Güncelleme Tarihi:
Hepsinin arasında bir yaş fark var. Gamze 9, Burhan 10, Erhan 11’inci sınıfa gidiyor. Suna üniversiteye hazırlanıyor. Dilan ise tıp fakültesini kazandı ama pandemi sebebiyle henüz okuluna gidemedi. Küçücük evlerinde büyük hayaller kuran bu pırıl pırıl çocuklar, yere açtıkları defter ve kitaplarına gömülüp dirsek çürütüyorlar. Aslında hepsinin isteği aynı. Güzel okullarda okuyup iyi yerlere gelmek ve ailelerine daha iyi bir hayat sunmak.
9 ÇOCUKLU BABANIN TEK DERDİ ‘EĞİTİM’
Mehmet Rafi Taş’ın ağzından ‘eğitim’ lafı hiç düşmüyor. Hayatını çocuklarının okumasına adamış bir baba o. Ama ne bir işi var ne de cebinde doğru düzgün parası. Bulduğunu da hep evlatlarının okuması için harcamış. Sigarasını birbiri ardına yakarken bir yandan da Hasköy’e geliş hikayesini anlatıyor:
“Bitlis’in Mutki ilçesine bağlı Yoncalı mezrasında yaşıyorduk. Orada okul falan yoktu. İmkân da yoktu. 90’ların başında terör belası başladı. Her şerde bir hayır vardır. Biz terörden kaçtık buraya yerleştik. Ben okuyamadım. Bunun sıkıntısını hep çektim. Dedim çocuklarım okuyacak. Hep dedim ki “eğitim eğitim eğitim” Cebimdeki çay parasını bile sakladım çocuklarımın eğitimine harcadım. Çevreden yardımlar da çok oldu Allah razı olsun. Kız tıpı kazandı. Evden çıktım bir köşede hüngür hüngür ağladım. İçim rahatladı. Diğer okuyan dört çocuğumu da inşallah çok güzel bir gelecek bekliyor. Ben hep arkalarındayım. Gelirimiz yok denecek kadar az, büyük oğlum markette çalışıyor o bize destek oluyor. Bir de ineğimiz var onun verdiği sütten de biraz bir şey kalıyor. Ama çocuklarım beni hiçbir zaman mahcup etmedi. Ben okusunlar istedim onlar da okuyor.”
AİLENİN MEDARI İFTİHARI
Ailenin altıncı çocuğu Dilan daha dört yaşındayken ablası Suna’nın peşinden gide gele kendini okula kabul ettirmiş. Ama şimdi Suna ablası onun peşinden gidiyor. Suna da kardeşi Dilan gibi üniversiteyi kazanmak istiyor. Bu sene olmamış ama “Seneye kısmetse hukuk fakültesi” diyor. Ailenin maddi durumu ortada. Ama çocukların hepsi anne babalarına yardımcı. Çoğu devlet okullarında yatılı okuyor. Dilan çok çalışıp zorlukları nasıl aştığını, ailesine nasıl destek olduğunu şöyle anlatıyor:
“Buralarda kış mevsimi çok zorlu geçer. Okula giderken çok kalın giyinemiyorduk. Üşüyorduk. Delik botla gittiğimiz zamanlar da oldu. Ama bunlar beni hep daha çok motive etti. İlkokulda bursluluk sınavını kazandım. Aileme maddi açıdan destek oldu oradan gelen burs. Okuyunca zorluklar da aşılıyor işte. Sonra fen lisesini kazandım. Devlet yardımıyla ve burslarla yatılı okudum lisede. Hep doktor olmak istemiştim ve sonunda emeklerimin karşılığını aldım. Fırat Üniversitesi Tıp fakültesini kazandım.
BU TOPRAKLARIN DOKTORA DAHA ÇOK İHTİYACI VAR
Babam bizi okutmayıp evlendirebilirdi. Buralarda genelde küçük yaşta evlenir kız çocukları. Ama babam hep destekledi bizi. Bir yerlere gelmek, başarılı olmak istiyoruz. Doktor olunca başka şehirlere gitmek gibi bir gayem de yok. Dönüp burada çalışmak istiyorum. Çünkü buradaki insanların daha çok ihtiyacı var. Şimdi kardeşlerim hazırlanıyor sınava. Ben de onlara yardım ediyorum.
NE MASA VAR NE SANDALYE
Okulların açılması bizim için daha önemli çünkü bilgisayarımız yok, internetimiz yok. Hepimiz bir odada yerde çalışıyoruz. Yine hepimiz bu odada yatıp kalkıyoruz. Kış geliyor. Sobalı ev olduğu için tüm hayatımız bu odada geçiyor. Kardeşlerim EBA TV’den dersleri izliyor. Televizyonun sesi sürekli açık kalıyor. O yüzden zor oluyor bizim için. Ama olsun, yine de mutluyuz.”
Tek göz odadan çıkan başarının mimarları objektifimize poz verirken mücadeleyi sürdüreceklerini söylediler.
