Oluşturulma Tarihi: Ocak 29, 2022 10:48
Sosyal medyanın hayatımızın bir parçası haline gelmesiyle birlikte iletişim süreçleri hız kazandı. Ancak bu hız dikkat eksikliğini de beraberinde getiriyor.
Guardian Gazetesi’nden Johann Hari, 15 yaşında okulu bırakan, uyanık olduğu bütün zamanı sosyal medyada harcayan oğlundan yola çıkarak hazırladığı haberde, son yıllarda dikkat eksikliğinin artış nedenleri üzerine uzmanlarla konuştu. Hari’nin konuştuğu uzmanlardan dikkati dağıtabilen temel etkenler üzerinde çalışmış Fransız biliminsanı Prof. Barbara Demeneix, bir grup üniversite öğrencisiyle yapılan bir araştırmada, öğrencilerin ortalama dikkat süresinin 65 saniye olduğunu söylüyor. Demeneix, ofis çalışanlarıyla yapılan bir başka araştırmada ise dikkat süresinin ortalama 3 dakika olarak belirlendiğini belirtiyor ve "Odaklanma becerimizi kaybediyoruz, çünkü hepimiz zayıf iradeli bireylere dönüştük. Dikkatimiz dağılmadı, çalındı" diyor.
GENÇLER AYNI ANDA 6 FARKLI MEDYA TÜRÜNÜ TAKİP EDİYORMassachusetts Teknoloji Enstitüsü’nde nörolog olarak görev yapan Prof. Earl Miller da bu araştırmayı destekleyerek dikkat eksikliği konusunda medyanın etkilerini şöyle açıklıyor:
“Beyin, tek seferde yalnızca bir veya iki düşünce üretebilir. Fazlasıyla tek fikirliyiz. Çok sınırlı bir bilişsel kapasiteye sahibiz ama muazzam bir yanılgıya kapılmış hâldeyiz. Ortalama bir genç artık aynı anda altı farklı medya türünü takip edebileceğine inanıyor. Nörologlar bunu araştırdıklarında aynı anda birden fazla iş yapabileceğine inanan insanların yalnızca hızlı hareket ettiklerini ortaya çıkardılar. Bir ileri, bir geri gidiyorlar. Geçişleri fark etmiyorlar, çünkü beyinleri kusursuz bir bilinç deneyimi sağlamak üzere bir anlamda meseleyi sumen altı ediyor. Ancak aslında yaptıkları şey beyinlerini anbean, görevden göreve açıp kapamak ve yeniden yapılandırmak, bunun da bir bedeli var. Mesela vergi beyanında bulunduğunuzu varsayalım. O sırada bir mesaj alıyorsunuz, üç saniyeliğine mesaja bakıyorsunuz ve sonra yeniden vergi beyanına dönüyorsunuz. O anda bir işten diğerine geçerken beyninizin yeniden yapılanması gerekir. Daha önce ne yaptığınızı, yaptığınız işle ilgili ne düşündüğünüzü hatırlamak zorundasınız. Bu olduğunda, araştırmalarda edinilen bulgulara göre, performansınız düşüyor, yavaşlıyorsunuz, hepsi de bu geçişin bir sonucu. Buna ‘geçiş bedeli etkisi’ deniyor. Yani çalışırken mesajlarınıza baktığınızda, hem mesajlara bakmak için harcadığınız kısacık anları hem de daha sonra yeniden odaklanmanız için gereken zamanı kaybediyorsunuz, bu da muazzam bir kayıp. Örneğin, Carnegie Mellon Üniversitesi’nin insan-bilgisayar etkileşimi laboratuvarında yapılan bir araştırmada 136 öğrenci bir deneye tabi tutuldu. Deney sırasında bazıları telefonlarını kapatmak, diğerleri de açık tutarak belirli aralıklarla mesajlar almak zorundaydı. Mesaj alan öğrenciler, ortalama yüzde 20 daha kötü performans gösterdi. Bana göre, hemen hemen hepimiz artık mütemadiyen beyin gücümüzün yüzde 20’sini kaybediyoruz. Hepimizin bir bilişsel yıkım felaketinin ortasındayız.”
HEDEF BELİRLEYİN
Amerikalı psikolog Prof. Mihaly Csikszentmihalyi’de şu öneriler de bulunuyor:
İlk olarak kendinize bir akış ve hedef belirlemelisiniz. Akış, kasıtlı olarak tek yöne dağıtılan tüm zihinsel enerjinizi alır. İkincisi, hedefinizin sizin için anlamlı olması gerekir. Umursamadığınız bir hedefe ilerleyemezsiniz. Üçüncüsü, yaptığınız şey ancak yetenekleriniz dahilindeyse işe yarar. Mesela, ben her sabah yazmaya başladım, gerginliğe sebep olan önceki denemelerimden farklı bir yazma biçimiydi. Birkaç gün içinde her şey su gibi akmaya başladı, saatlerce odaklanmakta hiç zorluk çekmiyordum, gençken yaptığım gibi uzunca süreler zahmetsizce odaklanabiliyordum.”