Güncelleme Tarihi:
Büyükada Rum Yetimhanesi’nin hikâyesi, İstanbul’u Viyana ve Paris’e bağlayacak demiryolu projesinin hayata geçirilmesiyle başladı. Viyana’dan kalkan Orient Ekspress, 12 Ağustos 1888’de İstanbul’a ilk yolcularını indirdiğinde, ‘Prinkipo Palas’ın da kaderi çizilmeye başladı. Trenle gelen seyyahların konaklaması için oteller inşa edilmesi gerekti. Böylece İstanbul’un önemli mimarı Alexander Vallaury’ye, Büyükada’da yazlık bir otel yapma işi verildi. Vallaury, 1898-99 yılları arasında Prinkipo Palas’ı inşa etti. Bu dev ahşap yapı, Prinkipo Palas olarak yükseldi ama hiçbir zaman kapılarını otel müşterileri için açamadı. İnşaata izin veren Padişah II. Abdülhamit, otel olarak işletilmesine sonradan izin vermedi.
YETİMHANE ŞARTI
1900’lerin başında Eleni Zarifi tarafından satın alınan otel, yetimhane olarak kullanılması şartıyla İstanbul Rum Ortodoks Patrikhanesi’ne bağışlandı. 21 Mayıs 1903’teki açılışa II. Abdülhamit de katıldı, hatta bağışta bulundu. 1964’te kapanana kadar yetimhane işlevini sürdürdü. Bahçesindeki daha küçük yapı ise ilkokul olarak kullanıldı.
PATRİKHANE’YE
Kapatıldığı tarihe kadar yaklaşık 5 bin 750 çocuğun evi oldu. 23 bin metrekarelik alana inşa edilmiş olan yetimhanenin mülkiyeti ile ilgili tartışmalar Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM), 15 Haziran 2010’da yapının Rum Patrikhanesi’ne devredilmesi kararıyla sonuçlandı. Ancak binaya 1964’ten itibaren çivi bile çakılmadı.
Adalar Belediye Başkanı Erdem Gül de “İlkokul için kuruldan onay çıktı. Şimdi ana bina için de proje gelecek. Onaylandıktan sonra Patrikhane bütçe bulup restore edecek. Burada ne olacağına Patrikhane karar verecek” dedi.
25 Ağustos’taki onayın ardından restorasyon çalışmalarının önünün açıldığını belirten Yetimhane Restorasyon Projesi Koordinatörü Laki Vingas, şu bilgileri verdi:
“Yetimhanenin restorasyon süreciyle ilgili şeffaf olacağımıza dair kamuoyuna bir söz vermiştik. Ana binanın yanındaki bin metrekarelik idari bina ile ilgili izin çıktı. Şu an izin çıkan binanın yanındaki idari binada şantiye ofisi kurulacak, mimarlar çalışacak. Üniversite öğrencileri araştırmalarını yapacak. Burası bir yaşam alanı olacak. Ana bina ile ilgili de binanın dijital rölöveleri çıkarıldı. Ana binanın izin süreçleri devam ediyor. Burası restore edildikten sonra yetimhane olmayacak çünkü artık ihtiyaç yok. Ne olacağı konusunda ise çalışmalar devam ediyor.
ŞİMDİ SIRA FİNANSTA
Bu süreç büyük bir eşikti bizim için. 57 sene öylece duran bir binayı son 2 senedir çevremizin, bilim kurulumuzun, hocalarımızın, mimarların, yerel kurulların, Kültür Bakanlığı’nın ve kişilerin desteğiyle adım adım ilerlettik. O açıdan bu karar bizi çok mutlu etti. Hocalardan bir bilim kurulu oluşturduk; mimarlar, sanat tarihi uzmanları, inşaat mühendisleri var. Bu aşamadan sonra finans kaynaklarına yöneleceğiz. Diliyoruz ki uygulamalar yıl sonu itibariyle başlamış olur. En büyük arzumuz çevreye duyarlı bir bina yapmak. Hem kültüre hem mimariye sahip çıkmak.”