Güncelleme Tarihi:
Sözlerine “Türkiye son 10-15 yılda azımsanmayacak bir dönüşüm yaşadı” şeklinde başlayan Özilhan, “Bu dönüşüm, birlikte yaşama kültürümüzü güçlendirdi ve hepimize daha fazla demokrasi getirdi. Bu toplumun istisnasız tüm bileşenleri için çok hayırlı oldu. Ama bugün bu kazanımlarımız artık büyük bir tehdit altında” dedi.
Gündemde toplumsal ve siyasi sorunlar bu kadar ağır basıyorken, ekonominin gündemin ister istemez ikinci sırasına düştüğüne dikkat çeken Özilhan şunları söyledi: “Siyasi, ekonomik ve toplumsal gelişmeler birbirleriyle sıkı sıkıya ilişkili. Birini ihmal ederek diğerlerini çözmek kesinlikle mümkün değil. Şöyle söyleyeyim: birisi kötü giderse, diğeri de kötü gidiyor. Bu sarmal 2000’li yıllarda tam tersine çalışmıştı. Ekonomimiz düzeldikçe, siyaset de buna ayak uydurmuştu. Daha fazla demokrasi sayesinde kardeş kavgasını engelleyebildiğimiz gibi bir büyüme ve kalkınma sürecine girmiştik.”
HERGÜN KURA BAKIYORUZ
Türkiye’de en önemli ekonomik değişkenin kur olduğunu söyleyen Özilhan “Hepimizin kurdaki değişiklikleri sürekli takip ettiği günlere geri döndük” dedi. Türkiye’de üretimin, üretkenliğin nasıl daha fazla teşvik edilebileceği konusunda kafa yorulması gerektiğini söyleyen Özilhan, şunları kaydetti: “Düşük reel faizler de üretim ve yatırımlar için tek başına yeterli olamıyor. Merkez Bankası Başkanı’nın da vurguladığı gibi düşük faiz oranları güçlü ve kalıcı bir yatırım artışına yol açmıyor. Bize düşük faiz oranlarından ve parasal teşviklerden farklı bir şeyler gerekiyor. Bize ne gerektiğini anlamak için bugün dünyanın en iyi iktisatçıları arasında sayılan Türkiye doğumlu Daron Acemoğlu’nun Robinson ile birlikte geçen sene yayımladıkları kitaplarında dile getirdikleri bir teze bakmamız gerektiğini düşünüyorum. Yazarlar çeşitli örnekler vererek sürdürülebilir büyümenin iyi yönetişim kültürünü benimseyen, kurumlarına güven duyulan toplumlarda gerçekleşebildiğinin altını çiziyor.”