Güncelleme Tarihi:
İngilizce’nin ortak bir dünya dili olması ve yükseköğretimde İngilizce eğitim veren programların gittikçe yaygınlaşması, ülkemizdeki Türkçe eğitim alan ve eğitime devam ettikleri takdirde lisansüstü çalışmalarında ve/veya iş hayatlarında İngilizce kullanımına dayalı iş yapacak öğrenciler İngilizce öğrenmek ve bunun sürekliliğini sağlamak konusunda nasıl bir yol izlemeli?
Bu aslında cevaplaması kolay olmayan bir soru. Çünkü, birçok kontrol edemeyeceğimiz faktör içeriyor. Öncelikle öğrencilerin kalıcı bir dil edinimi olması için yabancı dil öğrenmeye küçük yaşta başlamaları (bu küçük yaş bulundukları ortama göre değişim gösterir) ve eğitim sisteminde bu yabancı dil eğitimi kazanımının sürdürülebilirliğinin sağlanması gerekiyor. Kısaca belirtmek gerekirse yabancı dil öğrenimi üniversite çağına bırakılmamalı. Üniversitelerin esas görevi yabancı dil öğretmek değil. Bu nedenle öğrencilerin yabancı dil edinimi sürecinde katkılarının ne olması gerektiği de sorgulanması gereken bir unsur.
Dil eğitiminin devamlılığı önemli
Gelelim konumuza, ideal olarak gençler üniversiteye (Türkçe eğitim veren üniversiteler kastediliyor) ilk, orta ve lise eğitiminde İngilizce’yi orta düzeye yakın bir seviyede öğrenerek geliyorlar. Bu durum, öğrencilerin üniversite öğrenimleri sırasında İngilizce öğrenmeye gerek üniversitedeki servis dersleri sırasında, gerek kendi çabaları ile ileri düzeyde bitirmelerine olanak sağlayan bir ortam sunuyor olmalı.
İlkokuldan itibaren İngilizce öğrenmeye başladıkları için sonraki aşamalarda bunu devam ettirmeleri sağlanmalı. Bu sağlanamadığı takdirde öğrenciler meslek edinmek için geldikleri üniversite hayatlarında, bilimsel derslere ek olarak bir de İngilizce öğrenmeye çalışacaklar ve bunun için de gereken çaba ve istek olsa bile olanaklar yetmeyebilir. Bu bağlamda yakın zamanda yapılan bir çalışmada yüzde 30, yüzde 70 ve yüzde 100 İngilizce eğitim veren üniversitelerdeki öğretim üyelerine, üniversitelerindeki İngilizce eğitim ile ilgili fikirleri sorulmuş ve hem yüzde 100 hem de dereceli olarak İngilizce eğtim verilen üniversitelerdeki öğretim üyelerinden İngilizce eğitim ile ilgili şöyle yanıtlar alınmış (Bayyurt, Gülle & Özata, 2015):
-Öğrencinin İngilizce yeterliliği çok önemli. Öğrenci bölüme dil seviyesi hazır olarak gelmeli.
- Hazırlıkta verilen dil belgesi gerçekten doğruyu yansıtmalı,
-İngilizce ders veren hoca sayısı arttırılmalı,
-Dersi veren öğretim üyesinin İngilizce dil seviyesi yeterli olmalı,
-Hazırlığı geçme barajı yükseltilerek eğitim kalitesi arttırılmalı,
-Öğrencilerin yabancı dil seviyelerini yükseltebilmeleri için üniversitelerin fiziki şartları (yer ve konum) ve öğretim elemanı sayısı (İngilizce hazırlıkta çalışan ve branş derslerinde İngilizce eğitim verecek şekilde yabancı dilde ders anlatabilecek şekilde donanımlı) çok önemli, çünkü bu öğrencilerin derslere girip takip etmeleri anlayamadıkları zaman soru sorabilmeleri için sınıf kapasiteleri ve o dersi alan öğrenci sayıları çok önemli.
-Üniversitelerde hazırlığı geçme kriteri olarak kabul edilen hazırlık seviye tespit sınavlarının ve YDS’nin sadece çoktan seçmeli teste yönelik bir sınav olmaması, yazma, konuşma ve dinlemeye yönelik birtakım unsurları da içeren kapsamlı bir sınavın yapılması. YDS tarzı sınavlar İngilizce yeterliliği ölçme noktasında yeterli değil. Hazırlık İngilizce seviye tespit sınavlarında TOEFL veya IELTS sınavlarında olduğu gibi okuma, yazma, konuşma ve dinleme değerlendirmeleri yapılmalı.
