Güncelleme Tarihi:
KRİZ sonrası 3 yıllık dönemde güvenli liman algısı global anlamda altın başta olmak üzere değerli madenleri en popüler yatırım araçları haline getirdi. Ak Portföy Genel Müdürü Alp Keler, bu süreçte uygulanan parasal genişleme politikalarının ve faizlerin tarihi düşük seviyelerde bulunmasının altına yönelik ilgi artışını desteklediğini söyledi. Yurt içinde son 2 yılda anapara koruma amaçlı fonlara yönelik ilginin de katlanarak arttığını gözlemlediklerini belirten Keler, “Hisse senetleri, emtialar ve para birimleri gibi çeşitli riskli varlıklardaki getiriye iştirak imkanı veren bu ürünler, yatırımcılar açısından kayda değer bir alternatif olmaya devam ediyor” dedi.
Tasarrufta teşviki bekliyor
Türk yatırımcısının altına olan ilgisinin, altın fiyatlarında onbir yıldır süren yükseliş trendine paralel olarak katlanarak arttığını belirten Keler şunları kaydetti: “Finansal araçların yaygınlaşması ve içeriğinin yatırımcılar tarafından anlaşılması, Türkiye’de geleneksel olarak yastık altında yapılan yatırımların, zaman içerisinde altın fonları, altın gram hesabı ve altına dayalı anapara korumalı fonlar gibi yatırım araçlarına yönelmesini sağladı. Bu süreçte ekonomik sisteme dahil olmamış altın yatırımlarını ekonomiye kazandırmak için yapılan yeni düzenlemelerin altın bankacılığını geliştirmesini ve bu trendin ivmelenerek devam etmesini bekliyoruz. Biz de bu süreç içerisinde yapılacak düzenlemeler doğrultusunda çıkartacağımız yeni ürünler ile bu potansiyelin ekonomiye kazandırılmasına destek olmayı hedefliyoruz.”
İlk emtia fonunu çıkardı
Kriz sonrasında önemi daha fazla ortaya çıkan global emtia piyasalarının yoğun hammadde ithalatçısı olan Türkiye’yi yakından ilgilendirdiğini kaydeden Keler şöyle devam etti: “Yurt dışında emtia, hisse senedi ve tahvil-bono gibi alternatiflerin arasında köklü bir yatırım aracı olarak kabul görmüş durumda ve yatırımcılar emtia sınıfına yatırımlarını özellikle vadeli işlemler borsaları ve borsa yatırım fonları üzerinden gerçekleştiriyorlar. Türk yatırımcısının ise, altın dışındaki emtia piyasalarıyla tanışmasının uzun bir geçmişi olduğu söylenemez. Bu alanda halka arz edilen ilk emtia fonunu Mayıs 2011’de Ak Portföy olarak Türk yatırımcısına biz sunduk. Bu süreçte yatırımcılarımızı bilgilendirerek, özellikle Emtia Fon Sepeti Fonu, Altın Fonu ve Anapara Korumalı Fonlar aracılığıyla yatırımcılarımızın emtia piyasalarıyla tanışmasını kolaylaştıran alternatifler sunmaya devam ediyoruz.”
Yatırım fonları pazarı yatay bir seyir izledi
TÜRKİYE’nin birlikte değerlendirildiği diğer gelişmekte olan ülkelere kıyasla halen gelişmekte olan bir yatırım fonu piyasasına sahip ve yatırım fonu pazarının büyüklüğü son yıllarda yatay bir seyir izlediğini kaydeden Alp Keler şöyle konuştu: “Kişi başı gelirin ve buna bağlı olarak tasarruf oranlarının düşük olması, yatırımcıların uzun yıllardır alışmış oldukları yüksek mevduat faizleri gibi etkenler Türk yatırımcılarının yatırım felsefelerini şekillendirdi. Önümüzdeki dönemde faizlerin düşme trendini sürdürmesi halinde, alternatif yatırım araçlarının öne çıkacağını tahmin ediyoruz. Yeni SPK kanunun yürürlüğe girmesi ve yatırımcıların yatırım fonları gibi alternatif yatırım araçlarına yönelmeleri ile bir süredir yatay seyreden yatırım fonu sektörünün gelişiminin hızlanacağını öngörüyoruz.”
