Türkiye’deki eğitimciler dünya saygınlık sıralamasında üçüncü!

Güncelleme Tarihi:

Türkiye’deki eğitimciler dünya saygınlık sıralamasında üçüncü
Oluşturulma Tarihi: Ekim 12, 2013 11:04

Üç fırsat daha kaçırıldı. Fırsat kaçırıldı diyorum çünkü bugünün dijital dünyasında bilgi Matrix filminin jeneriğinde akan rakamlar gibi akıp gidiyor. Küresel eğitim gelişmelerinde süreçleri gerektiği zamanda takip edip, tanıları zamanında koyup, güncellemeleri zamanında yapmazsanız zamanın ruhu farkındalığına erişmeniz o kadar zorlaşıyor.

Haberin Devamı

Çıktığı an takip edilemeyen birçok şey hem sonradan onları izleyen yeniliklerin gölgesinde kalıyor, hem de bilgiler çok hızlı bayatlıyorlar. Bu da hanenize kaçırılmış bir fırsat olarak yazılıyor. Bu açıdan eğitim konularının takibinde ciddi bir cari açığımız var diyebiliriz.

Son birkaç haftadır, ikisi OECD’nin Eğitim ve Beceriler Dairesi tarafından olmak üzere üç önemli rapor yayınlandı. Türkiye’de medya, üniversiteler, düşünce kuruluşları ve en genelde eğitimciler kısacası eğitim ekosisteminin neredeyse hiçbir paydaşı konuya birkaç satır haricinde eğilmedi. Önce OECD’nin aynı birimi İnovatif Öğrenme Çevreleri başlıklı raporunu yayınladı. Aynı dönemde OECD Eğitim Bakanları İstanbul’a geldi. Tarihinin en yüksek katılımlı toplantısı oldu ve Yetiştin Becerileri Stratejesi ile PISA’nın Geleceği gibi en önem verilen iki konu masaya yatırıldı.

Haberin Devamı

Aslında her fırsatta tekrar ettiğimiz ve bu gidişle etmeye devam edeceğimiz bazı sonuçları hatırlatmadan önce şu üç rapora kısaca bir göz atalım. Varkey Gems Vakfı’nın gerçekleştirdiği Küresel Öğretmenlik Mesleğinin Durumu Endeksi Raporu (https://www.varkeygemsfoundation.org/teacherindex) Profesör Peter Dolton ve Dr Oscar Marcenaro-Gutierrez tarafından gerçekleştirilen bir araştırmaya dayanıyor. 21 ülkede öğretmenlikle ilgili ampirik gözlemlere yer verilen araştırmanın belkemiğini oluşturan konular arasında öğretmenliğin diğer mesleklerle statüsel karşılaştırılması, öğretmenlerin sosyal statüsü, ebeveynlerin çocuklarını öğretmenliğe yönlendirip yönlendirmediği, çocukların öğretmenlerine karşı saygıları, öğretmen maaşlarının nasıl düzenlenmesi gerektiği, performansa dayalı maaş sistemi, insanların eğitim sistemlerine duydukları güven, öğretmenlerin çocukların eğitimindeki rolleri ve sendikaların durumu yer alıyor. https://www.varkeygemsfoundation.org/sites/default/files/documents/2013GlobalTeacherStatusIndex.pdf 21 ülkede 1000’er denekle gerçekleştirilen araştırmada belki de en şaşırtıcı sonuçlardan bir tanesi Türkiye’deki öğretmenlerin saygınlık sıralamasında üçüncülüğü elde etmesidir. Çin’in 100 puanla birinci, Yunanistan’ın 73 puanla ikinci çıktığı araştırmada ülkemiz 68 puanla dünyanın en iyi performans gösteren ülkelerini geride bıraktı. Bu araştırmanın insanların algısını ölçtüğü düşünüldüğünde Türkiye’de öğretmenlerin ve öğretmenlik mesleğinin sanılanın aksine hala çok saygın bir yerinin olduğu ve insanların gelecek planları ve hayallerinde ciddi bir yer tuttuğu gözlemleniyor.

Haberin Devamı

Türkiye’deki eğitimciler dünya saygınlık sıralamasında üçüncü

Türkiye ebeveynlerin çocuklarını öğretmen olarak görmek isteyip istemedikleri sorulduğunda yüksek oranda olumlu cevap vermişler. “Kesinlikle öğretmen olmasını isterim” cevabını verenlerin oranı yüzde 10’ndan fazla.

Türkiye’deki eğitimciler dünya saygınlık sıralamasında üçüncü

Öğretmenlik mesleğiyle diğer mesleklerin karşılaştırılmasında ilginç sonuçlar çıkıyor. Türkiye, öğretmenlik mesleğini kütüphanecilik, memurluk, hemşirecilik, yerel yöneticilik ve doktorlukla bağdaştırmak hakkında sorulan sorulara, cevaplarda iyi eğitim performansı gösteren ülkelerden geri kalır bir tablo çizmiyor.

