Zengin dil, renkli ve kıvraktır

Güncelleme Tarihi:

Zengin dil, renkli ve kıvraktır
Oluşturulma Tarihi: Ocak 09, 2017 09:05

Dil ve eğitim arasındaki ilişki sosyal bir olgu olarak dilin, millet hayatında yüklendiği fonksiyonla iç içedir. Dil, doğrudan insanlar arası iletişimi sağlamasının yanı sıra içinde bulunduğumuz sosyal ve maddi dünyayı adlandırma ve anlamlandırma aracıdır. Duygu ve düşüncelerin ifade edilişi, sosyal değerlerin ve maddi kültürün oluşturulması dil üzerinden gerçekleşiyor. Bu sebeple kültürün de en önemli unsuru olarak dil, bir millet için millî birlik ve bütünlüğün temel taşı olarak kabul ediliyor.

Haberin Devamı

Estetik anlayışın zenginliğiyle edebiyat ve sanatın öbür alanlarında bir milletin ortaya koyduğu ürünler, sahip olduğu dilin zenginliğinin de göstergesi olarak değerlendiriliyor. Fertlerin istek, duygu ve düşünceleriyle yaşam biçimi olan kültürünün zenginliklerini yansıtan, kelimeler ve dil kalıplarıdır. Dil ve milletçe oluşturulan maddi ve sosyal kültür kaçınılamaz olarak iç içe oluyor.

Dil üzerine çalışmalar yapan sosyal bilimciler, dil ile kültürün sürekli birbirini etkilediğini ve birinin ötekinden ayrılamayacağını kabul ediyorlar. Toplumda fertlerin duygu ve düşünce anlatımlarının yanı sıra, madde ve kavram olarak var olan her şey dilde de var. Bir milletin sosyal ve maddi anlamda üretkenliği ne kadar iyi düzeyde ise dil zenginliği de o derecede mükemmel sayılır. Bu durum sadece kelime zenginliği ile değil aynı zamanda farklı anlatım üslup ve biçimlerini de içeren bir zenginlik olarak değerlendiriliyor. Dil zenginliği, büyük oranda kültür zenginliğine dayandığı, onu yansıttığı için dilin anlam içeriğiyle, parçası olduğu kültürün içeriği arasında tam bir örtüşme var. Bir bakıma diyebiliriz ki dil, kültür içeriğinin aynası, onun simgelerle yansıtılmış ve dile getirilmiş halidir.

Haberin Devamı

Felsefi anlamda düşünce üretemeyen toplumların, maddi kültür alanında da yaratıcılıklarının dumura uğradığı görülüyor. İşte bu noktadan itibaren dilin yozlaşması ve sonunda da ölümü kaçınılmaz. Milletler yaratıcılıklarını yitirdikleri an, gelecek nesillere kültürlerini de aktaramadıkları noktaya gelirler. Yüzyılların birikimi olan kültürel ve tarihî miras, ancak dil aracılığıyla yeni kuşaklara aktarılabilir. Dilin kültürü nesilden nesile aktarma fonksiyonu sağlam bir dil eğitimini de gerekli kılıyor.

Kültür çeşitli açılardan ele alındığında, sosyal miras ve gelenekler bütünü; yaşam biçimi; idealler, değerler ve davranışlar; çevreye uyum; geniş anlamda eğitim; sosyal etkileşimin ürünü; düşünceler sistemi; maddi ögelerin, davranışların, düşünce ve duyguların simge örgütlenmesi olarak görülüyor. Söz konusu simge örgütlenmesi dildir. Bir milletin ortaya koyduğu bu mükemmel simge örgütlenmesi, sadece kültürü nesilden nesile aktarma aracı olarak değil dünya üzerinde diğer milletlerin oluşturduğu “insanlık” denilen medeniyete katkılarını da ortaya koyan bir araçtır.

Haberin Devamı

İfadede incelik ve çeşitlilik olur

Dil zenginliği belki her şeyden önce, sözcük dağarcığının zenginliğini dile getirir. Ayrıca, zengin ve gelişmiş bir dilde, ifadenin incelik ve çeşitlilikleri; kullanışlı ve zengin içerikli kavram ve düşünce kalıpları; dilin telkin, çağrışım ve seçkin uygulama örnekleri yoluyla zımni olarak dile getirdiği düşünceler; renk, canlılık, kıvraklık ve heyecan unsurları; birkaç sözcükle geniş ifade imkânlarının oluşturulması veya ilham edilmesi; dil bilinci; dil duygusu, dil estetiği; dilin vurgu, ritim, ses uyumları gibi vasıfları; açıklık, dakiklik ve ince anlam ayırımları, duyarlılığı gibi nitelikler hep dil zenginliğini belirleyen ve simgeleyen özellikler olarak çıkıyor karşımıza.

Haberin Devamı

Dil bilimciler, bir dili zengin ya da yoksul olarak nitelemek için ilk akla gelen ölçütler konusunda şu dört soruyu sorarlar:

1- Bir dildeki sözcük sayısı, özellikle kültür dili sayılan dillerle karşılaştırıldığında ne durumda?

2 - Doğadaki nesneleri, evreni, insan davranışlarını ayrı ayrı adlandırabiliyor, soyut kavramları yeterince karşılayabiliyor; bilimde, teknikte ve sanatta oluşan kavramları kendi ögeleriyle anlatabiliyor mu?

3 - Aynı kavram alanında çeşitli sözcüklere, değişik anlatım yollarına sahip mi?

4 - Söz varlığı acaba hangi ölçüde kendi kelimelerinden oluşuyor?