Uzun vadede daha riskli ürünler tercih edilebilir
PİYASALARDAKİ kısa vadeli dalgalanmaları göz ardı ederek, orta ve uzun vadeye odaklanan yatırımcıların portföylerinde göreceli olarak daha riskli kabul edilen varlıklara yer vermeleri söz konusu olabileceğini söyleyen Alp Keler, “Bu sebeple risk tercihleri paralelinde, uzun vadeli tahvil bono ağırlıklı fonlar, hisse senedi fonları ve emtia fonları ile daha dengeli bir portföy yapısı oluşturulabilir. Geleneksel yatırım aracımız altının da, diğer riskli aktiflerden farklı ve biraz da karmaşık bir fiyatlama dinamiğine sahip olması açısından, orta-uzun vadeli bir portföyde yer verilebilecek bir enstrüman olduğunu düşünüyoruz. Bu anlamda kullanılacak araçlar, risk getiri beklentisinin, yatırım tutarının ne olduğu ile değişkenlik gösterecektir. Bu nedenle de yatırımcıların doğru bir planlama için, risk getiri beklentileri paralelinde bankalar, aracı kurumlar ve portföy yönetim şirketlerinden destek almaları daha uygun olacaktır.”
Son önemde kişisel yatırımcılara global vadeli piyasalara yatırım imkanı veren alım-satım platformlarının da yaygınlaştığını gördüklerini belirten Keler, “Ancak çok yüksek kaldıraç oranlarıyla alım satım yapılan bu piyasalar, bu konuda yeterli bilgi ve tecrübeye sahip olmayan bireysel yatırımcılar için oldukça yüksek risk içeriyor” uyarısında bulundu.
Yatırımcının kişisel risk tercihi önemli
ALP Keler, yatırımcının birikimlerini nasıl değerlendirmesi konusunda standart bir cevabın bulunmadığını belirterek şunları kaydetti: “Dünyada belki de yatırımcı sayısı kadar çeşitli risk algısı ve yatırım eğilimi bulunuyor. Bu sebeple bireysel yatırımcıların öncelikle kişisel risk tercihleri konusunda emin olmaları gerekir. Bu, yatırım kararının temel verisidir. Buna paralel olarak yatırımcıların çok sayıdaki yatırım enstrümanlarından “kişisel yatırım evrenlerini” belirlemeleri gereklidir. Yatırımcılar, ne kadar risk alarak, ne kadar getiri elde etmeye istekli olduklarını ve bu getiri için yatırım yaparken, ne kadarlık bir kaybı tolere edebileceklerini belirleyerek, portföy yönetim şirketlerinden destek alarak, kendilerine en uygun yatırım araçlarından oluşmuş bir yatırım portföyü oluşturabilirler.”
Yatırımların yüzde 73’ü aylık vadeli mevduatta
PORTFÖY yönetimi alanında ve yatırım fonları özelinde yurtdışında olup Türkiye’de olmayan bazı ürünlerin bulunduğuna dikkat çeken Alp Keler, şunları anlattı: “Bu ürünlerin Türkiye pazarında olmaması hem hukuki düzenlemeler ile hem de Türk yatırımcısının alternatif ürünlere olan ilgisi ile alakalı. Uzun yıllar, yüksek enflasyon ve yüksek faiz ortamında yatırım yapmış olmanın sonucu olarak, Merkez Bankası Finansal İstikrar raporunda da yer aldığı üzere hanehalkı yatırımlarının yaklaşık yüzde 73’ü aylık vadeli mevduata yönlendirilmiş durumda. Yatırım kültürünün gelişmesi ve faiz seviyelerindeki düşme trendinin sürmesi halinde farklı yatırım araçlarına doğru eğilim artacak ve buna bağlı hukuki düzenlemelerin yapılması ile bu ürünler Türkiye pazarına da girecektir görüşündeyiz. Mevcut portföyümüzde yurtdışı bağlantılı olarak Franklin Templeton ile ortak olarak kurulmuş olan Akbank Franklin Templeton fonları, yurtdışı piyasalar üzerinden emtialara yatırım fırsatı sunan Emtia Fon Sepeti Fonu gibi farklı bölgelere ve enstrümanlara yatırım yapmak isteyen yatırımcılar için alternatif ürünlerimiz bulunuyor.”
Altın yatırım fonu yüzde 31 getiri sağladı
ALP Keler, Akbank’ın geçen yıl yatırım bankacılığında en çok kazandıran ürünlerini şöyle sıraladı: “2011 yılında bir önceki yıl olduğu gibi en çok kazandıran yatırım ürünü Akbank T.A.S. B Tipi Altın yatırım fonu oldu. Bu fonumuz yatırımcılarına yüzde 31’lik bir getiri sağladı. 2011 yılı içerisinde, Ak Portföy’ün yenilikçi kurum kültürü paralelinde Türkiye’de ilk kez halka arz edilen emtia fon sepeti fonu ve Franklin Templeton ile ortak olarak kurulan bölgesel hisse senedi yatırım fonları gibi ürünlerimizi yatırımcılarımıza sunduk. 2012 yılı içerisinde de yatırım ortamının seyrine ve kanuni düzenlemelere bağlı olarak yenilikçi ürünleri yatırımcılarımıza sunmayı hedefliyoruz.”