Türkiye’deki eğitimciler dünya saygınlık sıralamasında üçüncü

Haberin Devamı

21 ülkede öğrencilerin öğretmenlerine saygıları sorulduğunda ise ülkemiz yine Çin’in ardından en iyi konumdaki ülkedir. Maaş konusunda ise Türkiye hem reel maaşlar hem de öğretmenlerin geçinmeleri için gerekli gördükleri algısal maaşlar söz konusu olduğunda diğer ülkelerin gerisinde yer alıyor. Raporda ayrıca öğrencilerin PISA başarısı ve öğretmen maaşları arasındaki korelasyona da bakılmış ve ülkemizin ilişki katsayısı bu açıdan yine diğer değişkenlere göre düşük kalıyor.

Türkiye’deki eğitimciler dünya saygınlık sıralamasında üçüncü

Öğretmenlere performansa dayalı maaş verilip verilmemesi konusundaki soruya Türkiye’de “kesinlikle evet” cevabını verenler çok fazla. Yine öğretmenlerin öğrencilere iyi eğitim sağladıkları konusunda Türkiye, Kore, İsviçre ve Almanya gibi ülkeleri geride bırakıyor.

Haberin Devamı

Türkiye’deki eğitimciler dünya saygınlık sıralamasında üçüncü

Sendikalarla ilgili tabloya bakıldığında ise Türkiye’de eğitim sendikalarının özellikle öğretmenlerin maaş ve hayat koşullarına yönelik etkisinin çok fazla olduğuna inananların oranı oldukça düşük.

Türkiye’deki eğitimciler dünya saygınlık sıralamasında üçüncü

Türkiye’deki eğitimciler dünya saygınlık sıralamasında üçüncü

Türkiye’deki eğitimciler dünya saygınlık sıralamasında üçüncü

Türkiye’deki eğitimciler dünya saygınlık sıralamasında üçüncü

Gelelim OECD’nin Eğitim ve Beceriler Dairesi’nin yayınladığı İnovatif Öğrenme Çevreleri Raporu’na. Yaklaşık beş yıldır devam ettirilen projenin son halkasını oluşturan ve OECD’nin belirlediği 10’u aşkın ülkeden 127 okulda (http://www.oecd.org/edu/ceri/universecases.htm) gerçekleştirilen araştırmanın sonuçları bize 21. Yüzyıl becerileri, inovasyon, kalkınma ve eğitim arasındaki o kuvvetli bağı bir kez daha ispatlayan önemli veriler sunuyor. (http://www.oecd.org/edu/ceri/innovativelearningenvironments.htm)

Haberin Devamı

Üçüncü rapor ise İstanbul’daki Eğitim Bakanları Toplantısı’nda ilk bulguları kamuoyu ile paylaşıldıktan sonra 8 Ekim’de Brüksel’de kendisi açıklanan OECD Yetişkin Becerileri Araştırması’dır (PIAAC). Bir önceki yazımızda kısaca değindiğimiz OECD’nin Beceriler ile ilgili çalışmalarının mevcut en önemli ayaklarından birini oluşturan araştırmada yetişkinlerin teknoloji zengini ortamlardan sözel, sayısal ve sorun çözümü konularındaki becerileri ölçüldü. Andreas Schleicher’in tanıttığı 1196 sayfalık raporda (http://www.oecd.org/site/piaac/Skills%20volume%201%20(eng)--full%20v8--eBook%20(01%2010%202013).pdf ) Türkiye 2016’dan itibaren yer almaya başlayacak. İstihdam ve kalkınmaya yönelik gelecek planlamaları için çok önemli karşılaştırmalı veriler sunan bu raporun en ince ayrıntısına kadar incelenmesi gerekiyor.

Tabi her üç rapora da haksızlık yapmamak için sadece tanıtmakla yetindim. Çünkü içlerindeki her bir veri çok büyük önem taşıyor. Şimdi bunları söyledikten sonra, şunun altını çizmek gerek, bendeniz bir eğitimci değilim. Bana eğitimci denmesi veya denmemesi konusunda yerleşik bir tercihim yok. Eğitimci hitabını duyduğum zaman ayrı bir zevk ve gurur duymuyorum. Eğitimle uğraşmak için eğitimci unvanını şart görmüyorum. Eğer eğitimcilik mevzubahisse bunun salt olarak pedagoji ve bürokrasiye hapsedilemeyeceğini düşünüyorum.

Eğitimin sosyal bir olgu olduğunu ve sosyal bilimlerin her bir disiplinini ilgilendirdiğini iddia ediyorum. İletişim, kamu liderliği ve siyaset bilimi eğitimi almış bir 21. yüzyıl insanı olmaya gayret ediyorum. Elimden geldiğince dünyadaki gelişmeleri takip ediyor, karşılaştırmalı eğitim politikaları konusunda kafa yoruyor ve veri topluyorum. Değişkenler arasındaki korelasyonları önemsiyorum ve karar vericiler ile politika yapıcılar için asıl önem verilmesi gerekenlerin bunlar olduğunu düşünüyorum. İyi eğitim performansı gösteren ülkeleri yakından izliyor ve ortak özelliklerini detaylıca inceliyorum. Tercümeden çok tefekküre eğilmenin önemine vurgu yapmak için uğraşıyorum. Öğrenmeyi etkileyen faktörleri, toplumsal değerlerle öğrenme ve dijitalleşme arasındaki fırtınalı ilişkiyi özellikle önemsiyorum.

