Yükseköğretimde uluslararasılaşma çalışmaları

Güncelleme Tarihi:

Yükseköğretimde uluslararasılaşma çalışmaları
Oluşturulma Tarihi: Nisan 15, 2024 09:28

Yükseköğretimde uluslararasılaşma kapsamlı bir konu. Makaleye, hem dünyadan hem de ülkemizden kısa tarihsel bilgiler sunarak başlamak istedim… Yüksek öğretimde uluslararasılaşma kavramı üniversitelerin tarihi kadar eski. Literatürde 8’inci yüzyılda Endülüs, 9’uncu yüzyılda Bağdat, 13 ve 14’ncü yüzyılda Semerkant ve Buhara, daha sonra Roma ve İstanbul hep etkileyici eğitim merkezleri olarak anlatılır. Abbasiler döneminde Bağdat, Endülüs Emeviler döneminde, Kurtuba (Cordoba) en üst düzeyde değerlendirilen bilim merkezleri olarak sunulur.

Haberin Devamı

Daha yakın dönemlerde, Avrupa üniversitelerinin önde olduğu ve uluslararasılaşma kavramına öncülük ettiğini görüyoruz. Bunun en değerli örneklerinden biri 1766’da, Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Pennsylvania Üniversitesi’nin kurucusu Benjamin Franklin’in Almanya Göttingen Üniversitesi’ne yaptığı önemli ziyaret. Bu ziyaret, Almanya ve ABD üniversitelerinin aydınlanma ve üniversitelerarası ilişkilerin başlamasına dayanan çok önemli bir görüşmeyi sağladı. Sonuçları raporlar halinde literatürde sunuldu. Bu başlangıç Almanya ve ABD arasında; eğitim, bilim ve yükseköğretim bursları açısından yoğun ilişkiler başlattı. Almanya Üniversite modeli ABD’de ciddi bir etki yarattı ve 1815-1914 yılları arasında ABD’nin gelecekteki bilim dünyasına büyük etkiler sağlayacak 10 bine yakın öğrenci, üniversite lisans ve doktora öğrenimi için gruplar halinde ABD’den Almanya’ya gönderildi ve eğitimleri tamamlandığında ABD’ye geri döndü. Sonrasında ABD üniversiteleri, Avrupa üniversitelerinden esinlenerek ülke dışına açılmaya başladı. 1919’da Nobel ödüllü N.M.Butler iki bilim insanı ile beraber, ABD’de fırsatlar oluşturmaya, burslar sağlamaya, göç ve vize sorunlarını çözmeye yardımcı olan Uluslararası Eğitim Enstitüsünü (IIE) kurdu. Enstitü bugünde aynı saiklerle 100 yılı aşkın süredir çalışmalarını sürdürüyor. II. Dünya savaşını takiben 1945’de, senatör W.Fullbright bursları ile ABD üniversitelerinin kapılarının dünyaya açılması diğer önemli bir başlangıç oldu. Bugün 50 ülkede Fullbright ofisleri var ve 160 ülke ile uluslararası program yürütülüyor. UNESCO verilerine göre ABD son 20 yıldır dünyada ülkesine en çok uluslararası öğrenci kabul eden ülke oldu.

Haberin Devamı

ÇİN’DE ULUSLARARASI ÖĞRENCİLER
Yükseköğretimde uluslararasılaşma da son yıllarda, Çin’de artık dünyada bir yükseköğrenim destinasyonu olarak görülüyor. Çift taraflı olarak hem öğrenci göndermede, hem de öğrenci kabulünde Çin’i en aktif ülkelerden biri olarak görüyoruz. Çin, 1970’lerde yurt dışına öğrenci göndermeye başladı. Bugün dünyada küresel öğrenci dolaşımının yüzde 17’sini Çinli öğrenciler teşkil ediyor, ABD’deki uluslararası öğrencilerin yüzde 33’ü, İngiltere’dekilerin yüzde 28’i Çinli öğrenciler. Çin uluslararasılaşma kavramında neoliberal piyasa odaklı çalışmalara yönelmemiş, uluslararası siyasi ve akademik ilişkilerini artırmak için, tasarlanmış devlet güdümlü çaba ile gelişen bir strateji benimsemiş. Yani yükseköğretimde uluslararasılaşma politikasını devlet kalkınma stratejisine dahil etmiş ve 21’nci yüzyılda uluslararasılaşma aracılığı ile küresel etkisini artırmayı ve Konfüçyüs’cü değerleri de dünya çapında yaymaya çalışıyor. Bu arada Çin’de, yüksek öğretimde uluslararasılaşma çalışmalarında ciddi sorun olarak görülen dil (Çince) sorunu ve etnosentrik (gelenek ve dirençli yapı) sorunlarının da, eğitimde Batılı eğilimlerin kabul edilmeye başlanması ile çözmüş durumda olduğu gözlemleniyor..

