Güncelleme Tarihi:
Bahçeşehir Okulları tarafından düzenlenen panelin moderatörlüğünü yapan Bahçeşehir Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü Müdürü Yrd. Doç. Dr. Sinem Vatanartıran, "Türkiye’de yıllardan beri gözden kaçırılan en önemli husus, kullanılan yöntemler. Geçmişten bugüne tecrübemizi net olarak ortaya koyamazsak, sadece gramer öğretimine dayalı bir program uygulamaya devam edersek müfredata yabancı dili 20 saat değil 40 saat de koysak yine bir adım öteye gidemeyiz" dedi.
Bahçeşehir Üniversitesi Yabancı Diller Eğitimi Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Derin Atay, Boğaziçi Üniversitesi Yabancı Diller Eğitimi Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Belma Haznedar, Pearson Türkiye Öğretmen Eğitmeni Guy Elders ve Bahçeşehir Okulları Yabancı Diller Direktörü İpek Bulduk Cooley’nin konuşmacı olarak katıldığı panelde sorularımızı yanıtlayan Yrd. Doç. Dr. Sinem Vatanartıran, şöyle konuştu:
"Geçmişte Türkiye’de 5+3 eğitim sistemi varken Anadolu liselerinin önünde hazırlık programı uygulanıyordu. 8 yıllık kesintisiz eğitime geçtiğimizde bu uygulama kalktı. 3 yıl önce ise Milli Eğitim Bakanlığı 5. sınıflarda esnek bir uygulamaya izin verdi. Normalde 4 saat olan yabancı dil saatinin dışında bütün seçmeli dersleri yabancı dil olarak kullanarak yaklaşık 16 saate kadar yabancı dil dersini mümkün kıldı. Yani eski adıyla hazırlık sınıfı gibi yoğunluklu bir yabancı dil eğitiminin yolunu açtı. Fakat bu son birkaç aydır Mili Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz’ın açıklamasıyla tekrar gündeme 5. sınıfların geçmişte olduğu gibi yeniden hazırlık sınıfı olarak okutulması konusu gündeme geldi. Bakan Yılmaz, ’artı bir yıl daha’ şeklinde değil de 5. sınıfın kendi içinde bir hazırlık yılıymış gibi değerlendirilebileceğinin işaretini verdi. Dolayısıyla biz de bugün bunu masaya yatırmaya karar verdik."
"4 TEMEL DİL BECERİSİNİN HARMANLANDIĞI MÜFREDAT LAZIM"
"Türkiye olarak dil öğretiminde geçmişteki tecrübemiz nedir? Bugünkü mevcut durum nedir? Eğer böyle bir uygulamaya geçilecekse bu uygulamanın başarılı olabilmesi için nelere dikkat etmek gerekir? Ders saatinde nasıl bir program uygulanmalı? Dil öğretiminde dikkat edilmesi gereken yöntemler anlamında neler var? Bu dil eğitimini birlikte yürüteceğimiz öğretmenlerin kalitesi ne olmalı? Nasıl bir süreçten, nasıl bir eğitimden geçmeleri gerekir? Gibi soruların tartışıldığını söyleyen Vatanartıran şöyle devam etti:
"Yabancı dil eğitiminde bizim Türkiye olarak kaçırdığımız en önemli hususlardan birisi kullandığımız yöntemler. Yeterli süreyi ayıracağız ama bu sürenin içeriğini nasıl dolduracağız? Biz geçmişten bugüne tecrübemizi net ortaya koyamazsak sadece gramer öğretimine dayalı bir program uygulamaya devam edeceksek 20 saat değil 40 saatte koysak bu yine bizi bir adım öteye taşımayacaktır. Dolayısıyla müfredat çok önemli. Konuşma, dinleme, yazma ve okuma olarak 4 temel dil becerisinin harmanlandığı ve aynı zamanda diğer branşlarda öğrendikleri genel kültür, matematik, fen, hayat bilgisi gibi tüm dersleri bu programa gömerek yani bilgileri içerik olarak verip, içeriği tartışırken dil becerilerini de geliştirecekleri bir program. Böyle bir müfredatın hazırlanmasının çok daha faydalı olacağını düşünüyoruz. Kendi yaptığımız çalışmalar da hep bu yönde. Bunun yanında öğretmen eğitimi çok önemli. Sadece tahta başında grameri aktaran bir öğretmen değil gerçekten öğrencilerin bütün bu 4 beceriyi sınıf ortamında ve sınıf ortamı dışında da kullanmaya teşvik edecek öğretmenler olmalı. Yani daha iletişimsel yöntemler kullanabilecek öğretmenlere ihtiyacımız var. Ayrıca öğretmenlerin kendilerinin dil yeterlilikleri çok önemli. Yani dile hakim olabilen ve yöntemi bilen öğretmenler gerekiyor."
