Güncelleme Tarihi:
Türkiye’deki özel öğretim kurumları ile ilgili iş ve işlemler Millî Eğitim Bakanlığı Özel Öğretim Kurumları Genel Müdürlüğü’nün görev alanına giriyor. Özel gereksinimi olan bireylerle ilgili ekonomik, sosyal, kültürel, sağlık ve bakım gibi alanlarda hizmet veren başka kurum ve kuruluşlar da bulunuyor. Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın ilgili birimleri ve yükseköğrenim kurumları da Türkiye’de özel eğitim alanına doğrudan ve dolaylı katkı sunar. Bu kapsamda ülkemizde erken çocukluk ve okul öncesi dönem, ilköğretim ve ortaöğretim, yükseköğretim, yaygın eğitim gibi kademelerde sunulan özel eğitim hizmetleri mevcut. Bununla birlikte özel eğitim hizmetleri yönetmeliği gereği kapsayıcı eğitim olarak evde ve hastanede eğitim gibi hizmetlerde veriliyor. Ayrıca özel eğitim hizmetleri, özel gereksinim türlerine yönelik okul ve sınıflar ile üstün özel yeteneklilere yönelik kurumlarda sunuluyor.
DÜNYA NÜFUSUNUN YÜZDE 15’İ ENGELLİ BİREYLERDEN OLUŞUYOR
Bugün ülkemizde özel eğitim hizmetleri resmi süreçte devlet okulları ile özel özel eğitim ve rehabilitasyon merkezleri aracılığı ile yürütülüyor. Bu hizmetin ülkemizde özel eğitim ve rehabilitasyon merkezinde, eğitim personeli ve diğer alanlarda görevli personel olmak üzere yaklaşık 39 bin kişinin görev yaptığı düşünülüyor. Ayrıca ‘Ulusal Engelli Veri Tabanı’na göre özel gereksinimli birey sayısı 1milyon 559 bin 222’dir. Ancak resmi olmayan rakamlara göre bu oranın yüzde 13 düzeyinde olduğu ve yaklaşık 9 milyon kişinin çeşitli nedenlerle ülkemizde özel gereksinimli oldukları düşünülüyor. OECD-AB ve Türkiye verilerine göre, dünya nüfusunun yaklaşık yüzde 15’i engelli bireylerden oluştuğu ve bu sayının dünya genelinde bir milyar civarında özel gereksinimli bireyin olduğu varsayılıyor. Bu oran dünya nüfusu düşünüldüğünde görmezden gelinemeyecek kadar büyük. OECD ülkelerinin raporuna göre; iş gücü bağlamında düşük eğitimli (ortaokul ve öncesi) bireylerin nüfusa oranı Türkiye için yaklaşık yüzde 40 iken, ilkokuldan sonra özel gereksinimli bireylerin; okulu bırakma oranı yüzde 60, 25-64 yaş arası çeşitli eğitim programlarına (yaşam boyu öğretim) katılım oranı yüzde 1,7, 30-34 yaş arası engellilerin yüksek öğrenimi tamamlama oranı ise sadece yüzde 6,8’dir. Bu veriler bize “özel gereksinimli bireyler için ülkemizde eğitim hizmetleri ne düzeyde?” sorusunu sorma gereğini doğuruyor.
