Uzaktan eğitim ortamında ders çalışma sorunlarını nasıl çözebiliriz?

Güncelleme Tarihi:

Uzaktan eğitim ortamında ders çalışma sorunlarını nasıl çözebiliriz
Oluşturulma Tarihi: Eylül 28, 2020 10:03

Yaklaşık yedi aydır süren Covid-19 pandemi süreciyle bir tarihe tanıklık ediyoruz. Bundan 100-150 yıl öncesinde yaşanan pandemileri okuyup dinlediğimizde insanların neler yaşadığını düşünür ve üzülürdük. Ancak, bugün bizzat böyle bir felaketin kurbanları haline geldik. Bu yanıyla, bizlerin hikayelerini de çocuklarımız şaşkınlık ve üzüntü içinde birbirleriyle paylaşacak.

Haberin Devamı

Pandemi süreci, herkesin hayatında son derece önemli etkiler yarattı. Bu sürecin yarattığı sosyal, ekonomik ve psikolojik etkiler toplum üzerindeki stres yükünü doğal olarak arttırdı. Bu stres yükünden oldukça fazla etkilenen toplum kesimlerinden biri de çocuklar. Özellikle eğitim süreçleriyle ilgili uzun süre devam eden belirsizlikler, kafaları karıştırdı ve eğitime dair uyum sürecini zorlaştırdı.

UZAKTAN EĞİTİM BUGÜNÜN GERÇEĞİ
Milli Eğitim Bakanlığı’nın aldığı karar doğrultusunda açılan okullarımızda, eğitim öncelikle uzaktan eğitim olarak başlayacak, daha sonra aşamalı ve seyreltilmiş olarak devam edecek. Bundan sonraki süreci biraz da pandeminin etkilerinin belirleyeceği anlaşılıyor. Umarız ki kısa sürede yüz yüze eğitim yapacak koşullar oluşur ve çocuklarımız okullarına kavuşur. Bugünün gerçeği uzaktan eğitim. Hayatımıza beklemediğimiz şekilde giren uzaktan eğitim, aslına bakılırsa bizleri yeni bir dünyayla da tanıştırmış oldu. Elbette uzaktan eğitimle ilgili bugüne kadar yapılmış çalışmalar var. Ancak, ulusal düzeyde ve tüm örgün öğretimi kapsayacak şekilde bir uzaktan eğitim de beklenen bir durum değildi. Yaşanan bu durum tüm eğitim paydaşları için çeşitli sorunlarla karşılaşmamıza yol açmış durumda. Bu sorunlardan bazılarını şöyle sıralayabiliriz:

Haberin Devamı

- Hem öğretmenlerde hem ebeveynlerde hem de öğrencilerde yeni becerilerin kazanılması bir ihtiyaç haline geldi. Bütün bu sürecin senkronize bir şekilde yürütülmesi de bir başka zorlayıcı durum oldu.
- Öğretmenler uzaktan eğitime uygun etkinlik hazırlıkları yapmak zorunda kaldı.
- Bilgisayar programları ve internet kullanma becerileri yetersiz olan öğretmenler için uzaktan eğitim oldukça yorucu bir iş haline geldi.
- Uzaktan eğitimde geleneksel anlamda sınıf bütünlüğü ve etkileşimi yoktur. Ekran karşısındaki etkileşimleri yönetmek ve yönlendirmek oldukça zordur. Buna bağlı olarak, öğrenme-öğretme süreçlerinin etkililiği de kaçınılmaz olarak azaldı.
- Ebeveynler, bilmedikleri bir alanla ilgili sorumluluk almak zorunda kaldı. Bir çok ebeveyn ne yapacağını bilmez halde ve şaşkınlık içinde kaldı.
- Öğretmenlerin bir çok işlevini ebeveynler devralmak zorunda kaldı. Bu da doğal olarak eğitimsel sürecin etkililiğini zayıflattı.
- Ebeveynlerden bazıları, uzaktan eğitimin yarattığı stres yükünü çocuklarıyla ilişkilerine yansıttı. Bu da iletişim sorunları ve çatışmaları doğurdu.
- Bir çok evde bilgisayar donanımları, internet altyapıları uzaktan eğitim için yeterli olmadığı için ciddi anlamda bağlantı sorunları yaşandı.
- Uzaktan eğitim, bazı öğrencilere başlangıçta eğlenceli ve ilgi çekici gelmiş olsa da süreç uzadıkça, bir çok öğrenci arkadaşlarını, öğretmenlerini, sınıfını, okulunu özledi. Bir anlamda ekrana hapsolup kalmak artık pek de keyifli bir durum olarak değerlendirilmiyor.
- Öğrencilerden bir çoğu, önceden sınıf ortamında ve sınıftaki herkesle etkileşimli bir ortamda öğrenme gerçekleştirmeye alıştıkları için ekran karşısında saatlerce oturarak ders yapmakla nitelikli öğrenme gerçekleştiremiyor.
- Uzaktan eğitimin yarattığı zorluklar, çocukların ebeveynleriyle yaşadıkları çatışmaları arttırdı.