"ANLIYORUM AMA KONUŞAMIYORUM"
Panel dolayısıyla konunun uzmanı akademisyenlerle işin mutfağında olan öğretmenlerin, öğrencilerle, velilerle ve öğretmen adaylarıyla buluştuğu panelde konuşan Bahçeşehir Okulları Yabancı Diller Direktörü İpek Bulduk Cooley, şunları söyledi: "81 kampüsümüzde bin 200’ün üzerinde yabancı dil öğretmenimizle uzun yıllardan beri detaylı bir programla yabancı dil edinim sürecini yönetiyoruz. Ders saatinin yoğun olmuş olması değil sadece içeriğinde kuvvetli olması çok önemli. Bahçeşehir Okullarında uzun yıllardan beri zaten bu hazırlık sistemi uygulanıyor. 5. sınıflarda yoğun bir ders saatimiz var. Bu ders saatinin içerisinde de okuma, yazma, dinleme ve konuşma becerilerinin birbirleriyle ilişkilendirilmesi var. Özellikle üretici beceriler ülkemizde büyük bir sorun. 'Anlıyorum ama konuşamıyorum’ denilir. ’Anlıyorum ama yazamıyorum’ denilir. Programımızın en büyük özelliği öğrencilerimizi dili rahatlıkla konuşabilen, yazabilen bireyler haline getirmek."
"DİLBİLİMCİLER OLARAK MEMNUNİYETLE KARŞILIYORUZ"
Bakan Yılmaz’ın tekrar uygulamaya geçmesi beklenen 5. sınıflarda hazırlık açıklaması ile ilgili de yorumda bulunan Cooley, "Bu tarz imkanlar eğitim dünyası için çok önemli. Milli Eğitimimizde çok güzel yeni yaklaşımlar var. Ders saatleri yükseltiliyor. Ciddi çalışmalar yapılıyor. Biz bunları dilbilimciler olarak büyük bir memnuniyetle karşılıyoruz. Ve sonuna kadar destekliyoruz" dedi.
TÜRKİYE’DE YABANCI DİL EĞİTİM TARİHİ ÇOK ESKİLERE DAYANIYOR
Tarihten örneklerle ülkemizde yabancı dil eğitiminin Osmanlı dönemine dayandığını ancak özellikle son yıllarda istenen kaliteye ulaşılamadığını belirten Cooley sözlerini şöyle noktaladı:
"Bahçeşehir Okulları olarak öğrencilerimize erken yaşta yabancı dil edinimine dahil ettiğimiz için bu konuya ayrı bir önem veriyoruz. Bu nedenle Milli Eğitim Bakanlığı’nın son dönemde yaptığı ders takvimini ve çalışmalarının yanı sıra almış olduğu kararı son derece önemsiyoruz ve destekliyoruz. Nitelik bakımından, ders saati artırımı faydaları bakımından tartışılamayacak durumdadır. Bu noktada devlet ya da özel okul ayrımı yapmadan birbirimize destek olmalıyız. Genelde hazırlık sınıfının 5. sınıfta olmasında hem fikir olunmuş durumda. Bahçeşehir Okullarında uyguladığımız BODES (Bahçeşehir Okulları Dil Edinim Süreci) erken yaşlarda başlamakta. 5. sınıfı ise ortaokulun sınav odaklı yaklaşımı başlamadan önce önemli bir yıl olarak görüyor ve yoğunlaştırılmış İngilizce programı uyguluyoruz. Tüm Türkiye’de müfredat, kitap, sınav ve ödev adına standart getiren, ülkemizdeki öğrenci ve öğretmen ihtiyaçlarına en vakıf özel okullar zinciriyiz. Sadece öğrenci için farklılaştırılmış eğitim değil, öğretmenler için de ihtiyaç analizi yaptıktan sonra doğru yapılandırılmış ve süregelen bir hizmet içi eğitim sistemi uyguluyoruz. Bütün bunların yanında dil edinim bir süreçtir, sabırlı olmak ve süreklilik sağlamak gerekir. Okul açıldıktan 5 ay sonra "çocuğumuz ne zaman İngilizce konuşacak" demeye başlanıyor. Bunun bir süreç olduğunu unutmamamız lazım. Bu süreci çok iyi planlamamız ve iyi şekilde yönetip başarıya ulaşmamız lazım. Ailelerimiz ve çocuklarımızın sabırlı olmaları sürecin başarıya ulaşmasında son derece önemli."
