Güncelleme Tarihi:
Öğrenciler aslında teknolojinin sunduğu birçok imkândan faydalanıyor ama eğitim-öğretim faaliyetlerinin sadece teknolojiyle uzaktan sunulması konusu onlar için farklı bir deneyimi beraberinde getirdi. Sadece öğrenciler değil öğrenci velileri ve öğretmenlerimiz de aslında günümüze kadar uygulanandan farklı bir eğitim-öğretim süreciyle karşı karşıya kaldı. Uzaktan eğitim sürecini değerlendirdiğimiz zaman aslında ülkemiz bu konuda oldukça başarılı bir altyapıya sahip. 2011-2012 eğitim öğretim yılında başlayan FATİH Projesi ile birlikte okulda işlenecek ders materyali için Eğitim Bilişim Ağı (EBA) kuruldu. Farklı öğrenme stillerine (sözel, görsel, sayısal, sosyal, bireysel, işitsel öğrenme) sahip öğrencileri kapsamak, bütün öğretmenleri ortak bir amaç etrafında birleştirmek, teknolojiyi etkili kullanmak için oluşturuldu. Aynı zamanda 2019-2020 eğitim öğretim yılında EBA Akademik Destek Programı altyapısı oluşturularak, 11 ve 12’nci sınıf öğrencilerinin yapay zeka temelli yazılımlarla merkezi sınavlara etkin biçimde hazırlanması amaçladı.
COVID-19 nedeniyle yürütülen uzaktan eğitim süreci için her eğitim öğretim kademesi için açılan üç televizyon kanalıyla var olan uzaktan eğitim altyapımız daha da güçlendi. Türkiye’nin Dünya’da Çin ile beraber uzaktan eğitim uygulayan iki ülkeden birisi olması, ülkemiz açısından önemli bir başarı göstergesi. Uzaktan eğitimin başarılı olması için elbette öğrencilerin hazır bulunuşluğunun ve motivasyonlarının sağlanması da oldukça önemli.
Yapılan çalışmaların faydalı olabilmesi için onu artı ve eksi yönleriyle kabul etmek çok önemli. Özellikle uzaktan eğitim için düşündüğümüzde sürecin sorgulanması ve durumu kabullenmeme velilerde ve öğrencilerde kaygıya yol açabilir. Yetişkinlerin ya da öğrencilerin ‘Acaba uzaktan eğitim faydalı olacak mı?’, ‘Öğrenciler eğitim-öğretim açısından zarar görecek mi?’, ‘Sistemin eksiklikleri var mı?’ gibi sorularla kaygılanmaları süreçten öğrencilerin de olumsuz etkilenmelerine neden olabilir. Kimsenin kontrolünde olmayan bir salgın durumunu yaşıyoruz. Bundan korunmanın tek yolu sosyal izolasyonu sağlamak. Durumu değiştirmek örgün eğitime devam etmek kimsenin elinde olan bir şey değil. Yetişkinlerin her yönüyle yaşanan bu durumu kabullenmeleri ve ‘Mevcut durumu en faydalı nasıl yürütebiliriz, uzaktan eğitim sürecini nasıl avantaja çevirebiliriz?’ sorusunun cevabını öğrenci ve öğretmenlerle işbirliği kurarak araması çok önemli. Aynı şekilde psikolojik ve akademik açıdan da olumsuzluklar yaşamadan öğrencilerin başarılı şekilde bu süreci atlatabilmesi oldukça önemli. Öncelikle ülkemizin içinde bulunduğu hastalık durumunu mevcut şartlarıyla kabullenmek ve beraberinde birçok veli ve öğrencinin yaşadığı kaygı durumuyla etkili başa çıkabilmek, yaşanan gelişmeleri henüz anlamlandıramayan ve ne zaman bu sürecin geçeceğine dair belirsizlik ve karamsarlık yaşayan çocuklar için umut aşılayıcı anne-baba ve yetişkin tutumları sergilemek başarıya ulaşmak adına değerli bir adım.
SALGININ GETİRDİĞİ KAYGI İLETİŞİM SORUNLARINA NEDEN OLABİLİR
Yaşanan süreçle ilgili daha önce örnek yaşantılarımız ve deneyimlerimiz mevcut değil. Bu durumun kaygıya neden olması, günlük yaşam akışımızı tamamıyla değiştirmesi psikolojik iyi oluşumuz üzerinde olumsuz etki yaratması olası. Bu olumsuz etkinin önüne geçebilmenin en önemli yollarından birisi doğru iletişim kurmak. Salgın durumunun getirdiği kaygı ise iletişim sorunlarına neden olabilir. Bunun ilk yansıması aile içinde yaşanması muhtemel bazı iletişim çatışmalarıdır. Aslında sağlıklı bir iletişimin sağlanması için Hz. Mevlana’nın tam da bu günle ilgili bir öğüdü var: Aynı dili konuşanlar değil aynı duyguları paylaşanlar anlaşır.
