Türkiye, Eğitim ve 2013 İnovasyon Endeksi

Güncelleme Tarihi:

Türkiye, Eğitim ve 2013 İnovasyon Endeksi
Oluşturulma Tarihi: Temmuz 22, 2013 09:18

Eskilerin dediği gibi bir söz 180 kez söylense bile, tekrar güzeldir. Hürriyet Eğitim’deki ilk yazımızdan itibaren inovasyon ile girişimcilik kavramlarının çağımız için ne kadar önemli olduğunu ve Türkiye’nin gelecekle ilgili hedeflerinin yerine getirilmesi için olmazsa olmaz şartlar şeklinde görülmesini tekrar edip duruyoruz.

Haberin Devamı

Her ne kadar bendeniz inovasyon tabirini, yenilikçilik tabirine tercih etsem, yenilikçilik şeklindeki tercümenin gereksiz olduğunu düşünsem de, özellikle kamu sektöründe ‘yenilikçilik/inovasyon’ ekosisteminin her gün giderek daha da oturduğunu görmek çok güzel. Türkiye bu anlamda da geriye dönülmez bir yola girmiştir. Türkiye’nin 2023 Vizyonu adıyla bilinen hedefleri göz önüne alındığında bunun tersini düşünmek zaten imkânsız. 2023 ve inovasyon bir siyam ikizi gibi aynı hedefin iki ayrılmaz ve yapışık parçası. İnovasyonsuz, ya da inovasyon ile uğraşarak gibi yaparak 2023’e ulaşmak bir hayal.

İşin analitik boyutuna bakıldığında inovasyon aynı zamanda eğitim ile de doğru orantılı bir göstergedir. Yaklaşık iki senedir ‘altın oran’ benzetmesiyle tekrar etmeye çalıştığımız gibi dünyanın en iyi eğitim performansı gösteren ülkelerinin hepsi birer inovasyon ekonomisidir. İnovasyon ve eğitim performansı göstergeleri arasında mükemmel bir ilişki vardır. Üzücü olan dünyada özelikle inovasyon ve girişimcilik başlıklarıyla beraber tartışılan 21. Yüzyıl becerileri konusunda bizim yeterince detaylı araştırma yapamıyor olmamız. İçe dönük bir bakış açısı geliştiremiyoruz. Sürekli o ne demiş, bu ne demiş, Tony Wagner ve Eric Hanushek hangi kitabı yazmış, Ken Robinson’un son TED konuşması ne hakkında şeklindeki ‘mütercimlerin egemenliğindeki’ söylemleri neredeyse kutsuyoruz. Düşünür değil mütercim yetiştiriyoruz. Mütercimlere düşünür gibi davranıyoruz. Sözlerin sahiplerinin dediklerini, sanki bu isimlerin konuştuğu kafa yorduğu toplumlar bizim birer aynamızmış, o ülkelere bakınca kendimizi görüyormuşuz gibi peşinen kabulleniyoruz. Bu dünya vatandaşlığı açısından önemli bir gelişme olsa da, Türkiye’nin kendine has toplumsal tabanlı eğitim sorunları açısından bazen verimsiz kısırdöngüler ve yapay mutluluklar meydana getiriyor. Peki biz ne diyoruz? Bu tarafımız biraz eksik. Bunun da sebebini yine iki senedir, üniversitelerimizin araştırma yönlerinin çok zayıf olmasına ve ülkemizde eğitim ile uğraşan düşünce kuruluşu sayısındaki azlığa bağlıyoruz. Zaten bunlar artmazsa, inovasyon adına ilerleme çok zor. İnovasyon, her şeyden önce düşünceyle başlıyor, önce kavramlar iş başına koyuluyor, makineler veya yazılımlar değil. Daha önce de söylediğim gibi bir ülkede 700 bin öğretmen, 65 bin kurum ve 20 milyon öğrenci varsa eğer ve o ülkede aktif ve ciddi eğitim düşünce kuruluşu sayısı 2-3’ü aşmıyorsa, bu traji-komik bir gerçektir. Bu duruma gülüp geçemeyiz, bir o kadar ağlamamız da lazım.

Haberin Devamı

Milli Eğitim Bakanlığı son 1-2 yıldır inovasyon (yenilikçilik) konusunda Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı, Ekonomi Bakanlığı ve Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu (TÜBİTAK) ile protokoller imzalayarak ilgisiz olmadığını açıkça gösterdi. Hem İnovasyon Atölyeleri Projesi (http://www.meb.gov.tr/haberler/haberayrinti.asp?ID=10308), hem de 15 Bin Yönetici ve Öğretmene Liderlik ve Girişimcilik Eğitimi Projesi (http://www.meb.gov.tr/haberler/haberayrinti.asp?ID=10057) bu anlamda önemli birer gelişme. Ülkenin dinamikleriyle doğru orantılı olarak stratejik ve vizyon bağlamında değişimin yönünü gösteriyor. Şimdi artık bu projelerden elle tutulur bir şeyler görmek istiyoruz. Yine her ne kadar eleştirsek de TÜBİTAK’ın iki yıldır hazırladığı Girişimci ve Yenilikçi Üniversiteler Endeksi’nin bu değişimin analitik/metrik olarak önemsendiği de gösteren bir başka gelişme (http://www.tubitak.gov.tr/tr/kurumsal/politikalar/icerik-girisimci-ve-yenilikci-universite-endeksi).

