Güncelleme Tarihi:
Akdeniz Üniversitesi Eğitim Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Engin Karadağ ve Doç. Dr. Şerife Çiftçi tarafından 88 bin akademisyenin YÖK verilerinin değerlendirilmesi ile gerçekleştirilen araştırma sonucunda yayınladıkları makale Times Higher Education’ın (THE) internet sitesinde yayınlandı. Makalede lisans eğitiminden başlayarak akademik yaşamını aynı kurumda geçiren akademisyenlerle çalışmalarını farklı üniversitelerde gerçekleştirenlerin akademik performanslarının farklılaştığı anlatıldı.
KALİTE DÜŞÜYOR
Prof. Dr. Engin Karadağ makaleye konu olan araştırmayı yapma nedenlerini şöyle anlattı: , “Türkiye üniversiteleri, dünya sıralamalarında çok geriye düştü. İlk 300’de hiç üniversitemiz bulunmuyor. Bunun nedenlerinden biri akademisyen kalitesi ve akademik kadrolaşma yani üniversitelerin kendi mezununu işe alması. Bu durumun araştırma verimliliği, proje yönetimi gibi alanlarda negatif etkisi var. Akademik verimliliği düşürüyor. İçeriden yükselen bir kişi, dışardan alınmış bir kişiden daha az çalışma yapıyor. Mesela aile şirketleri de aynı nedenden çöker hep. Yükseköğretimde ise ticari kaygı olmadığı için kurum çökmüyor ancak kalite düşüyor.”
SOSYAL BİLİMLER EN BAŞTA
Araştırmanın en dikkat çeken verilerinden biri, sosyal bilimler fakültelerinde dışarıdan gelen akademisyenlerin içeriden yetişenlerden 2 buçuk, fen ve matematik fakültelerinde 1,64, mühendislik fakültelerinde 1,93, sağlık bilimlerinde ise 1,43 kat daha fazla uluslararası hakemli dergilerde yayın yapıyor olmaları.. Farklı üniversitelerden gelen akademisyenler atıflarda açık ara önde. Dışardan gelenler sosal bilimler fakültelerinde 10, fen ve matematik fakültelerinde 4,76, mühendislik fakültelerinde 4,54 ve sağlık fakültelerinde 2,56 kat daha fazla atıfa sahipler.
Türkiye, akademik akrabalığın en yüksek olduğu ülkelerin başında geliyor. Türkiye’deki akademisyenlerin yüzde 41’i kendi mezun olduğu kurumda çalışıyor. Engin Karadağ, “Türkiye’nin herhangi bir yerindeki hocaların yarısı kendi okulunun mezunu. Ege, Ankara, Atatürk, Fırat ve Dokuz Eylül üniversitelerinde bu oran yüzde 70’in üzerinde” diyor.
DIŞARIDAN GELENLER NEDEN DAHA BAŞARILI?
Karadağ’a göre dışarıdan gelen akademisyenin iletişim ağının daha yüksek olması kariyerini etkiliyor. Elde ettiği bağlantılarla ister istemez daha fazla yayın yapabiliyor. İçeriden yetişen akademisyenin iletişimi ise çevresinde tandığı arkadaşı ve hocası ile sınırlı. İçeridekiler yaptıklarıyla değil ilişkileriyle kariyerlerini düzenliyorlar. Dışarıdan gelen kişi ise kendini kanıtlamak zorunda. Bu da akademik performans ile mümkün.
HARVARD KENDİ ÖĞRENCİSİNİ KABUL ETMİYOR
Şu an doktora seviyesindeki akademisyenlerin yüzde 22’si lisans ve yüksek lisansını aynı yerde yapmış ve o kurumda çalışmayı sürdürüyor. Karadağ, “Bu kişiler en düşük yayın sayısına sahip kişiler. 18 yaşında girip 60 yaşında emekili oluyorlar. Kendilerini mekanın sahibi gibi görüyorlar. ABD’de bu uygulamalayı göremezsiniz. Harvard mesela kendi mezunlarına, ‘başka üniversiteleri bir dolaş, kendini kanıtla öyle gelebilrisin’ der. Keza MIT’de öyle. Sıfırdan asla kimseyi almazlar” diyor.