Güncelleme Tarihi:
Belki de başarılı olmanın ötesinde, rakiplerden bir adım önde olmak. Bunun yolu da düzenli, etkili ve verimli bir ders çalışmaktan geçiyor. Verimli ders çalışma, öğrenciyi başarıya ulaştırır.
Verimli çalışma eğitimde bütün kademeler için geçerli. Öğrenci ve ailelere her eğitim kademesi için farklı öneriler sunulabilir. Öğrenciler arası bireysel ayrılıkların bulunduğu da dikkate alındığında her öğrenci ya da her eğitim kademesi için değişmez reçeteler sunmak mümkün değil. Bu nedenle, özelden daha çok genel ilkeler üzerinde durulması daha yararlı olur.
Şunu kabul etmek gerekir ki, tüm eğitim kademelerinde, eğitsel değeri olan alışkanlıkların ve çalışma yöntemlerinin temeli ilkokula dayanıyor. İlkokuldaki kazanımlar sonraki eğitim kademelerinin temelini oluşturuyor. İlkokulda edinilen yanlış alışkanlıklar sonraki kademelerde ya değiştirilemiyor ya da zor değiştiriliyor.
İlkokuldaki alışkanlıklar daha sonraki dönemi etkiliyor Üniversiteye gelen öğrencinin kalem tutma şeklinden başlayarak sırada oturma, aktif dinleme, derste not tutma, kitap okuma, ders çalışma alışkanlığı gibi çoğu temel kazanımın kaynağı ilkokuldur. Yapılan araştırmalarda, ilkokullarda başarılı öğrencilerin, beklenmedik durumlar ortaya çıkmadığı takdirde sonraki eğitim kademelerinde de başarılı olduğu görülüyor. Öğrencilerin 3’üncü sınıf matematik dersi başarısından 11’inci sınıf matematik dersi başarısı, 2’nci sınıf Türkçe dersi başarısından 7’nci sınıf Türkçe dersi başarısı kestirilebilir. Bu gerçeklikten hareketle verimli ders çalışma alışkanlığının kazanılmasında ilkokul kademesi üzerinde yoğunlaşmak daha doğru olur. Verimli bir çalışmanın olmazsa olmazlarından bazıları şöyle sıralanabilir:
Çocuk okulda ve ailede ilgi ister
İlkokulda öğretmen – veli ilişkisi çok önemli. Öğrencinin başarılı olabilmesi için bu ilişki geliştirilmeli. Ülkemizde, özellikle ikili öğretim sistemi de dikkate alındığında, öğrencinin okulda kalma süresi azalıyor. Öğrencinin günlük yaşamının büyük bir bölümünün okul dışında geçmesi ailenin önemini daha da artırıyor. Çoğu aile bunun farkında olmayabilir. Bilinçli ailelerin, çocukları ile yakından ilgilendiği ve hatta bütün yatırımını çocuklarına yaptığı biliniyor. Aile ve öğretmenler şunu iyi bilmelidir: Çocuk hem okul hem de ailede ilgi ister. Özellikle çalışan bazı anne ve babalar, iş yorgunluğu veya iş yoğunluğu nedeniyle çocuğa zaman ayıramamaktan dert yanıyor. Bunu telafi edebilmek için çocuğu kursa gönderiyor ya da özel ders aldırma yoluna gidiyorlar.
Hiçbir kurs ya da özel hoca anne ve babanın yerini tutamaz. Çocuğun duygusal yaşam alanının ana kaynağı aile ilgisi ve sevgisidir. Bu alan doldurulmadıkça akademik anlamdaki kapasitenin yeterince kullanılabilmesi mümkün değil. Çocukları ile ilgilenecek zaman bulamadığından yakınan ailelerin çoğu zamanını iyi planlayamayan ailelerdir.
