Güncelleme Tarihi:
Mühendislik; insanın ve diğer canlıların daha rahat yaşaması için gerekli olabilecek sistemlerin tasarımını ve üretimini gerçekleştiren bir meslek. Bu açıdan bakıldığında, insanlığın yerleşik düzene geçişiyle birlikte ortaya çıkan dünyanın en kadim mesleği olma özelliği taşıyor. Tarihsel olarak bakıldığında; barınma ihtiyacıyla birlikte inşaat mühendisliği, ulaşımla birlikte tekerleğin keşfine bağlı olarak makine mühendisliği insanlığın ilk mesleklerindendir. Mühendislik; fiziği, kimyayı, matematiği, biyolojiyi insanlığın ihtiyaçları doğrultusunda biraraya getiren bir bilim aslında. Bu açıdan mühendislikteki gelişim ve ilerleme, doğrudan medeniyetin gelişimi ve ilerlemesini sağlıyor. Bu meslekteki her bir icat, insan ve diğer canlıların yaşamını kolaylaştırmak veya ortaya çıkan bir sorunu kaldırmak için yapılmış. Bugün insanlığın hem karşısına çıkan sorunları (büyük ya da küçük) çözmek, hem de –insana/canlıya yakışır- yaşamak için ‘mühendislik’ bir anahtar olarak kullanılıyor.
İnsanlığın karşısına çıkan sorunlar, tarih boyunca sürekli değişim gösterdi. Bir zamanlar soğuktan korunmak, denizleri aşmak, su temini, suyun başka mekanlara iletilmesi için mühendislik devreye girerken günümüzde hızlı iletişim/ulaşım, temiz enerji, kişiye özel ihtiyaçları gidermek için kullanılıyor. İnsana/canlıya yakışır yaşam ortamını oluşturmak için de hep göz önünde bulunan meslek oldu. Özellikle son 150 yıldır bu mesleğin, insanlığın yaşam kalitesini artırmaya yönelik katkıları gözden kaçırılamayacak kadar büyüdü. Örneğin; sağlıkta, ulaşımda, iletişimde, günlük yaşam alanında kullanılan her türlü teknik alet ve cihaz olmasa, günlük yaşam bu kadar kolay yürütülemezdi. Bütün bu ürünleri insanlığın hizmetine sunarken, bir nevi insanlığın ve diğer canlıların rahatı için görev üstlenmek, mühendisliğin temel felsefesi oldu.
BÜYÜK BİR EKONOMİ VE TİCARET HACMİ DE VAR
Mühendisliğin insana yakışır yaşam ortamı oluşturmasının yanında büyük bir ekonomi ve ticaret hacmi de var. Bu da hem ekonomik büyüme, hem de ‘gelişmiş ülke’ kavramlarında ‘mühendislik mesleğini’ ve ‘mühendisliği’ işin merkezine oturtuyor. Bugün ‘gelişmiş ülke’ sınıflamasına baktığımızda, ‘mühendislikte erişilen üst seviye’ ile doğrudan ilişkili bir sınıflama karşımıza çıkıyor. ‘Gelişmiş ülke’ olarak nitelenen ülkelerin ‘gelişmişlik’le ilgili ölçütlerinden en önemlisi, kişi başına düşen milli gelir miktarıdır. Gelişmiş ülke kategorisindeki ülkelerin ‘mühendislik’ çalışmalarını yansıtan veya çalışmalarına verilen önemi ortaya koyan ölçüyse, milli gelirden Ar-Ge’ye ayrılan paydır. Bu pay, yüzde 2.5 ve üzeridir. Bazı ülkelerde bu oran yüzde 5’lere ulaşıyor. Kişi başına milli gelir miktarını artırmayla, milli gelirden Ar-Ge’ye ayrılan pay arasında da bir döngü söz konusu. Buradan yola çıkarak, milli gelirden Ar-Ge’ye ayrılan pay ülkemizde son yıllarda önemli miktarda artırıldı ancak 2014 sonunda yüzde 1’e ulaştı. Ar-Ge’ye ayrılan pay sadece yüzde 1’lik orana erişince bile, ülkemizde ortaya çıkan mühendislik ve üretime dayalı yapısal dönüşümün olumlu etkilerini görmek mümkün.
Son yıllarda ülkemizdeki ekonomik gelişimlere baktığımızda; hızlı tren projesi, toplu konut ve kentsel dönüşüm, Marmaray, havalimanı, savunma sanayii, otomotiv ve makine imalat sektöründeki milli projeler tamamiyle mühendislik temelli çalışmalar. Bu projelerdeki başarıyla kişi başına düşen milli gelir arasında bağlantıyı inkar etmek mümkün değil. Nitekim, kalkınma planlarında mühendisliğin ve Ar-Ge’nin önemi defalarca tekrarlanıyor ve mühendisliğin etkinliği ve Ar-Ge’nin önündeki yapısal engeller ortadan kaldırılıyor. Yeni Ar-Ge yasası bunlardan sadece biri. Ülkemizin 2023 yılı hedefleri artık hepimizin ezberinde. Yıllık 500 milyar ABD doları ihracat hedefini gerçekleştirmek ve kişi başına düşen milli geliri bugünkünün en az iki katına çıkartmak ancak mühendislik ve ileri teknoloji ürünleriyle mümkün. Milli gelirden bugün Ar-Ge’ye ayrılan yüzde 1’lik payın 2023’te yüzde 3’e çıkarılmak istenmesinin arkasında da bu gerçek yatıyor.
