Güncelleme Tarihi:
Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) aracılığı ile üye ülkelerin hükümetleri arasında sağlanmış işbirliğinin ürünü olarak 3 yılda bir yayınlanan Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı (PISA)’nın 2012 raporu açıklandı. Matematik, okuma ve fen puanlarını yükselten Türkiye, 64 ülke içindeki sıralamasını yükseltemedi ve 42’nci sırada kaldı. Türkiye, özellikle 10 yıl önce 423 olan matematik ortalamasını 448’e çıkarmasına ragmen Hırvatistan (471), Sırbistan (449), Yunanistan( 453) ve İsrail (466) gibi ülkelere yaklaşmasına rağmen geçemedi.
PISA sonuçlarını Hürriyet’e değerlendiren, İstanbul İl Milli Eğitim Müdürlüğü İnovasyon Merkezi’nden Gökhan Yücel, “Bunun bir 21. yüzyıl öğrenme modeli sınavı olduğunu unutmayalım. Bunu 20. yüzyılın aklıyla, araçlarıyla ve zihniyetiyle anlayamayız. Bazı gelişmeler var. Ama daha çok gelişime muhtaç olduğumuz bu sınav sonucunda açıkça anlaşılıyor” dedi.
Eğitim Reformu Girişimi Politika Analisti Alper Dinçer ise, “Matematik puanlarında genel olarak son sıralarda yer almamız kaygı verici. Rakamlar anlamlı bir ilerleme olmadığını gösteriyor. Çalışma özellikle matematik öğretimi için neler yapılması konusunda bilgi verecek” diye konuştu.
Çin efsanesi doğuyor
Gökhan Yücel (İstanbul İl Milli Eğitim Müdürlüğü İnovasyon Merkezi): Finlandiya matematikte çok geri sıralara düştü. Kutsal bir Finlandiya algısı vardı, o biraz sarsıldı. Bu da şunu gösteriyor, eğitimde 3 sene 10 sene başarılı olup, ilelebet başarılı olunacak diye bir kaide yok. Bu da yeni dünya realitesini gösteriyor. Yeni dünya realitesi her an, her türlü gelişime açık, sürdürülebilir bir öğrenme modeli gerektiriyor. Finlandiya’nın çok iyi bir sistemi var. Ancak bu sınavda aynı sonucu vermedi. Çin ilk 5’in içinde var. Demek ki yeni bir efsane doğuyor küresel eğitim konularında, o da Çin efsanesi. Bu dünden bugüne gelişen bir olay değil. Çin’in insan kaynağına yaptığı onca yılın yatırımı söz konusu. Türkiye’de ise nispi puan bakımından bir iyileşme var ama her ülkede var. Sıralamada bir edğişiklik yok. OECD’de sondan üçüncüyüz. OECD üyesi olmayıp bizi geçen ülkeler de var. Buradan şunu çıkaracağız, PISA ve dengi sınavlar bize veri sağlayan performans değerlendirmelerini artık dikkate almamız gerekiyor. İkincisi PISA bize dünyadaki eğitim modellerini sıralamaya yarayan tek aygıt. Finlandiya en iyiydi, bundan sonra Çin en iyi diyebiliyorsak bunun nedeni PISA, başka bir nedeni yok. PISA’nın neden 4 senede bir yapıldığının idrakine bakmamız lazım. Oradan gelen verilere bakmamız lazım. Ülkelerin eğitim sisteminde ne gibi değişiklikler olduğuna, ne gibi sonuçlara evrildiğine bakmalıyız ve iyi bir veri analizi yapmalıyız. Bunun bir 21. yüzyıl öğrenme modeli sınavı olduğunu unutmayalım. Bunu 20. yüzyılın aklıyla, araçlarıyla ve zihniyetiyle anlayamayız. Bazı gelişmeler var. 21. yüzyıl öğrenme modelini ve veri temelli öğrenme modelini ve veri temelli, becerilerin değerlendirilmesi temelli öğrenme modeli Türkiye’de de gelişiyor yavaş yavaş. Ama daha çok gelişime muhtaç olduğumuz bu sınav sonucunda açıkça anlaşılıyor. Yapılması gereken 2012 PISA sonuçlarının iyi değerlendirilmesi, en ince ayrıntısına kadar özümsenmesi. 1-2 gün tarıtşıp sonra 4 seneye yaymaktansa, her gün tartışmak, her bir boyutunu ele almak, veri temelli ve analitik düşünmek, nicel ve nitel bütün yöntemleri kullanmak gerekiyor.
Anlamlı bir ilerleme yok
Alper Dinçer (Eğitim Reformu Girişimi Politika Analisti): Matematikte puanlarında genel olarak son sıralarda yer almamız kaygı verici. Rakamlar anlamlı bir ilerleme olmadığını gösteriyor. Çalışma özellikle matematik öğretimi için neler yapılması konusunda bilgi verecek. Fen alanında bir yükselme var ancak istatistiki bir yükselme mi biraz daha ayrıntılı bakılması gerekiyor. Fen alanında bir yükselme olmasın rağmen rakamlar OECD ortalamasının altında kalıyor. Bunun anlamı Türkiye’de öğrencilerin fen alanında OECD ortalamasından bir öğretim yılı daha geriden takip ediyor. 2003-2009 yılları arasında ilerleme olmuştu ancak bu raporda, geçmişte olan ilerlemenin yavaşladığını görüyoruz. Okuma yazma alanında da hızlı bir yavaşlama dikkate çarpıyor. Artış var ama OECD ortalamasının altında. Bu veriler de uluslararası alanda Türkiye’nin yüksek sıralarda yer almasını engelliyor. Burada önemli olan kaliteli bir eğitime ulaşılması için yapılması gerekenleri görmek. Türkiye geçmişte ülke genelinde PISA benzeri ‘Öğrenci Başarılarını Belirleme Sınavı’ yapıyordu. Ancak 2009 yılından itibaren bu uygulama durduruldu. Bununla ilgili olarak yerel modeller geliştirilerek, bu ve benzeri raporları beklemeden öğrencilerin ve eğitimin nereye gittiğini görebiliriz. Uluslararası ve ulusal araştırmalar, ülkelerin ekonomik büyümeleri ile ilişkili olduğu için de bu rakamların önemli olduğunu düşünüyorum. Ne kadar fazla öğrenme olursa o kadar fazla yenilikçi, kaliteli, ileriye dönük bir kalkınma modeli ortaya çıkar.