Güncelleme Tarihi:
Gerçekte çocukluk dönemi birçok beceri ve davranışların kazanıldığı yaşlardır. Sorumluluk da bunlardan biri çünkü sorumluluk duygusuna sahip bir birey yalnızca kendi görev ve işlerini yerine getirmekle kalmaz aynı zamanda bir değere sahip olur, çevresi tarafından da güvenilir bir insan olarak değerlendirilir. Sorumluluk duygusuna sahip olan bir birey kendi görevlerini yerine getirdiği ve işlerini yaptığı için kimseye yük olmaz, kendini daha değerli algılar, benlik saygısı yükselir. En önemlisi de birey, kendi yaşamının sorumluluğunu alır. Bunu şöyle açıklayabiliriz, kendi yaşamının sorumluluğunu alan kişi yaptığı işlerde sonuca etki eden faktörlerin hangisinin kendisine ait olduğunu bilir ve onların sorumluluğunu alır. Örneğin yaşadığı bir başarı veya başarısızlık durumunda hangi faktörlerin kendisi ile ilgili olup olmadığının farkındadır ve kendinden kaynaklanan nedenleri düzeltmeye çalışır. Yaşadıklarından ders alır ve davranışlarını düzelterek öğrenir. Bu da hayatta başarılı olmayı beraberinde getirir. Ebeveynler için çocuklarının hayatın her alanında başarılı olması çok önemli. Bunun için ebeveynler ellerinden geleni yaparlar, hatta onların yapması gereken işleri de zaman zaman kendileri üstlenirler. Örneğin; odasını, oyuncaklarını, dolabını toplamak hatta ödevlerini yapmak gibi. Ebeveynlerin bu davranışı çocuklarda sorumluluk duygusunun gelişimini engeller. Yapılan çalışmalar sorumluluk duygusu olan bireylerin daha uyumlu, mutlu, başka insanlarla ilişkilerinde ve kendi içlerinde de dengeli olduklarını ortaya koyar. Ebeveynler çocuklarını mutlu, uyumlu ve dengeli bir birey olarak görmek ister ancak onların sorumluluk gerektiren işleri kendileri yaparak bu duyguların gelişimini engeller.
Sorumluluk duygusu kazanmak içten denetimliliği de beraberinde getirmektedir. Diğer bir deyişle içten denetimli bireylerde sorumluluk duygusu da gelişmektedir. İçten denetimli bireyler yaşadıkları olaylarda davranışlarının sorumluluklarını başkalarına atfetmek, senin yüzünden oldu demek yerine kendilerine ait olan kısmı kendileri üstlenen insanlardır. İçten denetimli insanların en büyük özelliği, kendi kendilerini kontrol edebilmeleri ve kendi kararlarını kendileri verip, sonucuna katlanabilmeleridir. İçten denetimli insanlarda dürtü kontrolü de geliştiği için daha az şiddet ve saldırganlık içeren davranışlar görülmekte, daha az suçluluk duygusu yaşamakta ve riskli cinsel davranışlara daha az girmektedirler.
