Güncelleme Tarihi:
Uluslararası araştırma üniversitesi olmak tüm üniversiteler için vazgeçilmez bir hedef. Uluslararası araştırma üniversitesi olamayanlar, yerel ortamda eğitim veren yüksekokul olmayı kabul etmiş olurlar. Üniversiteler eğitim ve araştırma etkinliklerini yerel değil uluslararası düzeyde yapabildiği oranda saygınlık kazanır. Bu nedenle üniversitelerimizin sınır ötesi eğitim ve araştırma etkinliklerini katlayarak arttırmaları gerekecek.
Sınır ötesi eğitimin nitelik ve nicelik açısından gelişmesi için ilk olarak üniversitelerimizin çok sayıda yabancı öğrenciye eğitim vermesi gerekiyor. Yabancı öğrenci oranı ülkemizde çok düşük, hiçbir üniversitemiz toplam öğrencisinin yüzde 15’i kadar yabancı öğrenciye sahip değil. Dünyanın önde gelen üniversitelerinde yabancı öğrenci oranı çok yüksek.
Oxford Üniversitesi’nde yüksek lisans ve doktora yapan öğrencilerin yüzde 60’ı, ABD’de ise MIT’nin yüksek lisans ve doktora öğrencilerinin yüzde 41’i yabancı uyruklu. Önümüzdeki yıllarda, ABD’nin önde gelen üniversitelerinin milyonlarca yabancı öğrenciye eğitim vereceği bir sistem etkili olacak.
Sınır ötesi eğitim etkinliğinin artması için üniversitelerimizin yabancı üniversitelerle öğrenci değişim programlarını daha etkin hale getirmesi gerekiyor. Yurtdışına gönderilen değişim öğrencilerimizin oranı Avrupa üniversitelerinin çok altında. Üniversitelerimizdeki öğrencilerin, değişim programları çerçevesinde diğer ülkelerin üniversitelerinde 1-2 sömestir eğitim almalarının teşvik edilmesi önem taşıyor. Sınır ötesi eğitimin gelişmiş ülkeler düzeyine çıkabilmesi için sadece sınır aşan öğrenci sayıları değil sınır aşan akademisyen sayısı da çok önemli.
Üniversitelerimizdeki yabancı öğretim üyesi sayısı çok düşük. Özellikle İngilizce eğitim veren üniversitelerimizde bu sayının 2-3 kat artması sağlanmalı ki eğitim kalitesinin yanında araştırma etkinliği de artabilsin. Yabancı üniversitelere değişim programları çerçevesinde giden akademisyenlerimizin sayısı Avrupa ülkelerinin çok gerisinde kaldı.
Akademisyenlerimizin 6’ıncı yıl izinlerini yabancı ülke üniversitelerinde eğitim ve araştırma yaparak değerlendirmesi teşvik edilmeli. Her 6 yılda bir, yabancı üniversitelerde eğitim ve araştırma yapan akademisyenlere ödül verilmeli ve araştırma destekleri artırılmalı. Önümüzdeki 20 yılda sınır ötesi eğitim etkinliği yüksek olanların üniversite sıralamalarında üst sıralara yükselmesi daha kolay olacak.
MIT ve Harvard sınır ötesi eğitim etkinliğinde devrim yaptı: (MOOC)
MIT ve Harvard üniversiteleri, tüm dünyaya ücretsiz olarak elektronik ortamda ders verilen yeni bir model geliştirdi ve bu proje için 60 milyon dolar ayrıldı. Bu ücretsiz eğitim modeline MOOC (Massive Online Open Course) deniliyor. MIT 2001’de, ders malzemelerini ve videolarını ücretsiz olarak tüm dünyaya açmıştı. Yeni modelde ise dersler, elektronik ortamda katılımcılara normal öğrenciye verildiği gibi veriliyor. MIT’nin deneme amacıyla verdiği ‘Devreler ve Elektronik’ dersine 120 bin öğrenci katıldı ve 10 bini sınavları tamamladı.
Stanford’un açtığı benzeri bir bilgisayar dersini 100 bin öğrenci aldı. Dersin hocası, “Benim yılda 400 öğrencim olurdu. Ben bu sayılara ancak 250 yılda ulaşırdım” şeklinde açıklama yapmıştı. MIT ve Harvard tarafından başlatılan bu eğitim modeli, ilk deneme derslerinde çok başarılı oldu ve önümüzdeki 20 yıl içinde bir milyar kişiye ulaşmanın hedeflendiği açıklandı.
Bu dersler canlı olarak tüm dünyaya açık ve her isteyen bu derslere ücretsiz olarak kayıt olabilir. Öğrenciler, dersleri canlı olarak izleyip ödevleri zamanında yapar ve verilen sınavlarda başarılı olursa bu dersi başardıklarını gösteren bir sertifika alacaklar. Stanford, Princeton, Pennsylvania ve Michigan üniversiteleri de elektronik ortamda ücretsiz ders veriyor.
