Güncelleme Tarihi:
Bugün gençler bilgiye kolaylıkla erişebiliyor. ChatGPT gibi yapay zeka araçları sayesinde araştırma yapmak, makale yazmak ya da bir problem çözmek zahmetsiz bir hale geldi. Bu araçların yaygınlaşması, öğrenme sürecini hızlandırırken çaba ve emeğin anlamını zayıflatır oldu. Sonuç odaklı bir kültürün içinde yetişen gençler, sürece değil, hızla ulaşılan sonuca odaklanıyor. Etik algıları ise bu hız ve kolaylık dünyasında, teknoloji kullanımını bir hile değil, “akıllıca bir çözüm” olarak görme eğiliminde.
ÖĞRENCİ İÇİN GÖREV NE KADAR ANLAMLI?
Gençlerle sohbetlerimde bazı ödevleri yapay zeka araçlarını kullanarak “kopyala-yapıştır” şeklinde teslim ettiklerini duymak ve bundan suçluluk dahi hissetmediklerini işitmek beni, ebeveynlik yaklaşımlarımızı sorgulamaya yöneltti. ‘Acaba’ dedim. Biz özdenetim mekanizmalarını, etiği, dürüstlüğü ve çabayı çocuklarımıza aktaramadık mı? İşte bugünün popüler ebeveynlik kapanı bu. “Her şey benim suçum” duygusuna sıkışıp kalıyoruz.
David Callahan, The Cheating Culture kitabında etik ihlallerin toplumsal bağlamını ele alıyor. Hile ya da etik dışı davranışların çoğu zaman bireyin değil, sistemin veya kültürün bir ürünü olduğunu savunuyor. Eğer birey bir görevi “gereksiz” veya “anlamsız” olarak görüyorsa, etik dışı davranış daha kabul edilebilir hale geliyor. Diğer yandan, Öz-Belirleme Teorisi (Self-Determination Theory), bireylerin içsel motivasyonlarını anlamamızda önemli bir çerçeve sunuyor. Eğer bir görev öğrenci için anlamlı değilse, o görev dışsal motivasyonlarla tamamlanmaya çalışılır. Bu da etik ihlalleri daha olası hale getiriyor. Bugünün eğitim sistemi, gençlere öğrenmenin anlamını ve değerini hissettirmek yerine, sonuç odaklı bir başarı anlayışını teşvik ediyor. Ödevlerin ve sınavların çoğu, gençler tarafından “gereksiz” veya “anlamsız” olarak görülüyor.
BİLGİ BİR SÜREÇTİR
Peki, teknolojinin gençler arasında hızla normalleşmesi, etik algıları da değiştiriyor olabilir mi? Yapay zeka araçları, gençlerin gözünde artık bir hile değil, doğal bir öğrenme aracı. Ancak bu araçlar, etik ve özdenetim becerilerinin gelişimini sekteye uğratabiliyor. Örneğin, öğrenciler bir ödevi ChatGPT’ye yaptırdığında, bu sürecin bir öğrenme deneyimi olmadığını anlamaları için eğitim sisteminin bu tür araçları etik bir çerçevede öğretmesi gerekiyor. Eğitim sistemi, öğrencilere bilginin sadece bir sonuç değil, bir süreç olduğunu hissettirmeli. Proje bazlı öğrenme, deneyimsel eğitim ve yaratıcı problem çözme gibi yöntemlerle gençler sürecin değerini kavrayabilir. Örneğin, bir ödevi tamamlamak için sadece doğru sonuca değil, o sonuca ulaşırken öğrenilenlere de önem verilmesi sağlanabilir.
Öğrencilere verilen görevler, onların yaşamlarıyla ve ilgileriyle daha anlamlı bir şekilde bağdaştırılabilir. Anlamlı buldukları görevler, çaba göstermeye daha istekli olmalarını sağlayabilirken çabanın ve emeğin değerini vurgulayan bir eğitim anlayışı, öğrencilerin özdenetim becerilerini geliştirmelerine yardımcı olabilir.
ETİK TARTIŞMALAR ÖĞRETİLMELİ
Belki de en önemli konu, eğitim müfredatına etik tartışmalar ve farkındalık programları eklenmesi. Gençler, bir ödevi yaparken veya bir teknoloji kullanırken bu eylemlerin uzun vadeli etkilerini ve etik boyutlarını tartışabilmeli. Eğitim sistemi, teknolojinin hızına ve gençlerin ihtiyaçlarına ayak uydurmalı. Bilginin değerini ve sürecin anlamını yeniden öğretmek, gençlerin hem etik algısını hem de özdenetimini güçlendirebilir. Bu, sadece bireylerin değil, aynı zamanda toplumun da gelecekte daha bilinçli, yaratıcı ve etik bir şekilde ilerlemesine olanak tanır.
Sonuç olarak, geçmişte bilgi, emek ve çaba gerektiren bir hazineydi. Bugün ise bilgi, kolay erişilebilir ve hızla tüketilebilir bir araç haline geldi. Bu değişim, gençlerin etik algısını ve öğrenme sürecine bakışını derinden etkiliyor. Ancak bu, gelecekte daha az etik bir nesil yetişeceği anlamına gelmiyor. Eğitim sisteminde teknolojinin etik kullanımı ve öğrenmenin anlamının yeniden vurgulanması, gençlerin hem etik hem de özdenetim becerilerini güçlendirebilir.
Kaynaklar
Callahan, D. (2004). The Cheating Culture: Why More Americans Are Doing Wrong to Get Ahead.
Deci, E. L., & Ryan, R. M. (1985). Intrinsic Motivation and Self-Determination in Human Behavior.
McCabe, D. L., & Pavela, G. (2004). Academic dishonesty: Honor codes and other contextual influences.
DR. NİLÜFER DEVECİGİL KİMDİR?
Dr. Nilufer Devecigil, bir psikoterapist ve Deneyimsel Oyun Terapistidir (DOT). Ebeveynlik konularında danışmanlık ve atölye çalışmaları yapmaktadır. Teorik yönelimi bağlanma dinamikleri ve sensorimotor yaklaşımları içerir. Çocuk evlat edinme vakalarında çalışan sertifikalı “Güvene Dayalı İlişkisel Müdahale” uygulayıcısıdır. Çalışmalarında ailenin tümünün işbirliğinin önemini vurgulayan, özellikle ebeveynlerin ve çocukların sinir sistemlerinin uyumunu önemseyen bütünsel bir yaklaşım uygular.
Türkiye’de Experiential Play Therapy Certificate Programı kapsamında eğitim ve danışmanlık veren sertifikalı terapisttir. Bağlanma, Mindfulness ve Ebeveynlik konularında seminerler ve atölye çalışmaları düzenler; ulusal ve uluslararası kuruluşların daveti üzerine doğumdan itibaren ebeveyn-çocuk ilişkisi hakkında konuşmalar yapar. Bilimsel ebeveynlik yayınları için bir danışman olarak çeşitli yayınevleriyle işbirliği yapar. Ebeveyn-çocuk ilişkisi üzerine yazdığı makaleler ana akım basında yayımlanmıştır. Ayrıca, bağlanma türlerini bir kurgu hattı aracılığıyla açıkladığı Işığın Yolu yazarıdır.