Güncelleme Tarihi:
BEPAM Araştırmacısı Dr. Ziya Toprak, ‘Türkiye’de Akademik Yazının Durumu’ başlıklı araştırması için Yükseköğretim Kurulu (YÖK) Tez Merkezi’ndeki erişime açık, 2007-2016 yılları arasında sosyal bilimler ve eğitim alanlarında yazılan 600 yüksek lisans ve doktora tezini inceleyerek, bunların 207’sinde ‘intihal’ olduğunu tespit etmişti. 477’si devlet, 123’ü vakıf olmak üzere Türkiye’deki hemen hemen bütün üniversitelerdeki tezlerden bir veya birkaçının yer aldığı araştırmaya göre 173 yüksek lisans, 34 doktora tezinde bu bulguya rastlandı. Buna göre doktora tezlerinin yüzde 26’sında, yüksek lisans tezlerinin ise yüzde 36’sında açık intihal söz konusu. Bu durum, üniversitelerdeki bilimsel yayınlarla ilgili tartışmaları da beraberinde getirdi. Üniversitelerin özellikle yüksek lisans ve doktora tezi üretiminin yetersiz olduğu da gündem konularından biriydi. Biz de YÖK Ulusal Tez Merkezi’nin Mayıs 2016 istatistiklerine göz atarak, bilimsel yayınların durumunu araştırdık.
12 ÜNİVERSİTENİN TEZ SAYISI SIFIR
Merkezin istatistiklerine göre, 174 üniversitenin 12’sinin yüksek lisans ve doktora tez sayısı sıfır. Bunlar arasında yeni kurulanlar, akademisyen olmadığı için lisansüstü eğitim programı açamayanlar ve yayınları henüz Ulusal Tez Merkezi’ne giriş yapılmayanlar da bulunuyor. 12 üniversitenin yüksek lisans tez sayısının 1 ile 10 arasında, 51 yükseköğretim kurumunun 100’ün altında olduğu görülüyor. Sınırlı sayıda da olsa yüksek lisans tezine sahip ama hiç doktora tezi olmayan 44 yükseköğretim kurumu var. 38 üniversitenin doktora tez sayısı da 1 ile 10 arasında değişiyor. Yeni kurulan üniversitelerin akademik yayın sayısının az olduğu gözlenirken yıllar önce kurulmuş birçok yükseköğretim kurumunun da durumu çok farklı değil. Örneğin Şırnak Üniversitesi 2008 yılında kurulmasına rağmen Fen Bilimleri Enstitüsü 2013’te programlarını açabildi. Üniversitenin Sosyal Bilimler Enstitüsü ise 2009’da faaliyete geçti ve şimdiye kadar dokuz yüksek lisans tezi üretti. Benzer durum Batman Üniversitesi için de görülüyor, üniversitenin 32 yüksek lisans tezi var. Siirt Üniversitesi de 2007’de kurulmasına rağmen programlarının çoğunu 2012- 2013 akademik yılında açarak, öğrencilerini bir sonraki dönemde kabul etmeye başladı. Yüksek lisans tez sayısı ise 3 olarak görünüyor. Verilere göre, en fazla yüksek lisans tezi 20 bin ile Gazi Üniversitesi’nde. Ankara Üniversitesi ise 7 bin 661 ile en fazla doktora tezine sahip yükseköğretim kurumu oluyor. Tez sıkıntısının başlıca nedeni olarak, akademisyen yokluğu yüzünden bölüm açamamak gösteriliyor. Öğretim elemanı açığının 40 binin üzerinde olduğu belirtilen üniversitelerin akademik yayınları da bundan nasibini alıyor. Özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde profesör, doçent, yardımcı doçent sayısının azlığı, yüksek lisans ve doktora programlarının açılamamasına veya geç faaliyete geçmesine neden oluyor. Bunlar da tez sayılarını olumsuz etkiliyor.
