Güncelleme Tarihi:
Don Buckley, New York Columbia Üniversitesi Eğitim Fakültesi’nde ders veriyor. Buckley, kurucusu olduğu eğitim projeleri platformu ‘Tools at Schools’ ile birlikte ABD’de eğitimde inovasyon ve tasarım odaklı düşünme konusunda çeşitli etkinlikler düzenliyor, okullarda projeler gerçekleştiriyor. Buckley, öğretmen ve öğrencilerin tasarım odaklı düşünme ile problemleri daha hızlı çözebileceğini söylüyor. Ona göre eğitime daha fazla inovasyon katmanın yolu da tasarım odaklı düşünmekten geçiyor. Buckley, bu çözüm odaklı yöntemi eğitim atölyelerinde baş köşeye oturtuyor. “Bu yöntem herkese ben de inovasyon yapabilirim inancı aşılıyor” diyen Don Buckley, eğitimde inovasyon ve tasarım odaklı düşünmeye dair sorularımızı yanıtladı.
Tasarım odaklı düşünme ne demek?
Bu yöntem Stanford Üniversitesi’nde ortaya çıktı. Kısaca tasarımlar yoluyla, bilişsel olarak problemlere çözüm yolları üretmek için kullanılan etkili bir yöntem. Empati, araştırma, fikir üretme, prototipler yapma ve test etme gibi birçok farklı adımdan oluşuyor. Problem çözme sürecinde size kendi tasarımınızı üretme ve test etme olanağı sağlıyor. Ben bu sistemi öğretmenler için ABD’deki atölyelerde ve öğrencilerle gerçekleştirdiğimiz projelerde de kullanıyorum. Örneğin, sınıfların öğrenciler için daha kullanışlı olmasını istiyorsunuz. Bu problemi çözmek için önce bazı çizimler yapıyorsunuz ve ardından tasarım aşamasına geçiyorsunuz. Bu noktada 3 boyutlu prototipleriniz hayat buluyor. Kartondan küçük ölçülerde örnek sınıflar tasarlayarak daha kullanışlı sınıflara ulaşmak için kendi tasarımlarınızdan faydalanıyorsunuz. Tasarım odaklı düşünme, problemi çözmeye odaklanıyor. Sadece eğitimde değil, problemin olduğu hemen her alanda kullanılabilecek, görselliğe önem veren bir yöntem. En önemli özelliği ise herkesi inovasyon yapabileceği konusunda cesaretlendirmesi ve ‘inovasyon yapmak zor’ fikrini ortadan kaldırması.
ABD’de öğrencileri tasarım temelli düşünme süreçlerine dahil ettiğiniz önemli bir projeniz var mı?
ABD’de New York’tan Texas’a çeşitli seviyelerdeki okullarda öğrencileri tasarım temelli düşünme süreçlerine dahil ettiğimiz birçok proje yaptık. Öğrencilerden her gün kullandıkları sınıf eşyalarını yeniden tasarlamalarını ve sunmalarını istedik. Bir öğrenci okulda en çok hangi eşyayı kullanır? Tabii ki kendi sıra ve dolaplarını. Böylelikle sistemin en önemli adımlarından biri olan empatiyi işin içerisine dahil ettik. Öğrenciler mevcut sıra, sandalye ve dolaplarını daha işlevsel hale getirmek için, sektörden önde gelen mobilya şirketleri ile çalıştı. Mevcut eşyalardaki problemleri belirleyip, daha işlevsel hale getirmenin yollarını aradı. Ardından önce bir çizim halinde üzerinde tartışılan tasarımların prototipleri üretildi. Öğrenciler böylelikle fikirlerini 3 boyutlu bir hale getirdi. Bu sayede kendi sorunlarına yaratıcı çözümler getirerek inovatif adımlar attı.
Sınıf tasarımlarının daha etkili bir öğrenme için nasıl olması gerektiği konusunda çalışmalarınız bulunuyor mu?
