Güncelleme Tarihi:
Tercih yapmak için, adayların rehber öğretmenlerin söylediklerine kulak vermeleri gerekiyor. Tercihlerle ilgili yapılan araştırmalarda öğrencilerin ailelerinden oldukça etkilendikleri gözleniyor. Özellikle tercih sürecinde babalarından etkilenenlerin sayısı oldukça fazla. Aileler ve adaylar branş seçiminde fazla bilgili sahip olamadıkları için, yanlış tercihlerde bulunabiliyorlar. Adaylardan beklenen, yeteneklerine en uygun mesleği yapabilecek bir bölümde okuyabilmeleridir.
Her yıl 500 bin aday yanlış tercih yapıyor
Liseden mezun aday sayısı ile kontenjan sayısı eşit olmasına rağmen, yanlış tercih yapıp üniversite sınavına giren adaylar sistemi tıkıyor. YÖK, 500 bin öğrencinin bir kısmının önlisanstan yüksek lisans bölümlerine geçmek isterken büyük kısmının ise yanlış tercih kurbanı olduğunu belirledi. Adaylara sınav öncesi verilebilecek iyi bir rehberlik hizmetleriyle bu sorun en aza indirilebilir. Böylelikle hem üniversite önünde yığılmalar önlenir, hem de adaylar için zaman ve ekonomik kayıplar en aza indirilir.
Üniversite ve bölüm tercihi yapacak olan adayların bu süreçte tercihlerini iyi araştırıp tutarlı ve bilinçli tercih yapmaları önemli. Üniversiteler hakkında nasıl bilgi edinilir, hangi bölüm seçilmelidir, bölüm mü yoksa üniversite tercihi mi önemlidir, üniversiteler hakkındaki doğru bilgilere nasıl ulaşılabilir? türü soruların yanıtlarına mutlak tercihlerden önce ulaşılması gerekiyor.
Tercih öncesi üniversiteler tanınmalı
Tercih yapmak isteyen adaylar üniversitelerin tanıtım ofislerine giderek, istedikleri bölümlerde okuyan öğrencilerle konuşarak, üniversitelerin internet sayfalarını araştırarak yeterli bilgilere sahip olmalı. Ayrıca, üniversiteleri tanıtan fuar ve organizasyonlara katılma, kişisel puan aralığını puan matikler aracılığı ile öğrenme, tercih öncesi üniversiteleri gezme, profesyonel hizmet veren site ve kurumlardan faydalanma ve başarı sırası, taban puanı, puan türü, uzaktan eğitim, ikili öğretim, özel koşullar gibi teknik terimleri önceden öğrenme tercih öncesi yapılması gerekenler arasında yer alıyor.
Tercih sürecinde adayların başarı sıralarını esas almak daha doğru bir yaklaşım olur. Sonradan mutsuz olacakları, okumayacakları ama sadece çevrelerine ben de kazandım demek için tercih yapmamalılar. Tercih aşamasında aday gerçekçi kararlar alabilmesi için, eğitim gördüğü kurumlardan veya dershanelerdeki rehber öğretmenlerden yardım almalıdır. Seçim aşamasında öğrencilerin önce isteklerine göre bir liste hazırlaması gerekiyor. Sonra rehber öğretmenlerden tercih öneri listesi alabilirler.
En çok istene bölüm en ön sırada olmalı
En çok istenilen bölümden başlanarak, istek sırasına göre tercihler belirlenmesi gerekiyor. 2013 yerleştirme kılavuzunda yayınlanan başarı sıraları, 2012 yılındaki öğrencilerin eğilimlerini gösteriyor. Bu eğilimlerin bu sene de aynısı olacak diye bir durum söz konusu değil. Bunun için adaylar aldıkları puanların veya başarı sıralarının üstünde ve istedikleri yerleri tercih ederek başlamalılar. Sıralama yaparken kılavuzdaki bilgilerle isteklerini ön plana tutarak seçimler belirlenmelidir. Adayların puanları düşük olsa da istedikleri bölüme girmek için küçük de olsa şansları olacak.
“Puanım yanmasın” kaygısıyla tercih yapmayın
Tercih sürecinde karşılaşılan durumlardan birisi de “puan kaybolmasın” düşüncesiyle istenmeyen fakat puanı yüksek bölümlere yer verilmesi. Adayın “puanım boşa gitmesin” kaygısıyla tercihlerinde en başa istemediği ancak puanı çok yüksek bir tercih yapması yapılabilecek en büyük hatadır. Önemli olan puan yanıp yanmaması değil, hangi bölümde okumak istediğidir. Ayrıca unutmamak gerekir ki, üniversite ve bölüm puanları değişkenlik gösteriyor. Bazı dönemlerde popüler bölüm elektronik mühendisliği olurken, bazı dönemler bilgisayar mühendisliği olabilir.