Haberin Devamı

Düne kadar ekran başından uzak tutmaya çalıştığımız çocuklarımızı bugün bizzat bizler eğitim adına ekran başında tutmaya çalışıyoruz. Elbette ki bunu koşullar gereği yapıyoruz. Sonuçta karşımızda herkesi mutlu edecek bir seçenek bulunmuyor. Yüz yüze eğitim ya da uzaktan eğitim arasındaki tercihimizi, doğal olarak en az olumsuzluk ve risk barındırdığı için uzaktan eğitimden yana kullanmış durumdayız. Bu aşamadan sonra bizlere düşen, uzaktan eğitimin yarattığı risk ve sorunları azaltacak yolları bulmak. Hem öğretmenler hem de ebeveynler bu noktada ortak bir dil oluşturabilirseler, şüphesiz ki sürecin riskleri azalacak ve verimlilik artacaktır. Uzaktan eğitimin olası risklerini ve olumsuzluklarını azaltmak için işinize yarayacak ipuçlarını buraya sizler için sıraladım:

Haberin Devamı

1- DURUMU KABULLENİN
Çoğu ebeveyn aslında var olan durumu özünde ne kadar kabullenmiş durumdalar tartışılır. Evet, ortada önemli bir risk ve sorun var ve bizler bu sorunu istesek de istemesek de yaşıyoruz. Var olan durumu gerçek anlamda ve özünde kabul etmediğimizde, gerginliğimizin ve öfkemizin artması kaçınılmaz. Artan öfkemizin çocuğa yansıması da doğal sonuç. Gerçek şuki, bir pandemi sürecinin içindeyiz ve çocuklarımızı korumak için en az riskli seçenek olan uzaktan eğitim yapıyoruz. Bu duruda iki seçeneğimiz var; ya bu durumu reddedip çatışmacı bir ruh hali stres yükümüzü arttıracağız; ya da var olan bu gerçeği kabul edip risk ve sorunları nasıl azaltabileceğimizi düşünüp enerjimizi buna harcayacağız.

Haberin Devamı

2- ÇOCUĞUNUZLA AÇIK VE ANLAŞILIR ŞEKİLDE KONUŞUN
Çocuğunuzla yaşına uygun şekilde içinde bulunduğumuz durumu konuşun. Elbette şu an bir pandemi sürecinde olduğumuzu biliyorlar. Aslında çoğu zaman hepimiz doğruları bilir ama yapmayız; yanlışları bilir ama yaparız. Dolayısıyla, var olan durumu çocuklarımız bilse de onlarla gerçekten empatik bir iletişim kurup bu süreci açıkça ortaya koymak gerekiyor. Bununla birlikte, eğitimin devam ettiğini ve bunu ciddiye alması gerektiğini, bu süreçte ona nasıl yardımcı olabileceğinizi paylaşın. İşbirliği yapmak ve ona destek olmak adına karşılıklı sorumluluk paylaşımı yapın. Bu konuşmada çocuğun yaşına uygun bir üslup kullanmak koşuluyla verilecek temel mesajlar şunlar olmalı:
- Pandemi süreci sağlığımız açısından önemli ve ciddi bir konu.
- Okullar açıldı ve eğitim devam ediyor. Eğitimle ilgili sorumluluk sana ait.
- İşbirliği ve destek olma konusunda senin yanındayız.

Haberin Devamı

Bu konuşmalarda kritik bir nokta da sürekli bizim konuşup onun dinlemesini istememektir. Hatta daha çok çocuğa sorun onun fikirlerini alarak konuşmayı yönlendirmek gerekiyor. Sonuçta, çocuk kendi alacağı kararlara çok daha fazla sahip çıkacaktır.