- Öğretim üyesi ve öğrenci değişim programları arttırılmalı.
-Üniversiterde «Yabancı Diller Yüksekokulu» birimlerine gereken önem verilmeli ve destek sağlanmalı.
-Üniversite hazırlık üniversite öğrencisinin bölümlerine ve üniversite kültürüne hazırlandığı bir geçiş evresi olmalı.
Yabancı dil eğitimi için Türkçe kaynaklardan faydalanmak yeterli değil
Yukardaki çalışmanın sonuçları ışığında yapılan önerilere ek olarak öğrencilerin İngilizce düzeylerini geliştirmek adına okuma yapmalarını, üniversitelerindeki olanaklar dahilinde değişim programlarıyla İngilizce kullanabilecekleri ortamlarda bulunmalarını (Erasmus programları gibi), üniversite öğrenimi sırasında uluslararası öğrenci kulüpleri oluşturup Erasmus ya da diğer değişim programları ile gelen öğrencilerle etkinlikler yapmalarını öneriyorum.
Bunun gibi daha bir çok öneri yapılabilir ancak burada en önemli nokta öğrencinin kendi bilim alanı ile ilgili olarak yalnızca Türkçe kaynaklardan değil yabancı dildeki kaynaklardan da bilgi edinmesi gerektiği. Bu durum da şunu gösteriyor:
“Bir üniversite öğrencisi tüm öğrenim hayatı boyunca ve öğrenim hayatı sona erdikten sonra işe atılma sürecinde kendini yazılı ve sözlü ifade edecek derecede İngilizce bilmeli.”
İngilizce’nin bir dünya dili olduğu konusunda araştırmalar yapan David Crystal’in de dediği gibi günümüzde akademik metinler yüksek bir oranla İngilizce olarak yayınlanıyor, bu da İngilizce’nin bir bilim dili olarak tüm alanlara hakim olduğunu gösteriyor. Böyle bir ortamda öğrencilerin kaynak taraması yaparken İngilizce kaynaklardan faydalanmaması diye bir husus söz konusu değil. Bu bağlamda, üniversiteden mezun olan bir öğrencinin en az okuduğunu anlayacak kadar ve kendini sözlü ve yazılı ifade edecek kadar İngilizce bilmesi bu süreçlerin doğal bir sonucu olarak gerçekleşebilir.
Şartların sağlanması gerekiyor
Burada okuyucuların aklına şöyle bir şey gelebilir: Biz bütün bunları zaten biliyoruz, siz eğitimin içeriği ve kalitesinden haber verin. O durumda da yukarıda alıntı yaptığım araştıraya katılan öğretim elemanlarının dediği gibi, öncelikle fiziksel ve sayısal şartların yerine gelmesiyle istenilen düzeyde yabancı dil eğitiminin sağlanabileceği konusu ortaya çıkıyor ki bu da uzun soluklu planlama gerektiren bir husus.
Eldeki olanaklara bakıldığında şu anda üniversite öğrencilerine kendilerini geliştirmeleri için birçok olanak olduğunu, en azından üzerinde eğitim aldıkları alanlarla ilgili İngilizce kaynaklar, değişim öğrencisi olma olanakları, uluslararası öğrenci kulüplerinde değişik ülkelerden gelen öğrencilerle iletişim olanakları kurmaları, alanları ile ilgili sosyal medya sitelerinde tartışma gruplarında aktif olarak yer almaları ve tabi tüm bunları İngilizce yapacakları ortamlar seçmeleri öğrencilerin kendi kişisel gelişimleri ve okulda aldıkları eğitimi hayata geçirebilmeleri açısından tavsiye edilebilir.
Kaynakça
* Bayyurt, Y., Gülle, T. ve Özata, H. (2015). The perceptions and attitudes of university students and instructors towards English medium instruction (EMI) in Turkey. 21. Uluslararası Dünya İngilizceleri Konferansı (IAWE 2015), Boğaziçi Üniversitesi, İstanbul, Türkiye.
* Crystal, D. (2003)(2. Baskı). English as a Global Language. Cambridge: Cambridge University Press.