Aslında eğitim ve öğretmenlik hiç tartışılmıyor

Bu bir savunma değil. Reklam hiç değil. Ama evet bir yalnızlık duygusunun bir bakıma dışavurumu. Yalnız olmak için mahrum olmak gerek. Türkiye’de medya, bakanlık, sivil toplum ve ilgili tüm diğer paydaşların durağan bakış açılarıyla son derece dinamik küresel gelişmelerin arasındaki farkın açılmasının bendenize yaşattığı bir mahrumiyet ve mahzuniyet var. Kişisel bir iç burukluğu. Bu günden güne artan bir çaresizliği de beraberinde getiriyor. Eğitim aynı zamanda bir yumuşak güç ve milli saygınlık meselesi.

Uluslararası arenadaki eğitim performansımız bu açıdan düşünüldüğünde ibretlik sonuçlara ulaşılacaktır. Zaman zaman değindiğimiz diğer kalkınma, gelişmişlik, inovasyon, rekabet, gibi kavramların ölçüldüğü yüzlerce sıralamada 50-100’üncülük bandındaki yerimizi belirleyen temel faktörün eğitimle alakalı fiziki göstergelerimizin yüksekliğinin yanında eğitim performansımızın düşüklüğü olduğu gerçeğini unutmayalım. Algısal düzlemde kutsal görülen öğretmenlik mesleğinin saygınlığının yüksek olduğu ülkemizin eğitim performansının düşüklüğü arasındaki negatif ilişkinin açıklanmasıyla aralanabilecek yepyeni bakış açılarını keşfetmeye davet etsem; bu ülkede kaç kişi icabet eder?

Hadi OECD’nin en önemli toplantılarından birinin İstanbul’da yapıldığını ve yetişkin becerileri konusunda gerçekleştirilen araştırmanın sonuçlarının ilk kez ülkemizdeki toplantıda yayınlandığını bir kenara koyalım. Nihayetinde Türkiye PIAAC araştırmasının ilk ayağında yer almadı ama geçen hafta ülkemizin de aralarında bulunduğu 21 ülkede öğretmenlerin itibarı konusunda bir araştırma yayınlandı. Eğitimin, öğretmenliğin bu kadar çok telaffuz edildiği, öğretmenlik üzerine kahramanlık şiirlerinin, ‘atanamayan öğretmenler’ mersiyelerinin yazıldığı bir ülkede aslında eğitim ve öğretmenliğin hiç tartışılmadığı yine gün yüzüne çıktı. Bazı şeyleri telaffuz edebilmek onları tartışmaktan farklıdır. Bahsettiğim üç yayının Türkiye’de neredeyse hiçkimse tarafından bırakın okunmasını konuşulmamasını işte bendenizin yalnızlığının kaynağını onaylayan bir vakadan ibaret.

İstanbul’daki OECD Eğitim Bakanları’nda bir şeyi daha bir kez daha fark ettim: işleri, iyi eğitim performansı gösteren ülkelerdeki eğitim tartışmalarında kullanılan dilden çok farklı bir dille işleri yürütüyor ve düşünüyoruz. Aynı kelimeleri kullanıyor olabiliriz ama ne yazık ki aynı dili konuşamıyoruz. Aynı araştırma birimleri, bu birimler ve kavramlar arasındaki ilişki türleri ve yöntemsel ilişkiler çerçevesinde kafa yoramıyoruz. Eğitimde analitik seviyemiz çok ama çok düşük. Biz pratikle uygulamalarla düşünüyoruz iyi eğitim performansı gösteren ülkeler analitik kavramlarla. Biz mecburiyetlerle uğraşıyoruz, onlar yapmak zorunda hissettikleriyle, yapılınca sonuçlarını sosyal yaşamda görmek istedikleri değişkenler ve aralarındaki ilişkilerle...

Bizim projelerimizdeki uygulamalar kurallaşıyor. İyi eğitim performansı gösteren ülkelerdeki her proje ve uygulamasının ardında kesinlikle bir kavramsal altyapı mevcut. Böyle olunca tabi ki belli bir analitik merak ve uzmanlığı gerektiren araştırmalar ve girişimler de ülkemizde okuyucu, takipçi ve müşteri bulamıyor. Gelişmelerden seçilen bir takım kavramlar birkaç mütercim-düşünür tarafından tercüme edilerek mesleki toplantılarda paylaşılıyor ama herhangi bir etkisinin olduğunu düşünmüyorum. Eğer olsaydı muhakkak eğitim-öğretim süreçlerimizi çevreleyen aktörlerin davranışlarında bir değişiklik olurdu. Ne yazık ki olmuyor.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!