Güncelleme Tarihi:
Doğal kaynakların hızla tükenmesi, fosil yakıtlardan kaynaklanan çevre kirliliği, küresel ısınma ve enerji için yüksek miktarda ödenen paralar ülkeleri bu konuda tedbirler almaya yöneltiyor.
Enerji ihtiyacının çok büyük bir bölümünü ithalat yoluyla karşılayan Türkiye'de enerji verimliliğinin önündeki en önemli engellerden birini binalardaki yalıtımsızlık oluşturuyor. Türkiye bulunan 18 milyon binanın yüzde 90'ı yalıtımsız.
Türkiye genelinde ısıtma ve soğutma için her yıl 13,5 milyar dolar harcandığı gözönüne alındığında yalıtımın bu miktarı azaltmada önemli bir çözüm olduğu belirtiliyor. Binalara yalıtım yapılması ile binaların enerji giderlerinin en az yüzde 50'si azaltılabilirken, bu da yıllık 7 milyar dolarlık tasarruf anlamına geliyor.
Söz konusu tasarrufu yapabilmek için bir dizi yasal düzenlemeler yapıldı. Bu çerçevede, 1 Ocak 2011 tarihinde yürürlüğe giren Enerji Kimlik Belgesi uygulaması, yeni binalarda ısı yalıtımını zorunlu hale getirdi. Mevcut binalar için de 2017 yılına kadar süre tanındı. Yine 1 Ocak 2011 tarihinden itibaren daha önce 19 ilde uygulanmakta olan yapı denetim kanunu bütün illerde uygulanmaya başladı. Bu kanuna göre yeni binaların ısı yalıtımı tüm Türkiye genelinde denetleniyor ve yalıtımı olmayan binaların inşasına izin verilmiyor.
İZODER Yönetim Kurulu Başkanı Ferdi Erdoğan, yaptığı açıklamada, Türkiye'de yalıtım pazarının büyüklüğünün 5 milyar lirayı bulduğunu belirtti. Yalıtım sektörü sürekli büyümeye ve gelişmeye açık bir sektör olduğunu ifade eden Erdoğan, 2002'de 300 milyon dolarlık büyüklüğe sahip sektörün, yaklaşık 7 kat büyüyerek bugün 2 milyar dolara ulaştığını bildirdi. Erdoğan, yıl sonu rakamlarına bakıldığında sektörün, bazı ürün gruplarında yüzde 25, bazılarında ise yüzde 15 büyüme göstereceğini, ortalama büyümenin ise yüzde 20'lerin altında olmayacağını tahmin ettiklerini kaydetti.
“Yalıtım bilinci arttırılmalı”
Sektörle ilgili tüm bu ümit verici rakamlara rağmen Türkiye'de yalıtım bilincinin henüz olaşmadığına dikkati çeken Ferdi Erdoğan, 20 ilde bin 326 kişiyle gerçekleştirdikleri araştırmada, katılımcıların yüzde 48'inin yalıtımın ne olduğunu bilmediğinin ortaya çıktığını söyledi. Erdoğan, “Katılımcıların yüzde 52'lik kesimi ise 'yansıma', 'bir şeyin bozuk olması', 'yapışkan', 'birleştirme' gibi yalıtım kavramıyla doğrudan ilişkisi olmayan yanıtlar vermiştir” dedi. Türkiye'deki yalıtım bilincinin oldukça düşük seviyelerde olduğunu vurgulayan Erdoğan, bu bilincin mutlaka artırılması gerektiğine dikkat çekti.
“Cari açığın kapatılmasına da fayda sağlar”
Çatı ve tüm dış cephe duvarları yalıtımlı bir dairede klima ve/veya doğalgaz ihtiyacı en aza indirilebileceğine işaret eden Erdoğan, klimanın getirdiği elektrik, ısınma için verilen doğalgaz faturalarında yüzde 50'ye varan tasarruf sağlandığını kaydetti.