Aile içinde her birey korku ve kaygı duygularını yaşıyor ve duygular sonucunda bazı olumsuz tepkiler verebiliyor. Her aile bireyi söylenen söz ya da tepkinin kendi kişiliğine bir saldırı olmadığını yaşanan korku ve kaygı duygularının bir yansıması olduğunu düşünüp anlayışlı olmaya çalışır ise olası iletişim problemlerini en aza indirir. Yani çözüm eleştirmek, suçlamak, hata aramak yerine herkesin birbirini anlamaya çalışması, yaşanılan korku ve kaygı durumu sonucunda olumsuz tepkilerin olabileceğinin farkında olması ve olabildiğince anlayışlı olması oldukça önemli. Uzaktan eğitim sisteminin başarılı bir şekilde yürütülebilmesi için öncelikle eğitim öğretim sürecinin neden uzaktan yürütüldüğünün öğrencilere anlatılması gerekiyor. Bilme, anlama ve açıklama ihtiyaçlarının yetişkinler tarafından giderilmesi öğrencileri güdülendiren, harekete geçiren bir güce dönüşebilir. Özellikle lise ve ortaokul dönemindeki öğrenciler için olası salgın tehlikesinden korunmak için uzaktan eğitim süreci doğrudan anlatılabilir. İlkokul öğrencileri için ise doğrudan anlatmak içinde bulundukları gelişim dönemi özellikleri dikkate alındığında işlevsel olmayabilir. Özellikle ilkokul seviyesindeki öğrenciler salgın, virüs gibi soyut kavramları anlamlandıramayacakları için onlara bu sürecin somut örneklerle anlatılması daha faydalı olacaktır. Bu konu hakkında öğrencilerin sordukları soruların yetişkinler tarafından dikkatle dinlenerek, önemsenerek olabildiğince net biçimde cevaplanması çok önemli.
Anlama ve bilme ne kadar sağlanırsa öğrenciler sistemi o kadar hızlı kabullenecektir. Öğrencilerimiz için her zaman olduğu gibi bu süreçte de pekiştireç kullanımı motivasyon sağlamada oldukça faydalı bir yöntem. Özellikle öğretmenlerinin ve ebeveynlerinin yaptıkları çalışmalar sonucunda beğeni içerikli ve cesaretlendirici konuşmalar yapması öğrencilerin motivasyonunu arttıran önemli bir faktör olacaktır. Ayrıca bu dönem içerisinde evde sürekli haber kanallarının açık olması, süreçle ilgili sürekli olumsuz bilgilere çocukların maruz bırakılması onların korku ve kaygı yaşamalarına neden olabilir. Bu gibi olası olumsuz durumların önüne geçmek için velilerimizin bu anlamda koruyucu yaklaşarak gerekli önlemleri almaları çocukların psikolojik iyi oluşları için oldukça önemli.
PLANLAMA OKULA GİDİYORMUŞ GİBİ YAPILMALI
Bu süreçte öğrenciler sanki okula gidiyormuş gibi günlerini planlamalı. Yatma-kalkma saatleri, yemek saatleri, televizyon aracılığıyla uygulanan ders saatleri, öğretmenleri tarafından gönderilen ödevlerin yapılma saatleri, dinlenme saatleri veliler ve öğrencilerin işbirliğiyle ortak kararlar alarak hazırlanmalı. Zaman yönetiminin sağlanması öğrencilerin motivasyonunun sağlanması ve arttırılması için çok önemli bir basamak. Bu durum aynı zamanda öğrencilerde iç denetimin geliştirilmesine de katkı sağlayabilir. Çocuklarımıza salgın tehlikesi geçince okullarına dönecekleri ve eskisi gibi arkadaşları ve öğretmenleriyle beraber eğitim-öğretime devam edecekleri söylenerek umut ve motivasyon aşılanmalı. Diğer taraftan öğrencilerin sınıf arkadaşlarıyla ara ara online görüşmeler yapmalarına olanak sağlanması yoluyla hem öğrencilerin süreçle ilgili motivasyonları artırılır hem de yüz yüze eğitimden olası soğuma tehlikesinin önüne geçilebilir. Uzaktan eğitim aracılığıyla eğitim öğretim gören öğrencilerin gelişim özellikleri birbirinden farklılık gösteriyor. Örneğin ilkokul son çocukluk dönemi ya da ortaokul ve lise ergenlik dönemi içinde yer alır. Bu iki gelişim dönemi içerisinde akran ilişkileri çok önemli. Öğrencilerin arkadaşlarından uzak kalmaları onları süreç içinde olumsuz etkileyebilir. Ders faaliyetleri ya da bunların dışında arkadaşlarıyla internetin sunduğu uygulamalar aracılığıyla bireysel ya da toplu olarak sohbet etme ve vakit geçirme imkanı, süreci sağlıklı biçimde atlatabilmeleri ve akademik motivasyonun sağlanması konusunda onları destekleyecektir.