ÇOCUKLARIMIZA GÜZEL TERLİKLER ALACAĞIZ
Suna Taş (Abla): Ben Hukuk okumak istiyorum. İlk sene istediğim puanı alamadım. Dershane imkânım olmadığı için kardeşlerimle beraber çalışıyorum. Şu an kendi okulumuzu oluşturduk. Okulumuz evimiz oldu. Ana okulumuz. Bilmediğimiz konularda hep birbirimize yardımcı oluyoruz. Mesela Dilan’ın matematiği çok iyi. Hepimize o ders anlatıyor. Özel ders hocamız o şu an. Yani insan kendi kaderine bir şekilde yön verebilir bence. Şu an çekilen bu çile ilerde çok daha aydınlık bir geleceğimiz olması için. Biz okula giderken kantine inemezdik pek. Cebimizde paramız olmazdı hiç. Gidip bir tost alamazdık mesela. Bu bizim için büyük lükstü. Yine ilkokula gittiğimiz dönemdi. Babam Dilan’la bana yeni terlikler almıştı. Çok güzeldi, çok sevinmiştik. Hemen giyip okula gittik. Bahçede oynarken biri benim ayağıma bastı ve terliğim yırtıldı. O gün o kadar ağladım ki, eve gidemedim saatlerce. Hiç unutamam o günü. Biz çocuklarımıza daha güzel terlikler alabilmek için çalışmak zorundayız.
İNEĞİMİZ SAYESİNDE SOSYALLEŞİYORUM
Erhan Taş (Van-Erciş Fen Lisesi 11'inci sınıf öğrencisi): Ben fen lisesini babam sayesinde kazandım. Hep bize destek oldu. İstese bizi okutmayabilirdi. Gücüm yetmiyor diyebilirdi. Ama elinden geleni yaptı. Biz de elimizden geleni yapıyoruz. Ben de ablam gibi tıp okumak istiyorum. Şimdi canlı dersler başladı. Benim imkânım olmuyor o derslere girmeye. Sadece elimdeki kitaplardan çalışabiliyorum. Dersleri de EBA TV’den takip ediyorum. Okulların açılmasını dört gözle bekliyorum. Top oynamayı, arkadaşlarımla zaman geçirmeyi çok seviyorum. Ama ders çalıştığım için gün içinde dışarı pek çıkmıyorum. İneğimiz sürüden gelince onu almaya gidiyoruz. Sadece o zaman arkadaşlarımla bir araya gelebiliyorum ve biraz muhabbet edebiliyorum.
ÇALIŞMAMANIN BAHANESİ OLMAZ
Gamze Taş (Tatvan Anadolu Lisesi 9'uncu sınıf öğrencisi): Mecburuz çalışmaya. Başka yapacak bir şeyimiz yok. Kendi geleceğimizi düşünüyoruz. İleride babamların çektiği sıkıntıları çekmek istemiyoruz. Çalışıp geleceğimizi kurtaracağız. Buralarda kızları erken yaşta evlendiriyorlar. Ben öyle olmak istemiyorum. Okumak istiyorum. Evet zor şartlarda okuyoruz. Ama halimize şükrediyoruz. Bunu bulamayanlar da var. Yerde de çalışabiliyoruz. Çalışmamanın bahanesi olmaz. Bizim evde tablet, bilgisayar falan yok mesela. Ben hiç canlı derslere katılamadım daha. Ama kitaplarım var. Ablam da konuları anlatıyor. Ben de zaten onun gibi doktor olmak istiyorum.
Burhan Taş (Hasköy Anadolu Lisesi 10'uncu sınıf öğrencisi): Beş kişi bir odada ders çalışmak zor oluyor. Bazen dikkatimiz dağılıyor. Zaten televizyon hediyedir. Yeni geldi. Eskiden o da yoktu. Ama dersleri takip etmek için şarttı. Bu kez de çok ses oluyor. Ama zamanla alıştık. Zaten çalıştığımız yerle yattığımız yer aynı. Akşam daha sessiz oluyor. O yüzden gece yatakta da çalışıyoruz. Çevreme bakıyorum bizim akranlarımız gezip tozabiliyor. Ama bizim durumumuz yok o yüzden çalışmak zorundayız. İleride biz de rahat rahat gezebilelim diye çalışıyoruz. Ben de ablam gibi tıp kazanmak istiyorum. Sonra da ailemi daha iyi şartlarda yaşatmak istiyorum.
Birgül Taş (Anne): Çocuklarımın hepsiyle gurur duyuyorum. Hepsi okumak istiyorlar. Çok çalışıyorlar. Diyorlar siz çektiniz inşallah yardımcı olacağız artık size. Biz çok yokluk çektik. Hep çalıştık tarlalarda. Bir yandan çocukları besledik büyüttük. Evde hep beraberiz. Oturuyoruz bir köşeye onlara bakıyoruz. Yemek hazırlıyoruz yiyoruz sonra öyle bekliyoruz. Bizim hiç gezme tozma işimiz olmadı. Tatil falan yok bize. Çocuklar kendini kurtarsın tek onu isteriz.
BU VİDEO İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR