Güncelleme Tarihi:
Garanti Bankası Genel Müdürü Ergun Özen, "2014 yılının bankacılık sektörü açısından son 10 yıllık dönemin en zor yılı olacağını düşünüyorum" dedi.
Özen, bankacılık sektörünün 2014 yılı beklentileri, bu yıl yapılacak yasal düzenlemelerin sektöre muhtemel etkileri ve Fed kararlarının Türkiye ekonomisine etkilerini değerlendirdi.
2014 yılında bankacılık sektörüne ilişkin beklentilerini paylaşan Özen, "Sektör açısından son 10 yıllık dönemin en zor yılı olacağını düşünüyorum. Ekonometride kullanılan yapısal kırılma (structural break) kavramını ödünç alırsak, sektörün karlılık ve büyüme trendlerinde sapmaya neden olabilecek iki
temel yapısal kırılma riski bekliyor bizi, 2014 yılında. Biri Fed'in parasal çıkış stratejisinin yarattığı belirsizliğin, diğeri ise ekonomik büyüme kompozisyonunun dengelenmesi amacıyla alınan önlemlerin banka bilançolarına yansımaları" dedi.
İKİ TEMEL RİSK
Fed'in faiz beklentilerini yönetebildiği sürece yani sözlü yönlendirmedeki (forward guidance) başarısına bağlı olarak Türkiye'de faiz oranlarının yukarı yönlü hareket olasılığını düşük bulduğunu ifade eden Özen, zaten Merkez Bankası'nın uyguladığı marjinal fonlama maliyeti ile faiz seviyelerini enflasyon beklentisiyle uyumlu noktaya çektiğini söyledi.
Özen, "Buna rağmen, faizlerde yukarı yönlü trendin devam etmesi halinde sektörün net faiz marjında geçici süreyle bir daralma ve dolayısıyla karlılığında bir düşüş riski belirebilir" dedi.
2014 yılında yüzde 4'lük bir ekonomik büyümenin yüzde 15-20 aralığında bir kredi büyümesi ile uyumlu olduğunu aktaran Özen, 6 çeyrekten sonra ilk defa özel yatırımların artış trendine girmesinin de kredi talebinin devam edeceğini gösterdiğini ifade etti.
Ekonomik büyümenin yavaşlaması halinde, banka bilançoları açısından düşük kredi büyümesi ve aktif kalitesinde bozulma (artan risk maliyeti-cost of risk) gibi risklerin oluşabileceğini belirten Özen, şöyle konuştu:
"BDDK'nın tüketici kredilerindeki büyümenin sağlıklı bir seviyeye çekilmesini teminen aldığı makro ihtiyati önlemlerin, sektörün bilanço kompozisyonunda da sağlıklı bir değişime yol açmasını bekliyorum. Bireysel kredilerin toplam krediler içerisindeki payı azalmaya başlarken, reel sektör kredileri daha yüksek pay alacak. Sektörün 2014 yılında özellikle KOBİ kredilerinde yoğun bir rekabet yaşaması muhtemel görünüyor. Bunun yanında ihracata dönük krediler ile proje kredilerinde de bir ivmelenme beklemek lazım. Ekonomi yönetiminin tasarruf oranlarının yükseltilmesi amacıyla aldığı önlemlerin kısa vadede olmasa da orta-uzun vadede sektörün TL fonlama kapasitesini artırmasını ve böylece sektörün kredi/mevduat oranında daha sürdürülebilir ve istikrarlı bir yapıya kavuşmasını bekliyorum."
"MERKEZ BANKASI UYGULAMALARI İSABETLİYDİ"
Kriz sonrasında Merkez Bankası'nın gelişmiş ülke merkez bankalarının uyguladığı olağandışı politikaların Türkiye üzerindeki olumsuz etkilerini azaltabilmek adına klasik merkez bankacılığından sıyrıldığını savunan Özen, şu değerlendirmeleri yaptı:
"Esnek ve yaratıcı uygulamaları ile daha dinamik bir merkez bankasına dönüştü. Finansal istikrarı kendi tepki fonksiyonuna eklemlemeyi başardı. Dönem dönem bazı uygulamaların Türkiye Merkez Bankası'na özgü olması nedeniyle anlaşılamadığı yönünde eleştiri yapanlara çok rastladık. Ancak Fed'in parasal çıkış politikalarının şekillendirdiği yeni finansal konjonktürde, Merkez Bankası'nın bu uygulamalarının ne kadar isabetli ve hatta gerekli olduğu şimdi daha net ortaya çıktı, bence. Aksi takdirde, bu konjonktüre çok daha kırılgan bir zeminde yakalanmış olabilirdik. TCMB, 2014 yılında öngörülebilirliğin artırılmasını amaçlıyor. Bu doğrultuda aldığı tedbirlerle hem döviz oynaklığını hem de faiz oynaklığını azaltmaya çalışacak.
FED BİLANÇOSUNA DİKKAT
Gelecek yıl için kredi faizlerinin (tüketici, taşıt, konut,) ve mevduat faizlerinin hangi seviyelerde oluşmasını beklediği sorusu üzerine Özen, kendisinin baz senaryosundan bahsederek, şöyle cevap verdi:
"Fed, varlık alımlarını azaltmaya başladı. Ancak azaltıma başlarken aynı anda da sözle yönlendirmede kalitatif güçlendirme opsiyonunu seçti. Dolayısıyla, kısa vadeli faiz patikasına yönelik beklentilerin tekrar yönetilmeye başlandığını ve yaz aylarındaki gibi bir bozulma riskinin 2014 yılında düşük olduğunu öngörüyorum. Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelere yönelik sermaye akımlarının zayıflamasının ana nedeninin, piyasaların varlık alımlarındaki azaltım ile sözle yönlendirme arasında gereksiz bir korelasyon kurması ve dolayısıyla Fed'in faiz artırımına beklenenden daha erken ve daha hızlı başlayacağına yönelik oluşan yanlış algılama olduğunu düşünüyorum. Şu iki parametrenin gelişiminin, önümüzdeki dönemde Türkiye'ye olan sermaye akımlarının ivmelenme düzeyini belirleyeceğini düşünüyorum: Biri beklenen kısa vadeli faiz patikası, diğeri de beklenen Fed bilançosu gelişim patikası."
Fed kararlarının 2014 yılında bankacılık sektörüne etkilerini değerlendiren Özen, "Yukarıda belirttiğim senaryo çerçevesinde, bankaların yurt dışı finansman kaynaklarına erişiminde hiçbir sorun görmüyorum. En sıkıntılı dönemlerde dahi, sektör yüzde 100'lerin üzerinde bir borç çevirme oranına sahip olagelmiştir. Nitekim, bugün itibariyle sektör uzun vadeli dış borunu yüzde 190 oranında çevirebiliyor. 2014 yılında normalleşmesini öngördüğüm beklentiler paralelinde sektörün borçlanmasını rahatlıkla sürdürebileceğini söyleyebiliriz. Borçlanma maliyetlerinde de olağandışı bir artış beklemiyorum" ifadelerini kullandı.