Uzaktan eğitim sürecine girdiğimiz bu dönemde, öğretmen ve velilerden sıklıkla duyduğumuz bir konu da özellikle erken çocukluk döneminde olan öğrencilerin öğretmenlerine olan bağlılığı, onları her gün görmek istemeleri ve okulda kazandığı alışkanlıklarının evde de devam ettirme çabası içerisine girmeleri. Ailelerinden ilk kez ayrılan çocuklar, okul sürecinde öğretmenlerine karşı duygusal bir bağ kurar. İşte bu nedenle uzaktan eğitimle sağlanan sınıf ortamının onların ruhsal ve sosyal gelişimlerine oldukça fayda sağlayacağı düşünülüyor. Öğrenciler başta bu süreci ‘tatil’ olarak nitelendiriyordu. Ancak süre uzadıkça aslında bu sürecin olağandışı bir durum olduğunun, dışarıda ailece yapılan aktivitelerin sınırlandığının farkına vardılar. Bu da onların küçük yüreklerinde kaygı ve mutsuzluk tohumlarının ekilmesine neden oldu. Anne babaların onları dinlemeleri, onları anladıklarını hissettirmeleri, sorularına sabırla cevap vermeleri, evde yapılacak günlük aktivitelerle hep birlikte nitelikli vakit geçirilmesi, aile büyüklerinin aranması kısaca aile olma duygusunun pekiştirilmesi çocukların sıkıntılı durumu atlatabilmeleri konusunda büyük motivasyon unsuru.
ÖĞRENCİLERDE DİKKAT DAĞINIKLIĞI OLUŞABİLİR
Sürekli ekran başında olmak, yapılacak iş ve işlemleri sürekli olarak ekran başında yapıyor olmak olası teknoloji bağımlılığı riskini de beraberinde getirebilir. Uzaktan eğitim sürecinin olası bir diğer olumsuz çıktısı ise fazlaca ekrana maruz kalma durumunda öğrencilerde dikkat dağınıklığı oluşması olabilir. Bu durum dikkate alındığı zaman evde öğrencilerin boş zamanlarını ekran dışında etkinliklerle geçirmesi önemli. Örneğin dinlenme zamanlarında daha çok kitap okuma, tüm aile üyelerinin katıldığı sessiz sinema gibi oyunlar oynanması çocukların teknoloji bağımlılığı, dikkat dağınıklığı gibi risklerden korunması açısından oldukça önemli. Bu anlamda özellikle anne ve babalar öğrencilere rol model olmalı. Öğrenciler genellikle anne ve babalarından duyduklarını değil gördüklerini yapma eğiliminde olur. Bu açıdan çocuklardan beklenilen davranışları anne ve babalar doğrudan kendileri yaparak rol model olmalı. Televizyonun kapatılarak anne ve baba tarafından sohbet ortamının kurulması, herkesin katılım sağlayacağı oyunlar oynanması aile içinde bu şekilde dayanışma sağlanması hem öğrencilerin doğru kanallardan sosyal destek almalarını sağlar hem de aile paylaşımıyla sürecin kaygı veren riskleri ortadan kaldırılabilir.
PROF. DR. M. ENGİN DENİZ KİMDİR?
İlk ve ortaokulu İskilip’te okudu. Selçuk Üniversitesi Eğitim Fakültesi Rehberlik ve Psikolojik Danışma lisans programını 1994’te tamamladı. Aynı üniversitenin Sosyal Bilimler Enstitüsü Eğitimde Psikolojik Hizmetler Anabilim Dalında 1997 yılında yüksek lisans ve 2002 yılında doktorasını tamamladı. Rehberlik ve psikolojik danışma alanında 2006’da doçent ve 2012’de profesör oldu. Yazarın, ulusal ve uluslararası dergilerde yayınlanmış çok sayıda makaleleri, ulusal ve uluslararası kongrelerde sunulmuş bildirileri ve kitapları bulunuyor. Yıldız Teknik Üniversitesi Eğitim Fakültesi Psikolojik Danışma ve Rehberlik Anabilim Dalında öğretim üyesi olarak görev yapan Deniz aynı zamanda Yıldız Teknik Üniversitesi Öğrenci Dekanlığı görevini de yürütüyor. Prof. Dr. Deniz Türk, Psikolojik Danışma ve Rehberlik Derneği Genel Başkan Yardımcısı ve İstanbul Şube Başkanıdır.