi indirdiklerinde biz de makro verilerin ışığında onları takip edeceğiz diye düşünüyorum. Bizdeki faiz indirim süreci, onlardan bir süre sonra olacaktır. Bu ne zaman olabilir? Takvim söylemem çok doğru değil ama son çeyreğe doğru bizde de faiz indirim sürecine doğru gidileceğini düşünüyorum. Tabii burada Merkez Bankası’nın, veri setiyle hareket edeceğini tahmin ediyorum, enflasyon oranına göre hareket etmesini bekliyorum. Bu bağlamda da piyasayı korumak, reel sektörü korumak, tekrar potansiyel hızda büyümeyi sağlamak adına da mevcut bazı mekanizmaların daha aktif şekilde işletilmesi gerekir. Bunlardan biri selektif kredi politikasıydı. Bu seçici kredi politikasına mutlaka devam etmek gerekiyor. YTAK kredileri, piyasayı korumak ve yatırımı teşvik etmek adına çok önemli. Reeskont üst limitlerinin artırılması önemliydi.
ABD VE AVRUPA’DAN SERMAYE AKIMI OLACAK
ABD ve Avrupa’dan faiz indirimiyle beraber Türkiye’ye sermaye akımları olacağını düşünüyorum. Bu da bizde kur üzerindeki baskıyı azaltacaktır. Yurtdışı finansman boyutuna bakıldığında 2023’ü 9.3 milyar dolarlık girişle kapattık. Bu yıl menkul kıymet ihraçlarından 1.5 milyar dolarlık giriş oldu. Bunlar ciddi anlamda girişin olduğunu gösteriyor. TL çok cazip olmaya başladı. Yurtdışı yatırımcılar, önce tahvil ve hisse senedi piyasasına girer. Bu talebin de oluşmaya başladığını görüyoruz. Seçim sonrası dönemde tahvil piyasasına 2 milyar dolarlık, hisse senedi piyasasına 2.5 milyar dolarlık bir giriş var. Kredi piyasasında da giriş var. Dolayısıyla önümüzdeki süreç itibarıyla bu anlamda, daha doğrusu sermaye hareketleri anlamında rahat olduğumuzu, daha pozitif bir geleceğin bizi beklediğini söyleyebilirim.
2024’TE KREDİ BÜYÜMESİ YÜZDE 40
2024 bütün dünyada olduğu gibi Türkiye’de de bir restorasyon, bir normalleşme yılı. Bizim aslında 2025’i satın almak adına 2024 yılını kullanıyor olmamız lazım. 2025’i bir atlama, sıçrama yılı yapabilmemiz için bu yıl bu tamiratlarımızı, bu restorasyonumuzu, bu normalleşmemizi mutlaka sağlamamız lazım. Çünkü dünya böyle yapıyor. Herkes buna göre pozisyon alıyor. Biz de bunu yapıyoruz. 2024 yılı daha sakin ama hazırlıkların tamamlanacağı bir yıl olacak. Ama 2025 bir ‘take off’ yılı. 2025’in ülkede düzenlemelerin, regülasyonların, otoritelerin konuşulduğu bir dönemden çıkıp reel sektörün, bilançoların, şirketlerin, yatırımların, ekonominin konuşulduğu bir yıl olmasını hedefliyoruz ve bekliyoruz.
SEKTÖRÜN BORÇLANMA SORUNU KALMADI
Türk bankacılık sektörünün yurtdışı borçlanmasının 116 milyar dolar olduğunu, bunun 78 milyar dolarının kredi, 19 Milyar dolarının para piyasalarından alınmış borçlar, 19 milyar dolarının da menkul kıymet ihracıyla sağlanmış olan kaynaklardan oluştuğunu bildiren Çakar, sektörün önceki yıllarda yurtdışında borçlanma yaparken dönem dönem zorluklar yaşanabildiğini ancak şu anda borçlanma ve talep noktasında hiçbir sorun kalmadığını söyledi. Çakar, “Vadeler uzuyor, maliyet de giderek düşecek. Para bulunabiliyor, artık talep var. Maliyetler de CDS’in düşmesiyle beraber gerileyecek” dedi.