Haberin Devamı

2015-2020’li yıllarda Çin, Güney Kore, Malezya, Hindistan ve Rusya yurtdışına en çok öğrenci gönderen gruptan, en çok öğrenci kabul eden gruba geçti. Avrupa’da uluslararası öğrencilerin en çok tercih ettiği ülkeler arasında Birleşik Krallık , Almanya, Fransa, Rusya ve Türkiye geliyor (UNESCO 2020). Bu tercihlerde üniversitelerin akademik başarısı, tarihsel ve kültürel bağlar sınır uzaklığı, ideolojik birliktelikler dil ve din birliği gibi farklı birçok etmen ülke tercihlinde etkili olabiliyor. OECD raporlarına göre de öğrencilerin ülke seçimlerinde; harçlar, öğrenim ücretleri ulaşım maliyetleri, başvuru yapılan üniversitenin program kalitesi ve uluslararası akreditasyon sertifikası etkin oluyor.

Haberin Devamı

TÜKİYE’DE NASIL BAŞLADI?
Osmanlı İmparatorluğu, Tanzimat dönemi bir dönüm noktası olarak, yurtdışına öğrenci gönderme uygulamasının devlet politikası haline geldiği dönem oldu. Bugün olduğu gibi o günlerde de bu politika sadece eğitim ile ilgili bir konu değil siyasal ilişkilerin ve güç dengelerinin de bir yansıması. Osmanlı Devleti’nin yurtdışında Avrupa’da açtığı ilk okul olarak kaydedilen Mekteb-i Osmani 1857 Ekim’inde Paris’te Grenelle Mahallesinde kuruldu ve Fransa’ya gelen Osmanlı öğrencileri için bir hazırlık okulu niteliği kazandı.Türkiye’nin en önemli ressamlarından Şeker Ahmet Paşa ve ilk coğrafya atlasını bastıran Hafız Ali Şeref bu okulda eğitim aldı. 1 Eylül 1968’de İstanbul’da batılı bir okul açılması fikriyle Galatasaray Mekteb-i Sultanisi kuruldu. 1864-76 yılları arasında Fransa ve Belçika’ya gönderilen 93 öğrencinin 32’si tıp, hukuk ve subaylık eğitimi almışlardır 61 öğrenci ise, cam, modellik çalışmaları, döküm ve kunduracılık alanında Fransa’ya eğitim almaya gönderildi. . Bu öğrenciler 1868’de İstanbul’da açılmış mesleki teknik (ıslahhane mektebinden seçildi.) II. Meşrutiyet dönemimde Almanya, ABD, Avusturya, İsviçre, İtalya gibi ülkelere toplam 550 öğrenci gönderildi. Öğrenciler hukuk, kimya, matematik, mühendislik ve siyasal bilimler eğitimi aldı.

Haberin Devamı

1925’te Cumhuriyet döneminde, devlet eliyle başlatılan sanayileşme hamlesi sırasında açılan Etibank, Makine Kimya Endüstrisi, Maden Teknik Arama, Kağıt Fabrikası, Sümerbank, Türkiye Çimento Fabrikaları A.Ş., Türkiye Şeker Fabrikaları A.Ş. gibi kuruluşlar ihtiyaç duydukları yetişmiş iş gücü ve yöneticileri yetiştirmek için yurt dışına öğrenci gönderdi.. Bu burslar genç Türkiye Cumhuriyeti için olağan üstü değerler taşıdı.

