Sosyal ve duygusal beceri eğitimi

Güncelleme Tarihi:

Sosyal ve duygusal beceri eğitimi
Oluşturulma Tarihi: Eylül 16, 2024 10:54

Sosyal ve duygusal beceriler özel yaşam, eğitim ve iş yaşamında önemli rol oynar. Ancak eğitim sistemimizin farklı aşamalarında gerçekleştirilen merkezi sınavlar ve bu sınavların tercih edilen okullara yerleşmeyi sağlaması akademik başarıyı ön plana çıkardı. Ancak insan gelişimi sosyal, duygusal, akademik, fiziksel gibi pek çok farklı alan ile bir bütünlük içerisinde ele alınmalı. Çağdaş kuramlar ve eğitim sistemleri bireyin bütünsel gelişimini vurguluyor...

Haberin Devamı

Her birimiz Covid-19 salgın döneminde yüz yüze eğitim süreçlerinin aksadığına ve uzaktan sürdürülen online eğitim sürecinde bütünsel gelişimin sekteye uğradığına şahit olduk. Öğrenciler bu süreçte arkadaşlarını, öğretmenlerini ve okullarını özlediler. Aslında öğrencilerin özlediği şeyler, akademik derslerinden çok temelde arkadaşları ile sohbet etmek, selamlaşmak, paylaşmak, anlaşılmak, oyun oynamak, birlikte ödevlerin telaşında koşuşturmak, şakalaşmak gibi sosyal bir varlık olmalarının getirdiği en doğal ihtiyaçlarıydı. Eğer pandemi dönemi çok uzun süre devam etseydi muhtemelen sosyal hayatın gerektirdiği pek çok duygusal ve sosyal beceri eksiklikleri artarak devam edecekti. Bu durum aslında sosyal ve duygusal ihtiyaçların karşılanmasında insanlar arasında basit denilebilecek etkileşimlerin bile ne kadar önemli olduğunu ortaya koyuyor. Bununla birlikte sosyal etkileşimlerin niteliği de bu becerilerin gelişimini olumlu ya da olumsuz etkilediğinden önem kazanıyor.

Haberin Devamı

ÇOK YÖNLÜ BİR KAVRAM
Bebeklik ve erken çocukluk yıllarında ebeveynlerle, daha sonra ise akranlarla ve öğretmenlerle kurulan duyarlı, güvene dayalı ve destekleyici ilişkiler sosyal ve duygusal becerilerin gelişiminin adeta temellerini atan adımlar.
Sosyal-duygusal gelişim, içinde birbirinden önemli becerilerin gelişimini barındıran çok yönlü bir kavram. Bu gelişim alanının ne kadar geniş ve önemli olduğunu anlamak için şöyle bir dünyaya kapı aralayabilirsiniz: Hayal edin, öyle ki o dünyada insanlar duygularını tanır ve sahiplenir, diğerleriyle olumlu ilişkiler kurmak için çaba sarf eder, sonrasında sorumluluklarını üstlenebilecekleri kararlar alabilir, ne kadar zorlukla karşılaşırlarsa karşılaşsınlar bununla başa çıkabilecek gücü kendilerinde bulabilir, birbirlerini anlamak için empati geliştirebilirler. İşte sosyal duygusal gelişim tüm bu ve benzeri proaktif beceri ve davranışlarda büyüme ile ifade edilebilir. Bununla birlikte sosyal duygusal becerilerin katkıları sadece sosyal alanla sınırlı değil.

AKADEMİK BAŞARILARI YÜKSEK
Sosyal duygusal becerilere sahip öğrencilerin akademik olarak daha başarılı, aktif katılımları daha yüksek ve sorunlu davranışlarının daha az olduğu görülüyor. Farklı kademelerdeki okullarda sözel ve fiziksel şiddet, akran zorbalığı, iletişim problemleri, devamsızlık, okul terki, sigara, alkol bağımlılığı gibi problemlerin olduğu görülüyor. Bu problemlerin önlenmesinde sosyal duygusal becerilere sahip olmanın önemli bir yeri var. Kendini ifade etmekte, olumlu ilişkiler kurmakta, duygularını yönetmekte, empati kurmakta, işbirliği yapmakta ve öz kontrolü sağlamakta zorluk çeken öğrencilerin sorunlu davranışlar sergilemeleri daha büyük olasılıktır. Bu tür sorunlu öğrenci davranışları sadece öğrencinin ilişki ve yaşam doyumunu, akademik başarısını etkilemekle kalmamakta aynı zamanda hem disiplin problemlerine neden olmakta hem de güvenli okul iklimine zarar veriyor. Ekolojik sistemler kuramı açısından bakıldığında soysal duygusal gelişim en temelde aileden, yakın akraba ve komşuluk ilişkilerinden, mahalleden, okuldan ve daha geniş bağlamda ise ülkenin politikaları, televizyon, sosyal medya gibi araçlardan etkilenir.