PSİKOLOJİK SAĞLAMLIKLARI GELİŞİR
Sorumluluk ile ilgili bilinmesi ve unutulmaması gereken noktalar bulunuyor. Bunlar sorumluluğun bir süreç olduğu, kısa sürede birden bire kazandırılamayacağı; bir seçim olduğu, kişinin bir davranışı yapıp yapmamasının kendi seçimi olduğu, hem içten hem de dıştan gelen uyarılmalar sonucu gerçekleştiği ve kendini tanıma şekli olduğu. Sorumluluk ile ilgili kuramsal görüşlerin birleştiği noktalar bulunuyor. Bunlar; psikolojik sağlamlık, gelişmiş ego ve öz denetim. Çocuklarda sorumluluk duygusunu geliştirdiğimiz zaman onların psikolojik sağlamlıklarını geliştiriyoruz, ego gelişimine katkıda bulunuyoruz ve kendi kendini kontrol etmeyi öğretiyoruz. Konuya bu açıdan bakıldığında sorumluluk duygusunu çocuklara kazandırılmasının ne kadar önemli olduğu da ortaya çıkıyor. İnsan hangi yaşta olursa olsun sorumluluklar her zaman tıpkı tıkır tıkır işleyen bir saat gibi zamanında yerine getirilir mi? Bu sorunun cevabı her yaş için ne yazık ki hayır. Özellikle çocuklar ve ergenler sorumluluk gerektiren davranışları erteleme eğilimde veya yerine getirmeme eğiliminde olurlar. Erteleme davranışının altında yatan nedenlere bakıldığında yapılacak şeyi anlamsız, saçma bulmak, çocukların doğru bir disiplin anlayışı ile yetiştirmiş olmayışı, başka şeylerle çok vakit geçirmek örneğin teknoloji, arkadaş gibi, arkadaşlarını mutlu etmeye çalışmaları ve onları yaşamlarında merkeze almaları, dıştan denetimli olmaları söylenebilir. Ergenlerde görülen sorumsuz davranışlara, davranış problemlerinin de eşlik ettiği araştırma sonuçlarında bulunmuştur.
KAPASİTESİ ÜSTÜNDE SORUMLULUK VERİLMEMELİ
Sorumlulukların ertelenmemesi, zamanında ve yerinde yapılması için dikkat edilmesi gereken bazı noktalar bulunuyor. Sorumluluk duygusu ne kadar erken yaşta geliştirilirse davranış yerleşir. Alışkanlıklar küçük yaşta kazanılır sonradan kazanılmasıysa zorlaşır. Sorumluluk duygusu doğuştan gelmeyen, sonradan kazanılan bir davranış olarak insan davranışında yer alıyor. Sonradan kazanılan davranışların maksimum düzeyde gösterilebilmesi için sıklıkla tekrarlanarak alışkanlığa dönüşmesi gerekir. Onun için sorumluluk duygusunun kazandırılması, davranışa dönüşmesi ve sürekli olarak yerine getirilmesi için çocuklara sorumluluk gerektiren işler verilmesi önerilir. Örneğin yatağını toplamasını, kıyafetlerini ve kütüphanesini düzeltmesini istemek gibi. Çocuklara verilecek işlerin onların gücü, kapasitesi üzerinde olmamasına dikkat edilmesi gerekir. Çocuklara; gücü, kapasitesi, yaşı üzerinde sorumluluklar verilmemeli ve bu işlerin belirlenmesi için de çocukların içinde bulunduğu gelişim dönemi özellikleri bilinmeli.
YUMUŞAK İFADELER KULLANILMALI
Çocuklarda sorumlulukları erteleme davranışları konusunda onlarla sağlıklı bir iletişim kurulmalı, sorumluluğunu neden yerine getirmediği, ertelediği öğrenilmeye çalışılmalı. Sorumlulukları erteleme nedenleri belirlenince bu nedenlerin ortadan nasıl kaldırılacağı üzerinde konuşulmalı, çocuk ve ergen ile birlikte ne yapılması, nasıl yapılması gerektiğine ilişkin karar almalı. Alınan kararların uygulanmasında istikrarlı olunmalı. Çocuklara ve ergenlere yapılacak işlerde katı bir şekilde emir ve görev verilmemeli. Daha yumuşak ifadeler kullanılmalı. Örneğin ‘Yapar mısın, eder misin’ şeklinde bitirilen cümleler ‘Yap, et’ ile bitirilen cümlelerden daha etkilidir. Hatta bazen rica da edilebilir.
DOĞRU ROL MODEL OLUNMALI
Küçük yaştaki çocuklarda beceriler, davranışlar, alışkanlıklar oyun yoluyla kazandırdığı göz önüne alınarak, sorumluluk duygusu da oyun yoluyla kazandırılmaya çalışılmalıdır. Böylece sorumluluğa ilişkin direnci de kırabiliriz. Çocuklar sorumluklarını yerine getirmede istenilen davranışı gösterdiğinde ödüllendirilmeli. Ödüller başlangıçta maddî olabilir (hediye almak gibi) ama kısa sürede manevî ödüllere ( teşekkür, takdir etmek gibi) geçilmeli. Burada dikkat edilmesi gereken nokta ödülün davranışın hemen arkasından olması. Öte yandan en önemlisi çocuklarımıza doğru model olmak. Çocuklar bizim söylediklerimizi yapmazlar, bizi taklit eder ve bizim yaptıklarımızı yaparlar, çocuklarımıza doğru model olmalıyız. Yetişkinler olarak bizler sorumluluklarımızı zamanında yerine getirmeliyiz.