Birçok araştırmada 3 evrensel noktanın öne çıktığını görüyoruz: Işık, depolama ve esneklik. Bunların içerisinde sınıflarda esneklik bugün en çok aranılan noktaların başında geliyor. Esneklik sınıf içerisinde eşyaları, herhangi bir engelleme olmadan hareket ettirebilme ve daha işlevsel kullanabilme anlamına geliyor. Örneğin öğretmen ya da öğrenciler kişisel olarak sınıflarını istedikleri gibi tasarlayabilmeli. Tam bu noktada sınıftaki mobilyalara göz atma, elden geçirme gerekliği ön plana çıkıyor. Burada yaptığınız çalışma depolama alanlarınızı daha etkin kullanmanıza da imkan veriyor. Ayrıca ışık kullanımının atlanmaması gerekiyor. Mümkün olduğunca doğal ışık kullanılmalı. Bu üç element öğrenciler kadar öğretmenler için de önemli. ABD’de finansal kaynaklara göre okullar kamu, özel ve devletin kaynaklarıyla kurulmuş fakat bağımsız bir şekilde yönetilen ‘charter’ okullar olmak üzere üçe ayrılıyor. Devlet, ‘charter’ okulları tasarımlarını yapmaları konusunda cesaretlendiriyor. Bu yaklaşım sınıf tasarımları konusunda ABD’ye önemli bir yenilik de getirdi.
Diğer çalışma alanınız da, eğitimde inovasyon. Herkes inovasyon hakkında konuşuyor. Bu konuda özellikle eğitim sistemimizde önemli problemler var. Türkiye’de inovasyonu sınıflarımıza sokmak için neler önerirsiniz?
Öncelikle küçük bir hatırlatma yapmak istiyorum. İnovasyon ve icat aynı şey değil. İcat, olmayan bir şeyi oluşturmak anlamına gelirken, inovasyon elde var olan malzemeyi farklı bir şekilde kullanmaya işaret ediyor. Yani imkansız bir şey değil. İnovasyon sadece Türkiye’de değil, ABD’de de problem. İnovasyon aslında bir zihniyet, kültürel değişim, olgu. İnovasyon öncelikle çevresel etkilerle okullara girebilir. Liderlik ve rol model bu noktada çok önemli. Bu yaklaşımla ABD’de Colombia Üniversitesi’nde verdiğim derslerde öğretmenlerle bir araya geliyorum ve onlara inovasyondan ne anladıklarını soruyorum. Öğretmenlerin inovasyonu gerçekten bilmesi, eğitimin içerisine bunun daha çok sokulmasında önemli bir yer tutuyor. Tasarım temelli düşünme, inovasyona gidiş yolunda karşımıza çıkıyor. Öğretmenlerin bu süreçte okuldaki problemlere görsel olarak yeni çözümler üretmesi ve ortak bir dil oluşturarak, birbirlerine geri bildirimlerde bulunması gerekiyor.
Eğitim dünyasında birçok atölye eğitimi veriyorsunuz. Nasıl bir yöntem uyguluyorsunuz?
Bunlar seminerlerden oldukça farklı oluyor. Bu tamamıyla aktif öğrenmeyi ön plana çıkartıyor. İnsanlar bir şeyi kendileri aktif olarak yaptığında daha iyi öğrenir. Ben de bundan yola çıkarak ve özellikle tasarım odaklı düşünme sistemini kullanarak öğretmen ve öğrenciler için çeşitli atölyeler düzenliyorum. Yani tahtaya geçip, ‘bu budur, bu böyle yapılır’ demeyi hiç doğru bulmuyorum. Tasarım deneyimleri gerçekleşirken, atölyeye katılan eğitimcilerle konuşuyorum ve onlara koçluk yapıyorum.
Pop-up ABD’de yayılan bir kültür
‘Tools At Schools’ ile okullarda farklı ‘pop-up’ çalışmalar da yapıyorsunuz?
İngilizce’de ‘birden bire karşınıza çıkıveren’ anlamına gelen ‘Pop-up’ların birçok farklı fonksiyonu var. Birincisi bu bir prototip. İnsanların prototip kültürünü anlamasında önemli bir rol oynuyor. ‘Pop-up şeyleri inşa etmek kolay ve hızlı. İnsanların dikkatini çekmek için kuruluyor. ABD’de bazı okullara ahşaptan inşa edilen ve çok kısa sürede kurulabilen pop-up evler yerleştirdik. Öğrenciler ve öğretmenler bunların içinden geçebiliyor. Üzerinde, okullarındaki dinlenme ve beslenme gibi birçok problemli durum hakkında geliştirilen çözüm önerileriyle ilgi görseller ve yazılar yer alıyor. Bu sayede problemleri ele alma konusunda önemli bir yol katediliyor. Herkes problemleri tanımlayarak nasıl çözümlenebileceğini görüyor. Pop-up, ABD’de gittikçe yayılan bir kültür. Pop-up marketler ve restoranlar ortaya çıkıyor. Bunlar sadece birkaç ay boyunca açık kalıp hizmet veren ve sonra değişen mekanlar. Bir varlar, bir yoklar. Biz bu yaklaşımı ABD’deki okullarda prototip kültürünün yerleşmesi için kullanıyoruz. Aynısı Türkiye’de de kullanılabilir.