Güncelleme Tarihi:
Times Higher Education’ın (THE) Dünya Üniversiteleri Sıralaması’nı hazırlayan ekibinin bu konuda benimle paylaştığı güncel verilere bakıldığında evet, büyük bir potansiyel var. Geçen yılın sonlarına doğru THE, elde edilen güncel verilerin analiz edilmesinden sonra yeni bir grup oluşturdu. Buna TACTICS adı verildi. Bu ülkeler, veriler değerlendirildiğinde bir süper güç olmak için doğru içeriklere sahip. Kim bu TACTICS grubu: Arjantin, Şili, Tayland, İran, Kolombiya, Sırbistan ve Türkiye.
Peki, THE takımı tarafından bu uluslarda var olduğu belirlenen ve onları potansiyel bir yükseköğretim süper gücü haline getirebilecek içerikler neydi? Öncelikle bu ülkelerin hepsinde Gayri Safi Yurtiçi Hasıla’dan (GSYH) kişi başına düşen milli gelir, 15 bin doların altında. Fakat birçoğunda genç nüfusun yükseköğretime katılımı her geçen gün daha iyi bir hale geliyor. TACTICS ülkelerinde 2010-2014 arasında yükseköğretim programlarına katılım yüzde 5 arttı.
Ayrıca bu ülkeler gittikçe genişleyen bir araştırma temeline sahip. Ulusal araştırma çıktıları THE’nın kalite eşiğini aşıyor. Bu ülkelerde yıllık en az 30 bin akademik makale üretiliyor.
SIRALAMALARDA AÇIK ARA ÖNDE
Dünya sıralamasında ise TACTICS’ten en az bir ülkenin temsil edildiği görülüyor. Türkiye, dünya sıralamalarında bu grupta yer alan diğer ülkelerle kıyaslandığında kat be kat önde. 1.000 yükseköğretim kurumunun olduğu THE’nın son Dünya Üniversiteleri Sıralaması’nda Tayland 9, Sırbistan ve Arjantin birer üniversiteyle temsil ediliyor. Türkiye ise çok etkileyici; 17 yükseköğretim kurumuyla dünya elitleri arasında yer buluyor.
KALİTELİ BİR EĞİTİM FIRSATI VAR
Türkiye’deki üniversitelerde oldukça sağlıklı bir karma ekonomi var. Lider üniversiteler sağlıklı bir rekabet ortamının oluşmasını sağlıyor ve bu devlet kurumlarını etkileyerek,standartları yukarı çekiyor. Türkiye’nin yükseköğretimdeki potansiyelini anlamak için lider üniversitelerine ve genç insanlarına bakmak gerekiyor. İyi yükseköğretim kurumları dünya çapında yarışıyor ve tüm ülkenin ekonomisine katkıda bulunurken yeni fikir ve teknolojilerin gelişmesini sağlıyorlar. Bu, ülkenin geleceği ve genç insanların başarısı için çok önemli. Tam bu noktada şundan da bahsetmek gerekiyor, Türkiye’nin geniş genç nüfusu, artık yükseköğretim düzeyinde daha fazla oranlarla eğitim alıyor. Üstelik bu genç nüfusun kaliteli bir eğitim almak için fırsatları da var. Bu da neresi olursa olsun, bir ülkenin başarısı için en önemli reçetelerden biri.
RİSKLER AŞILIRSA GELECEK PARLAK
Fakat riskler de bulunuyor. Türkiye siyasi tansiyonun artması, dünyada geniş bir kitlenin ilgisini çekiyor. Bu risk yükseköğretime de yansıyabilir. Başarılı ve gelecek vadeden akademisyenlerini başka ülkelere kaptırabilir. Ayrıca uluslararası yetenekli insanların dikkatini daha az çekebilir. Kendi yeteneklerini kaybeden ve çalışma potansiyeli olan yetenekli insanları kendisine çekemeyen bir yükseköğretim bundan büyük bir zarar görür. Ama bunun gibi zorlukların üstesinden gelinirse, verilerimiz Türkiye’nin gelecekte global bir yükseköğretim dinamosu olacağını gösteriyor. Dünya Üniversiteleri Sıralaması’nda ülkenin ilk 10’daki lider yükseköğretim kurumlarına bakıldığında yüksek düzeyde bir otonomi ve akademik özgürlük ortamı olduğu dikkat çekiyor.