Fiziki koşulları oluşturmak yeterli değil Evin bir odasını çocuğa ders çalışma alanı olarak ayırmak, odanın fiziksel koşullarını iyi düzenlemek çocuğun verimli çalışması için yeterli değil. Çoğu öğrenci derse nasıl çalışacağını bilemiyor. Öğrenci başarısızlığının temelini de bu. Veli–öğretmen işbirliği sonucu her öğrenciye nasıl ders çalışacağı ailesi tarafından öğretilmeli. Öğrencinin özelliğine göre farklı bir yaklaşım önerilmediği sürece ders çalışmanın özü, okulda o günkü öğrenilenlerin tekrarı ve bir sonraki gün öğrenmeleri için altyapı bilgilerinin edinilmesinden ibarettir. Aileler, çocuğa zaman ayırarak, akşamları oturup çocuğa yardım etmeli. Nasıl çalışılması gerektiğini öğrenen çocuk ileriki zamanlarda ailesinden daha az yardım isteyerek kendi kendine çalışabilir düzeye ulaşır.
Temeli kitap okumaktır
Verimli çalışmanın temeli okumaya dayanıyor. Hikaye ya da roman okumayı bile sevmeyen çocuk daha sıkıcı olan ders kitaplarını okumaz. Öğrencide okuma alışkanlığının kazanılmasında da öğretmen ve ailenin ortak çabası gerekiyor. Gelişmiş batı ülkelerinde, çocuk okula gitmeden, okuma–yazmayı öğrenmeden bile çocuğa hergün kitap okunuyor. Okuma alışkanlığı bir günde kazanılmıyor. Geniş zaman dilimlerine yayılarak evde ve okulda okuma alışkanlığı kazandıracak etkinliklerde bulunulması gerekiyor. Aile bireylerinin kitap okuduğunu görmeyen çocuğa kitap okuma alışkanlığı kazandırmak kolay değil. Çocuklar söyleneni değil gördüğünü yapar.
İkinci koşul derste not almak
Öğrenci başarısında dersi dinleme ve anladıklarından yazılı notlar almak da başarıda önemli rol oynar. Dinleme, Türkçe dersinin öğrenme alanlarından birisidir. Çocuk daha ilkokula gelmeden dinlemeyi öğrenmiş görünse de, aktif dinlemenin öğretilmesi okulların görevidir.
Bir öğrenme alanı olan dinleme, okuma ya da yazma öğrenme alanlarından daha az öneme sahip değil. Müzik, haber, konferans ya da ders dinleme aynı duyarlılıkta olmaz. Sanıldığı gibi dinleme pasif değil aktif bir öğrenme alanıdır.
Öğretmenin bu öğrenme alanı üzerinde önemle durması gerekiyor. Derste dinlediklerinden notlar almanın kalitesi de dinlemenin kalitesi ile doğru orantılıdır. İyi dinleyici, söylenenlerin önemli olanlarını fark edip o bölümleri not alır. Sonra ders çalışırken boşlukları kendisi doldurur. Seçici dinlemeyi bilmeyen öğrenci öğretmenin ağzından çıkan her şeyi yazmaya çalışır. Bu durum öğrenciyi yormakla kalmayıp eğitim ortamlarından soğutur.
Okulu, öğretmeni sevmesi daha önemli
Özellikle ilkokulun ilk üç sınıfında duyuşsal öğrenme alanı, bilişsel öğrenme alanından daha önemlidir. Öğrencinin okulu, öğretmeni sevmesi, çarpım tablosunu ezberlemesinden daha önemli. Duyuşsal öğrenme alanı güçlendirilmeden, öğrenciye kitabi bilgiler öğretmeye çalışmak gerçekçi değildir. Bu yaklaşım öğrenciyi okuldan soğutur. Tüm iyi alışkanlıkların temelinde oyun ve sevgi vardır. İyi alışkanlıklarımız öğrenmenin en üst basamağı olarak düşünülebilir. Çalışma ve verimli çalışma da öğrenme ile olur ve alışkanlık düzeyine ulaşır.
Ne mutlu verimli çalışmayı öğrenmiş, hatta alışkanlık haline getirmiş öğrencilere. Ne mutlu bu öğrencilerin öğretmen ve ailelerine...