Güncelleme Tarihi:
Avrupa Konseyi, 12 Mayıs 2015’te Bakanlar Komitesi’nde aldığı kararla 18 Kasım’ı, ‘Avrupa Çocuğun Cinsel Sömürüsü ve Cinsel İstismarına Son Verme Günü’ ilan etti. 2007’de çocuk istismarını önlenmesi için Avrupa Konseyi öncülüğünde imzalanan ‘Çocukların Cinsel Sömürü ve Cinsel İstismara Karşı Korunmasına İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi’ni (Lanzarote Sözleşmesi)’ Türkiye 2010’da imzaladı. Amaç, çocukların cinsel suiistimalini ve çocuğa yönelik cinsel istismarı önlemek ve bunlarla mücadele etmek; cinsel suiistimal ve cinsel istismar mağduru çocukların haklarını korumak; çocukların cinsel suiistimaline ve cinsel istismarına karşı ulusal ve uluslararası işbirliğini yaygınlaştırmak.
18 Kasım da, bu sözleşmeye dikkat çekmek ve cinsel istismara karşı farkındalık yaratmak için ‘Avrupa Çocuğun Cinsel Sömürüsü ve Cinsel İstismarına Son Verme Günü’ ilan edildi. Avrupa Komisyonu’nun web sayfasında yer alan bilgilere göre; çocuk suçu işleyenlerin yüzde 70 ile 85’i istismara uğrayan çocuklar tarafından tanınıyor. Avrupa genelinde yaşanan ‘tacizler’in yüzde 90’ının polise ihbar edilmediği düşünülüyor. Çocuklara Yönelik Ticari Cinsel Sömürüyle Mücadele Ağı Koordinatörü Avukat Şahin Antakyalıoğlu, Türkiye’de bu konudaki eksiklikler ve yapılması gerekenlerle ilgili Hürriyet’e şu açıklamayı yaptı:
Türkiye, Lanzarote Sözleşmesi’ni imzaladı. Ama bu sözleşmeyi kendi mevzuatımıza uyarlamamız gerekiyor. Bu konuda maalesef araştırmalar yetersiz. En son Uluslararası Çocuk Merkezi, birkaç ilde Cinsellik Amaçlı Turizm ile ilgili sınırlı bir araştırma yaptı. Bu çalışma Türkiye’de kapsamlı bir araştırma yapılması gerekliliğini, cinsel sömürünün varlığını ortaya koyuyor. Çocuk ticaretinin varlığı gösterilmiş oluyor. Para karşılığı bu tür evliliklerin gerçekleştirildiği ortaya çıkıyor.
KANUNDA DÜZENLEME YAPILMALI: Çocuk ticareti bakımından Türk Ceza Kanunu’nun 80’inci maddesinin yeniden yapılandırılması, çocuklar lehine değiştirilmesi; erken ve zorla evlilikler konusuna mevzuatımızda yer verilmesi gerekiyor Çünkü bunu önleyen bir düzenleme yok. Hala medeni kanunumuz erken evliliğe müsaade ediyor.
ÇİM’LER YETERSİZ: Özellikle ticari cinsel sömürü konusunda çocuk fuhuşu, çocuk pornografisi, cinsellik amaçlı turizm yasada yer almalı. Daha caydırıcı cezaların konulması lazım. Her ne kadar Çocuk İzleme Merkezleri (ÇİM) oluşturulsa da çok yetersiz. Çocuklar tekrar tekrar mağdur edilebiliyorlar.
MAĞDUR HAKLARI YASASI YASALAŞMALI: Mağdur Hakları Yasası’nın bir an önce yasalaşması gerekiyor. 2010’dan beri tasarı şeklinde duruyor. ÇİM’lere ilişkin yönetmelik hazırlandı ama tasarı yasalaşmadığı için maalesef mevzuatta yerini alamadı. Birçok savcı yönetmelik yürürlüğe girmediği için de ÇİM’lere gidip görev yapmak istemiyor. Çocukları yine adliyede, kendi usullerince dinliyorlar. Bu çocukları daha fazla örseleyebiliyor. Halbuki ÇİM’lerde adli görüşmeciler var. ÇİM’in amacı da çocukları sadece bir kere bu süreçten geçirmek, tekrar tekrar anlattırmamak
OKUL HAYATI BİTİYOR: Ayrıca ÇİM’de ifade verdikten sonra çocuk hakkında gerekli koruyucu tedbirler alınmıyor. İzleme yapılmıyor. Mağduriyetten sonra koruyucu ve destekleyici tedbirlerin alınmasında yetersiz kalınıyor. Yeterince uzman yok ve çocuklar gerekli rehabilitasyonu alamıyor. Mağdur çocukların okulla entegrasyonunun yeniden sağlanması için destekleyici hizmetlerin kurulması gerekiyor. Çocuk okuldan soğuyabiliyor, deşifre edildiği için okula gitmek istemiyor. Bir şekilde eğitim hayatı bitebiliyor.
***
‘HAYIR’ DEMEYİ ÖĞRETİN
Figen Paslı (Çocuk İstismarını ve İhmalini Önleme Derneği Yönetim Kurulu Üyesi ve Gazi Üniversitesi Çocuk Koruma Merkezi Sosyal Hizmet Uzmanı): Temel olarak çocuklarla sağlıklı iletişim kurabilmek ve ‘Hayır’ diyebilmelerini öğretmek en önemli yapılması gerekenler. Çocuklar başına ne gelirse gelsin aileleriyle paylaşacak kadar yakın hissetmeliler. “Bana kızarlar, döverler” gibi korkularla aileye ulaşamazsa, ebeveynler ne yaşadığını öğrenemez. Aileler, “Birileri sana istemediğin bir davranış yapmak isterse, kim olursa olsun hayır diyebilmelisin. Bedenin özeldir. Bedenine dokunulmasına izin vermemelisin” diyerek bu “Hayır” deme becerisini çocuklara öğretmeli.
