'120 trilyon dolar aktif para gelişmekte olan pazara kayacak'

Güncelleme Tarihi:

120 trilyon dolar aktif para gelişmekte olan pazara kayacak
Oluşturulma Tarihi: Mayıs 05, 2012 10:20

Barclays Capital Başekonomisti Christian Keller, “120 trilyon dolar aktif para var. Bu paranın gelişmekte olan pazara kaydığını göreceğiz” değerlendirmesini yaptı.

Haberin Devamı

Türkiye Giyim Sanayicileri Derneği tarafından düzenlenen 5. İstanbul Hazır Giyim Konferansı'nın ikinci gününde ekonomi oturumu gerçekleştirildi. Bu oturumda konuşan Keller, yüzyılda bir olabilecek kriz yaşandığını, dünyada çok büyük borç yükü olduğunu anımsatarak, “Euro alanı üzerinde duruluyormuş gibi görülüyor ama ABD'nin borçluluğu da çok yüksek.

En büyük kamu borçlanma ülkelerinden birisi olan Japonya, önümüzdeki 2 yıl içinde daha agresif olacak. O nedenle de henüz sorunun son hali de anlaşılmadı” değerlendirmesini yaptı.

Gelişmiş pazarların tamamen negatif olmadığı anlatan Keller, geçmiş yıllardaki ekonomik krizlerin gelişmekte olan ülkelere bazı şeyler öğrettiğini söyleyerek, “Gelişmekte olan pazarlardaki ekonomiler ve politikalar daha güçlendi, iyileştirildi. Şimdi artık çok esnek rejimleri var, özellikle de çok büyük dengesizlikler yok, bağımsız merkez bankaları var.

Haberin Devamı

Yatırımcılar açısından öngörülebilirlik, ekonomik sağlamlık arttı, demogratif anlamda da bazı avantajlar gelişti” diye konuştu.
Bağımlılık oranlarının Avrupa'da ABD'ye oranla daha fazla olduğunu, Japonya'da ise bu durumun kendisini daha fazla hissettirdiğini, küçük bir çalışan nüfusun artık emekliler için çalışmakta olduğunu vurgulayan Keller,”Çin gibi ülkeler, demografik sorunlar yaşayabilir.

İş gücünün avantajı gelişmekte olan ülkeler açısından devam etmekte. Gelir açığı azalmaya başladı” dedi.
Küresel anlamda gelişmekte olan ülkelerin daha fazla tüketmeye çalışacağını, diğer ülkelerin ise daha çok üretmeye mecbur kalacaklarını ifade eden Keller, şöyle konuştu:

“Asya gibi ülkelerde sermaye ihracatı beklemek biraz mantıksız gibi görülüyor. Bu ülkeler çok fazla üretim ve yatırım yapıyorlar. Avrupa ülkelerinin çoğunun ve ABD'nin cari açığını azaltması gerekecek. Gelişmekte olan pazarlar büyümeye devam edecek, sermeye gelişmiş pazarlardan gelişmekte olan pazarlara kayacak. 120 trilyon dolar aktif para var. Bu paranın gelişmekte olan pazara kaydığını göreceğiz.

Çünkü büyüme orada. Gelişmekte olan ülkelerde borç yükü yüzde 40'lar seviyesinde. Krizde ana sorun Avrupa'daki bankacılık sisteminin kırılgan yapıda olması. Gelişmekte olan pazarlar da mali sistemlerinin bütün dünyaya bağlı olmasınından dolayı hassas, ticarette ise bir kopuş yaşandı.”

-“Türkiye şu an iç talebe yönelik büyüme modeline geçemez”-

İstanbul Ticaret Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Kerem Alkin ise dünya ekonomisi için asıl problemin, 2025-2030'lu yıllarda dünyada bireysel yaşam standartlarının nasıl arttırılacağı olduğunu belirterek, üretim yükünün ABD ve Avrupa'nın üzerinden alınması gerektiğini söyledi.

Haberin Devamı

Dünyada genel anlamda yaşam standartlarının ayağa kaldırılması gerektiğini, Çin, ABD ve Almanya gibi ekonomilerin dünyaya satabilecekleri malların sınırına ulaştıklarını söyleyen Alkin, “Çin dünya ekonomisine ciddi mal satarken, GSMH'daki ihracat payını ciddi şekilde arttıramaz. Çin'in 10-14 trilyon dolar hasılaya sahip olduğunda GSMH'nın yüzde 30'unu dünyaya satacağını göremeyeceğiz. Böyle bir dünya yok. Belli bir noktadan sonra hasılaları belli bir büyüklüğe ulaşmış ekonomiler, ihracat odaklı büyüme modelinden, iç talep odaklı büyümeye kademeli olarak geçmeye mükellef ülkelerdir.

