Sadi ÖZDEMİR
Oluşturulma Tarihi: Kasım 09, 2006 00:00
’Düşünce Kalitesi’ temalı 15’inci Kalite Kongresi’ne, Almanya eski Başbakanı Gerhard Schröder, Prof. Shoji Shiba, Koç Holding Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Koç gibi devlet, bilim ve işadamlarının yanısıra, 100 global şirkete danışmanlık yapan "Hayal A.Ş."nin Baş Hayal Kurucusu Rolf Jensen de katılacak. Jensen, şirket ve ürünlerin nasıl duygusallaştırılacağını anlatacak.
TÜRKİYE’de kalite bilincini, şirketlere, kamu kuruluşlarına, ailelere ve bireysel hayata kadar yayan sivil toplum hareketi KalDer ve Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği (TÜSİAD), 21-22 Kasım’da Lütfi Kırdar’da 15’inci Kalite Kongresi’ni düzenleyecek. Kongre’nin bu yıl ki ana temasını "Düşünce Kalitesi" olarak belirleyen kuruluşlar, konuşmacı olarak da yine çok önemli uluslararası isimleri sahneye çıkaracak. Eski Almanya Başbakanı Gerhard Schröder, Sıçramalı İyileştirme Gurusu Prof. Dr. Shoji Shiba,
Koç Holding Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Koç, Dünya Rekabet Yıllığı Direktörü Stephane Garelli gibi isimler izleyenlerle buluşacak. Kongrenin en renkli konuşmasını ise 2001 yılında kurulan Hayal A.Ş.’nin (Dream Company) Baş Hayal Kurucusu Rolf Jensen’in yapması bekleniyor. Jensen, şirket ve ürünlerin nasıl duygusallaştırılacağını anlatacak.
İNSANIN KÜRESEL KARİYERİ: Hayal A.Ş.’nin 2 Nisan 2001’de Hans Chiristian Andersen’in doğum gününde kuran Rolf Jensen, "Hayal Toplumu I" ve "Hayal Toplumu II" kuramlarını geliştirerek fikirlerini "Kalp Fırtınası" adlı kitabında topladı. Sekiz dile çevrilen kitapta Jensen’in kuramlarıyla şirket ve ürünlerin nasıl duygusallaştırılacağı anlatılıyor. Jensen, "Yöneticilere, işçilere, mesai arkadaşlarına ve bütün insanlara nasıl daha iyi hayalci haline gelineceğini, piyasada ve şirket hayatında daha iyi sonuçların bu yolla nasıl alınabileceğini" öğretmeye çalıştığını söylüyor. Jensen, "Makineler kol işçiliğinin yerine geçmişler ve bu olduğunda aynı zamanda zihnin ve duyguların işlerini de ya da bunların sadece bizim almalarını istediğimiz kadarını devraldılar. Bir sonraki geçiş maddeden duygusala dönüşüm yani ’Hayal Toplumu’na doğru gidiş ki bu değişimin tam ortasındayız" diyor.
ÜRÜNLERİN DUYGUSALLAŞMASI: Rolf Jensen, hayal toplumu ile somut anlamda ne demek istediğini de şöyle özetliyor: "20’nci yüzyılda ürünler fiyat ve kaliteye maddi yönlere dayalı olarak pazarlandı. İçinde bulunduğumuz yüzyılda güzel bir hikayeye, duygusal yönlere dayalı olarak satılır hale gelecek. Örneğin, 30 yıl önce saatler işlerliklerine göre satılırdı. Bugün bütün saatler makul şekilde doğru ilerliyor ve bu nedenle artık tüketicinin hayat tarzı ve diğerlerine verdikleri imaja dayalı olarak satılıyor. Doğru çalışan herhangi bir saati 40 dolara alabilirsiniz ama hayat tarzınızla ilgili işaretler içeren bir saat almak isterseniz bu çok daha pahalıya mal oluyor. Artık bir saatın fiyatının yüzde 50’sinden fazlası işlev dışı başka özellikleriyle ilgilidir."
Nuhoğlu: Düşünce şeklimiz değişmeliKALDER Yönetim Kurulu Başkanı Çetin Nuhoğlu, 15’inci Kalite Kongresi’nin ana temasının "Düşünce Kalitesi ve Küresel Yönetim" olduğunu belirterek, şunları söyledi: "Bu yıl ’düşüncede kaliteliyi’ mercek altına alıyoruz çünkü Türkiye olarak birçok küresel veride sıralamalarda aşağıdayız. Bunu değiştirmek için düşünme şeklimizi değiştirmek gerekiyor. Nasıl bir toplumda yaşamak istediğimize bir an önce karar vermeliyiz. Düşünce süreçlerimizle yenilikçiliği nasıl destekler, rekabet etmemezi sağlayacak katma değeri nasıl yaratırız? Tüm dünyanın cevap aradığı bu soruların cevaplarını bulmak zorundayız. Bu cevapların anahtarı da bize göre; düşüncede kaliteyi artırmaktır."
Şimdi hedef tüketicinin duygusal ihtiyacını bilmek
ROLF Jensen, günümüzde tüketicilerin maddi ihtiyaçlarının ölçülmesi ve öngürelmesi için karmaşık araçlar geliştirildiğini, bu anlamda tüketicinin bölümlendirilmesinin bir bilim halini aldığını belirterek, "Bu bilim her ne kadar farklı hayat tarzlarını göz önünde bulundursa da genel amaç hala maddi ihtiyaçları analiz etmektir. Şimdi asıl mücadele tüketicinin duygusal ihtiyaçlarını analiz etmek ve anlamakta kullanılacak araçların yaratılmasında yaşanacak. Bu da çalışanların etkinliğinde yöneticilerin performansında çok önemli belirleyici rol oynayacak" diyor. Jensen, duygusal ihtiyaçların genel bir açıklamasını, bu ihtiyaçların iş piyasasına nasıl girdiğini analiz etmek için kendisinin dogrudan kalplere seslenen eski büyük hikayecilere ve bugün pek çok kalbe seslenen çağdaş hikayecilere danıştığını söylüyor.
’Baba’yı seyrederken, mafya kavgasında taraf tutmadık mı
İNSAN ırkının derinliklerinde bir hikayenin güzel mi yoksa kötü mü olduğunu belirleyen zihinsel bir yapı bulunduğunu öne süren Rolf Jensen, şöyle devam ediyor: "Güzel bir hikaye bizim anladığımız şekliyle hayatın bir yansımasıdır. Bundan yıllarca önce, Baba filmini izlerken dolu dolu 175 dakika Amerikalı bir mafya ailesine sempati duymuştuk. Onların çabalarında başarılı olmasını dilemiş, nedenlerini anlamış; diğer aileleri, polisleri ve politikacıları düşmanları olarak nitelemiştik. Tam anlamıyla baştan çıkarılmıştık; bunun bir illüzyon olduğunu fark ediyorduk ancak, hiçbir şekilde karşı çıkmadan bu illüzyonu kabul ediyorduk.
Sinema salonunda dışarı adım attığımızda ise yine organize suçun karşısında yer alıyorduk."