Güncelleme Tarihi:
Küresel piyasalar 2021 yılını geride bırakmaya hazırlanırken; nasıl bir yılın bizleri beklediği belki de hiç olmadığı kadar merak konusu… 2020 yılının ilk yarısında oldukça yara alan piyasalar, her ne kadar 2021 yılında aşıların yaygınlaşmasıyla nefes alsa da, Covid-19 pandemisinde ortaya çıkan yeni varyantlar, yükselen küresel enflasyon ve düşük büyüme 2021 yılında piyasalar üzerinde baskı yarattı.
Dünyada enerji ve gıda fiyatlarında yaşanan yükselişlerle beraber, enflasyonun tahmin edilenden daha uzun süre yüksek seyredeceğini gösterirken; bunun sonucu olarak Merkez Bankaları para politikalarında değişikliğe gitti. ABD enflasyonunun son 39 yılın en yüksek seviyelerine kadar yükselmesiyle, ABD Merkez Bankası (Fed), varlık alım azaltımını (tapering) hızlandırdı ve 2022 yılında 3 faiz artırımı yapacağını açıkladı. İngiltere Merkez Bankası (BoE) ise, 10 yılın en yüksek rakamlarına ulaşan enflasyon sonrası sürpriz bir kararla faiz artırımına gitti.
Omicron varyantı ile küresel pandemide beşinci dalga endişeleri yaşanırken; artan vaka sayıları ile beraber birçok ülke yeniden kısıtlayıcı tedbirlere başvurdu. Omicron ile, piyasalar yeniden Covid-19’u hatırlarken; kaçınılmaz son olarak küresel ekonomilerde belirsizlikler arttı. Şimdi ise, piyasalar yüzünü 2022 yılına çevirdi...
Ekonomistler, 2022 yılında küresel bazda yaşanan yüksek enflasyon rakamlarında kademeli olarak normalleşme beklerken; yeni yılda gözler yine merkez bankalarında olacak. Ekonomi çevreleri, Covid-19 pandemisinin 2022 yılında salgın olmaktan çıkma ihtimali üzerinde dururken; bunun gerçekleşmesi halinde küresel piyasalara olumlu etkilerinin yansıması bekleniyor.
Peki, 2022 yılında piyasalar neleri konuşacak, hangi başlıklar öne çıkacak, olası senaryolar neler? Inveo Portföy Fon Yönetim Müdürü Eral Karayazıcı ve Işık Menkul Genel Müdür Yardımcısı Cumhur Örnek hurriyet.com.tr'ye değerlendirdi.
EN ÖNEMLİ BAŞLIK SALGININ SONA ERİŞİ OLACAK
Eral Karayazıcı - Inveo Portföy Fon Yönetim Müdürü
2022 yılında küresel arenada en önemli başlığın salgının sona erişi olacağını düşünüyorum. Kış mevsimi ve yeni varyant derken, aralık ayında salgın hız kazanmış olsa da en geç yaz aylarından itibaren Covid-19’un salgın olmaktan çıkması bekleniyor. Bunun ekonomiler üzerinde de piyasalar üzerinde de kuvvetli etkilerini görmemiz muhtemel.
2021 son çeyrekte hız kesen ekonomik aktivitede özellikle yılın ikinci yarısında bir hızlanma yaşanması favori senaryom. Önümüzdeki 5-6 ay bu beklenti borsa endeksleri adına destekleyici olacaktır. Küresel enflasyon konusunda kaygı sahibi değilim.
UZUN YILLARDIR ÖRNEĞİ YOK
Türkiye’de ana besin kaynağı döviz kurları olan enflasyonun, dünyada en duyarlı olduğu şey enerji fiyatlarıdır. 2020 yılında ortalama petrol fiyatı salgın yüzünden 2019 yılına kıyasla yüzde 35 aşağı gelmişti. 2021 tam tersine sahne oldu ve ortalama petrol fiyatında yüzde 68 artış gerçekleşti. Yıl açılışı-yıl kapanışı olarak değil de enflasyonu ilgilendiren şekliyle yani ortalama fiyat değişimi diye bakarsak bu oranda bir sıçramanın uzun yıllardır örneği yok. Tedarik zincirinde aksaklıklar, talepte ara kesitlerde güçlü sıçramalar da etkili tali faktörler olup dünya genelinde enflasyonu yükseltti. Önümüzdeki yıllarda bunlar yinelenmeyecek ve küresel enflasyon kademeli bir biçimde normal düzeye gerileyecektir.