Çin de bunların başındadır” dedi.
Türkiye'nin stratejik bir hata yaptığını, dünyada yeni büyüme modellerinin tartışıldığı dönemde Çin için konuşulan büyüme modelinin Türkiye için geçerli olmadığı görüşünü dile getiren Alkin, “Türkiye şu an iç talebe yönelik büyüme modeline geçemez. Türkiye ihracat odaklı büyümeye devam etmek zorunda. İç talebe yönelik geçiş, dünya hasılasının yüzde 3'ünü ürettiği zaman olur. Dünya hasılasının yüzde 1,04'üne sahipken iç talebe yönelik büyümeye geçilirse, bu felaket olur. Yüksek cari açık ve enflasyona sebep olur” diye konuştu.

Haberin Devamı


The Economist dergisinde yayımlanan bir makalede, Çin'in 2015 yılına kadar para birimi yuanın ortalama yüzde 5, ABD'ye navlun fiyatlarının yüzde 5 ve işçilik maliyetlerinin yüzde 30 artması durumunda, 2016 yılında o malın Çin'de üretmekle ABD'de üretmek arasında hiç bir maliyet avantajı kalmayacağını hatırlatan Alkin, “Çin'in bazı fiyat odaklı rekabet mallarında Srilanka'ya, Bangaldeş'e, Kamboçya'ya, Vietnam'a ve Filipinler'e kaydırmaya başladı. Önümüzdeki dönemde Çin dünyanın en yüksek ithalat yapan ekonomisi olacak. Dünya tekstili açısından da muhtemel müşterilerinden birisi olacak. Türkiye'nin 2023'de dünya GSMH'nın yüzde 3'ünü temsil eden 2,7-3 trilyon dolar seviyesine geldiğinde ülke için iç talebe yönelik büyüme modelini konuşuruz” dedi.

-“Yeni Ortadoğu'yu reforme etme zamanı”

Arafa Holding Yönetim Kurulu Başkanı ve Üst Yöneticisi (CEO) Dr. Alaa Arafa ise konuşmasında Mısır ile Türkiye'nin Ortadoğu'da işbirliğine gitmesini söyledi.
Ekonomik kriz ve Arap baharının kaynakları çok etkilediğini, Avrupa'nın durağan yapısının ve yavaş büyümesinin devam ettiğini belirten Arafa,”Yeni Ortadoğu'yu reforme etme zamanı. Bugünlerde yeni bir tarih yazdığımızı söyleyebilirim.

Haberin Devamı

Türkiye ve Mısır arasında gelecekte yazılacak hikayeyi anlatmamız gerekir. Türkiye ile Mısır iki farklı ülke değil de, bir iş birliği yapan ortak gibi olacak. İki ülke sadece tekstil ve hazır giyim değil, farklı sektörlerde de iş birliği yapmalıdır. Mısır ve Türkiye aralarındaki işbirliği sayesinde Ortadoğu'yu koordine edebilecek bir durumda” dedi.

Türkiye ile Mısır'ın Eurozone gibi bir bölgeyi Ortadoğu'da oluşturabileceğini vurgulayan Arafa, bu bölgenin Ortadoğu'nun zenginliğini de yansıtarak, Mısır ve Türkiye'nin etkin rolü ile bunun yakın zamanda olacağını ve gerçek anlamda bir gelişmekte olan pazar yaratacaklarını söyledi.

İş Bankası Genel Müdürü Adnan Bali de krizin kendi içerisinde yaşadığı değişik fazlara rağmen, büyüme dinamiğinin gelişmiş ülkelerden gelişmekte olan ülkelere kaydığını belirterek, “Türkiye de bu trendden ciddi şekilde payını alan bir ülke” dedi.

Haberin Devamı

Türkiye ekonomisinin bir büyüme esnekliğine sahip olduğunu söyleyen Bali,”Yeri geldiğinde ya da şartlar oluşmadığında daralmayı gösterebildiği gibi şartlar mümkün olduğunda da genişleyebiliyor. Bunu da büyük ölçüde iç talebin canlandırılabilmesi sayesinde yapıyor.

Belki uzun dönemli bir büyüme stratejisinin parçası olmayabilir ama dalgalı bir kriz konjonktüründe de iç talebin varlığı bir ekonomi için ayırt edici bir unsur olmalıdır diye düşünüyorum” dedi.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!