Güncelleme Tarihi:
Bakan Nabi Avcı, 3 Şubat Salı akşamı Habertürk TV'de katıldığı, canlı yayınlanan 'Doğru Açı Özel' programında 'eğitim gündemi ile ilgili soruları yanıtladı. Ortaokul 8’inci sınıfların Temel Eğitimden Ortaöğretime Geçiş (TEOG) sistemi kapsamında katıldığı sınavlar sonucunda oluşacak puanlarıyla 25 tercih yapabileceklerini belirten Avcı, dershaneler ve yurtdışındaki okullar için yapılması planlanan çalışmaları anlattı. Avcı’nın açıklamaları özetle şöyle:
Kimsenin babasının malı değil
Yurtdışındaki okullar Türkiye’ye yansımaları itibarıyla öncelikle bunun vitrininde bir tür PR enstrümanı gibi değerlendirilen kurumlar olduğunu biliyoruz. Oralardaki eğitim hizmetleri dışında Türkiye’ye yansıması, yapının halkla ilişkiler boyutunda kullanılan eğitimle ilgili yapılan her çalışma dünyanın her yerinde özellikle de Türkiye’de saygıyla, anlayışla karşılanır, desteklenir. Nitekim bu okulların kuruluşunda da gelişmesinde de millet olarak, devlet olarak Türkiye elinden gelen desteği de gösterdi, sağladı. O bakımdan bir kere daha vurgulamakta yarar var bunlar hiç kimsenin, deyim yerindeyse, babasının malı değil, bunlar millet tarafından eğitim amaçlı olarak Türkiye’nin sesini dünyada duyurduğu düşünülerek deteklenmiş ve bugünlere getirilmiş kurumlar. Türkiye’deki veya dünyanın başka yerindeki diyelim Alman okulları, Fransız okulları, Amerikan okulları, İngiliz okullarından herhangi birinin, bırakın bir yapı olarak bir bütünü değil ama herhangi birinin kendi ülkesi, kendi siyasi otoritesi aleyhine herhangi bir kumpasın, tezgahın parçası olması düşünülemez bile. Doğrudan değil bir bütün ve bütün içerisinde tuttukları yer itibarıyla tabi ki başka fonksiyonlar icra ediyorlar, ettiler. Ama neticede bu yapının özellikle bağlı olduğu merkezi otoritenin Türkiye için ve dünya için ne ifade ettiğini yaşadığımız olaylar gösterdi.
Okullar milletin emeği, katkısı desteğiyle kurulmuş
Okulların her birinin özel bir durumu var ülkelere göre değişen ve o ülkelerle Türkiye arasındaki ilişkilere göre de zaman icerisinde farklı algılanan yani bir zamanlar bizim referansımızla yani Türkiye Cumhuriyeti’nin referansıyla, desteğiyle, önerisiyle, sahiplenmesi, himayesiyle kurulmuş olanlar var. Özellikle Türk cumhuriyetlerinde Orta Asya’da, Balkanlarda, pek çok yerde bu himaye sayesinde neşv-ü nema bulabilmiş ve hepsinde de milletin emeği, katkısı, desteğiyle kurulmuş.
Otoritelerden şikayetler geldi
Özellikle Türk cumhuriyetlerinde daha doğrusu Asya’da daha pervasız hareket ettiği anlaşılan yerlerdeki otoritelerden şikayetler geldi. Zaten onlar da bu şikayetler öncesinde de kendi tedbirlerini alma ihtiyacını duyarak bazı tasarruflarda bulunmuşlardı. Daha önceden de zaman zaman bu tür soru işaretleri, en azından o dönem için, izhar ediliyordu. Ben bir konuşmam da da söyledim, mesela Mavdivler’deki bir okulun, Millî Eğitim Bakanı olduğum zaman önüme gelen bir dosya olduğu için özellikle hatırlıyorum, yerel otorite tarafından Avustralyalı bir girişimciye veya bir gruba aktarılması söz konusu olduğunda müdahale etmiştik.