Haberin Devamı

Tüm bunlar göz önünde bulundurulduğunda, inovasyon denince Türkiye’nin uluslararası alanda kıpırdanması gerekirdi. Öyle de oldu. Ülkemiz, Küresel İnovasyon Endeksi adıyla 21 temel göstergeye dayanarak hazırlanan araştırmada 2012’deki 74’üncülükten, 2013’te 68’inciliğe yükseldi (http://www.globalinnovationindex.org/content.aspx?page=GII-Home). Peki ne değişti diyebilirsiniz? Muhakkak çok şey değişti. Başka hangi küresel sıralamada böyle 6 sıra birden yükselmek bu kadar kısa sürede mümkün? Peki yeterli mi derseniz? Hayır daha alınacak çok ama çok yol var.
Küresel İnovasyon Endeksi, Avrupa’nın önemli iş idaresi okullarından INSEAD ve ABD’nin önde gelen üniversitelerinden Cornell tarafından hazırlanıyor. 21 göstergenin 15 tanesi inovasyon girdi alt (Input Sub-Index) endeksi, 6 tanesi de inovasyon çıktı alt (Output Sub-Index) endeksi şeklinde ifade ediliyor. Türkiye, girdi endeksinde 81’inci sırada, çıktı endeksinde ise 53’üncü. Bu da aslında asıl sorunun nerede açıkça kümelendiğinin gösterilmesi bakımından hayati önem taşıyor. Bu 21 temel göstergenin altında 84 değişken bulunuyor. Aslında aşağıdaki tablodan da anlaşılabileceği gibi eğitim ile ilgili olmayan temel gösterge yok gibi.

Haberin Devamı

Türkiye, Eğitim ve 2013 İnovasyon Endeksi

Çok da fazla uzatmadan, şunu unutmamalıyız, eğer eğitimde Kore, Finlandiya, İsviçre, Avustralya gibi olmak istiyorsak bunun yolu inovasyon ve girişimcilikte de onlar gibi olmaktan geçiyor. Bakınız ne diyorum, inovasyonda onlar gibi olmak istiyorsanız bunun yolu eğitimden geçer demek değil. Çünkü yenilikçilik, zaten hiçbirisi birbirinden ayrılmayan bir takım analitik göstergeler biçiminde birbirleriyle tam anlamıyla bağlantılı olan analitik/kavramsal bir kümelenmedir. Aşağıda Türkiye ile dünyanın en iyi eğitim performansını gösteren 3 ülkesinden birisi olan Finladiya’nın inovasyon endeksinde her bir değişken ışığında karşılaştırması mevcut. Bu tablo birçok şeyi düşünmek adına iyi bir başlangıç olabilir. Çünkü biz karşılaştırmalardan dersler almak konusunda da eksiğiz. Bu tür karşılaştırmalara ‘vay be adamlar yapmış’ mantığıyla ya da ‘yetişilmez imkânsız’ düşüncesiyle yaklaştığımız için kendi kendimizi prangalara mahkûm ediyoruz. Hâlbuki eğer Finlandiya hem eğitim performansında, hem de inovasyon endeksinde üst sıralardaysa işte bunun nedenlerini, bunu nasıl başardığını anlamak adına Küresel İnovasyon Endeksi’nin sıralamaları gösteren tek bir tablosundan ziyade, bu endeksin akış diyagramını, metrik ölçümlemesi gösteren 500 sayfaya yakın raporun okunması elzemdir. Kemal teferruattadır. Detaylara inince, zamanı olmayan insanların ve ülkelerin zaten inovasyonda veya kalkınmada yol almak gibi bir derdinin de olmamasını beklersiniz.

Haberin Devamı

Mesele şu, altını çizerek belirtiyorum: dünyanın dört gözle beklediği bu tür araştırmalarda inovasyon sadece ar-ge, teknolojik ilerleme, proje sayısı gibi kısıtlı göstergelerle ölçülmüyor. İnovasyonu ölçen 84 değişken, bütüncül ve büyük bir resim çiziyor. Onun için bu tür araştırmalar inovasyonu haritalandırmaları, hangi alanlarla ilgili olduklarını göstermek bakımından çok faydalı. Küresel İnovasyon Endeksi gibi araştırmalar, ülkelerin bu detaylı raporlara bakıp dersler alması için hazırlanıyor. Bu derslerin politikalara yansıtılması, eğer pratikte bazı sorunlar varsa giderilmesi amaçlanıyor. Milli Eğitim Bakanlığı’nın bu çalışmayı, onlarca diğer küresel değerlendirmeyle beraber iyi okuması bir şarttır. Küresel hal ve gidişat anlaşılmadan eğitimdeki yenilikçi politikalara yön vermek zordur. Ama daha önemlisi Türkiye için bir bakıma markası ve prestiji açısından aslında hiç de kendisine yakışmayan 68’inciliği daha yukarılara nasıl taşıyabiliriz sorusunun sorulduğu daha geniş katılımlı bir beyin fırtınasının gerekliliğidir. Bunun illa bir yeri ve zamanı olması gerekmiyor. Bunu hem kurumsal hem de kişisel yaşamlarımızda her anımıza yaymamız şart.

Haberin Devamı

Türkiye, Eğitim ve 2013 İnovasyon Endeksi

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!