3- EV ORTAMINI DERSE UYGUN ŞEKİLDE DÜZENLEYİN
Evde uygun bir yeri (oda, köşe gibi) çocuğun eğitim alanı olarak belirleyin. Bu alan doğal olarak, ses, ışık ve ısı açısından evin en uygun yerlerinden biri olmalı. Dikkat dağıtacak bir şeyler olmamalı. Ancak, okulu çağrıştıracak birkaç görsel ya da obje konulması düşünülebilir. Çocuğun bu süreçte ders saati ve süresiyle verilen aralara elinden geldiğince özen göstermesi gerektiği ifade edilmeli. Her gün eğitimin düzenli olarak bu alanda yapılmasına gayret edilmeli.

4- EĞLENME HAKLARINA SAYGI GÖSTERİN
Çocuğun gün içinde ders saatini tamamladıktan sonraki zaman dilimlerinde eğlenme hakkı olduğunu unutmamak lazım. Bütün gün ekran başında ders yapan çocuğun akşam da sürekli ders çalışmasını beklemek abartı olur. Kaldı ki, bunun verimli bir tarafı da yok. Sonuçta, insan beyni büyük ölçüde haz almaya odaklı. Çocukların yaş dönemleri de dikkate alındığında bu durum daha da belirgi. Sonuçta, bizler bile her gün 7-8 saatlik bir ders yükünü hem de ekran başında çekemeyiz. Bu beyin açısından çok zorlayıcı bir süreç. O nedenle, çocuğun keyif alanlarını kapatmamak gerekiyor. Aslına bakılırsa, hepimizin hayatında iki temel alandan söz edebiliriz. Birincisi ‘sorumluluk alanı’, ikincisi ‘eğlence alanı’. Her ikisinin de dengeli olması beklenir. Çocukların da bu ikisini dengede götürmesi halinde eğlencesine engel olunmamalı. Dengenin özellikle eğlence lehine bozulduğu durumlarda da, sadece eğlenceyi kısıtlamaya odaklanmak sorunu çözmek anlamına gelmez. Aslolan eğlenceyi kısıtlamaktan daha çok sorumluluğu yerine getirmesi noktasında motivasyon sağlamak ve pedagojik otorite uygulamaktır.

5- SUÇLAMA VE ELEŞTİRİ YAPMADAN KONTROL EDİN
Ders süresince çocuğun bir çok eksiğinin ve hatasının olması kaçınılmazdır. Uzaktan eğitim olmasa bile bu durum yaşanacaktır. Bazı ebeveynler için çocuğun eksik ya da hata yapması adeta bir felaket gibi olabilir. Bu durumları aşırı kaygıyla karşılayan aileler, çocuklarını ciddi anlamda suçlayabiliyor ve eleştirebiliyor. Oysa, çocuğu aşağılamakla sorunu çözmek mümkün değil. Ebeveynden beklenen, suçlama ve eleştiri dilinden daha çok yaşanan durumu anlaması ve çözüme odaklanması. Eksik kalan ya da hata yapılan yerlerde sağduyuyu kaybetmeden değerlendirme yapmak en doğrusu. Bu aşamadan sonra da çocuğa yönelik daha çok ‘motivasyon dili’ kullanılarak enerjisi yükseltilmeli. Eğer bir ebeveyn sık sık eleştiri ve suçlama dili kullanıyorsa odaklanması gereken çocuktan daha çok kendisidir. Bu dilin altyapısını gözden geçirmesinde yarar var.

6- OKUL VE DERSLERLE İLGİLİ KONUŞUN AMA ISRAR ETMEYİN
Çocuğun dersleriyle ilgili zaman zaman paylaşımlar yapın. Bu paylaşımlarda çocuğa küçük sorular sorarak içinde bulunduğu durumu, güçlü yanlarını ve zorlandığı durumları anlamaya çalışın. Ancak, bu paylaşımda aslolan bizim ona uzun ve karışık mesajlar vermemiz değil, onun konuşarak kendi durumunu değerlendirmesidir. Bu tür paylaşımlar için hamle yaptığımızda eğer çocuk konuşmak istemezse üstüne gidilmemeli. Üstüne gitmek, çocuğun değil, bizim ihtiyacımızdır. Elbette, çocuk bu tür paylaşımlara hiçbir zaman açık olmazsa bu da ayrı bir değerlendirmeyi gerektirir. 

