Sürprizlerle karşılaşmayacak ve başaracaksınız!
Güncelleme Tarihi:
Milli Eğitim Bakanlığı tarafından uygulanacak ortaöğretime geçişteki ortak sınavların ilk etabına çok az bir süre kaldı. Adaylar bir taraftan sınava hazırlanırken, diğer yandan girecekleri sınavın bir ilk olmasının ve nasıl bir uygulama ile karşı karşıya kalacaklarının heyecanını yaşıyorlar.
Sınavın test yöntemine uygun olarak yapılacak olması en azından bazı belirsizlikleri ortadan kaldırıyor. Soru yönteminde bir değişikliğe gidilmemesi önceki yıllarda çıkan sorularla benzerlik içeren bir sınava girecekleri algısını kuvvetlendiriyor. Bu nispeten rahatlatan bir unsur.
Bu tür merkezi sınavlarda adayları kaygı ve heyecana sevk eden en önemli unsurun, telafisi olmayan sınavlar olduğunu düşünüyorum. Bu yılki sınavın iki döneme yayılmış olması ve her dönemde 6 ayrı oturumda yapılacak olması bu baskıyı bir miktar azaltıyor. Yeni sistemin en önemli getirisinin sınavın parçalanması ve zamana yayılması olduğunu düşünüyorum.
Bir taraftan bir eğitimci, bir taraftan da çocuğu sınava girecek bir veli olarak bu yıl uygulanacak sınav benim için de farklı bir anlam taşıyor. Telafisi mümkün olabilecek bir sınav olsa da sınav yaklaştıkça kızımda heyecan ve stresin arttığını gözlemliyor ona rahat olması konusunda küçük telkinlerde bulunuyorum.
Bu tür merkezi sınavların öğrenci üzerinde yarattığı en büyük baskı gelecek beklentisi ve başarılı olamama endişesi. “Ya yapamazsam, ya istediğim başarıyı yakalayamazsam, ya sınavda heyecandan bildiğim soruları cevaplandıramazsam...?” gibi pek çok soruyu arka arkaya sıralıyor. Bu soruların 14 yaşındaki çocuk ruhunda derinlikli yaralar açmaması için alternatif B ve C gibi planlarımızın olması gerekiyor.
Korkmadan cevap verebilecekler
Her ne kadar ilk kez uygulanacak bir sınav modeli ile karşı karşıya olsak da öncekinden çok daha avantajlı bir sınava gireceklerini unutmamalı çocuklar. Farklı oturumlarla sadece tek branşa ait sorulara zaman ayıracaklar. Her oturumda odaklanmaları gereken tek ders olacak. Bu avantajların ilki.
Sınav, eylül ortasından, kasım sonuna kadar işlenen dar bir müfredatı kapsayacak. Hemen her branşta sadece birkaç konudan sorular yöneltilecek. O konularla ilgili bilgi ve deneyimlerini arttırdıkları taktirde korkulacak hiçbir şeyin olmayacağını düşünüyorum. Bu da ikinci avantaj. Hatta birinciden daha önemli bir avantaj olduğu söylenebilir.
Bu yıl ilk kez yanlış cevaplar doğruları eksiltmeyecek. Yani bu yıl öğrenciler soruların cevaplarını korkmadan verebilecekler. Bazı soruları bilerek, bazı soruları da tahmin ederek cevaplandıracaklar. Bu da bir diğer avantaj.
Tam konu gelmişken hatırlatmak isterim ki hiçbir aday cevaplandırılmadık soru bırakmamalı. Her bir dersin sınavında yöneltilecek 20 sorunun tamamını cevaplandırmalılar. Bu yılki sınavın en önemli stratejisinin bu olduğunu düşünüyorum.
Test yöntemi ile uygulanan sınavlarda doğru cevap o dört şıktan birinin içinde gizlidir. Öğrencilerin test ve sınav tekniğini geliştirici çalışmaları sınav gününe kadar aralıksız yapmaları gerekiyor. Doğru cevabı bulma becerilerini artırmaları ve zamanı iyi kullanmayı öğrenmeleri en önemli kazanç olacak.
Aday ne kadar çok deneme yaparsa gerçek sınav koşullarında kendisini o kadar rahat hissedecek ve sınava daha olumlu bir psikoloji ile girecek.
Sınav, kazanımları öğrenme becerisini ölçebilmek için kolay ve eleme yapabilmek için ise nispeten zor sorulardan oluşacak. Zor olma niteliği taşıyan sorular ise kolay sorulardan daha az sayıda olacak. Her öğrenci bilgi düzeyine uygun bir sınava gireceğini bilerek bu sınava anlam yüklemeli. Bu sınavlarla bilim olimpiyatlarına seçme ve eleme yapmayacağımız gayet açık.
Kendinize haksızlık etmeyin
Sınava hazırlanan öğrencinin kişilik tahlili hep kendi yetersizliği, eksikliği ve başkasının kendinden daha başarılı olacağı yönündedir. Kendinize haksızlık etmeyin. Başkaları için düşündüğünüz “Bak sınava nasıl da hazır, ne kadar rahat” cümlesini sınıftaki diğer arkadaşlarınız da size kuruyor olacak.
Sınav öncesinde sadece çalışmaya ayrılan zamana değil, dinlenme ve beslenmeye ayrılan zamana da dikkat etmek gerekiyor. Fizyolojik ve sosyal gereksinimler sınava hazırlık sürecinde asla ihmal edilmemeli.
Merkezi sınav gününü çok özel bir gün gibi ritüellere bağlamanın doğru olmadığını düşünüyorum. Bunu bazen öğrenci kendi zihninde bir ritüele dönüştürüyor, bazen de biz veliler bilerek veya bilmeyerek bu dönüşüme sebebiyet verebiliyoruz.
Kısaca her şeyin normal akışında gittiğine inanmamız ve çocuğumuzu inandırmamız gerekiyor. Ne kadar rahat bir psikoloji ile çocuğumuzu o salondan içeri sokabilirsek başarısı da o ölçüde artacak.
Unutmayalım ki onlar bizim en değerli varlıklarımız. Başarsa da, başarmasa da!