Haberin Devamı

SINIR KOYMAK NEDEN ÖNEMLİ?
Öncelikle sosyal duygusal becerilerin ilk kazanıldığı ortam ailedir. Ailede bu becerilerin gelişimi temelde ebeveyn ve çocuk arasındaki güvenli bağla başlar. Ailenin çocuğun ihtiyaçlarına duyarlı olması ve ihtiyaçlarını karşılaması güven duygusunu pekiştirir. Güven duygusu gelişen çocuğun ise öz değeri, cesareti, duygularını yönetme becerisi ve olumlu sosyal ilişkiler kurma kapasitesi artar. Ebeveynler çocuklarının duygularına kulak vererek, çocuğun yaşadığı duyguyu olumlu ya da olumsuz ayırt etmeksizin kabul ederek ve en önemlisi çocuğa anlaşıldığını hissettirerek aslında bu becerilerin tohumlarını ekiyor. Çocuklar kasıtlı olmadan hata yaptıklarında bu durumun normalleştirilmesi, yaşamın akışında bir şeylerin her zaman ters gidebileceği mesajının verilmesi önemli. Böylece çocukta herhangi bir davranışta bulunurken hata yapmaya ilişkin korku veya kaygı değil merak ve keşfetme isteği desteklenmiş olur. Güvenle desteklenen bu çocuk aynı zamanda yaşamında oluşabilecek terslikler karşısında esneklik de gösterebilir. Bununla birlikte günlük yaşamın içerisinde çocukların kasıtlı olarak hata yaptıkları ve sınırları aştıkları anlar da olabilir. Bu noktada ebeveynler tarafından sınırların net şekilde belirtilmesine ihtiyaç vardır. Bazı ebeveynler çocuğun öz değerine zarar vereceğim endişesi ile çocuğa hiçbir sınır koymuyor. Ancak bu durum kısa vadede olumlu görünse de uzun vadede çocuğun öz kontrol ve öz değer duygusunu olumsuz etkileyebiliyor. Nitekim, çocukların her isteklerinin anında yapılması, aslında sanıldığının aksine onları olumlu yönde etkilememekte istek ve hazlarını erteleme ve yönetme becerilerini geliştirmelerine engel olmuyor.

Haberin Devamı

ÇOCUĞUNUZA KENDİ YAPABİLECEĞİ SORUMLULUKLAR VERİN
Çocukla sözel iletişim kurmaya özen gösterilmeli. Çocuğun heyecanla gününün nasıl geçtiğini anlatabileceği ya da yaptığı herhangi bir etkinlik hakkında paylaşımda bulunabileceği ev ortamları oluşturulmalı. Böylece çocuk aile içerisinde bir birey olarak var olduğunu ve varlığının da gerçekten değerli ve önemli olduğunu hissedebilir. Bunlarla birlikte çocuğa yaşına uygun seçenekler sunarak seçim yapmasını sağlamak da onda zamanla doğru seçimler yapabileceğine ve kendi kararlarını alabileceğine yönelik yetkinlik duygusu geliştirir. Yine çocuk yaşına uygun sorumluluklar aldıkça kendi yapabileceklerini keşfedecek, büyüme ve gelişme yönünde kararlı adımlar atabilir. “Aman çocuğum yorulmasın” şeklinde çok iyi niyet ve düşüncelerle çocuğun yapabileceği bir şeyin ebeveyni tarafından yapılması ise aksine çocuğa ileriki yıllarında taşıması daha ağır yükler getirebilir.

Haberin Devamı

Bunlara ek olarak çocuklar için başarı ve başarısızlık anları ve bu anlarda ebeveynlerin tutum ve davranışları çok önemli. Örneğin, çocukların başarıları aşırı abartılabiliyor ve çocuğa “harikasın, süpersin, en iyisin” gibi övgüler yağdırılıyor. Bu durumun çocuğun öz değerine katkı sağlayacağına inanılıyor. Nitekim psikolojide “özgüven patlaması” olarak bilinen bu durum popüler kültürde çok yaygınlaştı. Ancak hem ailede hem de eğitim ortamlarında gerçekten uzak övgüler yerine cesaretlendirilme yapılması gerekir. Çünkü övgü göründüğü kadar masum olmayabilir hatta bazı durumlarda sakatlayıcı. Övgü aynı zamanda yerginin gelebileceğinin de işareti. Ancak cesaretlendirme farklıdır çünkü çocuğun gerçek yeterliğine ve gücüne dayanır. Nitekim şişirilmiş övgülerle büyüyen çocuklar kendilerine atanan etiketlerle uğraşırken, cesaretlendirilmiş çocuklar kendilerine yönelik farkındalık ve gerçekçi bir benlik inşasına girişirler.