Ben o zaman oranın Eğitim Bakanı’na mektup yazarak, buna sahip çıktığımızı, desteklediğimizi, bizim referansımızın müspet olduğuna dair... Bunu benden önceki eğitim bakanlarımızın da sadece eğitim bakanlarımızın da değil yani çeşitli düzeydeki devlet ve hükümet temsilcilerimizin de gittikleri ülkelerde bu referansları vererek Cumhurbaşkanları dahil rahmetli Özal’dan beri bu müzaheret gösterildi ama bu tablodan sonra böyle bir referans kolay kolay artık…
Ne kadar bilgi sahibi olduklarından ciddi endişelerim var
Okulların planlanmasında o sözü edilen otoritenin veya tepedeki yönlendiricinin kendisinin ne kadar bu işlerden işin önü arkası konusunda ne kadar bilgi sahibi olduğu konusunda benim ciddi endişelerim var. Çünkü pek çok yerdeki örgütlenme biçimleri ve kadrolara baktığınız zaman başka ülkelerin de buralarla ilgili başka hesapları olduğunu görebiliyorsunuz. Yani orada vazife alan bazı genç insanlar çok düşük ücretlerle çok kendilerine göre çok düşük ücretlerle, çok kendilerine göre iyi niyetlerle vazife yaptıklarına bakıldığı zaman diğer yanda aynı okullarda, kurumlarda görev yapan diyelim Amerikalıların veya başka milletten öğretmen sıfatı taşıyan kişilerin çok özel pasaport sahibi taşıyarak görevlendirildiklerini… Başka ülkelerinde böyle bir networkten yararlanmak istedikleri açıkça görülebiliyor, yararlandıkları veya yararlanmak istedikleri açıkça görülüyor. Şimdi tabi bütün bunları böyle ancak çok genel ifadelerle konuşmak durumundayız. Çünkü buralarla ilgili yapılacak her türlü tasarrufun önünü kapatacak şeyler söylemek istemem.
Ciddi bir denetim yapıyorlar
Türkiye’de olup bitenlerin ve başka yerlerde de yapılanların, yapılmak istenenlerin, kurulan diğer bağlantıların mahiyetini buralarda çalışan, buralara bir şekilde katkıda bulunan insanların da açıkça görmesi lazım. Zaten bu yapı en başta kendi mensuplarının, özellikle genç mensuplarının, bütün bu olup bitenleri her boyutuyla görmesini, kavramasını, anlamasını ve düşünmesini engellemek için de ciddi gayret gösteriyor. Mesela ellerinin ulaştıkları her yerde kendi televizyon kanalları dışında kanal seyredilmesini, mesela şu programı seyretme şansları yok bu çocukların birçoğunun. Çünkü bulundukları yerlerde, özel olarak tutulmuş evlerde, yurtlarda veya kurumlarda ancak kendi yayın organlarının gazete, dergi, televizyon radyo olarak sadece kendi yayın organlarının izlenmesine izin verdiklerini, ana medyanın veya geniş medyanın yani bu konularda farklı şeyler söyleyen gazetelerin, radyoların, televizyonların izlenmesine izin vermediklerini bu konuda çok ciddi bir denetim uyguladıklarını biliyoruz.
“Biz nerede yanlış yapıyoruz” diyenler var
Dışarıya yansımasa da bu tür yapılarla her zaman içeride de bir takım bunun bazı örnekleri, yapının önde gelen bazı kanaat önderleri sayılabilecek kişilerden de ‘Biz nerede yanlış yapıyoruz’ veya ‘Bugüne kadar şunları şunları yanlış yaptık’ diyen bir çok insan var ama onların sesleri de geride kalanlara malesef ulaşmıyor, özellikle onlar zaten sansürleniyor.