15 BİN ÖĞRENCİ YÜKSEK LİSANSA GİTTİ
Türkiye Cumhuriyeti’nin 1923 yılı hükümet programında Avrupa’daki ülkelere, yetiştirmek üzere gönderilecek öğrencilerle ilgili sadece bir metin bulunuyor. 1929 yılında ‘’Ecnebi Memleketlere Gönderilecek Talebe Hakkında Kanun’’ adıyla bugün de halen geçerliliğini koruyan 1416 sayılı kanun resmi gazetede yayımlandı. 1416 sayılı kanun 2014-2016 yıllarında köklü değişikliklere uğradı. Özellikle Cumhuriyet’in ilk yıllarında bu yasa ile yurtdışına gönderilen öğrenciler Türkiye’ye döndüklerinde önemli bürokratik görevlerde yer aldı. O yıllardan bugüne kadar takriben 15 bin civarında öğrenci 1416 sayılı yasa kapsamında yüksek lisans ve doktora için yurtdışına gönderildi. 1950’li yıllardan itibaren Türk yüksek öğretim sisteminde Amerikan sisteminin etkisi görünüyor. Bu yıllarda İstanbul Üniversitesi’nde, Atatürk Üniversitesi’nde ve Ortadoğu Teknik Üniversitesi’nde hem yabancı öğrencileri, hem de yabancı öğretim üyelerini görmekteyiz. Türkiye’nin yükseköğretimde uluslararasılaşmayı bir kamu diplomasisi aracı olarak sistemli bir şekilde kurgulaması girişimleri 1990’lı yıllarda başladı.. 1983’te büyük öğrenci projesi başlatıldı, Türk dünyasından 10 bin öğrenci getirilmiş bu öğrencilere burs ve barınma olanağı sağlandı. SSCB dağılmasından sonra Kazakistan’da Hoca Ahmet Yesevi Uluslararası Türk-Kazak Üniversitesi ve 1995 yılında Kırgızistan-Türkiye Manas Üniversitesi, 2010 yılında Türk-Alman üniversitesi açıldı. Ayrıca SSCB’nden birçok üniversite hocası Türkiye’ye geldi. Çoğunlukla, öğrencilerin geldikleri ülkelerden kaynaklanan sorunlara bağlı olarak proje istenilen düzeye ulaşamamış, inkıtaya uğramış 2011-2012 yılında Türkiye bursları olarak yeniden yapılandırıldı. 2022 yılında Türkiye burslarına 171 ülkeden 165 bin 180 öğrenci başvurdu ve 4316 öğrenci burslandırıldı.

Haberin Devamı

GÜNÜMÜZE GELDİĞİMİZDE
Yükseköğretimde uluslararasılaşma, tüm dünyada hükümetlerin, eğitim politikaları yürütücülerinin, yükseköğretim kurumlarının üzerinde yoğun çalıştığı konuların başında geliyor. Uluslararasılaşma dünyada yükseköğretimi, küreselleşme ise uluslararasılaşmayı etkiliyor ve değiştiriyor. Küreselleşme ekonomide, bilimde ve teknolojik ilerlemelerde hızlı transferi sağlayarak doğrudan yükseköğretimi etkiliyor. Son yıllarda özellikle pandemiyi takiben uluslararası eğitim veya eğitimin ülkelerin sınırları arasında birbirine sunulması tartışılıyor. Yani, uluslararasılaşma kavramı sadece öğrencilerin bir ülkeden öbürüne gidip orada okuması anlamını taşımıyor. Uluslararası şube kampüsler, özellikle müfredatın uluslararasılaşması, eşleştirme programları, ortak diploma çalışmaları, ortak eğitim ve öğretim programları, bilgi merkezleri ve eğitim şehirleri gibi kurgulamalar üniversitelerin hareketliliğini destekleyen yeni öneriler ve çalışmalar oldu. Yükseköğretimde uluslararasılaşma, dünya genelinde de 1990’larda yeniden hız kazanmaya başladı. Uluslararasılaşma kavramı günümüzde hem yerel hem küresel düzeyde, dijital teknolojilerin gelişmesi ve yaygın kullanıma girmesi ile bir taraftan ciddi boyutta gelişirken, diğer taraftan pandemiler, mali krizler, jeopolitik krizler, savaşlar ve göç olgusu ile karşı karşıya. Bu alanda değerli yayınlar yapan Jane Knight ve Hans deWit 1995’te “Üniversitelerin uluslararasına açılmasının basit ve her şeyi kapsayan bir tanımı olmadığını” ifade etti. 23 yıl sonra 2018’de aynı yazarlar “Uluslararasılaşmanın farklı ve sürekli değişen bağlamlarda, yeni gerekçeler, yaklaşımlar ve stratejiler içeren geniş ve çeşitli bir kavram haline geldiğini” söyledi.