7- ÇOCUĞU GÖZLEMLEYİN
Uzaktan eğitim sürecinde çocuğu müdahale etmeden gözlemleyin. Derse katılımı, sorulara verdiği cevaplar, ekran karşısında durup durmaması, dışarıdan gelen uyarıcılar nedeniyle dikkatinin kolayca dağılıp dağılmadığı, motivasyon durumu, kaygılanıp kaygılanmadığı, verilen ödevleri yapıp yapmadığı gibi pek çok değişkenin gözlemlenmesi son derece yararlı. Ekran başında öğrenmek kimi çocuklar için daha kolay ve keyifli iken kimi çocuklar için aksi olabilir. O yüzden çocuğun doğasını, yapısını ve tepkilerini gözlemleyerek öğretmeniyle paylaşmakta yarar var.

8- BİRLİKTE ZAMAN GEÇİRİN
Her zaman olduğu gibi, çocuğunuzla birlikte zaman geçirmeyi ihmal etmeyin. Çünkü, onların ebeveynlerinin ilgisine ve desteğine ihtiyaçları var. Birlikte keyifli zamanlar geçirmeniz çocuğun içinde bulunduğu durumla ilgili daha güçlü paylaşımlar yapmasını da kolaylaştıracaktır. Ayrıca, sizin duygusal desteğinizi gerçek anlamda hissetmesi yapacağınız yönlendirmelere de açık olmasını kolaylaştıracaktır. Bir anlamda ebeveyn olarak çocuğunuzla ilişkinizi sadece eğitim hayatıyla sınırlandırmamış olursunuz. Doğrusu da bu. Çocuğunuzla kuracağınız iletişimin kalitesi, onun bütün hayatına yön verecek kadar değerli.

9- OKULLA İLETİŞİM KURUN
Çocuğunuzla ilgili gözlemlerinizi, bilgilerinizi zaman zaman okulla iletişim kurarak ilgili rehber öğretmen/psikolojik danışmanla, öğretmenle ve yöneticiyle paylaşın. Böylece, eğitimciler de çocuğun görünmeyen alandaki durumunu daha iyi anlayacak ve gerekli destekleri sunacaktır.

10- ÇOCUĞUN İHTİYACINA UYGUN ÇÖZÜMLER ÜRETİN
Ekran karşısında öğrenme eylemi, çok kolay değil. Yapılan gözlem ve kontrollerde, çocuğun öğrenme açıklarının çok olduğu, davranış ve uyum açısından zorluklar yaşadığı görülürse, ihtiyaca uygun destekler alınması düşünülmeli. Burada iki temel ihtiyaçtan söz edilebilir:
- Akademik destek ihtiyacı
- Uzman desteği

Eğer çocuğun, derslerle ilgili bilgi eksiği olduğu tespit edilmişse, bu durumda bire-bir akademik desteğin işe yarayacağı söylenebilir. Bu noktada, her aile kendi çözümünü üretebilir. Çocuğun uzaktan eğitim sürecinde ciddi öğrenme eksikleri oluyorsa, motivasyonu çok düşük, hiç ders yapmak istemiyorsa, kaygısını ve öfkesini yönetemiyorsa, ders esnasında dikkati sürekli olarak dağılıyorsa, verilen ödev ve görevleri hiç yapmıyor ya da baştan savma yapıyorsa ve bu durumlar az çok devamlılık gösteriyorsa o zaman bir uzman desteği alınması düşünülmeli.

DR. ÖĞR. ÜYESİ OKTAY AYDIN KİMDİR?
Dr. Öğr. Üyesi Oktay Aydın 1990’da Marmara Üniversitesi Atatürk Eğitim Fakültesi Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık Bölümü’nden mezun oldu. Yüksek lisansını 1993 yılında Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Eğitimde Psikolojik Hizmetler alanında, doktorasını da 1999 yılında aynı üniversitenin Eğitim Bilimleri Enstitüsü’nde Eğitim Bilimleri alanında tamamladı. Aydın, 1991 yılından beri Marmara Üniversitesi Atatürk Eğitim Fakültesi İlköğretim Bölümü’nde görev yapıyor. Bu sürede, lisans, yüksek lisans ve doktora düzeyinde çeşitli dersler verdi. Çok sayıda eğitim projesinde görev alan Aydın, tez danışmanlığı yapmış ve çeşitli konularda seminerler verdi. Oktay Aydın’ın konu alanı ile ilgili yayınlanmış çok sayıda bilimsel makale, gazete ve dergi yazıları, ayrıca çeşitli ulusal televizyon kanallarında röportajları bulunuyor. Halen Q Psikoloji akademik danışmanı olarak da çalışmalarına devam ediyor.

 

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!