3 NEDENLE ABD’DE ENFLASYON ÜZERİ FAİZLE KARŞILAŞMAYACAĞIZ
2022 yılında sahne alacak diğer bir aktör ABD Merkez Bankası (Fed);
Ekonomiye destek için 0,25’e düşürülen faiz oranının iki yıl içinde enflasyona yakın bir seviyeye yükseltildiğine şahit olacağız.
Ancak üç nedenle ABD’de enflasyon üzeri bir faizle karşılaşmayacağımız görüşündeyim.
1- Enflasyon maliyet kanalı ile tehdit olmaktan çıkacaktır
2- Büyüme momentumunun enflasyonu hızlandıracak düzeye tırmanmasını beklemiyorum. Aksine 2023 yılından itibaren ılımlı seyretmesi daha olası
3- Salgının maliyeti dünya genelinde kamu borçlarını yükseltti. Bu borcu, düşük faizle çevirmek her ülkenin yararına. Bu ilerleyen yıllarda salgının faturasının bir kısmının tahvil sahiplerine transfer edilmesine neden olacak ve kamu yükünü yumuşatacaktır.
ALTIN İÇİN FED UFUKTAKİ KÖTÜ HABER
Fed tarafından ilk faiz artışının ne zaman yapılacağına piyasalar geleneksel olarak büyük önem verir. Yılın ilk yarısı içinde Fed’in faiz artırması beklentisiyle zaman zaman ABD tahvil faizlerinde yukarı yönlü hareketler görebilir ve bunun altın ve gelişen ülke para birimlerinde negatif ara akımlara neden olduğuna şahit olabiliriz. Ancak gelişmiş ülkelerin bu ara akımlardan etkilenmemesi, gelişen ülkelerde de etkinin limitli-geçici kalması daha olası.
2021 yılını 1700-1900 dolar bandında yatay geçiren altın için Fed ufuktaki kötü haber ve ilk faiz artırımı geride kalana dek kalıcı değer artışı yaşanması kolay değil. Bence bu cephede bir süre daha yatay seyrin sürmesi veya 1600-1650 dolar bandının geçici de olsa test edilmesi mümkün. Fed fiyatlaması geride kaldıktan sonra ise altın rahatlayacak ve yükseliş şansı artacaktır. Ne zaman derseniz: Bunun zemininin en erken 2022 ortasında oluşacağı görüşündeyim.
RİSK İŞTAHI BESLENDİ
Cumhur Örnek - Işık Menkul Genel Müdür Yardımcısı
Salgın yılında, ekonomik büyüme anlamında, bardağın boş tarafını destekleyici para ve maliye politikaları doldurdu. Bu yıl ise, artan vaka sayılarına rağmen alınan önlemlerin ekonomik toparlanmaya sekte vurmaması risk iştahını besledi. Son çeyrekte küresel merkez bankaları da enflasyon gerçeği ile yüzleşip hem sözlü yönlendirmelerini hem de faiz politikalarını değiştirdi. Tedarik zincirindeki bozulma ve artan emtia fiyatları sonrası yaşanan bu gelişme, piyasada ciddi pozisyon değişimlerini beraberinde getirmedi.
DÜŞÜŞLER ALIM FIRSATI OLACAK SÜRECEK
Mevcut söylemlere baktığımızda, ABD Merkez Bankası (Fed) ve İngiltere Merkez Bankası (BoE) enflasyon konusunda en tedirgin olan merkez bankaları olarak karşımıza çıkıyor. Avrupa Merkez Bankası’nın (ECB) duruşu, doğal gaz fiyatları yüzünden, her an şahin tarafa kayma olasılığı taşıyor. O yüzden, hem gelişmiş hem de gelişmekte olan ülkeler faiz artırmaya devam edecektir. Şirket bilançolarının artan faiz maliyetine çok hassas olmadığı düşüncesindeyiz. Dolasıyla ertelenen talep ile, küresel pay piyasalarında düşüşlerin alım fırsatı olarak seyrini sürdürmesini bekliyoruz. Dolar endeksi 95’in üzerinde kaldığı sürece, gelişmekte olan ülke para birimlerini tehdit edecektir. Altın ise, gelişmekte olan ülke para birimlerinde gözle görülür bir rahatlama olmadan, 1875 dolar direncini aşmakta zorlanacaktır.