Tercihlerin tamamının doldurulması avantaj sağlamaz
Bu sene, geçen sene olduğu gibi adaylara lisans ve önlisans program seçme hakkı 30. Adaylar tercih sıralamalarını önce isteklerine göre, sonra da bölümlerin geçen seneki başarı sıralamalarını gözönününde bulundurmaları isabetli tercih yapmaları adına önemli olur. Tercihlerin 30’unun da doldurulması kişiyi avantajlı hale getirmesiyle bir ilgisi olmayacak. Bu tamamen öğrencinin isteğine bağlı bir durum. ÖSYM, yerleştirmeyi adayların tercihlerinin sıralamasını değil, her adayın bireysel başarısını gözönüne alarak yapıyor.
Şehir mi, üniversite mi önemli?
Tercih döneminde birçok adayın, yaşadığı ildeki üniversiteleri tercih etme eğilimi var. Halbuki öğrencinin kapasitesi ve yeteneği daha kaliteli bir üniversiteyi kazanmaya yeterli olabiliyor. Aynı ilde okuma, aile ve arkadaşlarıyla beraber olma düşüncesi, öğrenciyi bu seçiminden alıkoyuyor. Bu gibi durumlarda öğrenci, aile ve rehber öğretmenin ortak bir anlayışla karar vermeleri ve tercihlerde bulunmaları daha yararlı olur. Bazı meslekler vardır ki, mezun olunan üniversitenin ismi, iş yaşamına geçildiğinde bir referans oluşturur. Bu yüzden öğrencinin, bulunduğu ilde okuma fikri, eğer çok özel bir neden yoksa vazgeçilmez bir amaç haline gelmemeli.
Devlet-vakıf ikilemi
Üniversite seçiminde en önemli kriter üniversitelerin adaylara sağladığı imkanlardır. En başta üniversitenin adayları tanıması ve onlara uygun eğitim programlar sunmasını, öğretim üyelerinin adaylarla ilgilenmesini, adayları dünyaya açmasını, iş dünyası ve sektörlerle buluşturma istenilen bir durum. Önemli olan üniversitede öğrenilenlerin iş yaşamında uygulanabilirliğidir. Bundan dolayı adaya kuru bilgi veren değil onları iş dünyasıyla gerçek yaşamla buluşturan üniversiteler seçilmeli. Şüphesiz devlet üniversitelerimizden çok kaliteli olanlar var fakat kaynak problemleri sebebiyle yeterince imkan sağlamada yetersiz kalabiliyorlar. Bundan dolayı adayların vakıf üniversitelerin gerek burslu gerekse burssuz bölümlerini mutlaka gözönünde bulundurmakta fayda var.
Üniversite ve bölüm tercihi yaparken öğrencilerin en çok düştüğü çelişkilerden biri, bölüm veya üniversitelerin hangisinin öncelikle olacağıdır. Adayların çoğu Boğaziçi, İTÜ ya da Bilkent, ODTÜ gibi puanı yüksek üniversitesine gideyim de hangi bölüm olursa olsun mantığıyla hareket ediyorlar. Bazı adaylar ise hangi üniversite olursa olsun fark etmez düşüncesiyle hareket ediyor. Bu iki düşünce de aslında tam olarak doğru değil. Seçilen üniversite, üniversitenin bulunduğu şehir ve eğitim alınan bölüm ile birlikte hepsi bir bütündür. Eczacılık, gibi bölümlerde yalnızca diploma ön plana çıktığından daha ekonomik ve rahat okunabilecek yerler tercih edilebilir. Aynı şekilde eğitim fakültelerinden mezun olanların tümü eğer devlette görev almak istiyorlarsa KPSS’ye girmeleri gerektiği için okullarını rahatça okuyabilecekleri yerleri seçmelerinde fayda var. Fakat akademik kariyer sürecinde bazı kişisel yeterlilikleri kazanmaları bakımından tercihlerini bunlara göre yapılmalılar.
Başarısız olan tekrar denemeli
Sınavda yeterli başarıyı yakalayamayan adayların, bunun nedenini araştırması gerekiyor. Özellikle ders 12 sınıfta olup ta ders yoğunluğundan dolayı ve buna bağlı yetersiz çalışmaktan kaynaklanan başarısızlık söz konusu ise tekrar hazırlık yapmaları en doğru yaklaşımdır. İstenmeyen bir bölümü okumaktansa bir yıllık hazırlık süreci öğrenci için kayıp olmaz.
Aileler yol göstermeli, baskı yapmamalı!
Çoğu aile tercih aşamasına dahil oluyor. Ama genelde ailelerin yaklaşımı ileride maddi olanağı yüksek ya da zamanında kendilerinin yapamadığı mesleklere çocuklarını yönlendirmek oluyor. Bu yanlış bir tutum. Aile çocuğun kişilik özelliklerini görmeli. Onların artık birer yetişkin olduğunu aileler unutmamalı. Çocuğunun ileride mutlu olacağı mesleği seçmesi için yol göstermeli, baskı yapmamalı. İstemeyerek gittiği okulu birçok öğrenci yarıda bırakıyor. Bunun dışında adayın tercih yaparken olabildiğince alternatifli seçim yapması gerekiyor.