2023/2024 yıllarında bu konuda yayınlanan çeşitli raporlar, yükseköğretimde uluslararasılaşmanın çok yönlü gelişen bir olgu olduğunu, mevcut karmaşık küresel ortam da göz önüne alındığında, geçmişteki, çoğunlukla piyasa odaklı algılara meydan okumak ve yükseköğrenimde uluslararasılaşma için ilgili yeni yöntemler tanımlamak gerekliliğinden söz ediyor. Günümüzde uluslararası eğitim, sektörün ulusal ve küresel olarak değişen gerçekleri dışında yukarıda bahsettiğimiz krizlerden de yoğun bir biçimde etkileniyor. Dünyayı sarsan bu büyük olaylar, uluslararasılaşma kavramına yeni ve çok farklı boyutlar getirdi. Dolayısı ile yükseköğretimde uluslararasılaşma farklı kapsamdaki değerlerle yeniden şekillendirilmek zorunda. Krizler, uluslararasılaşma üniversitelerin amaçlarını, operasyonlarını ve yönelimlerini etkiliyor. Uluslararası topluluklardan gelen dayanışma ve desteklerin, savaştan etkilenen bir ülkede veya o ülkenin vatandaşlarının kırılganlığının azalmasında ciddi etkiler yarattığını gözlemliyoruz. Kanada hükümetinin Ukraynalı mültecilere savaş sırasında geçici olarak yeniden yerleşme ve eğitime katılma fırsatı sağlayan politikaları, Avustralya ve Vietnam’ın iki üniversitesinin Tayland-Myanmar sınırı boyunca mülteci kamplarında yerlerinden edilmiş 90 bin kişi arasından, mültecilere eğitim programı sağladı. Bu öğrencilerin Avusturalya üniversiteleri dereceleri ile mezun olması ve fırsat yaratması bu dayanışmaya birer örnek. Göç, son yıllarda dünyanın en önemli konularından biri haline geldi. Ülkemiz, tarihin çeşitli dönemlerinde de Balkanlar’dan, Kafkasya’dan, Ortadoğu’dan ülkemize gerçekleşen büyük göç dalgalarına maruz kaldı. 2015 yılından bu yana Türkiye dünyada en çok mülteci kabul eden ülke oldu. Ülkemizdeki üniversitelerde eğitim gören Suriyeli ve Afgan öğrenciler savaş koşullarında Türkiye Cumhuriyeti (T.C.) devleti tarafından eğitim fırsatı tanınan gruplar. Ayrıca Suriyelilerin ve ülkelerinde işgal koşulları bulunan başka öğrenciler ve akademisyenlerin yükseköğretime entegrasyonları için Türkiye’de çalışmalar yürütülmüştür. Suriye Arap Cumhuriyeti, Irak Cumhuriyeti, Afganistan İslam Cumhuriyeti ve Filistin Devleti öğrencileri, mülteci olarak üniversitelerimize kabul edilen ülkelerin başında geliyor. Üniversitelerimizde halen 75 bin üzeri mülteci öğrenci bulunuyor. Bu örneklerde olduğu gibi, dünyada uluslararası öğrenci hareketleriyle göçmen kitlesinin yakından ilgili olduğunu görmekteyiz. Yani göç Yükseköğretimde Uluslararasılaşma kavramını doğrudan etkiliyor. Göç kavramı ile gelen öğrenciler kendilerini “Daha az fırsatlara sahip misafirler” olarak tanımlarken, yerli öğrenciler göç öğrencilerini “daha ayrıcalıklı misafirler” olarak addediliyor. Bütün bu değerlendirmeler üniversitelerde ve ülkelerin kamuoyunda uluslararasılaşma kavramına yeni bakışlar getirmek istiyor.

