Güncelleme Tarihi:
“Büyüyünce ne olmak istiyorsun?” sorusuna verdiği yanıtları çocukluk bagajına kaldırmış gençler, uzun bir maratonu onlarla birlikte koşmaktan yorgun düşmüş aileler, sıralamalar, puanlar, kontenjanlar, standart sapmalar, dört yanlışın götürdüğü doğrular, boşlar…Geleceğe dair yüksek perdeden çıkması gereken iç sesin, iç çekişlere dönüştüğü gençlik zamanları. Aile ve çocuklar arasında “sen bilirsin” ile “ben bilirim” arasındaki ince çizgide yapılan ve bir iktidar savaşına dönen tercih diyalogları.
Kendisi, istekleri, hedefleri üzerine hiç düşünmemiş gençlerle, çocuğunun beklentilerini ilk kez sınav kâğıdı önüne geldiğinde fark edenler… Çocuğu adına bölüm tercihi yapan, onun yerine düşünen, konuşan hatta okuyanlar. Farklı örnekler de var elbette. Üniversite eğitimini diplomadan öte bir yaşam deneyimi olarak gören ailelerle de tanıştım, çocuğuyla birlikte oturup tercih sürecini tüm artıları ve eksileriyle tartışanları da…
REHBERLİK DESTEĞİ HER ZAMAN ÖNCELİKLİ
Bugün YÖK’ün de adayların doğru yönlendirilmesi için titizlikle çalıştığı YÖK Atlas başta olmak üzere gençlerimize tercihlerinde destek olacak pek çok kaynak var. Zaman gösterdi ki gençlerin ve ailelerin doğru kararlar alabilmeleri için mentorluğa ve nitelikli bilgiye duydukları ihtiyaç hiç değişmedi.
Ancak, bugün gözlemlediğimde tablo biraz daha farklı. Evet, şimdilerde gençlerin tercih yapabilecekleri alan ve üniversite sayısı daha yüksek. Seçenekleri önceki kuşağa göre daha fazla. Farklı bir ildeki üniversiteyi teknoloji aracılığıyla neredeyse tüm ayrıntılarına kadar öğrenebiliyor, oradaki hocalarla bire bir temas kurabiliyorlar. Ancak bu kez, çok daha zorlu bir mücadeleleri var. Sistemle değil, tercihlerle değil, kendileriyle verdikleri bir mücadele. “Neden üniversite okumak istiyorum?” ve “Gelecekte nerede olmak istiyorum?” Bu sorunun üzerine gerçekten hiç düşünmeden gelen öyle çok genç var ki…
Bu sorulara yanıt arayışında, aileler ve eğitimciler olarak bizlere düşen önemli roller var. Gençlere, üniversitenin tercih aşamasından itibaren yetişkinliğe giden yol olduğunu anlamalarına yardımcı olabilmeliyiz.
Gençlere düşünsel bir alan açmak Gençlere kendileri hakkında düşünmeleri için gerekli alanı açmak önemli. Ancak daha önemlisi bir sonraki adım olan sorumluluk alabilmek. Çıktıkları düşünsel yolculukta aldıkları kararın da vardıkları sonucun da sorumluluğunu almayı onlara henüz lise yıllarında aktarabilmeliyiz.
Geleceğin seçeneklerle dolu olduğu doğrudur. Ancak bu seçenekler evreninde kaybolmadan, atalete kapılmadan, seçme özgürlüğünün insan yaşamında sorumluluk gerektiren en büyük başlık olduğunu gösterebilmeliyiz.
Ve üniversitelerin rolü. Üniversiteleri araştırırken gençlere sunulacak imkanlar hakkında ailelerden de çok fazla soru alıyoruz. Hatta öğrencilere eğitim sonrası iş olanağının sağlanıp sağlanmadığı dahil olmak üzere çok farklı başlıkları yanıtlıyoruz.
Üniversite doğası gereği bir deneyim alanıdır. Öğrenciye, yaşamı paketleyerek sunmaksa hiçbir okulun vaadi olamaz. Üniversite yol gösterir, ancak tercih daima gençlerindir. Üniversite bir meslekte ya da alanda uzmanlaşabilecek ehliyeti verir, ancak yolculuk bireyindir.
Üniversite farklı seslerin, düşüncelerin merkezidir. İklimi ezber bozar, kalıpların dışına çıkmak için cesaretlendirir. Bir bölüme kayıt olup, farklı bir dala yönelerek bambaşka bir hatta iki alanın diplomasını alanlar bunun en güzel göstergesidir. Üniversite, bireye varlık yönetimini öğretir. Birey sahip olduğu zihinsel, psikolojik, akademik sermayesini en verimli şekilde kullanmayı burada öğrenir.
Üniversite, bir yatırımdır. Bugün, sosyal medyada eğitime ayrılan payla yapılabilecekler şeklinde uzayıp giden listeler kara mizah türünde içerikler karşımıza çıkıyor. Üniversite kendi başına bireyin, özvarlığına yaptığı bir yatırımdır ve yaşam boyu kazandırır.
ÜNİVERSİTE HAYAL VE GERÇEĞİN KARMASI
Sonuç olarak bir tercih döneminin daha sonuna yaklaşıyoruz. Öğrenciler ilk yerleştirmede hayallerini gerçekleştirebilirse ne mutlu onlara ve bizlere. Şu aşamada son gün olan 8 Ağustos’a kadar “tercih yapmak ya da yapmamak, bütün mesele bu” düşüncesinin etrafında dolaşan gençlere önerebileceğim tek bir şey var: Üniversite çocukluğunuzla gençliğinizin bir harmanı, hayallerin ve gerçeğin bir karmasıdır. Bir yetişkin olarak varlık mücadelesine girişeceğiniz ve yaşam konusunda tutkunuzu gösterebileceğiniz ilk alandır. Tercihinizi dünden değil gelecekten yana, başkalarının hayallerinden değil kendi gerçeklerinizden yana, mecburiyetlerden değil özgürlükten yana kullanın.
Tercih maratonundaki tüm gençlere başarı dileklerimle...
DR. BAHAR AKINGÜÇ GÜNVER KİMDİR?
1963 yılında İstanbul’da doğdu. İlköğrenimini Kültür Koleji’nde, ortaöğrenimini Özel Amerikan Robert Lisesi’nde tamamladı. Yüksek öğrenimini Boğaziçi Üniversitesi’nde yaptı. Daha sonra California State University’de “Eğitim Yönetimi” konusunda yükseklisans öğretimi gördü. Bu üniversitede Matematik branşı asistanlığı yaptı. California’daki çeşitli okullarda yönetim çalışmalarına katıldı. Kültür Fen Lisesi’nde Matematik öğretmenliği ve müdürlük görevlerinde bulundu. Kültür Koleji’ndeki çalışmalarını, 2002 yılından itibaren Kültür Okulları Genel Müdürü olarak sürdüren Bahar Akıngüç Günver, İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesi Davranış Bilimleri Bölümü’nde “Doktora” yapmış olup tez çalışması “Aile İşletmeleri” adı ile kitap olarak yayınlandı. Yaşadıkça Eğitim dergisinin yayın yönetmeni olan Bahar Akıngüç Günver, İKÜ Mütevelli Heyet Başkanı’dır.