Güncelleme Tarihi:
YÖK’ün tıp ve hukuk fakültelerine taban puan şartı getirecek olması akademisyenler tarafından olumlu karşılanırken, sadece taban puan şartının yeterli olmayacağını düşünen eğitimciler ve uzmanlar da var. Bunlardan biri olan Vakıf Üniversiteleri Birliği Başkanı ve aynı zamanda İstanbul Bilgi Üniversitesi Mütevelli Heyet Başkanı Rifat Sarıcaoğlu, “Tıp okuyacak öğrenci önce biyoloji eğitimi alabilir. Ardından yurtdışında olduğu gibi bir sınava girebilir, burada başarılı olursa tıp fakültesine girebilir” diyor.
İstanbul Bilgi Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Remzi Sanver ise, üniversiteye giriş sistemini eleştirerek, “Sınav testle yapılıyor. Testte bir soruyu bilmeyen öğrenciye ‘bunu düşünme geç’ deniyor. Üniversitede ise biz öğrencinin bilmediği konuyla ilgili düşünüp, araştırmasını öneriyoruz. Yani üniversite kültürü ile sınav kültürü farklı” yorumunu yaptı.
Basın mensupları ile İstanbul Bilgi Üniversitesi santralistanbul Kampüsü’nde düzenlenen yeni yıl kahvaltısında bir araya gelen Rifat Sarıcaoğlu ve Rektör Prof. Dr. Remzi Sanver, eğitim gündemi ile ilgili açıklamalarda bulundu.
Sınavla birlikte mülakat da yapılabilir
YÖK’te, vakıf üniversiteleri mütevelli heyet başkanları ile yapılan toplantıda tıp, hukuk, mimarlık ve mühendislik gibi alanlarda taban puan koyulması şartını kendilerinin önerdiğini belirten Rifat Sarıcaoğlu, şunları söyledi:
“Taban puan uygulaması iyi ancak yeterli değil. Tıp ve hukuk ile birlikte mühendislik, mimarlık, eğitim fakültelerine de taban puan getirilebilir. Bunu zaten biz önermiştik. Ancak bu yeterli değil. Örneğin tıp okuyacak bir öğrenci yurtdışında önce 3 yıl biyoloji eğitim alıyor, sonra bir sınava giriyor başarılı olursa tıp fakültesine giriyor. Bizde üniversiteye giriş sistemi de problemli. Merkezi bir sınav yapılıyor ve onun sonucuna göre öğrenci alınıyor. Oysa ünlü Amerikan üniversitesi MIT’ye (Massachusetts Institute of Technology) öğrenci kabulünde merkezi sınav ile birlikte mülakat da yapılıyor. Başka kriterler de var. Örneğin merkezi sınavdan ve mülakattan aynı puan alan öğrencinin hobilerine bakılıyor, keman çalan bir öğrenci diğerinin önüne geçebiliyor. Bizde de bu şekilde olabilir. Herkesin mutabık olduğu bir kurum tarafından merkezi sınav yapılabilir, ardından üniversiteler öğrencilerini alırken mülakat yapar, hobilerine bakar vs. Baraj puanı uygulamasında bizim önerdiğimiz aslında biraz farklıydı. Bir baraj konulur, bazı üniversiteler bunun üstündeki öğrenciyi alır, bazıları da ben daha alt sıralardan öğrenci alacağım diyebilir.”
Rektör Remzi Sanver’in ise üniversiteye giriş sistemi ile ilgili eleştirilerinden satır başları ise şöyle:
Merkezi sınavlar testle yapılıyor. Bir soruyu bilemeyen öğrenciye ‘bu soruyu geç düşünme’ deniyor. Oysa biz burada öğrencinin bilemediği konularda düşünmesini, araştırmasını istiyoruz. Yani sınav ve üniversite kültürü birbirinden çok farklı. Ben 17 yıldır İstanbul Bilgi Üniversitesi’ndeyim. İlk açıldığı yıllarda burslu öğrenci de vardı, ücretli okuyan öğrenci de vardı. Zamanla yavaş yavaş yerine oturdu her şey ve sıralaması daha aşağıda olup ‘başarısız’ denilen öğrencilerin de çok başarılı olduğu görüldü. Bence aslında ‘öğrenci başarısız’ bakışı yanlış. Farklı dilimlerden öğrenciyi birarada okutmak da zor ama, sınavdan kötü puan alan bir öğrenciye ‘yetersiz’ denemez. Önemli olan o öğrencinin fakülteden mezun olduğundaki durumu. Yani önemli olan çıktı.
YÖK de merkeziyetçilikten şikâyetçi
Bir de Türkiye’de her şey merkezi olarak yapılıyor. Üniversitelerin az olduğu dönemde merkezi sınav yapmak doğru olabilir ama şimdi 190’a yakın üniversite var ve bence öğrenci kabullleri merkezi olmamalı. Aslında YÖK de merkeziyetçilikten şikâyetçi. Bugüne kadar herkes YÖK’ten şikâyet etti ancak kimse de kaldıramadı. Şikâyet sadece bu döneme özgü bir durum da değil yani. Bence devlet toplumu şekillendirmekten vazgeçmeli.