MIT ve Harvard, toplam nüfusları 2,5 milyara ulaşan Çin ve Hindistan’daki yüz milyonlarca genci hedefliyor. Bu ülkelerden MIT ve Harvard’ın ücretsiz derslerini alıp çok başarılı olanlara ilerde burs verilip ABD’ye gelmeleri sağlanabilir. MIT ve Harvard’ın ABD’de okuma olanağı olmayan yetenekli gençlere bu yöntemle ulaşacağına inanılıyor.
Üniversitelerimiz bu modeli iyi değerlendirmeli
Dünyanın önde gelen üniversiteleri, MIT-Harvard’ın yeni elektronik ders modelini uygulamak için gerekli çalışmalara başladı. Türk üniversiteleri, MIT’nin 2001’de başlattığı ‘Açık Ders Malzemeleri Projesi’ne ilgi göstermiş ve TUBA’nın desteğiyle bazı dersler hazırlanmıştı. Bu nedenle üniversitelerimiz MIT-Harvard’ın yeni modelini de uygulamakta zorluk çekmeyecek.
Üniversitelerimizin, tüm dünyaya açık olan bazı ücretsiz dersler tasarlayıp elektronik ortamda herkese açması çok yararlı olur. Bu dersleri yeni kurulan veya öğretim üyesi eksiği olan üniversite öğrencileri, çalışmakta olanlar, yabancı öğrenciler, yurtdışındaki Türk ve yabancı öğrenciler, Afrika ve Orta Doğu ülkelerindeki gençlerin alması üniversiteler ve ülkemiz için çok yarar sağlar.
Bu sayede bizim üniversitelerimiz de MIT ve Harvard gibi sınır ötesi eğitim etkinliğini katlayarak arttırma şansına kavuşabilir. Üniversitelerimiz sınır ötesi eğitim etkinliklerinde atılım yapamaz ve dünyanın gerisinde kalırsa, çoğunun uluslararası üniversite olma şansı kalmayacak.
Araştırma ağırlıklı üniversite için çaba gerekir
Dünyanın önde gelen üniversiteleri arasına girebilmek için uluslararası araştırma üniversitesi olmak gerekir. Araştırma üniversitesi olmak için üniversitelerimizin, eğitim kadar araştırma faaliyetlerine de önem vermeleri şart. Araştırma üniversitesi olmak için yurtiçi kaynaklar kadar uluslararası kaynaklardan da proje desteği alabilmek lazım.
Üniversitelerin araştırma ağırlıklı olduklarını gösteren yayın ve atıf sayısı, yayın başına alınan atıf sayısı, kişi başına düşen yayın sayısı, en fazla atıf alan bilim adamları listesinde yer alan mensup sayısı, ulusal ve uluslararası patent sayısı, patent gelirleri ve üniversitenin yıllık araştırma bütçesi gibi bazı indikatörler var.
Önümüzdeki 20 yıl içinde üniversitelerin uluslararası patent sayısı, patent gelirleri ve yıllık araştırma bütçesi öne çıkacak. Bunun nedeni çok sayıda ülkenin devlet üniversitelerinin araştırma bütçelerini performansa dayalı hale getirecek olması. Performansa dayalı araştırma bütçe dağıtımı uygulamasına geçilmesi, üniversitelerin sürekli çaba göstermesini gerekiyor.
Kısıtlı kaynakların israfı önleneceği için ülkemizde de bir süre sonra bu uygulamaya geçmek kaçınılmaz olacak. Araştırma bütçesinin artması için yalnızca devletten destek beklemek yeterli olmaz. İyi bir araştırma üniversitesi, araştırma bütçesinin önemli bir bölümünü de kendisi yaratmak zorunda.
Harvard, Stanford ve MIT üniversitelerinin yıllık Ar-Ge bütçeleri 800 milyon dolardan fazla. Bu üniversiteler araştırma bütçelerinin önemli bir bölümünü patent gelirlerinden elde ediyorlar. Ülkemizde ise maalesef üniversitelerimizin aldığı patent sayısı çok az olduğu gibi patent gelirleri de yok denecek düzeyde.
Dünyanın en iyi üniversiteleri arasında yer alabilmek ve sıralamalarda ilk 50 veya 100 arasında yer alabilmek için çok çaba sarf etmemiz gerekiyor. Her oyun kuralına göre oynanır. MIT ve Harvard elektronik ortamda 1 milyar öğrenciyi hedeflerken ve bu üniversitelerin yıllık araştırma bütçeleri 800 milyon doları aşmışken Türk üniversiteleri de hedeflerini büyütüp 2035’lere hazırlıklı girmeliler.