PANDEMİ GİDİŞATI DEĞİŞTİRDİ
Covid–19 pandemisinden bu yana yükseköğrenimde dijitalleşme geleneksel eğitimin ötesine geçerek kritik boyut haline geldi. Yani e- eğitim veya online eğitim olarak adlandırdığımız programlar dünyanın ve yükseköğretimin bilim yapma şeklini değiştirmiş ve uluslararası yapılan iş birliklerini ciddi boyutta arttı. Ülkemizde de bu süreçte, ev sahipliği yaptığımız uluslararası öğrencilerimiz ve de yurtdışında eğitim gören öğrencilerimiz açısından uzaktan eğitim platformları ile ilişkiler kurarak eğitim hayatlarındaki eğitim kayıplarının asgariye inmesine gayret gösterildi. Tüm dünyadaki üniversitelerde uluslararasılaşma kapsamında yürütülen çalışmalar son yıllarda çeşitlilik kazandı Ayrıca, konunun sosyal, kültürel, ekonomik ve politik çıkar ile yakından ilgisi olması nedeniyle de eğitim sektörü dışındaki daha geniş topluluklarında konuyla ilgilendiğini görmekteyiz. Dünyadaki uluslararası öğrenci sayısı Dünya UNESCO istatistiklerine göre 2020 yılında 6 milyon 391 bin 963 olarak veriliyor. (UNESCO istatistik verileri 3 yıl geriden geliyor.).

İSTATİSTİKLERLE TÜRKİYE’DE ULSLARARASI ÖĞRENCİLER
Yükseköğretim Kurulu (YÖK) kaynaklarına göre, Türkiye’de toplam uluslararası öğrenci sayısı 2024 verilerine göre 338 bin 161’dir.. Bu öğrencilerin 97 bin 272’Si 2023-2024 eğitim yılında üniversitelerimize kayıt yaptırdı. Bu sayı ile Türkiye uluslararası öğrenci okutan dünyadaki ilk 10 ülke arasında yer aldı. Türkiye’ye gelen uluslararası öğrencilerin ülkelere göre dağılımı (ilk 10 ülke): Suriye, Azerbaycan, İran, Türkmenistan, Irak, Somali, Mısır, Afganistan, Kazakistan ve Yemen’dir 2024 verilerine göre, bu uluslararası öğrencilerin 227 bin 516’sı ( yüzde 67.28) devlet, 110 bin 645’i (yüzde 32.72) vakıf üniversitelerinde eğitim görüyor.

Türkiye’ye öğrenci gönderen ilk 20 ülke baz alındığında, Ortadoğu’dan 7, Afrika’dan 4, Orta Asya’dan 3 ülkeden en çok uluslararası öğrenci alıyoruz. Türkiye’den eğitim almak için başka ülkelere giden öğrenciler, sırası ile en çok Almanya, ABD, İngiltere, Ukrayna, Azerbaycan, ve Kanada’yı tercih ediyor.

Türkiye’nin toplam yükseköğretim öğrenci sayısı 7 milyon109 bin 270’dir (2024 yılı verileri). Bu grubun içinde uluslararası öğrenciler toplam öğrencilerin yüzde 4.76’sını teşkil ediyor. Bu oran Polonya’da yüzde 7, Almanya’da yüzde 11, ABD’de yüzde 5.6, Kanada’da yüzde 29’dur.
Türkiye’de uluslararası öğrencisi en çok olan 5 il sırasıyla: İstanbul (yüzde 35), Ankara ( yüzde 6), Eskişehir (yüzde 6), Karabük (yüzde 3), Erzurum (yüzde 3) olarak veriliyor.