BU ALANDA İYİ OLAN ÜNİVERSİTELER DÜNYA LİSTELERİNDE
Aslına bakarsanız, ‘gelişmiş ülke sınıfı’ ile ‘mühendisliğe verilen önem’ arasında doğrudan bir ilişki olduğu gibi dünya liginde üst sıralarda bulunan üniversiteler arasında da ‘mühendislik’ eğitimine verilen önemle ‘üst sıralarda yer alma’ arasında doğrudan bir ilişki var. Diğer bir ifadeyle, ‘mühendislik eğitimi’ güçlü olan üniversiteler, hep ‘dünyanın iyi üniversiteleri’ arasında yer buluyor. Aynı durum ülkemiz için de geçerli. Mühendislik eğitimini ön plana çıkaran ve bunu sistematik bir biçimde kurgulayan üniversiteler, diğer üniversitelere nazaran daha başarılı sonuçlar elde ediyor. Bunu görmek için sadece dünyanın en iyi üniversiteleri listesinin gözden geçirilmesi yeterli.
Ülkemiz için belirlenen ‘kişi başına düşen milli gelir’ ve bununla doğrudan ilişkili teknolojik ilerleme hedefleri dikkate alındığında ‘mühendislik’ mesleğine olan ihtiyaç ve ilgi devam edeceği söylenebilir. Bu yönde, doğal olarak üniversitelerde ‘mühendislik’ eğitimini sürekli yenileniyor ve talebi en iyi karşılayacak şekilde planlanıyor. Bu maksatla, ‘farklı mühendislik yaklaşımlarına sahip güçlü bir öğretim üyesi kadrosuna sahip olmak’, ‘laboratuvar altyapısını yenilemek’, ‘eğitim programının/müfredatının akreditasyonunu sağlamak’ mühendislik fakültesine sahip üniversitelerin başlıca öncelikleri arasına girdi.
Esas itibariyle, bu öncelikleri iyi biçimde gerçekleştiren üniversitelerin mühendislik fakülteleri de o nisbette tercih edilir durumda. Bunun yanı sıra sanayiyle etkileşimi ve işbirliği yüksek yükseköğretim kurumlarının mühendislik fakülteleri de bu mesleği tercih etmek isteyen öğrenci adayları için üniversite seçiminde belirleyici etkenlerden biri oluyor. Ülkemizin gelişmesine teknoloji üreterek katkıda bulunmak isteyen üniversite adayları için ‘mühendislik’ etkin bir meslek olacak. Hangi üniversite sorusunun cevabı ise, üniversitelerin etkinlik ve yetkinlikleriyle şekilleniyor.
PROF. DR. İBRAHİM USLAN KİMDİR?
1965 yılında Çanakkale’de doğdu. 1988 yılında Gazi Üniversitesi Mühendislik Mimarlık Fakültesi Makine Mühendisliği Bölümü’nde lisans eğitimini tamamladı. Gazi Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü Makine Mühendisliği Anabilim Dalı’nda 1993 yılında yüksek lisans, 1999 yılında ise doktora eğitimini tamamladı.
Gazi Üniversitesi Mühendislik Mimarlık Fakültesi Makine Mühendisliği Bölümü’nde 1989-1999 yılları arasında araştırma görevlisi, 1999-2003 yılları arasında ise araştırma görevlisi doktor olarak hizmet veren Uslan, 2003 yılında yardımcı doçent, 2006 yılında doçent ve 2012 yılında profesör unvanını aldı. Türk Toz Metalurjisi Derneği’nde dernek başkanlığı ve dernek başkan yardımcılığı yaptı. Gazi Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Makine Mühendisliği Bölümü’nde bölüm başkan yardımcılığı görevini yürüttü. Gazi Üniversitesi’nde rektör yardımcılığı görevinde de bulunan Prof. Dr. İbrahim Uslan, 2016 yılından bu yana Gazi Üniversitesi’nin rektörü.
İngilizce bilen Prof. Dr. İbrahim Uslan’ın ilgi alanları şunlar: Malzeme bilimi, imal usulleri, toz metalurjisi, gaz atomizasyonu ile metal tozu üretimi, ısıl işlem, toz enjeksiyon kalıplama, öğütme ve mekanik alaşımlama, sinterleme, karakterizasyon, mekanik özellikler, lazerle işleme, CAD.