Maarif Vakfı olarak tasarlanıyor
Her biri için, her bir kurum için en uygun olan dönüştürme çözümünün üretilmesi gerekir. Dönüştürülmesi ve gerçekten eğitim yapan kurumlar haline getirilmesi ve Türkiye’yi gerçekten temsil edecek bir safiyete kavuşturulmaları amaçlanıyor. Bu amaçla zaten bir yapı, özel olarak bunlarla ilgili bir kurumsallaşmaya ihtiyaç olduğu açıkca görüldü. Onun üzerine zaten bir çalışma yaptık. Bakanlar Kurulu’nda bunun ayrıntıları konuşuldu. Bu bir vakıf olarak yapılandırılacak bütün dünyada faaliyet gösterebilecek bir vakıf statüsünde çalışacak ve dünyanın her yerinde bu vakfın oranın sosyal, siyasi, hukuki şartlarına uyum gösterebilecek esneklikte, yerel uzantıları da olabilecek bir yapı. Adı ‘Maarif Vakfı’, yani maarif bizim kültürümüzde, özellikle komşularımızda, Arapça konuşan ülkelerde yabancılık çekmeyecek bir isimlendirme olduğu için bir de çok kapsayıcı ‘irfan’a gönderme yapması itibarıyla da bence çok anlamlı olacak bir isimlendirme. Onun için Maarif Vakfı olarak tasarlanıyor.
Bunlar devlet memuru statüsünde ve zihniyetinde yürütülebilecek hizmetler değil
Kadro meselesi de aynı şekilde her kurumun kendi özel şartlarına göre, onun için vakıf olması gerekiyor, çünkü devlet memuru statüsünde ve zihniyetinde yürütülebilecek hizmetler değil bunlar. Bir yere memur olarak gönderdiğiniz kişinin gerçekten buradaki yapılacak işleri, daha idealizm gerektiren, yani ‘Devlet memurlarında bu idealizm yoktur’ anlamında söylemiyorum ama normal bürokratik atamalarda nasıl davranırsınız, ‘Kim daha idealist, kim daha şey’ diye bakmazsınız. Netice itibarıyla hizmet süresine bakarsınız, mezun olduğu okula ve o bürokratik hizmetin gerektirdiği objektif kriterlere bakarak değerlendirirsiniz, öyle yapılması da normal, normal bürokratik yapılar içerisinde doğru olan budur. Ama o zaman insanlardan ayrıca fedakarlıklar beklemezsiniz, yani yapsalar iyi olur o fedakarlıkları yani çok da beklemezsiniz. İnsanlar yasaların tanımladığı bürokratik işlemleri yerine getirdikleri zaman vicdanen kendilerini rahat hissederler ve daha fazlasını onlardan beklemeyebilirsiniz. Ama burada aynı zamanda ciddi fedakarlık, özel bir ilgi, bu konulara gönül vermiş olmayı gerektiren bir alanda çalışmak, o bakımdan söylüyorum en başta bir gurbet şartı var.
İstihdam vakıf üzerinden yapılacak
İstihdam vakıf üzerinden yapılacak, böylece yurtdışında pek çok yerde zaman zaman kendi okullarımızla ilgili karşılaştığımız mesela ücret problemleri vesaire buraları vakıf üzerinden daha kolay aşabiliriz. Bazı yerlerde de yerelden istihdamın o ülkelerden de bu amaca hizmet edecek yerel kadrolardan da yararlanmayı sağlar vakıf yapılanması.
Millî Eğitime akseden tarafını Türkiye’de olup bitenlerin tamamından soyutlayarak anlamak ve değerlendirmek mümkün değil. Türkiye’de ciddi bir tezgat kurulduğunu, ve bu tezgahın yerli olmadığı, millî olmadığı, iç dinamiklere dayanmadığı pek çok başka bağlantıları olduğu görüldü ve daha da görülecek. Dolayısıyla Türkiye gerçekten bir badireyi atlattı. Yani 7 Şubat’tan önce de birtakım zemin yoklamalarıyla başlayan ama sonra şiddetini gittikçe artıran ve dershanelerin dönüştürülmesi meselesini bahane olarak kullanarak onun üzerinden yeni hamleler geliştiren bir komplo ve bunun hedefi sadece hükümet falan değil. Dolayısıyla Türkiye hakikaten zihniyet dünyasında, siyasette, iktisatta uluslararası ilişkilerde ciddi bir tezgahla karşı karşıyaydı ve bu tezgah bozuldu, çok şükür. Millî Eğitim bunun bir parçasını oluşturuyor, küçük bir parçasıdır ve belki en kolay çekidüzen verilebilecek, rektifiye edilebilecek, düzenlenebilecek parçasıdır. Millî Eğitime yansıyan tarafı bu aysbergin görünen yüzü gibi.