Rakamlar bütün sayıları yansıtmıyor
YÖK Ulusal Tez Merkezi’nin bir yetkilisi ise “Üniversiteler tezlerini Ulusal Tez Merkezi’ne gönderiyor. Tezleri 3 aylık dönemlerde istiyoruz. Ancak bu süreçte, tezin sorunsuz olarak teslim edildiğinin düşünülmesi, üniversitelerin tezlerini geç göndermesi, sisteme alınırken geçen süre, sırada bekleyenler, yeni kurulduğu için tez yazma aşamasında olan öğrenciler gibi yaşanan sorunlar nedeniyle sisteme henüz girilmeyen yayınlar var. Bu nedenle aslında sistemdeki veriler üniversitelerin geçtiğimiz yıl aralık, bu yıl ocak ayındaki yayınlarının verilerini yansıtıyor. Yani gelen tez anında sisteme girilmeyebiliyor. Üniversitelerdeki bütün tezlerin bu sayılar olduğunu söyleyemeyiz“ dedi.
En fazla yüksek lisans tezi olan üniversiteler
Yüksek lisans Doktora
Gazi Üniversitesi: 20 bin 426 5 bin 256
Marmara Üniversitesi: 19 bin 571 5 bin 76
Orta Dogu Teknik Üniversitesi: 16 bin 656 3 bin 524
Istanbul Teknik Üniversitesi: 16 bin 127 3 bin 58
Istanbul Üniversitesi: 15 bin 956 7 bin 72
Ankara Üniversitesi: 14 bin 150 7 bin 661
Hacettepe Üniversitesi: 10 bin 997 4 bin 662
Tezlerde intihal var
Boğaziçi Üniversitesi Eğitim Politikaları Uygulama ve Araştırma Merkezi (BEPAM) Araştırmacısı Dr. Ziya Toprak’ın ‘Türkiye’de Akademik Yazının Durumu’ başlıklı araştırmasında öne çıkan tespitler şöyle:
- “Ne kadar iyi tez yazıyoruz ve bunları yazarken ortaya ne kadar yeni fikir ve bilgi koyabiliyoruz?” sorularına yanıt aranırken, tezlerde yüzde 34.5 oranında intihal tespit edildi. Yani sosyal bilimler ve eğitim alanında yazılmış 600 tezin 207’sinde detaylı incelemeye gerek kalmayacak biçimde açık, paragraflar halinde intihal var.
- İntihal oranının sıfır olması beklenirken 173 yüksek lisans, 34 doktora tezinde bu bulguya rastlandı. Buna göre doktora tezlerinin yüzde 26’sında, yüksek lisans tezlerinin ise yüzde 36’sında açık intihal söz konusu.
- Türkçe olarak yazılan 511 tezden 182’sinde, İngilizce yazılan 89 tezin de 25’inde açık intihal tespit edildi.
- Devlet üniversitesindeki 477 tezden 150’sinde yani yüzde 31’inde açık intihal varken, vakıflardaki 123 tezden 57’sinde yani yüzde 46’sında intihal var.
- Dünyada bir tezin kaynaklarına benzerlik kabul oranı (orijinallik veya benzerlik endeksi oranı) yüzde 15-20 arasındayken Türkiye’deki genel olarak Türkçe tezlerde benzerlik endeksi oranı yüzde 29. Doktora tezlerinde bu oran yüzde 25, yüksek lisansta ise yüzde 29 .
- İngilizce yazılan tezler intihal ve benzerlik konusunda Türkçeye göre daha iyi durumda. Bu oran Türkçe tezleri için yüzde 29, İngilizce tezler için yüzde 24.
- Vakıf üniversitelerindeki durum devlet yükseköğretim kurumlarından daha kötü. Orijinaline benzerlik oranı vakıfta yüzde 31, devlette yüzde 27.
- Tezlere alıntı ve kaynakça dahil edildiğinde benzerlik oranı yüzde 28.5 oluyor.
- İntihal sayısı ve benzerlik oranı düşük olan üniversitelerin başında İngilizce eğitim verenler geliyor.
Bu sayı artabilir
Araştırma sonuçlarını değerlendiren Dr. Ziya Toprak, intihal sayısının sıfır olması gerektiğini, YÖK’ün bu konuda yeni adımlar attığını dile getirerek şöyle konuştu: “Sonuçlar çok üzücü. Sadece intihal üzerine bir çalışma olmamasına rağmen sonuçlara göre orijinal bir fikir ortaya koyamıyoruz, tekrar yapıyoruz. Tez danışmanları da bunları çok iyi göremiyor. Bütün tezlerin incelenmesi durumunda yüzde 35 olan intihal oranının artacağını düşünüyorum. ‘Kopyala-yapıştır’ şeklinde bir anlayış varsa neden tez yazıyoruz? Bilginin gelişimine daha fazla katkı yapmamız gerekiyor. Bu nedenle bir bölüme bağlı olmayan bağımsız faaliyet gösteren akademik yazı merkezlerine ihtiyacımız var. YÖK’ün son dönemde bu konuda aldığı tedbirler çok olumlu, yeni uygulamalarla intihal oranları azalacak. Bu çalışmanın diğer boyutu olarak öğrenci ve akademisyenlerle konuşmayı, onlardan fikir almayı da planlıyorum.”