EN ETKİLİ YOL ÖDÜL
Küçük yaşlarda evcil hayvan (kuş, kaplumbağa, balık, kedi, köpek vb.) beslemek, sorumluluk duygusu gelişimine yardımcı olur. Ayrıca sorumlukların yerine getirilmesinde iş bölümü de oldukça önemli. Örneğin başlangıçta bir işi birlikte yapmak onlara keyifli gelebilir. Erteleme davranışının en çok erinlik ve ergenlik döneminde olduğu dikkate alınırsa erin ve ergenlerin özelliklerinin göz önünde tutulması ve onlara karşı anlayışla yaklaşılması gerekir. Bu dönemlerde hızlı fiziksel, psikolojik ve sosyal değişimlerin olduğu, fırtınalı ve stresli bir dönem olduğu, ebeveyn ile yoğun çatışmaların olduğu, özerkliğin kazanılmaya çalışıldığı, risk alındığı, yenilik arandığı, hayatın sorgulandığı, akranları ile yoğun ilişkiler içinde olduğu unutulmamalı. Çocuk bir işi yerine getirdiği veya getirmediği zamanlarda verilen ödül ve cezada dengeli olunmalı, ne ceza ne de ödül abartılmalı. Çocuğun sorumluluk davranışında bir kaza veya başarısızlık olduğu durumlarında ölçülü, tutarlı tepkiler verilmeli, çocuklara verilen ceza aşırıya kaçmamalı. Yetişkinler çocuk ve ergenlere karşı davranışlarında tutarlı ve dengeli olmalı. Örneğin bir davranış bir defa ödüllendiriliyor, diğerinde cezalandırılıyor ise çocuk ne yapacağını bilemez. Aslında erteleme davranışı çocuk, ergen, yetişkin, yaşlı herkeste bulunuyor. Esas olan bu davranışın kronikleşmemesi, alışkanlık haline gelmemesi. Olumlu alışkanlıklar çocukluk çağında kazandırılır. Alışkanlık kazandırmanın en etkili yoluysa ödül olur. Burada dikkat edilmesi gereken nokta ödülün zamanında dozunda verilmesi. Maddi ödüller yerine sözel ödüllerin örneğin teşekkür, aferin gibi övgü sözcüklerinin kullanılması. Ancak sorun kronikleşmiş ve bireyin hayatının işleyişini olumsuz etkiliyorsa mutlaka bir uzmandan yardım alınmalı.
PROF. DR. NURTEN SARGIN KİMDİR?
Prof. Dr. Nurten Sargın, Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi Eğitimde Psikolojik Hizmetler Bölümü’nü bitirdi. Dokuz Eylül Üniversitesi, Sosyal Bilimleri Enstitüsünde yüksek lisans ve doktorasını tamamladı. Bu süreçte Sağlık Bakanlığına bağlı hastanelerde Psikolog, Uzman Psikolog ve Psikolog Dr. olarak çalıştı. 2000-2011 yılları arasında Selçuk Üniversitesi Öğretim Üyesi olarak çalıştı. Halen Necmettin Erbakan Üniversitesi Ahmet Keleşoğlu Eğitim Fakültesi, Eğitim Bilimleri Bölümü, Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık Anabilim Dalında Profesör Doktor olarak görev yapıyor. Çok sayıda kitabı, kitap bölümleri, makaleleri, ulusal ve uluslararası düzeyde sunulmuş ve yayımlanmış bildirileri, proje görevleri, ABD ve Finlandiya’da mesleki deneyimleri bulunuyor. Evli ve 2 çocuk annesi.