Türkçe’nin en eski yazılı eserleri olan M.S. VIII. yüzyıla ait Göktürk Anıtları, Orhun Anıtları ile Kutadgu Bilig ve Divan’ü Lûgat-it Türk adlı eserler tarihi derinliği olan bir dil olduğunu gösteriyor. Doğu’da Çin sınırlarından Batı’da Balkanlar ve Avrupa ortalarına kadar geniş bir coğrafyada 220 milyon kişinin bugün Türkçe konuştuğu gerçeği ile akrabalık ve renk adlarıyla yakın anlamlı kavram ve kelime sayılarının çok olması dilimizin zenginliğinin en önde gelen göstergeleri arasında bulunuyor.

Haberin Devamı

Sadece kültürün ortaya koyduğu bir araç değil

Görüleceği üzere dil, bir millet için sadece kültürünün ortaya konulduğu araç değil, aynı zamanda bir bilim dili olma niteliği de taşımalı. Maddi kültür alanında milletçe sergilenen yaratıcılık, dilin bu fonksiyonunu ne derece yerine getirdiğini de ortaya koyar. Bilim dili olan bir dil, milletin tarih içinde devamlılığını ortaya koyması açısından farklı alanlarda eğitimle nesilden nesile oluşturulan kültür ve medeniyeti aktarma görevini de yerine getiriyor demektir. Sadece edebiyat ve sosyal bilimler alanında değil fizik, kimya, tıp, mühendislik gibi fen bilimleri alanında da o dilde eğitim yapılabiliyorsa kültürel devamlılığın garantiye alındığını söyleyebiliriz.

Haberin Devamı

Milletler temasa geçtikleri diğer milletlerin kültürleri ile etkileşim içine giriyorlar. Sosyal ve maddî hayatımıza, temasta olduğumuz kültürlerin kelimelerinin girmesi doğal. Bu noktada kültür değişmesi kaçınılmaz. Kültür değişmesi bir uyum göstergesidir; kültürler zaman içerisinde çevreye uyum sağlarlar. Asıl olan milletçe bu alanlarda yaratıcılığımızı koruyup yeni anlatım biçimleri ve yeni kelimeler üreterek, diğer kültürlere bir meydan okuma cesaretini ortaya koymaktır.

Günümüzde dil alanında görülen yozlaşmanın sebebi dilimiz ve kültürümüze olan yabancılaşmadır. Kültürel zenginliğimizin farkında olmayan nesiller bu zenginliğe de sahip çıkmayacaktır. Düşünce ve maddi kültür üretme yeteneği dumura uğratılmış fertler, dillerinin yetersizliği zannına kapılarak milletlerarası alanda baskın olan İngilizce’nin üstünlüğüne inandırıldılar. Başlangıçta fen bilimleri alanında İngilizce ağırlıklı olarak yapılan eğitim günümüzde ana sınıflarına kadar indi. Eğitim dilinin İngilizce olması, sadece kelime alma ile sınırlı kalmıyor, anlatım biçimleri Türkçe içine aktarılarak bize ait olmayan bir düşünce sistemi oluşturulmaya çalışıldı. Bu durum dil yozlaşması olarak kendini gösteriyor.

Dilimizin güzellik ve zenginliğini ortaya çıkarmak amacıyla kuruldu

12 Temmuz 1932’de Atatürk’ün önderliğinde kurulduğu tarihte benimsenen amaçla, dilimiz Türkçe’nin, kültürümüzü nesilden nesile aktarma fonksiyonunun yanı sıra maddi ve manevi kültürümüzü dünya medeniyetleri arasında yerine yakışır seviyeye eriştirme görevini Türk Dil Kurumu yüklendi. Bu amaç “Türk dilinin öz güzelliğini ve zenginliğini meydana çıkarmak, onu yeryüzü dilleri arasında değerine yaraşır yüksekliğe eriştirmek” olarak belirlendi. Dilimizin güzellik ve zenginliğini ortaya çıkarmak ilmî çalışmalarla gerçekleşir. Türkçe’nin tarihi, diğer dil ve kültürlerle ilişkisi, kelime varlığının ortaya konulması ancak akademik olarak yapılacak ilmi çalışma, derleme ve taramalarla mümkün.

Türk Dil Kurumu başlangıcından günümüze kadar yaptığı ilmi çalışmaları 1.200’e yakın eserle hem Türk toplumuna, hem de Türkoloji dünyasına tanıttı. Bu eserler içinde sözlükler büyük bir yer tutuyor. Alan araştırmaları, ağız derlemeleri, tarihî eser taramaları ve gerçekleştirilen konferans, kongre gibi faaliyetler süreli yayın çalışmaları ve ilmi değeri yüksek eserlerle ortaya konuldu. Türk Dil Kurumu, Cumhuriyet tarihi sürecinde birkaç kez yapı değişikliğine uğramasına rağmen hiçbir zaman ilmi vasfını yitirmedi. Bu nedenle hiçbir zaman yaptırım gücü olan bir kurum olmadı. Ortaya konulan çalışmalar Türk toplumu ve Türkoloji dünyası için ilmi bir öneri niteliğinde. Tarihi süreç içinde yasaklayıcı ve engelleyici bir tavır içinde olunmadı.

Türk Dil Kurumu, 40 bilim kurulu üyesi ve uzmanlarıyla yaptığı ilmi çalışmaların yanı sıra toplumu Dil konusunda bilinçlendirmek ve yozlaşmanın önüne geçmek amacıyla farklı seviyelerde eğitimler de veriyor. Kamu kurum ve kuruluşlarının yanı sıra basın ve yayın organlarında ve farklı seviyeden eğitim kurumlarında Türkçe’nin gücü, resmî yazışmalar ve yazım kuralları konusunda eğitim programları da düzenleniyor. Sağlam bir dil bilincinin toplumda kazandırılması yönünde çalışmalarını da sürdürüyor.

 

 

 

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!