ÖZEL GEREKSİNİLİ BİREYLER İÇİN HİZMETLER
Eğitim sürecine geçmeden önce özel eğitimi ve gereksinim türlerini açıklayacak olursak; bireysel ve gelişim özellikleri ile eğitim yeterlilikleri açısından akranlarından anlamlı düzeyde farklılık gösteren bireylerin eğitim ve sosyal ihtiyaçlarını karşılamak üzere geliştirilmiş eğitim programları ve özel olarak yetiştirilmiş personel ile uygun ortamlarda sürdürülen eğitime özel eğitim diyoruz. Bireysel ve gelişim özellikleriyle eğitim yeterlilikleri açısından akranlarından anlamlı düzeyde farklılık gösteren bireylere ise; özel eğitime ihtiyaç duyan bireyler olarak tanımlıyoruz. Ancak bu grup içerisinde her zaman gelişimsel yetersizlikler ele alınmaz. Yaşıtlarına göre daha hızlı öğrenen, yaratıcılık, sanat, liderliğe ilişkin kapasitede önde olan, özel akademik yeteneğe sahip, soyut fikirleri anlayabilen, ilgi alanlarında bağımsız hareket etmeyi seven ve yüksek düzeyde performans gösteren bireylere özel yetenekli birey olarak adlandırılmaktadırlar ve bu gruptaki çocuklarda özel eğitim kapsamında yer alıyor. Özel eğitim, öğrencilerin var olan potansiyellerini ve yeteneklerini geliştiren bağımsız bireyler olarak yetiştirmeyi ve onları kendi kendilerine yetebilen bireyler olarak topluma kazandırmayı hedefler. Özel eğitimde öğrencinin ilgi, istek, yeterlilik ve yetenekleri doğrultusunda ve ölçüsünde hizmetler sunulur. Özel eğitime erken başlamak ve aileyi sürece katmak esastır. Özel eğitim hizmetleri, bütünleştirme çerçevesinde bireyin evine en yakın ve uygun ortamlarda sürdürülür.
YASAL HAKLAR BİLNİMİYOR
Tarih boyunca, özel gereksinimi olan bireylerin özel eğitim imkânlarına ulaşmalarının oldukça zorlu bir süreçten sonra gerçekleştiği söylenilebilir. Özel gereksinimli bireyler tarih boyunca insanca yaşama haklarını bile uzun süre elde edemediler. Fakat 20’nci yüzyılın ikinci yarısından itibaren özel gereksinimli bireylere yönelik hukuki ve eğitsel gelişmelerin artması toplumdaki engelli algısının da olumlu yönde geliştiğini gösteriyor. Günümüzde özel gereksinimli bireylere erken çocukluktan başlayarak, yüksek öğretim ve iş/meslek edinmeye yönelik mesleki becerilerin öğretimine kadar her türlü eğitim hizmeti sunuluyor. Ancak özel eğitimle ilgili yapılan bütün düzenlemelere ve gelişmelere rağmen, ülkemizde özel eğitimle ilgili gerek sivil toplum kuruluşları gerekse aileler ve eğitimciler tarafından sıklıkla yasal, mali, personel, denetleme, program vb. konularda pek çok sorun dile getiriliyor. Bu sorunların bir kısmı belirtilen konularla ilgili yaşanan sorunları içerirken, diğerleri daha çok özel gereksinimli bireylerin ve ailelerinin yasal haklarını yeterince bilmiyor olmalarından kaynaklanı. Bu sorunlardan öne çıkan ve ülkemizde ciddi eksiklik teşkil edenler: teşhis, tanılama, önleme, müdahale ve yerleştirmeye ilişkin sorunlardır. Bunlar;
• Rehberlik araştırma merkezlerinde her yetersizlik ve yaş grupları (çoklu yetersizliği olan gruplar vb.) için uygun, güncel değerlendirme araçlarının ve bu araçları uygulayacak yeterlikte uzman elemanların olmayışı,
• Sağlık kurulu raporlarının baz alınarak eğitsel yerleştirmelerin yapılması ve ailelere tıbbı tanı sonrası yeterli ve anlaşılır açıklamaların yapılmaması, özellikle de ilk teşhis sürecindeki (0-3 yaş) erken müdahale sisteminin ülkemizde hala uygulamada olmayışı,
• Erken alınabilecek önlemlerle özel gereksinimin önüne geçebilmeye imkan sağlayan tedbirlerin yeterince işlevsel olmaması,
• Özel Eğitim programında yer alan modüller uygun olmasına rağmen, bu modüllerin uygulanmasını yapabilecek uzman eğiticiler ve yardımcı personel yeterlilikleri konusunda sıkıntıların olması,
• Her ne kadar özel gereksinimli yetişkin bireylerin eğitimi, toplumsal yaşama katılımı ve istihdamına yönelik güzel adımlar atılmış olsa da hala ülkemizde yetersizlik, tür ve derecesine de bağlı olarak iş yaşamına kabul edilen özel gereksinimli bireylerin oranının oldukça düşük olması,
• Özel gereksinimli bireylerin mesleki becerilerinin geliştirilmesi, istihdam öncesi hazırlık, iş arama-işe yerleşme, işe yerleşme sonrası takip ve mesleğe hazırlayıcı programların daha çok uygulamanın içerisinde yer almaya yönelik hizmetlerde yaşanan sıkıntılar en önemli sorunlar arasındadır.Sonuç olarak eğitim sadece özel gereksinimli çocuklara ve bunlara eğitim hizmeti sağlayacak kişilere yönelik değil tüm topluma yönelik olmalıdır. Özel eğitimdeki gelişmeleri bir yolculuk gibi düşünecek olursak, hep birlikte daha yürüyeceğimiz uzun bir yol olduğunu söyleyebiliriz.
