Güncelleme Tarihi:
Çeyrek asırdır eğitim dünyasının içinde olan Nevzat Kulaberoğlu, veliye güven veren okulların işinin kolaylaştığını, katılımcı yönetim anlayışını benimseyen, şeffaf olan yöneticilerin başarıyı yakaladığını söyleyerek, “Ortak kararlarla başarı yakalanır. Katılımcı yönetim anlayışı önemli. Başarılı yönetici evrensel yönetim anlayışı, şeffaflık, hesap verilebilirlik ve adil olmalı” diyor. Uğur Okulları Genel Müdürü Nevzat Kulaberoğlu ile eğitimi konuştuk:
Evet. Rize’nin Ardeşen ilçesinde babamın en küçük ve 4’üncü annemin de 2’nci ve en küçük çocuğu olarak dünyaya geldim. İlk, orta ve lise öğrenimimi de orada tamamladım. Üniversite öğrenimi için Boğaziçi Üniversitesi Eğitim Fakültesi’ne geldim. Fizik öğretmenliği okudum. 30 kişi girdiğimiz sınıftan o dönem 7 kişi mezun olabildi. Mezuniyet sonrası 1994’te İstanbul’da bir özel okulda fizik öğretmeni ve fen bilgisi öğretmeni olarak başladım. 18 yıl o kurumda görev yaptım.
- Niçin eğitim?
Ailemde eğitimci yok. Anne babam da eğitimci değil. Babam ben 11 yaşındayken rahmetli oldu, annemle kaldım. Çay toplayarak, yazları inşaatta çalışarak eğitimimi tamamladım. Üniversite tercihi yaparken ailem, akrabalarım herkes doktor olmamı istedi. Tercih yapacağımız akşam düşündüm, doktorluğun bana göre olmadığını, öğretmenleri olmayan çocukların iyi öğretmenlere ihtiyacı olduğuna karar verdim ve öğretmenliği tercih ettim. İlk üç tercihim öğretmenlikti. Yıllar içerisinde öğretmenliğin yanı sıra okullarda her kademede çalıştım.
- Devlet okullarında çalışmadınız mı?
İçimde ukdedir devlet okullarında çalışma fırsatım olmadı. Öğretmenlik yapmak isteyen ve yapan arkadaşlara muhakkak meslek hayatlarının bir döneminde devletokulunda görev yapıp Anadolu’daki pırıl pırıl çocuklara destek olmalarını tavsiye ediyorum. Benim imkanım olmadı ama Darüşşafaka’daonu yapabildiğimi sanıyorum. 4 yıl Darüşşafaka’da görev yaptım. Anadolu’dan gelen özel çocukların eğitimine katkıda bulunarak bu hayalimi gerçekleştirdiğimi düşünüyorum. Eğitim yolculuğunun başında sizi etkileyen birileri oldu mu? Evet oldu tabii. Rahmetli Dursun Ali Okutan, ilkokulda hem okul müdürümüz hem de bir sınıfın öğretmeniydi. İlkokul 2’nci sınıfta iken bir gün derste geldi beni alıp 4’üncü sınıflara götürdü. Tahtadaki matematik problemini çözmemi istedi. Çözdüm. Dursun Ali hocamız çok motive ederdi beni.
- Uğur Okullarında kaç yıldır çalışıyorsunuz?