Haberin Devamı

OKULLARIN SOSYA BECERİLERİN GELİŞİMİNDEKİ ÖNEMİ
Sosyal ve duygusal becerilerin gelişiminde bir diğer önemli kurum okullardır. Okullarda gerçekleştirilen kültürel ve sportif faaliyetler, öğrenci kulüpleri sosyal duygusal becerileri geliştirmede oldukça faydalıdır. Ülkemizde sosyal ve duygusal becerilerin gelişimine katkı sağlayabilecek bazı seçmeli dersler olsa da sınırlı olduğu düşünülebilir. 2006 yılında 1’nci sınıftan 12’nci sınıfa kadar olan tüm eğitim kademelerde sınıf rehberlik programı uygulanmaya başlanmış ancak bir süre sonra uygulama çeşitli sebeplerden dolayı kaldırıldı. Bu programda yer alan etkinliklerle hem öğrencilerin sosyal-duygusal becerileri desteklenmekte hem de diğer akademik derslerin kazanımlarıyla ilişkilendiriliyor. Günümüzde de eğitimin farklı kademelerinde bu tür etkinlikler uygulansa da aynı sistematiğe sahip olunmadığı söylenebilir. Bu nedenle okullarda sosyal ve duygusal beceriyi geliştirmeye yönelik sistemli ve kapsamlı modellerin geliştirilmesine ya da var olan sınıf rehberlik programının özenli bir şekilde uygulanmasına ihtiyaç vardır. Okul psikolojik danışma ve rehberlik programı ile akademik programların bu becerileri geliştirmeye yönelik bütünsel bir yaklaşımla eşgüdümlü olarak çalışması bu süreci kolaylaştırabilir. Farklı ülkelerde uygulanan ikinci adım (Second step) tarzı hem ailenin hem okul sisteminin birlikte yer aldığı sosyal duygusal becerileri destekleyen (empati, dürtü kontrolü, sorun çözme, öfke kontrolü v.b) sınıf temelli programların ülke koşulları doğrultusunda uyarlanması ya da benzer programların geliştirilmesi önem taşımaktadır. Öğretmenlerin sosyal duygusal okuryazarlık becerilerinin desteklenmesi oluşturulacak programların etkin yürütülmesinde anahtar faktörlerden biri olacaktır. Ancak mevcut durumda tercih edilen okullara girmenin yolu sınavlardan yüksek puan elde etmeye bağlıdır. Bu nedenle hem okul sistemi hem öğrenci hem de veli akademik başarıyı önceleyebilmekte, sosyal ve duygusal gelişim daha arka planda kalabiliyor. Bu durumun üstesinden yapısal değişikliklerle gelinebilir ancak ülkenin sosyal ekonomik koşulları düşünüldüğünde zamana ihtiyaç var gibi görünüyor. Bununla birlikte şunu da hatırlatmak yerinde olacaktır, beynin mimarisinde soysal duygusal gelişim çok büyük bir rol oynuyor, akademik yeterliklere giden yollar da aslında temelde sosyal duygusal becerilerle kesişiyor. Bu sebeple herkes tarafından istenilen, öncelenen akademik başarının merkezinde bilişsel gelişimin olduğu kadar sosyal duygusal gelişimin de yer aldığını unutmamak önemli.

İSTENMEYEN DAVRANIŞLARI ÖNLÜYOR
Sonuç olarak, sosyal duygusal beceriler, bireylerin kişilerarası uyumunu, başarısını, yaşam doyumunu, ilişki doyumunu attırırken, depresyon, çekingenlik, yalnızlık gibi içsel sorunların yanında çatışma, okul terki, devamsızlık gibi istenmeyen davranışların da azalmasına yardımcı oluyor. Bu nedenle sosyal duygusal becerilerin öncelikli olarak hem ailede hem de okullarda desteklenmesine daha çok katkı sağlanmalı. Önümüzdeki yılarda yapay zekanın, robot teknolojisinin günlük yaşamın her alanında yaygınlaşacağı düşünüldüğünde sosyal ve duygusal becerilerin iş bulmada, ilişkileri yönetmede daha çok ön plana çıkacağı göz önüne alınıyor.

DOÇ. DR. KEMAL BAYTEMİR KİMDİR?
2003 yılında Psikolojik Danışmanlık ve Rehberlik alanında lisans derecesini, 2006 yılında yüksek lisans ve 2014 yılında doktora derecelerini Gazi Üniversitesinde tamamladı. 2019 yılında doçent unvanını almıştır. 2003-2012 yılları arasında MEB’de çalıştı. Bu yıllarda çok sayıda öğrenci ve veli ile yakından çalışma imkânı buldu. 2012 yılından beri akademisyen olarak çalışmıyor. Devlet okulları ve özel okulların yanı sıra üniversitelerde bireyle ve grupla psikolojik danışma, oyun terapisi seansları gerçekleştiriyor. Ailelere ve uzmanlara yönelik çeşitli eğitim programları, konferanslar düzenlemiş ve çeşitli projelerde yer aldı. Yayımlanmış çok sayıda ulusal ve uluslararası makalesi bulunuyor. Aynı zamanda ihtiyaç odaklı oyun terapisi çeviri kitabının editörü. Yardım sanatını öğrenme ve eğitim psikolojik kitaplarında bölüm yazarı. Çalışma ve uygulama alanları; bağlanma kuramı, kişilerarası yeterlik, mutluluk, ebeveyn-çocuk sınav kaygısı, danışan merkezli terapi, bilişsel terapi ve ailelere yönelik filial terapi ve çocuklara yönelik oyun terapisidir.

BAKMADAN GEÇME!