***
Çocuk istismarıyla ilgili rakamlar
Türkiye’deki çocuk istismarlarıyla ilgili Bilkent Üniversitesi bünyesinde çalışmalarını sürdüren Uluslararası Çocuk Merkezi’nin (UÇM) verdiği bilgilere göre, 2014’te çocukların cinsel bütünlüğüne karşı en az 24 bin 825 suç davası kararı çıktı. Bunların 13 bin 968’i yani yüzde 60’a yakını mahkumiyet ile sonuçlandı. Her ay adli tıp kurumuna 650 çocuk cinsel istismar vakası gönderiliyor. Merkezin paylaştığı veriler şöyle:
- 2014’te çocuğu fuhuşta kullanmaktan mahkum olanların sayısı 774. Cinsellik amaçlı çocuk ticareti nedeniyle açılmış davalardaki mahkûmiyet sayısı ise 93.
- Geçen yıl, 17 yaş ve altı çocukların uğradığı cinsel saldırı suçu için 476, cinsel istismar için 4 bin 463, reşit olmayanla cinsel ilişki için 244, cinsel taciz için 723 olmak üzere 5 bin 906 dava açıldı.
- Dünya Nüfusunun Durumu Raporu’na göre, dünyada her yıl 91 bin kız çocuğu anne oluyor ve tüm evliliklerin 3’te 1’ini 18 yaş altı kız çocukları oluşturuyor.
- Çocuğa karşı cinsel sömürü (fuhuş, pornografi, internette sömürü, cinsel amaçlı çocuk ticareti, seks turizmi) konularında araştırmalar çok az.
- Güvenlik birimlerine gelen veya getirilen17 yaş ve altında çocuklar, cinsel sömürü veya istismara uğradıklarında sırasıyla adli birimlere, aileye, okula, sağlık birimlerine, kurumlara, akrabalara teslim ediliyor.
- Türkiye’deki araştırmalar çocuğa karşı cinsel istismar bağlamındaki farkındalık, teşhis ve bildirim konusunda temel betimleyici veriler sunarken yaygınlık, görünme sıklığı, önleme ve tedavi gibi başlıklar ele alınmıyor.
***
Neler yapılabilir?
Uluslararası Çocuk Merkezi’nin yapılabileceklere yönelik önerileri ise şöyle:
-Milli Eğitim Bakanlığı tarafından toplumsal cinsiyet eşitliği ve cinsel ve üreme sağlığı eğitimi müfredata aktarılmalı.
- Çocuğa karşı cinsel sömürü ve istismarın önlenmesine yönelik kanıtlara dayalı uygulamalar geliştirmek için politika kararlarını almamızı sağlayacak vaka ve yaygınlık oranları, zaman içindeki eğilimleri ve olguların coğrafi dağılımını anlamamıza yarayacak, risk faktörlerini belirleyici epidemiyolojik araştırmalar yapılmalı.
-Çocuğun mağdur ve suç tanığı olduğu unutulmamalı, acilen koruma hizmetleri verilmeli.
-Mağdur çocuklara ilk yardım, ara tedavi ve uzun süreli rehabilitasyon hizmetine kadar gidecek süreçte ilgili uzmanlardan oluşmuş karma disiplinlerin ve meslek elemanlarından oluşmuş bir ekip ile çocuk izlem merkezlerinde ve üniversitelerin çocuk koruma birimlerinde gerçekleştirilmeli.
-Çocuğa suçlu izlenimi ve duygusu yaratacağı için ve uzun dönemde rehabilitasyon çalışmalarını olumsuz etkileyeceği için çocuk güvenlik ve adli hizmetlerin verildiği birimlere götürülmemeli.
-Özellikle küçük yerlerde çocuklarla çalışanların bildirimleri ve bildirimleri sonucu karşı karşıya kalabilecekleri tehdit ve şiddeti önlemek açısından bildirenin korunması ve destek verilmesi yasal güvenceye alınmalı.
-Asli hukukta başlayan çocuğa cinsel sömürü ve istismar davaları, ceza davalarına dönüştüğünde süreç tekrarlanmamalı.
-Mahkeme kararı bir uzman görüşü ile alınmamalı, en az 3 uzmandan oluşmuş bir komisyon görüşü ile karar verilmeli.
-Ceza Kanunu yaş sınırı olmaksızın tüm çocukları kapsayacak şekilde düzenlenmeli.
-Çocuğun bedeni kendisine ait. Bu erken yaşta çocuklara öğretilmeli.
-Önleme, rehabilitasyon, koruma mümkün.
-Cinsel sömürü ve istismar mağduru çocuk, sağlık çalışanları tarafından iyice muayene edilmeli, çocuğu ürkütmeden öykü alınmalı ve çok disiplinli bir yaklaşımla tedavi ve rehabilitasyon yapılmalı.
-Sağlık çalışanları bu olguları acilen adli ve sosyal hizmet yetkililerine bildirme sorumluluğu yönünde eğitilmeli.
-Cinsel dokunulmazlığa karşı suç isleyenlere “çocuğun rızası” kavramı üzerinden cezasızlık yaratılıyor. Bu durum çocukların ve yakın çevrelerinin adalete inancını zedeliyor.