2016’da Uğur Okulları’nda eğitim öğretimden sorumlu genel müdür yardımcısı olarak göreve başladım. 2017’den itibaren de genel müdür olarak atandım. Türkiye’nin 44 ilinde 64’ü kampüs, 42’si anadolu lisesi olmak üzere 106 okulumuz var. 70 binin üzerinde öğrencimiz eğitim görüyor. 7 bine yakın da öğretmen ve yöneticimiz görev yapıyor. Bu kadar büyük bir eğitim kurumunu yönetmek zor mu? Nasıl bir lider olarak tanımlıyorsunuz kendinizi? Dışarıdan baktığınız zaman “Bu kadar büyük bir eğitim kurumunu yönetmek zor olsa gerek” diye düşünülür. Ama ben çok zor bulmuyorum, çünkü iyi bir ekibimiz var. Şanslı olduğumu düşünüyorum. Zaman zaman okul yöneticisi arkadaşlarımızın da katılımıyla ortak toplantılar yapıyoruz. Orada aldığımız karar ve planladığımız uygulama ile içerikler, sahada bana gerek kalmadan rahatlıkla sorumluk bilinci ile uygulanıyor. İletişimime çok önem verir, pozitif iletişimi benimserim. Katılımcı ve demokratik yönetim anlayışına sahibim. Alt kademelerde çalışanlara tepeden bakmayı değil o insanlarla koluna girerek, onlarla beraber yürüyen bir liderim. Emirden ziyade onlarla beraber iş yapmaya çalışırım. Yönetici değil de lider olduğum söylenir.
ŞEFFAF, VİCDANLI VE ADİL OLUNMALI
Kendimi hiçbir zaman kurumda vazgeçilmez görmedim. Konfor, ihtiyaç ve beklentilerim hiçbir zaman kurumunkinin önüne geçmedi. Önce kurum sonra ben. İlk olarak kurum için özveride bulunmalıyım. Kurum iyi olmalı ki benim de orada başarılı olduğum görünsün, orada huzurlu ve güvenli bir şekilde işimi yapmaya devam edebileyim. Hangi işi yaparsak yapalım elimizi insan olarak vicdanımıza koymalıyız. İnsan kendinin ön muhasebesini yapmalı, en iyisini yaptım mı diye sorgulamalı. Yönetim anlayışım katılımcı, evrensel, şeffaf, hesap verebilir ve adaletlidir. Arkadaşlarımla aynı fikirde olsam bile, konuları tartışmalarını ve ortak aklın çıkmasını isterim. Aynı şekilde düşünsem bile aykırı soru ve fikirlerle hemfikir değilmişim gibi tartışma yaratarak başka perspektiflerle bakılmasını sağlarım. Ortak karar alınırsa, o karar başarıyla uygulanır. Yönetici ve öğretmenler şeffaf, kapalı kapılar arkasında gündemleri olmamalı. Rekabet de başarının önemli faktörlerinden biri. Ama hiçbir arkadaşımı bir başkasına kırdırmak da istemem. Yanlışı eksiği olan arkadaşım varsa insanlar içerisinde onu savunur, özel olarak konuşurum. Rekabette de adil olunmalı, insanlar birbirine zarar vermemeli. İletişim kurulabilen, mütevazı bir yöneticiyim. Bir okula gittiğimde benden çok daha yaşlı ve deneyimli öğretmenimin ayağa kalkıp beni karşılamasından zaman zaman hicap duyarım. Saygıda kusur etmemeye çalışırım. İnsanlara değer veririm. Dürüstüm. Özetlemem gerekirse dürüstlük, saygılı olmak, iletişim kurabilmek benim için önemli. Ayrıca iletişim kurulabilen, erişilebilen bir lider olmayı her zaman tercih ettim.
EĞİTİMİN EN ÖNEMLİ SORUNU NİTELİK
Eğitimde nitelik önemli problem. Nitelik sorununun da kaynağı eğitim yöneticileri, öğretmenler ve veliler. Öğretmenler işi yapmış olmak için yapmamalı. İşlerini yaparken ellerini vicdanlarına koyup, çocukların öğrenebilmiş ve gelişmiş olduklarından emin olmalı. Okulların eğitim öğretim kalite farkı çok fazla. Böyle olunca herkes iyi olarak belirlenen ortaokul, lise ve üniversitelere gitmeyi arzu ettiği için sınav baskısı ortaya çıkıyor. Bu baskı sonucu da okullarda öğrencinin akademik donanımı için değil, sınava hazırlık amaçlı süreçlerin yürütülmesine neden oluyor. Bu da niteliğin gerçek anlamda ortaya çıkmasını engelliyor. PISA gibi sınavlarda ülkemiz hak ettiği yerlerden ziyade alt sıralarda kalıyor. Velilerin sınavda başarı talebi okulları sınava yönlendirirken, öğretmenlerimizi farklı şekilde ders yapmaya zorluyor. Böyle olunca ne yazık ki Aziz Sancar gibi bilim insanları yetişemiyor. Bu baskıdan kurtulmalıyız.
