Güncelleme Tarihi:
Gençleri, edindikleri bilgiyi kullanmaktan alıkoyan ve hedefinden uzaklaştırabilen en önemli rakip ‘kaygı’ denen kelepçe. Stres ve bu durumun ürünü olan kaygı öğrenilmiş tüm bilgiyi organize eden beyin ve hafızaya vurulan adeta bir prangadır. Kaygı ve kaybetme korkusu, bireyin sınavda en önemli kozu olan dikkati, analiz yapmayı ve sentez becerisini silip süpürebilir. Stres ve kaygısını yönetemeyen genç birey okyanusta pusulasını kaybetmiş gibi çaresiz kalabilir. Peki böylesi bir çaresiz duruma düşmemek için ne yapılabilir?
SINAV ALGISINI DÜZELTMEK GEREKİR
Öncelikle üniversite sınavının genç bireyin dünyasındaki algılanma biçimini incelemek ve düzeltmek gerekir. Üniversitenin bir genç için kariyer alternatiflerinden sadece biri olduğu, farklı kariyer süreçlerinin de var olduğu düşünülmeli. Avrupa, gelişmiş kuzey ülkeleri ve Amerika’da yaşayan gençlerin sanat, spor, kültür-dil, ticaret, bilişim alanlarında üniversite haricindeki kariyer yolculuklarında daha özgün ve girişimci olabildikleri konusunda gençler bilgilendirilmeli. Kendi alternatiflerini yaratabileceğini düşünen genç, sınav baskısı ile üzerinde biriken kaygıdan kurtularak ne istediğini daha iyi görebilir. Hatta kimi durumlarda isabetsiz branş seçimleriyle yaşama geç başlama nedeni olan üniversite kariyerini ne kadar istediğini sorgulaması faydalı olacaktır. Bu sorgulama sayesinde sınavı daha ferah bir psikoloji ile karşılamaya başlayacaktır. Zira sadece tek bir yol olduğu, bu yolculukta iki günlük bir performans ile hayatta var olmak, kabul görmek ya da yok olmak gibi gerçekçi olmayan bir düşünce genç bireyin dayanabileceği bir şey değil. Alternatifleri bilmek ve görmek her bireyin en doğal hakkı. Alternatifler oluşturmak, kişilere her zaman seçme şansı verir ve daha mutlu, stresten uzak bir sürecin de var olabileceğini bilmek genci kaygıdan uzaklaştırır.
SINAV ÖLÜM KALIM MESELESİ DEĞİL
Okul yaşamı boyunca yapılan masraflar ve dershane, özel ders gibi yatırımlar dolayısı ile aileye borçlu olma hissi giderilmeli, bunun yerine okul yaşantısının her bireyin hakkı olduğu, ailelerin sevgi duyarak çocuklarını okula, eğitime yönlendirdiğini ve bu sürecin bir yatırım ya da masraf değil, mutluluk vesilesi olduğu genç bireye açıklanmalı. Sınavın ölüm kalım meselesi değil, yaş itibariyle kendisini deneyebileceği, bilgisini ölçebilmenin bir şekli olduğu anlatılmalı.
Sonuç olarak, yaşamın bireye sürekli alternatifler ürettiğini, eğitim almanın her insanın en doğal hakkı olduğunu bilmek henüz sınav arifesinde genci iki büyük kelepçeden kurtaracak. Bu bakış açısı değişikliğinden sonra, sınava az kala neler yapılması gerektiği gençlere açıklanmalı. Bu aşamada yeni bir konu öğrenmek yerine mevcut bilgiler üzerine analiz eden ve meseleye daha yukarıdan bakan bir bakış açısı ile “bu bilgi nedir, nerede işe yarar, bu bilgi hangi tür durumlara veya problemlere nasıl uygulanır?” şeklinde bir sorgulama yapılması sağlanmalı.
Örnek verecek olursak, trigonometri nedir? nerede, nasıl ve hangi amaçla kullanılır? hangi tür durum veya sorunlara uygulanır? Şeklinde “sorgulamaya dayalı” öğrenilmiş konuların hızla incelenmesi çok faydalı olacaktır. Farkındalık en değerli kazanımdır, ezberin karanlık kuyularından çıkış yolunu gösterir ve stresten kurtulmayı sağlar.
Günümüzde tüm öğrencilerin “akıl defteri” dediği sınava yönelik hazırlanmış özet bilgiler içeren başvuru notları son birkaç günde gözden geçirilerek, “ne kadar çok şey öğrenmişim, hazırladığım özetlerden belli” şeklinde bir farkındalık ve özgüven geliştirmek gerekir. Bu yapılmalıdır çünkü insan beyni hemen sınavlardan önce “hiçbir şey bilmiyorum” düşüncesine pirim verir. Bu olumsuz düşünceyi sürekli akla getiren ise kaygı veya kaybetme korkusu dediğimiz duygu durumudur.