BU HİKÂYEDEN VAZGEÇEMEYİZ
Türkiye’nin seçim sonrası dönemde özellikle enflasyon noktasındaki kararlı duruşunu devam ettireceği kanaatinde olduğunu söyleyen Çakar, şöyle devam etti: “OVP bizim için çok önemli bir yol haritası, çok önemli bir çıpa, gerçekçi bir yaklaşım. Bizim seçim sonrası yeni bir hikayemiz var. Bu hikayeye şu anda bütün taraflar inanıyor, arkasında duruyor. Biz zaten bu hikayeden vazgeçemeyiz, bunu sonuçlandırmamız lazım.”
2025’TE MAKRO İHTİYATİ TEDBİR KALMAYACAK
Türkiye’nin büyümesinin finansmanını bankacılık sektörünün yaptığını, yüzde 35-40 civarındaki kredi büyümesinin Türk bankacılık sektörü için normal olduğunu belirten Çakar, 2025’te faizlerin aşağı yönlü olacağını söyledi. Çakar, “Makro İhtiyari tedbirlerin 2025 yılına gündemimizde olmayacağını düşünüyorum. Rezerv kompozisyonu, önümüzdeki dönem itibarıyla makro ihtiyati tedbirlerin kaldırılması, normalleştirilmesi ve sadeleştirilmesi konusunda belirleyici olacak. Artık piyasada hayat normalleşiyor. Bizim gündemimiz artık iş olmalı” şeklinde konuştu.
YIL SONU DOLAR TAHMİNİM 39-40 TL
Çakar, “Kredi büyümesinin bu yıl yüzde 40 civarında olacağını düşünüyorum. Kurun da bu yıl enflasyondan fazla artmayacağı kanaatindeyim. Dolarda yıl sonu tahminim 39-40 lira. TL’nin çok cazip bir ürün olduğu, kurun artık önümüzdeki dönem itibarıyla TL’den daha fazla getiri sağlamayacağı konusunda genel bir kanaat oluştu. 2025’te TL’nin tekrar olağan mekanizmasına, mecrasına döndüğünü göreceğiz” dedi.
TL KKM AY SONUNA KADAR BİTMİŞ OLUR
Türk bankacılık sektörünün büyüklüğünün 23.5 trilyon lira olduğunu, bunun 2.5 trilyon lirasının öz kaynak, 4.5 trilyon lirasının mevduat dışı kaynak,15 trilyon lirasının da mevduattan oluştuğunu bildiren Çakar, Türk bankacılık sektörünün çok sağlam bilançoya sahip olduğunu vurguladı. Çakar, KKM ile ilgili olarak da, “KKM ve DDM toplamı bugün itibarıyla 88-89 milyar dolara düştü. Bir ara 3.4 trilyon TL, yani 126 milyar dolara kadar çıkmıştı. Bugün itibarıyla payı yüzde 16.8’e düştü. TL KKM’nin toplam mevduat içerisindeki payı yüzde 5’e indi. Muhtemelen bu ay sonu ya da gelecek ay TL KKM bitmiş olur. Hali hazırda DDM’nin yüzde 15-20’si standart TL mevduata geçiyor. Merkez Bankası; kur üzerindeki baskı, rezerv hususları dikkate alındığında DDM’nin hemen hızlı bir şekilde bitmesini istemiyor. 2025 yılında DDM’yi konuşmuyor olacağız. DDM tedrici olarak yavaş yavaş azalarak gündemimizden çıkacaktır. Şu anda 2024 yılında TL en doğru enstrüman gibi gözüküyor” dedi.
KREDİ KARTLARINDA DÜZENLEME OLMALI
Geçen yıl kredilerin 11.6 trilyon lira olarak şekillendiğini, 12 aylık değişime bakıldığında kredilerdeki büyümenin 2023 sonunda yüzde 54 olduğunu belirten Çakar, “Kredilerde Haziran 2023’te büyüme oranı yüzde 59’du. Yılın ikinci yarısında kredilerde bir yavaşlama söz konusu. Bu özellikle TL kredilerde net olarak görülüyor” dedi.
Ayrışan tek kalemin kredi kartı olduğuna işaret eden Çakar, “Kredi kartlarındaki enflasyon etkisini de yönetmek adına burada bir düzenleme olabileceği kanaatindeyim. Bunun birkaç tane yöntemi var; faiz oranı, taksit sınırlaması ya da kişinin harcayabileceği tutar konusu... Bu konuda bir aksiyon alınacağı kanaatindeyim” diye konuştu.
Aktif kalitesinde oranın bugün itibarıyla 1.65 olduğunu belirten Çakar, takipteki kredi oranının makul ve yönetilebilir düzeyde olduğunu kaydetti.