KURUCULARIMIZIN ÇOĞU EĞİTİMCİ
Eğitimde franchise kelimesini kullanmayan gurubuz. Biz iş ortağı ya da kurucu diyoruz. Kurucularımızı tercihen eğitimci ya da eğitime gönül vermiş insanlardan seçiyoruz. Onlar eğitim öğretime hiçbir şekilde müdahale etmezler. Okulda yıl boyunca öğrenci, veli veya eğitim öğretimi ilgilendiren diğer konularda işin içine fazla dahil olmazlar. Bütün süreçler genel merkezimizin akademik kurulu tarafından hazırlanır. MEB’in müfredatları çerçevesinde hazırlanmış olan ders içi ve ders dışı içerik ile süreçler uygulanır, izlenir ve denetlenir. Türkiye’deki bütün Uğur Okullarının nerede olursa olsun kişi olarak tek sahibi var; o da Enver Yücel’dir. Marka olarak da bakarsak bu okulların sahibi, adı Uğur Okulları olan kurumdur. Okullardaki yöneticilerin seçimini kurucularımızın önerisi ile biz yapıyoruz. Öğretmenler için de kriterleri paylaşıyoruz. Hangi branştan öğretmen alınacaksa o branşın bölüm başkanının da onayıyla işe alım yapılıyor.
VELİYE GÜVEN VERİLMELİ
En iyi eğitim sistemini getirseniz bile toplum buna uygun olmadığı için ithal eğitim sistemlerinde başarılı olmak mümkün değil. Bu nedenle veli profili ve beklentisi de çok farklı olduğu için eğitimci olarak işimiz zor. Eğer kurum olarak veliye güven verirseniz işiniz kolaylaşır. Okulun fiziksel özellikleri ve öğretmen kadrosunun iyi olması, yapılan eğitim öğretim faaliyetlerinin içerik ve süreçlerinin doğru şekilde yürütülmesi çok önemli. Diğer önemli şey de iletişim. Veli, eğitimdeki üçlü sac ayağının önemli bir parçasıdır ama eğitim öğretimi bilen öğretmendir, okuldur. Velinin okula teslim olması sağlanmalı. Zor velilerle ortak bir zeminde buluşmanın yolu ise onlarla iyi iletişim kurup, onlara kendinizi inandırmak ve doğru zamanlarda, doğru kanallarda, doğru içeriklerin karşılıklı olarak paylaşılmasını sağlamaktır.
KİMDİR?
1971 Rize, Ardeşen’de doğdu. Boğaziçi Üniversitesi’nde lisans eğitimini tamamladıktan sonra Marmara Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü Fizik Eğitim Anabilim dalında yüksek lisans, Marmara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü’nde doktora yaptı. Fizik öğretmenliği bölümü mezunu Kulaberoğlu, iş hayatına 1994’te Marmara Koleji’nde fizik öğretmeni olarak başladı. Burada 18 yıl boyunca farklı birim ve alanlarda liderlik yaptı. Eş zamanlı olarak Boğaziçi Üniversitesi Eğitim Fakültesi’nde dersler verdi. Eğitim sektöründe özgün, yenilikçi projeleri hayata geçirmeye önem veren Kulaberoğlu, 2012 yılında kariyerine Darüşşafaka Eğitim Kurumlarında lise müdürü ve kampüs koordinatörü olarak devam etti. Uğur Okulları’na 2016 eylül ayında eğitimden sorumlu Genel Müdür Yardımcısı göreviyle başladı. Nisan 2017’den itibaren de Genel Müdür olarak çalışıyor. Eğitim öğretim, IT, yatırım ve operasyonlar, finans, kurumsal iletişim ve pazarlama olmak üzere 5 ayrı birime liderlik ediyor. Evli ve 2 çocuk babası.