KAYGIYI AZALTMAK İÇİN
Öyleyse son günlerde sınava psikolojik olarak hazırlanma sürecinde ilk mücadele, kaygı-korku ve endişeyi azaltmak için yapılmalı. Peki bunlar neler? Neler yapılmalı?
Öncelikle eğlenceli teknik işler yapmak, yani el ve kol, kas gücü ile bir iş yapmak (örneğin basit tamirat) zihni boşaltırken kaygıyı azaltır. Bireysel spor, açık hava, doğa-yürüyüş kesinlikle kaygı ve endişeye vurulacak en büyük darbe. Konser, sinema-tiyatro-sanatsal faaliyet son birkaç günde yapıldığı takdirde genç bireyin çatılmış kaşlarını, sıkılmış dişlerini normale çevirir. Gerilim ve aşırı stres olumsuz düşünceyi çağırdığı gibi, bireyin kendisini başkaları ile kıyaslamasına da sebep olur. Bu kıyaslamalar gerçekten içinden çıkılmaz ve can sıkıcı boyutlara varabilir. Her birey özeldir ve performansı ancak kendi düşünceleri ile yükselebilir. Başkalarına özenerek veya ailedekilerin örnek göstereceği “başka performanslar” ona fayda getiremez. Uyku ve beslenme düzeni de son bir haftada düzene sokulursa üniversite sınavında tatmin eden bir başarı elde etmek mümkün olabilecektir. Eğer öğrenci çalışacak tüm konuları bitirdi ve akıl defterini de gözden geçirdiyse, geceleri dünya edebiyatından iyi örnekler, sürükleyici romanlar okuyabilir. Özellikle uykuya geçerken gevşeme sağlayan müzik türlerini dinleyebilirler. Müzik ve kitap okumak, dijital çağda bile hala en harika relaksasyon (gevşeme) sağlayan bir faaliyettir.
Son olarak ünlü Nörolog-Psikiyatr Prof. Dr. Viktor Emil Frankl der ki; bizi her konuda olumsuz etkileyen şey korkudur, ama “korku korkaktır, üzerine gidersen senden korkar ve kaçar”
MEMDUH SAMİ TANER KİMDİR?
1984 yılında Yalova Lisesinden mezun olarak Ege Üniversitesi Fen Fakültesi Kimya bölümüne girdi ve 1989 yılında Kimyager unvanıyla mezun oldu. Aynı yıl Ege Üniversitesi Nükleer Bilimler Enstitüsü Nükleer Teknoloji Anabilim Dalında yüksek lisans (master), daha sonra aynı Enstitünün Nükleer Uygulamalar Bölümünde Radyofarmasötikler (Radyoaktif ilaçlar) üzerine Doktorasını yaptı. Tez çalışmaları için İngiltere, ICRF-Londra Kraliyet Kanser araştırma merkezinde Prof. Dr. Stephen J. Mather’in davetlisi olarak araştırma faaliyetlerinde bulundu, bu sırada İngiliz Eğitim sistemini inceleme fırsatı da bularak ‘Bilim Eğitimi’ ile ilgilendi.
Ege Üniversitesi Nükleer Tıp Ana Bilim Dalında, Bilim Uzmanı olarak asistan eğitim programları ve Radyofarmasi çalışmaları yaptı. 2007 yılında Akdeniz Üniversitesi Eğitim Fakültesi Kimya Eğitimi Anabilim Dalına kurucu öğretim üyesi olarak geçti. Halen bu fakültede, fizik Eğitimi Anabilim Dalı’nda görev yapmaktadır. Fizikokimya, Radyofarmasi, Fen Astronomi Astrokimya ve Kimya Eğitimi konularına odaklanmıştır. Çocuklara yönelik bilim eğitimi çalışmaları özel ilgi alanıdır. Son 10 yılda “Deneylerle Bilim Okulu” adlı proje okulu ile yaz dönemlerinde Akdeniz Üniversitesi kampüsünde çocuklara yönelik TÜBİTAK destekli bilim etkinlikleri düzenlemektedir. Bilim Toplum çalışmaları ile TÜBİTAK 4006 Programı Antalya İl Temsilcisidir. Antalya Kimya Olimpiyatlarını başlatarak TÜBİTAK Bilim Olimpiyatlarından sonra hayata geçirilmiş ‘Türkiye’deki tek Kimya Olimpiyatı’nın yürütme kurulu başkanıdır. Ayrıca Dünya’da ve ülkemizde yeni bir bilim dalı olan Astrokimya ile ilgilenmektedir. Astrokimya Eğitim Derneği Yönetim Kurulu başkanıdır.