Organize bir şeye çocuklar alet edilirse okul olmakdan çıkar
Anneler babalar tabiki çocuklarının iyi eğitim almasını isterler. Bu iyi eğitim alacağını düşündükleri kurumlara, yapılanmalara sıcak bakarlar, ‘Arkasında bir şey var mı’ diye bakma ihtiyacı duymazlar. Bu da normal, normal insan zihni böyle işler. Siz herhangi bir okuldan bu anlamda şüplenmezsiniz kimse de şüphelenmediğiniz için sizi suçlamaz. Bütün bunlar olup bittikten sonra ve olup bitme sürecinde eğer okullarda çocuklar akşamları kaldırılıp, onlara özel olarak olarak bir takım tweet hesapları açtırıp ‘Her biriniz 2-3 twett hesabı açacaksınız ve şu tweeti atacaksınız’ diye organize bir şeye çocukları da alet etmeye başlarsanız o zaman okul olmaktan çıktınız demektir ve insanların bunu görmesi gerekir, Pek çok insan bunu gördü.
Bunun görülmesini engellemek için daha çok kişi tarafından ve özellikle içerideki insanlar tarafından bu işlere iyi niyetle, gerçekten burada hayırlı hizmetler yapıldığı düşüncesiyle katkıda bulunan insanlar tarafından normal aileler çoluk çocuğu olan insanların da bunları görmesini engellemek babında işte o yüzden belli yayın organları, belli televizyon kanalları dışında diğerlerinin izlenmemesini, izleyenlerin manevi baskılarla bunların denetim altına alınmaya çalışıldığını... Şunu da görüyoruz, bu yapının içerisinde de bir iç iktidar mücadelesi sürüyor. Yani bu da kaçınılmazdı. Bu yapının geleceğinde söz sahibi olmak isteyen iç mikro iktidar odakları şimdi anladığım kadarıyla birbirlerine de dikkat ederek hareket etmeye çalışıyorlar.
Dershaneler paralel eğitim sistemidir
Bugün kullanılan paralel yapı tabirinden bağımsız olarak dershane dediğimiz sistem paralel eğitim sistemidir. Başlangıçta okuldaki derslerin biraz daha pekiştirilmesi, güçlendirilmesi, çocuğun işte anlamadığı yerleri bir takviye ile anlayabilmesi için oluşturulmuş kurumlar gibi başladıktan sonra giderek, okul gölgede kalmaya asıl dershanelerde cereyan etmeye başladı. Daha da vahimi okul da öğretmenler de veliler de yönetimler de artık bunu olağan karşılamaya, mesela dersleri üstün körü geçiştirip ‘Nasıl olsa bunu dershanede sınav odaklı olarak bir daha göreceğiz’ düşüncesi ile müfredatta hafife alınmaya başlandı. Bunun nedenlerinden bir tanesi de en başta gelen nedeni de tek bir sınava dayalı SBS dediğimiz bir sınav üzerinden seviye belirleme sınavı yılda bir kere yapılan ve orda aldınız aldınız, alamadınız bitti gitti. Dolayısıyla her şey o sınava göre düzenlendiği, tasarlandığı, kurgulandığı bir dershane yapılanması. Biz SBS’yi kaldırdık. Ama yerine böyle merkezi tek bir sınav da koymadık. Onun yerine ne yaptık, her birimizin normal öğrenimimiz sürecinde girdiğimiz yazılı sınavlar var, her dersten bir veya iki yazılı olursunuz her sömestirde. Şimdi bu yazılılardan 6 dersin yazılısından birer tanesini sene içerisinde merkezden gönderilen sorularla ve kontrollü olarak yapmaya başladık.
Büyük ölçüde bir illüzyon
Bu aslında çok büyük ölçüde bir illüzyondu. Sizin herhangi bir ortopedik ihtiyacınız olmadığı halde onunla daha iyi yürüdüğünüz yanılsamasını sizde uyandırıyorsa bastoncular kar ederler. Bu da öyle bir şey. Dolayısıyla biz, ‘Sizin ayrıca hazırlanmanız gereken sınav yok. Siz normal okula gidin derslerinize devam edin. öğretmeninizi dinleyin. Öğretmenlerde müfredatı kendilerine verilen takvime uyumlu olarak, takvime uyarak zamanında işlesinler. Yazılı sınavlarınız geldiği zaman bu müfredattan sorular gelecek ona göre cevaplandırırsınız’ demiş olduk.