PARAŞÜT YAPIYORUZ AMA UÇURMUYORUZ
Pearson Türkiye Öğretmen Eğitmeni Guy Elders de konuşmasına yabancı dil eğitiminde en önemli konunun motivasyon olduğunun altını çizerek başladı. Elders, "70 ülke arasında yabancı dil alanında yapılan araştırmada Türkiye 50. sırada yer alıyor. İlk beşte ise; İsveç, Hollanda, Danimarka, Slovenya ve Finlandiya bulunuyor. Baktığınız zaman öğrenci aynı öğrenci, öğretmen aynı öğretmen. Bizim asıl sorunumuz uygulama alanında ne yapıyoruz, evde ne yapıyoruz? İngilizce öğrenmede ise asıl önemli olan motivasyondur. Öğrenciler ikinci sınıfta İngilizce öğrenmeye karşı çok istekliyken, 8. Sınıfa geldiklerinde çok soğuduklarını görüyoruz. Sistem olarak öğrenciye ödev olarak paraşüt yapmayı veriyoruz ama yaptığı o paraşütü sınıfta uçurmuyoruz. Dili de aynı şekilde hayatımızın her alanına sokarak kullanmamız gerekiyor. Yurt dışında her şey daha iyi değil, yurt dışı ile aramızda özellikle eğitime bakış, öğretmenin rolü, velinin rolü gibi konularda kültürel fark var" diye konuştu.
DİLE MARUZ KALMA SÜRESİ ÖĞRENMEDE ETKİLİ
Boğaziçi Üniversitesi Yabancı Diller Eğitimi Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Belma Haznedar konuşmasında yabancı dil eğitiminin sürekliliği üzerinde durdu ve "Dil öğrenimi süreklilik gerektirir. Kısa zamanda gerçekleşmediği gibi yeterince girdi sağlanmazsa edinimler kısa sürede unutulur ve dil kaybı yaşanır. Özellikle sınıf ortamıyla sınırlı olan öğrenme durumunda dile maruz kalma süresi ve şekli çok önemlidir. Bilgiyi öğrenme değil, öğrenmeyi öğrenmeliyiz. Anlamlı öğrenme ortamı yaratarak sınıfta yaratılanı kalıcı hale getirmeliyiz. Nörolojik olarak bir çocuğun dil öğrenmesinde alt sınır olmadığı gibi üst sınır da yoktur. Yani her çocuk, patolojik bir problemi olmadığı müddetçe, yeterli girdi sağlanırsa iki, üç, ve hatta daha fazla sayıda dili öğrenebilir. Çocuk iletişim ve etkileşim kurduğu her dili öğrenebilir. Çocuk bu kavrayışı çok erken yaşlarda ediniyor. 4-5 yaşlarında dil eğitimine başlamış çocuk anadil ile etkileşimli olarak yabancı dil eğitimini daha hızlı kavrayacaktır. Dil edinimi sürekli olmalıdır. Eğitim süresi ilerleyen yıllarda düşürülmemelidir. Yapılan araştırmalara göre, bir yabancı dilin akademik açıdan iletişimsel olarak kullanılabilmesi 5 ila 6 yıl zaman alıyor. Dolayısı ile, 5. Sınıfta yoğun bir İngilizce programının ardından diğer yıllarda uygun bir saat ile dil öğretimine devam edilmeli. Bir sene ile sınırlandırılmamalı" açıklamalarında bulundu.
ÖĞRETMEN KALİTESİ EĞİTİMİN KALİTESİNİ BELİRLİYOR
Bahçeşehir Üniversitesi Yabancı Diller Eğitimi Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Derin Atay ise konuşmasında öğretmenlerin öneminin altını çizdi ve "Eğitimde kalitenin artması ve çıktıların belirlenen hedeflere ulaşılabilmesi aslında birçok halkadan oluşan sistemin doğruca uygulanmasıyla gerçekleşir. Bu halkalardan birinin zayıf olması durumunda sistemi güçlendiremezsiniz. Eğitimin kalitesinin artmasının da öğretmen kalitesine dayalı olduğunu unutmamalıyız. Öğretmenin ders anlatımı o sınıfa hitap etmiyorsa o sınıfın başarılı olmasını bekleyemezsiniz. İngilizce öğretmenlerinin yetiştirilmelerinin de ayrıca ele alınması gerektiğini düşünüyorum. Üniversiteye giren İngilizce öğretmeni adayının, üniversitede okuyacağı İngilizce hazırlık sınıfını geçme notunun diğer bölümlerde okuyanlardan daha yüksek olmasından tutun, hazırlık sınıfı boyunca aldıkları sınavların da çok daha farklı olmasına kadar tamamen ayrı düşünülmeli. Diğer fakülteler 60 puan ile hazırlık sınıfını geçiyorsa öğretmenlik öğrencilerinin daha yüksek puanlarla geçmeleri gerekiyor. Çünkü en başta İngilizce öğretmeninin kendisinin İngilizce yeterliği çok iyi durumda olmalı. İngilizce öğretmenleri, sadece son sınıfta bir dönem öğretmenlik deneyimi değil, BAU’da yaptığımız gibi okul-üniversite ortaklığı kurularak, birinci sınıftan başlayarak, sürekli okul deneyimi ve öğretmenlik deneyimi yaşamalılar. Teorik derslerin yanı sıra gündelik hayattan aldığı edinimleri de derslerine uygulayarak, kendini kültürel alanlarda da besleyerek bu deneyimlerini de öğrencilerine aktarmalıdır" tespitlerini dinleyicilerle paylaştı.