Birincil enerji kaynaklarında yüksek oranda dışa bağımlı olduğu dikkate alındığı zaman, Türkiye'de yalıtım sektörüne yapılacak her yatırımın cari açığın kapanmasına önemli katkı sağlayacağını vurgulayan Erdoğan, şunları kaydetti:
“İZODER olarak, yalıtım yatırımlarının vatandaşlarımızın ekonomik durumlarına katacağı artı değeri anlatmaya ve açıklamaya devam ederek yalıtımın önemini fark etmelerini sağlamaya çalışmaktayız. Baktığınız zaman Türkiye'de bulunan 18 milyon binanın ancak yüzde 10'u yalıtımlıdır. Binaların tümü yalıtımlı olsa ekonomiye yılda 10 milyar lira katkı sağlanacaktır. Ayrıca yalıtım ile belirli bir zaman diliminde cari açığın bile kapatılması mümkün olacaktır. 2010 yılı rakamlarına bakıldığı zaman 71,6 milyar dolarlık dış ticaret açığının enerji ihtiyacımızın yüzde 75'inin ithalatından kaynaklandığı ve bu rakamın 34 milyar doları bulduğu ortaya çıkmaktadır. Yine 2010 yılı verilerine göre ülkemizde tüketilen toplam enerjinin 13,5 milyar dolarlık bölümü, binaların ısıtma ve
soğutmasında kullanılmaktadır. Yalıtım çalışmalarının hızlandırılması durumunda yüzde 50'nin üzerinde enerji verimliliğinin yakalanması mümkündür. Yüzde 50'nin üzerinde sağlanacak enerji verimliliği ile yaklaşık 7 milyar dolarlık tasarruf sağlanabilir. Enerjiyi ithal eden bir ülke olduğumuz için böylesine bir tasarruf, cari işlemler açığının da her sene en az 7 milyar dolara yakın azalması anlamına gelmektedir.”
“Depremin yıkıcı etkileri azaltılabilir”
Yalıtımın sadece enerji tasarrufuna, ülke ekonomisine katkı sağlamakla kalmadığını, aynı zamanda doğal afetlerin en başında gelen depremin yıkıcı etkilerini de azalttığına dikkati çeken Erdoğan, çünkü depremde birçok yapının yıkılmasının nedenlerine bakıldığında yüzde 64 ile korozyonun (paslanma) en başta geldiğini ifade etti. Korozyonun nedeninin ise su yalıtımının yeterince yapılmamış olması olduğunu anlatan Erdoğan, “Ciddi anlamda korozyona uğramış olan bir yapının şiddetli bir depremde ayakta kalabilmesine imkan yoktur. Bu nedenle su yalıtımı çok önemlidir. Ancak su yalıtımının belli kurallara göre yapılıp yapılmadığının da kontrol edilmesi gerekmektedir” dedi.
Yalıtımda kullanılan malzemelerin de büyük bir önem taşıdığını vurgulayan Erdoğan, yalıtım için kullanılan ürünlerin belgeli ve güvenilir olmasına dikkat edilmesi gerektiğini işaret etti.
“Herkes üstüne düşeni yapmalı”
Yalıtım sektörünün büyümeye açık bir sektör olduğunu ifade eden Erdoğan, bu nedenle sektör sorunlarının bir an önce çözüme kavuşturulması gerektiğini belirtti. Bu sorunların başında yalıtımla ilgili yayımlanan yasal mevzuatların uygulamalarının istenen seviyede olmamasının geldiğini kaydeden Erdoğan, şöyle devam etti:
“İZODER olarak, bu konuyla ilgili olarak sürekli bilinçlendirme ve bilgilendirme çalışmaları sürdürmekteyiz. Beklenen büyüme oranları da sektörün önemli ve kurumsal oyuncuları için tam anlamıyla geçerli olamamıştır. Bunun en büyük nedeni de gelişen sektördeki yeni oyuncuların bazılarında haksız rekabet unsurlarının yaşanmasıdır. Yani aslında büyüme kayıt dışının ve kalitesizliğin yaşandığı alanda olduğu için bu tür faaliyet içinde olan firmalar bu büyümeden nemalandılar. Çünkü kayıt dışılık, sigortasız işçi çalıştırmak, tüketiciyi yanlış yönlendirerek haksız rekabet yapmak, maliyetleri aşağıya çekmekte ve bu tür firmaların büyümesine neden olmaktadır. Kurumsal olmayan bu firmaların mutlaka önüne geçilmeli, bakanlığın piyasa gözetim denetim fonksiyonu ciddi ve etkin bir şekilde kullanılmalıdır. Sektör ürünleri ve hizmetleri; enerji verimliliği, çevre, insan sağlığı ve can, mal güvenliği açısından ülkeye ve ülke bireylerine çok önemli katkılar sunmaktadır. Böylesine önemli bir alanda devlet mutlaka destek vermelidir. Devletin vereceği destek, sektör aktörlerine değil, tüketiciye dönük olmalıdır. Örneklerinin dünyada bolca görüldüğü yöntemler, bellidir. Tüketicilere dönük sektör ürünleri ve hizmetleri için KDV'nin yüzde 1'e indirilmesi, kullandırılacak tüketici kredileri üzerinden alınan vergilerin sıfırlanması gibi mali destekler devreye sokulmalıdır.”