SİVİL TOPLUM ÖRGÜTLERİ GÜÇLENDİRİLMELİ
Her yıl dünyada ve ülkemizde kutlanılan 3 Aralık, ‘Uluslararası Engelliler Günü’nde ortak sorunumuz olan özel gereksinimli bireylerin toplumsal yaşam içerisine katılabilme mücadelelerine destek vermek zorundayız. Ülkemizde yapılan pek çok yasal düzenlemelere rağmen maalesef özel gereksinimli bireylerin yaşadıkları sorunlar tam olarak çözülebilmiş değildir. Özel gereksinimli bireylere acıma duyguları ile yaklaşmak yerine, kurumsal hizmetlerin geliştirilmesi esas alınmalıdır. Bu nedenle özel gereksinimli bireylere hizmet götüren kamu, özel sektör ve gönüllü sivil toplum örgütlerinin güçlendirilmesine önem verilmelidir. Özel gereksinimli çocukları olan aileler yalnız bırakılmamalı, ailelere kamu desteği sağlanmalı ve gerekli rehberlik hizmetleri sunulmalıdır. Özel gereksinimli bireylerin de diğer insanlar gibi yılın 365 günü yaşadığı gerçeğini görmezden gelerek, sadece 1 gün için değil her zaman varlığımızın görülmesi dileğiyle,
3 ARALIK, ‘ULUSLARARASI ENGELLİLER GÜNÜMÜZ KUTLU OLSUN.
PROF. DR. S. SUNAYYILDIRIM DOĞRU KİMDİR?
1992 Gazi Üniversitesi Mesleki Eğitim Fakültesi Çocuk Gelişimi ve Eğitimi bölümünden mezun oldu. 1994 yılında Selçuk Üniversitesi Mesleki Eğitim Fakültesi Çocuk Gelişimi ve Eğitimi Bölümü’nde araştırma görevlisi olarak göreve başladı. Aynı yıl Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Çocuk Gelişimi Bölümü’nde yüksek lisansını, 1999 yılında Anadolu Üniversitesi Özel Eğitim Zihin Engellilerin Eğitimi bölümünde doktorasını tamamladı. Selçuk Üniversitesi Mesleki Eğitim Fakültesi Çocuk Gelişimi ve Eğitimi Bölümü’nde 2001 yılında Yardımcı Doçent, 2010 yılında Doçent olmuştur. Dokuz Eylül Üniversitesi Buca Eğitim Fakültesi Özel Eğitim Bölümü’ne 2011 yılında Doçent olarak göreve başlamıştır. 2016 yılında ise aynı Üniversitede; Profesör kadrosuna atanmıştır. Doğru, 2000 yılında Almanya Berlin’de Marian Jhon Sonderschule‘da araştırmacı gözlemci olarak yer almıştır. Ayrıca 2016 yılında ABD’de Georgia State Üniversitesinde Erken Müdahale Konusunda araştırmacı öğretim üyesi olarak, 2018 yılında ise İrlanda Dublin de öğretim üyesi değişimi kapsamında görev almıştır. Yazarın uzmanlık alanı özel eğitim ve erken çocuklukta özel eğitim konuları olup yurt içi ve yurtdışında alanıyla ilgili pek çok yayını/atıfı mevcuttur. Yazar Dokuz Eylül Üniversitesi’nde Rektör Yardımcılığı ve Özel Eğitim Bölüm Başkanlığı gibi idari görevlerde bulundu. Halen Dokuz Eylül Üniversitesi’nde Profesör olarak görev yapıyor.