PAZAR BÜYÜYOR, REKABET ARTIYOR
Sonuç olarak...Yükseköğretimin uluslararasılaşması kavramında, küreselleşme yükseköğretimin rolünü ve kurumsal yapısını şekillendiren kilit bir güç olarak görülüyor. Artık ne eğitim ne de bilgi ulus devletlerin veya bölgesel kültürün sınırları ile sınırlı değil. Uluslararası yükseköğretim pazarına dünyada yeni gruplar katılıyor, pazar büyüyor, rekabet artıyor. Verimli, iyi donanımlı, rekabete açık eğitim programları ile donatılmış üniversiteler ülkeler için daha önem kazanıyor. Türkiye Bursları, YÖS sınavları, kurumsal ve ciddi bir şekilde yürütülüyor. Ancak, ülkemizde klasik sistemde yürütülen uluslararasılaşma politikaları yeni kavramlar açısından değerlendirilmeli. Müfredatların uluslararasılaşması, şube kampüsler gündeme alınmalı. Dolayısı ile Türkiye’de de uluslararasılaşma ve öğrenci hareketi için aktif bir ulusal politikaya ve bu politikanın kurumsal düzeyde uygulanmasına ihtiyaç var.

Yurt dışına lisansüstü öğrenci gönderme politikamızı da araştırma bulguları ışığında yeniden gözden geçirmeliyiz. Yurtdışında öğrenim görerek yurda dönen bursiyerlerin, yurt dışındaki öğrenim alanları ile ilgili birimlerde çalışması mutlaka sağlanmalı. Özellikle doktora derecesi için yurt dışına gönderilecek öğrenciler ülkenin net ihtiyacı olan özellikle bilişim ve yüksek teknoloji konularını içermeli.

Bu makale ’de kullanılan istatistikler, YÖK İstatistikleri, UNESCO ve Eurostat Yükseköğretim İstatistikleri ve Institute of International Education Global Data 2022, Educationdata.org, International Student Population Statistics 2020’den alınmıştır.

PROF. DR. SEZER ŞENER KOMSUOĞLU KİMDİR?
Prof. Dr. Sezer Şener Komsuoğlu, 1949 yılında Trabzon’da doğdu. Tıp Hekimi ve Nöroloji uzmanıdır. Eğitimini Atatürk, Ankara ve Hacettepe Üniversiteleri’nde tamamladı. İngiltere’de Birmingham Üniversitesi ve Aston Üniversitesi’nde Nörofizyoloji konusunda 3 yıl çalıştı. Türkiye’de Karadeniz Teknik Üniversitesi ve Kocaeli Üniversitesi’nin kuruluşlarında yer aldı. Nörolojik Bilimler alanında ulusal ve uluslararası düzeyde 250’nin üzerinde bilimsel yayını vardır. 2006-2014 yılları arasında 8 yıl Kocaeli Üniversitesi Rektörlüğü yaptı. Dr. Komsuoğlu, 2015-2022 yılları arasında Yükseköğretim Kurulu Başkan danışmanlığı görevinde bulundu. Bu dönemde yükseköğretimde, Akademide Kadın Çalışmaları Birimini kurdu. Bugün sayıları 117’yi bulan kadın çalışma merkezlerinde akademik ve hizmet odaklı çalışmalar yürüttü. Dr. Komsuoğlu, Avrupa Üniversiteler Birliği’nin (EUA) araştırma ve inovasyon komitesinin seçilmiş 19 üyesinden biridir. Oxford Üniversitesi’nce 2015’te yayınlanan Woman Scientist kitabında Türkiye’den seçilen 3 bilim kadınından biri olarak yer alıyor. 2021’de Türk Nöroloji Derneği’nin, Bilim ve Hizmet ödülü kendisine tevdi edildi. Dr. Komsuoğlu, Prof. Dr. Baki Komsuoğlu’nun eşi, Prof. Dr. Ayşegül K. Çıtıpıtıoğlu ve Prof. Dr. Feride İpek K. Çelikyurt’un annesidir.

BAKMADAN GEÇME!