Güncelleme Tarihi:
Oysa okullarımızın mezunlarının çok azı dünyada rekabet edebilecek becerilere sahip. Öte yandan pek çok diğer konuda olduğu gibi sistem tartışmalarıyla çok fazla meşgul olduğumuz için kendi bireysel etki alanlarımızı da ıskaladığımız bir gerçek.
Bu nedenlerle ben bu yılı ÖĞRENME yılı olarak adlandırmayı öneriyorum. Öyle ki hızla değişen bu yüzyılda zamanın ruhunu yakalamak için tüm sistemimiz öğretmek yerine öğrenmeye odaklansın. Şu anda yetişkinler çocuklara, üstler astlara kısacası gücü yeten herkes birbirine öğretmeye çalışıyor. Artık 21’inci yüzyıl dinamiklerini anlamak ve buna göre değişmek zorundayız. Bu çağın en önemli bağlamı hız, yani değişimin hızı ve bu hayatımızın hızını da inanılmaz arttırıyor.
MIT´den S. Papert 1998 yılında yazdığı bir yazıda şöyle diyor: “Yaşam boyu uygulayacağınız becerileri, okuldayken ve gençken öğrenirsiniz” diyen model artık kabul edilmiyor. Okuldayken öğrenebileceğiniz beceriler, gelecekte geçerli olmayacak. Çalışmaya başlayıp da onlara ihtiyacınız olduğu zaman, hepsi eskimiş olacak. Rekabetçi tek bir beceri hariç: ÖĞRENEBİLME BECERİSİ
Okulda size öğretilenler, sorulara doğru cevabı verebilme becerisi değil, okulda size öğretilenlerin dışındaki durumlara doğru cevabı verebilme becerisidir. -Tam olarak hazırlanmadıkları durumlarla karşılaştıklarında nasıl davranılacağını bilen insanlar- yetiştirmeye ihtiyacımız var.”
İşte tam da bu nedenle okulları yani tüm bileşenleriyle okul ekosistemini bir öğrenme topluluğu ekosistemine dönüştürmeliyiz. Bu öğrenme yılında başta okul liderlerine ve sonra sınıflardaki öğrenme liderleri olan meslektaşlarımıza büyük sorumluluk düşüyor. Elbette sistemde tartışabileceğimiz pek çok konu var ancak bugünden itibaren kendi etki alanımızdaki sorumluluğumuz çok daha büyük olmalı.
Okullarımızı öğrenme ekosistemlerine dönüştürebilmek için neye ihtiyacımız var diye bakmak ve ekip olarak çalışmalıyız. Bu konuda bize ışık tutabilecek bir OECD çalışmasında inovatif öğrenme ortamlarının özellikleri şu şekilde sıralanıyor:
İnovatif öğrenme ortamları;
- Öğrenmeyi merkeze alır, öğrenenlerin odaklanmaya teşvik eder ve onların kendi etkinliklerini özerk öğrenenler olarak anlamlandırmasını sağlar.
- Öğrenme sosyal ve işbirlikçidir.
- Öğrenme süreçleri öğrenenlerin motivasyon ve duygularına uygun düzenlenmiştir.
- Öğrenenlerin bireysel farklılıklarına ve geçmiş öğrenme tecrübelerine göre farklılıklarına duyarlıdır.
- Her öğrenen için aşırı olmayacak şekilde talepkardır.
- Ölçme ve değerlendirmeyi sürekli ve yapılandırılmış olarak besleyici ve biçimlendirici geribildirim için kullanır.
- Dersler ve etkinlikler arasında dikey bir ilişkilendirme okul içi ve dışında vardır.
Kendi okullarımızı, sınıflarımızı bu kriterlerle değerlendirerek belki de yeni bir eylem planına ihtiyacımız var.
Bizden neden whats up çıkmaz diye sormak yerine öğrenme ekosistemimizi yeniden tasarlamak gerekiyor. Eğer bireysel farklılıklara saygı duymuyorsanız yeni fikirleri ve farklı bakış açıları oluşturmayı okul yıllarında buduyorsanız nasıl whats up veya girişimci ekosistemi çıkar? Önce sınıflarımızda üst düzey düşünme becerileri geliştirmeye odaklı öğrenme liderleri sonra öğrenme ekosistemlerine eğilmeliyiz.
Eğitim ekosistemimize keyifli ve verimli bir ÖĞRENME YILI dilerim...