Resmi okullardaki baskıyı da özel okullarla paylaşmak istiyoruz
Yasa dershane adı altında faaliyet gösterebilecek kurumların 1 Eylül 2015’e kadar ancak çalışabileceklerini öngörüyor. Ondan sonra bu dershane adı altında faaliyet gösteren kurumlar ondan sonra değil o zamana kadar 1 Eylül 2015’e kadar dershaneler bir tercihte bulunacaklar. Ya anaokuluna dönüşecekler formal bizim tanımladığımız biçimde anaokulu veya ilkokul veya ortaokul veya lise dolayısıyla buralar özel okul olacak. OECD ve dünya ortalamalarına göre bizim özel okullarımızın, özel eğitim kurumlarımızın oranı bizim resmi kurumlarımıza çok düşük. Ve resmi okullarımız üzerinde ki baskıyı da özel okullarla paylaşmak istiyoruz.
Niyet eğitim ise işte fırsat
Dershane dediğimiz yerlerde pek çok derslik vesaire, öğretmen, alt yapı bir sürü şey buralarda boşuna dönüyor. Bir dershane işletmesi iyi örgütlenirse, özel okul işletmesine de dönüşebilir. Zaten bununla ilgili yapılan yasal düzenlemede de yönetmeliklerde de hemen dönüşemeyecek durumda olanlara belli bir vade içerisinde bizim özel okullar için geliştirdiğimiz zaten var olan kriterlerimizin bazılarını zaman içerisinde karşılamalarına fırsat verdik. Bir takım fiziki alt yapıya ilişkin vs. beklentilerden bazılarını 3 sene içerisinde tamamlama koşuluyla da özel okulu dönüşme imkanı veriyoruz.
Ayrıca bunu desteklemek üzere de dershaneden özel okula dönüşecek kurumlara arsa teşviki veriyoruz. Öğrenci başına ciddi bir ödeme yani burs, yani takviye veriyoruz. Dolayısıyla bu sene onda bir değişiklik yaptık. Eskiden sadece devlet okulunda okuyan sonra özel okula geçenlere veriyorduk bu 2 bin 500 ile 3 bin 500 lira arasında değişen özel okul desteği. Şimdi özel okulda okuyan öğrenciler de herhangi bir devlet okuluna geçmeden müracaat edebilecek. Eğer niyet eğitimse, gerçekten Türkiye’nin eğitimine katkıda bulunmaksa işte size fırsat. Okula dönüşün biz de destekleyelim. Hem fiziki alt yapınızı hem beşeri alt yapınızı, hem öğrenci talebinizi biz de destekleyelim ve özel okula dönüşün.
Kesintili ya da kesintisiz 6 yıl sigorta primi ödeme şartı
Belli bir süre, 6 yıl toplamında sigorta primi ödemek koşuluyla şu anda dershanelerde görev yapmakta olan öğretmenler de bu özel okullarda veya Milli Eğitim Bakanlığı’nın diğer kurumlarında, mesela halk eğitim merkezlerinde takviye kurslarında da görevlendirilebilecekler. Bu sigortalılık süresinin de kesintisiz olma şartı yok. Çünkü onu da şuradan çıkardık, dershanelerde ciddi bir, hepsi için söylemiyorum, tabi ama dershanelerin pek çoğunda ciddi bir emek sömürüsü de var. Dolayısıyla burada çalışan genç insanlar veya öğretmenler eğer sürekli sigorta olma koşulu getirirseniz hiçbir öğretmen koşulu karşılamıyor. Çünkü hep kesintili sigortalı yapılmış. 8 ay çalıştırılmış, 8 ay sonra işten çıkartılmış. Toplamda kesintisiz veya kesintili netice itibariyle toplamda bu süreyi dolduramamışsa onlar için başka bir istihdam formülü düşünmek gerekir. Dershanelerde çalıştıkları statülerle yani ona benzer statülerle ücretli olarak da çalışabilirler. Farklı eğitim kurumlarında çalışabilirler
200 bin’den fazla çocuk sisteme girmedi
TEOG neticelerine göre yerleştirmelerde, özellikle yerleştirme sürecinde hem ilk defa yapılıyor olmasından kaynaklanan hem de bir çok şeyin belki yanlış anlaşılmasından veya bizim iyi anlatamamamızdan kaynaklanan bazı sıkıntılar yaşandığını biliyoruz. Birincisi geçen sene bu özel okula geçecek öğrencilere ilk defa devlet desteği tanınacağı için her öğrencinin bir şekilde bir devlet okuluna kayıtlı görünmesi gerekiyordu. O nedenle biz ortaokuldan liseye geçen öğrencilerin e okul sistemine girip tercih yapmaları gerekiyor biliyorsunuz. sisteme giriyor çocuk ve 15 tane okulu tercih ediyor. Türkiye’nin neresinde olursa olsun, hangi okul türünden olursa olsun 15 okulu tercih ediyor. Bizim her eğitim kadememizde aşağı yukarı 1 milyon 300 bin öğrencimiz var.