Türkiye’deki akademik personel
(Yükseköğretim Bilgi Yönetim Sistemi’ne göre)
2015-2016 akademik yılı
Profesör: 22 bin 416
Doçent: 15 bin 23
Yardımcı doçent: 35 bin 301
Öğretim görevlisi: 21 bin 852
Araştırma görevlisi: 47 bin 376
Uzman: 3 bin 865
Okutman: 10 bin 295
Lisansüstü eğitim köklü üniversitelerde olmalı
Türkiye’de lisansüstü eğitim, köklü üniversiteler tarafından verilmeli. Taşıma suyla iş yapılması maliyetleri artırıyor; sağlıklı sonuçların çıkmasına engel oluyor. Gazi’de 79 bin öğrenci var. 24 bin 700 öğrenci lisansüstü eğitim alıyor. Türkiye’deki en fazla lisansüstü eğitimi veren üniversitelerden biriyiz. Enstitüler çok çalışıyor. Kütüphanemiz zengin ve şehrin içinde. 1000’i profesör olmak üzere 2 bin 200 civarında profesör, doçent ve yardımcı doçent var. Akademik personel sayısı 4 bin 400. Bunlar tercihleri etkiliyor. Bir üniversite lisansüstü eğitim vermesi için önce iyi bir altyapıya sahip olmalı. Teknolojik imkânların olması, danışabilecekleri deneyimli akademisyenlerin bulunması da bu süreçte çok önemli. Bu nedenle yeni kurulan veya gelişmekte olan üniversiteler bu şartları yerine getiremiyorlarsa lisans eğitimine odaklanabilirler.
Akademisyen birkaç yerde ders versin
Üniversite kadrosunda bulunan profesör ve doçent eksikliği nedeniyle özellikle doktora programını açmakta zorlanabiliyoruz. Yükseköğretimde daha fazla akademisyene ihtiyaç var ancak asil kadro şartı nedeniyle genellikle doktora programları açılamıyor. Yüksek lisans eğitimi için asil kadroda en az 3, doktora içinse en az 6 öğretim üyesi gerekiyor. Genel olarak akademisyen yetiştirmede de bu nedenle geride kalabiliyoruz. Örneğin jeoloji, fizik, arkeoloji gibi programlar için 8 öğretim üyemiz var ama profesör eksikliği nedeniyle doktora eğitimi açılamıyor. Bunun çözülebilmesi için yakındaki üniversiteler arasında akademik personel geçişi sağlanabilir. Böylece açılacak programlarla akademisyenlerin de yetiştirilmesi sağlanabilir. Tezlerin düşük sayıda olmasının nedeni geç açılan veya açılamayan programlar. Üniversitelerin önceliği lisans eğitimi ancak lisansüstü de önemli. Akademisyen yetiştirilmesi açısından buna da önem verilmeli. Öğrenci tercihleri de akademik yayın sayılarını etkiliyor.
Teşvikler çözüm olabilir
Gelişmekte olan üniversiteler kıdemli öğretim üyesi bulmakta zorlanıyor. Özellikle genç profesör ve doçent bulmakta güçlük çekiyoruz. Bu nedenle başta da fen bilimleri alanında profesör ve doçent bulamayınca program açamıyoruz. Bölgemizde güvenlik sorunları da akademisyenlerin tercihlerini etkiliyor. Doktora programı önemli olduğu için hangi üniversite olursa olsun eğer istenilen düzeyde akademisyen yoksa o alanda eğitim vermek için program açılmamalı. Üniversitelerdeki akademik yayınların artmasını sağlamak ve programların açılması için akademisyenlerin tercihlerine yönelik Maliye Bakanlığı desteği ile teşvikler gündeme gelebilir.