Dolayısıyla 8. sınıfı bitirip, 9. sınıfa geçecek olan öğrencilerimizin sayısı 1 milyon 292 bin, 1 milyon 300 bin diyelim. 1 milyon 300 bin çocuğumuzun 1 milyon 57 bini e okul sistemine girdi ve 15 tercihini yaptı. Diğerlerin girmedi. Diğerleri niye girmedi, 200 bin küsür çocuk. Niye sisteme girip tercih yapmadı. Çünkü onlar ya açık liseye gideceği için ya herhangi bir özel okula gideceği için tercih yapmadı. ‘Ben herhangi bir devlet okuluna gitmek istemiyorum, onun için tercih yapmıyorum, ben filanca özel okula gideceğim’ diyor. Muhtemelen birçoğu da o özel okulun orta kısmını bitirmiş, lisesine devam edecek. Onun için bu sisteme girmediler. Ama buna rağmen biz o girmeyenleri de daha sonra sistemde bir okulla ilintilendirdik, bir devlet okuluyla. Çocuk sisteme girmemiş, siz ne üstünüze vazife de Milli Eğitim Bakanlığı olarak onları böyle devlet okuluyla ilişkilendiriyorsunuz? Üstelik bunu yaparken bazılarını imam hatipler üzerine ilişkilendirmek, o yüzden bir sürü şeye maruz kalmışız, ‘Çocukları zorla imam hatipe gönderiyorsunuz’ gibi.
Kimse istemediği okula zorla yerleştirilmedi
Bu çocukları bu sisteme girmeyen, tercih yapmayan çocukları herhangi bir devlet okuluyla ilişkilendirmemizin arkasında yatan temel sebep, geçen sene ilk defa uyguladığımız devlet okulundan özel okula gidecek çocuklara vereceğimiz 3 bin 500 liralık devlet desteği. Çocuğun bunu alabilmesi için devlet okuluna kayıtlı görünmesi gerekiyor. Ama bu sene onu yapmıyoruz. Bu sene yönetmeliği değiştiriyoruz. Bir özel okula kaydını yaptırdıysan müracaat et. Şartların tutuyorsa sana da destek verelim. Şimdi imam hatiplere zorla yerleştirme felan meselesinin de aslı şu, bu 15 tercih yapan çocuklarımızın içerisinde birinci tercihi imam hatip olan öğrenci sayısı 94 bin. 15 tercihten ilk tercihini yapana ilk imam hatip yapan çocuk sayısı 94 bin. Bundan 54 bini ancak ilk tercihine yerleşebilmiş. Çünkü imam hatiplerin özellikle bazı büyük şehirlerdeki imam hatip okullarımızın bazılarında çok ciddi talep var. Yani okulun okulun kontenjanı 300, Bin 500 kişi müracaat ediyor. Mevcut okullarımızın yüzde 7’si imam hatip okulu, öğrenci olarak da yüzde 8 civarında zannediyorum. Şimdi dolayısıyla hiçkimse istemediği halde bir okula zorla yerleştirilmiş değil. Nitekim daha sonra bu çocuklar kayıtlarını e-okul sistemi üzerinden özel okula gittiklerinde sistemi açıp oradan hangi özel okula gidiyorlarsa oraya girebilirler.
İmam hatibi seçmeyen bir çocuğun oraya yerleştirilmesi mümkün değil
Çocuklar 15 tercih yapıyor, aynı e-okul sisteminde bir de 6 okul türü sayıyoruz, bizim 6 tane okul türümüz var, Anadolu liseleri, fen liseleri, sosyal bilimler liseleri, Anadolu imam hatip liseleri, Anadolu meslek liseleri, çok programlı liseler. ‘Bunlardan 4 tanesini seç sana en yakın olana biz seni yerleştirelim’ demişiz çocuğumuza. Dolayısıyla orada da imam hatibi seçmeyen bir çocuğun oraya yerleştirilmesi mümkün değil, 4 tane okul türünden birine yerleşmiştir. İmam hatip yoksa onların arasında oraya da yerleşmez. Ama onların içinde de kendi oturduğu yere uzak olanlar daha sonra müracaat ettiklerinde her ilçede nakil komisyonları kurduk. Ve dolayısıyla orada artık yüz yüze görüşerek nakil komisyona çocuk müracaat ediyor veya velisi, ‘Ben şurada oturuyorum, şuraya yerleştim, etrafta benim gidebileceğim şu şu şu tür okullardan hangisi varsa beni oraya al’ dediği zaman biz onu aldık zaten
Bu sene TEOG ile 25 tercih yapılacak
Geçen sene dediğim gibi 15 tercih vardı, bu sene 25 yapıyoruz onu. İkinci tercih listesini de kaldırdık. Artık okul türüne göre herhangi bir şey yapmaları gerekmiyor, 25 tercihinden birini seçecek, yerleşecek, yerleşemeyenler de işte özel okula gidenler oluyor zaten, bir de açık liseye gidenler oluyor.
Şişirilmiş not iddiaları var
Rehber öğretmenlerimiz bu konuda daha fazla devrede olurlar. Öğretmenler kurulu ama bu şikayetler büsbütün bitmez. Yani bu tür şeyler hepimiz öğretmenler kurulu Kararına da itiraz ederiz. Bunlar bir kısmında haklı da olabiliriz. Yani ben Öğretmenlerimiz veya öğretmenler kurullarımız, öğretmen kurulumuz ne yapıyorlarsa en doğrusunu yapıyorlardır diyecek değilim ama büyük çoğunlu itibariyle doğrudur ama bu arada yanlış uygulamalar yok mudur? Şüphesiz vardır. Bunları en aza indirecek
Düşürmekten çok yükseltmeye yönelik şikayetler daha çok geliyor. Onlarla ilgili olarak da hemen soruşturma açıyoruz. Eğer bir okulda öğrencilerin notlarının özel olarak şişirildiğine dair bir duyum aldığımızda veya duyum almamızı da gerek yok işte bu TEOG sınavları artık bize onu gösteriyor. Yani bizim merkezi sınavdaki ortalamalarla, öğretmenlerin yaptığı ortalamalar çok farklıysa diyelim bizim sınavlarımızda ortalama 40 iken genel ortalama, sınıf ortalaması öğretmenin veya okul kendi yaptığı sınavdan 90 çıkıyorsa orada bir sorun var demektir. O zaman onu hemen araştırıyoruz. Bundan sonra da bunları daha fazla elimizde objektif veriler oluşuyor çünkü.”
15 bin öğretmen atanacak
Şubat atamalarında 15 bin öğretmen atayacağız. Bunların dışında 15 bin, artı bir de 300 engelli öğretmen adayımızı daha bu dönemde atayacağız inşallah. Bu 15 bin atama için kontenjan ayırdığımız alan sayısı 108. 108 ayrı alanda öğretmen ataması yapacağız. En çok atanacak alanlar İngilizce var, matematik var. İngilizce bin 430, sınıf öğretmenliği bin 322, ilköğretim matematik öğretmenliği bin 50, din kültürü ve ahlak bilgisi bin 40, Türkçe 910, okul öncesi öğretmenliği 900, rehberlik 750, fen bilimleri fen ve teknoloji 750, türk dili ve edebiyatı 700, matematik 700, bunların dışında 15 bin artı 300 de engelli öğretmen alacağız.