Güncelleme Tarihi:
Bu beklentiyi Eylül 2014’te MEF Üniversitesi’ne giren bir grup öğrenciyle test ettim. Üniversitenin tüm programlarına aynı puan türü ile öğrenci alan üç fakültesini inceledim: Hukuk, mimarlık ve mühendislik. Öğrencilerin sınav performansını ölçmek için yerleştirildikleri puan türündeki sıralamasını, üniversite performansını ölçmek için de lisans programlarının ikinci dönemlerinin sonundaki Genel Not Ortalamalarını (GNO) kullandım. Üniversite sınavındaki sıralama yerine puanı kullanabilirdim ama zaman içerisinde puanlar değişebildiği için sıralamayı tercih ettim.
Mart 2017 itibarı ile yerleştirildikleri programda en az iki dönemi bitirenleri çalışmaya dahil ettim. Bu grupta hazırlığı atlayanlar ile hazırlığı 1, 2, veya 3 dönemde bitirmiş öğrenciler bulunuyor. Kazandıkları programdan ayrılan öğrenciler (başka bir programa veya üniversiteye yatay geçiş yapan veya eğitimlerine ara verenler) ile hazırlığı 4 dönemde bitirenleri çalışmaya dahil etmedim. Sonuçları 3 ayrı bölümde özetleyip son bölümde tartışacağım.
Hukuk fakültesi: Birinci dönem not ortalamaları düşük
2014 Eylül ayında hukuk programına yerleştirilen 150 öğrenciden 124’ü lisans eğitiminin en az iki dönemini tamamlamış durumda. Bunların yerleştikleri puana göre sıralamaları (x ekseni) ve ikinci dönemlerinin sonundaki Genel Not Ortalamalarının (y ekseni) grafiği aşağıda.
- Hukukta birinci yıl sonu GNO’larının genellikle düşük olduğu dikkat çekiyor: Ortalama GNO 1.88.
- İlginç bir gözlem: Programa birincilikle giren öğrencinin GNO’su 0.76 iken, sonuncu olarak girenin GNO’su 2.27. Girişteki birincilik ve sonunculuk üniversiteye girişte kapıda bırakılıyor.
- Grafikten de görüleceği gibi LYS sıralaması ile birinci yıl GNO arasındaki ilişki çok zayıf. Sıralamadaki farklılıklar GNO’daki farklılıkların sadece yüzde 10’unu açıklayabiliyor (R2 = 0.10).
- Bireysel veriler kullanıldığında zayıf olan bu ilişki, verileri grupladığımızda beklenileceği gibi güçleniyor. Öğrencileri ardışık dörtlü gruplara böldüğümüzde, iki değişken arasındaki ilişki 0.10’dan 0.33’e çıkıyor.
- Gruplar büyüdüğünde ilişki de güçleniyor. Sıralaması 100 binden daha iyi olan 82 öğrencinin GNO ortalaması 2.06 iken, 100 binden daha kötü olan 42 öğrencinin GNO’su 1.53.
- Burs seviyelerine göre GNO’lara baktığımızda ise yine oldukça şaşırtıcı bir durum ile karşılaşıyoruz. Tam burslu 14 öğrencinin GNO ortalaması sadece 2.01 iken, yüzde 75 burslu 12 öğrencinin ortalaması (aralarında birinin GNO’sunun 0.00 olmasına rağmen) 2.14, ve yüzde 50 burslu 52 öğrencinin ortalaması 2.04.
Mimarlık: Not ortalaması ile burs seviyesi bağımsız
2014 Eylül ayında mimarlık programına yerleştirilen 50 öğrenciden 44 tanesi en az iki dönem lisans eğitimini tamamlamış durumda. Bu öğrencilerin yerleştikleri puana göre sıralamaları ve ikinci dönem sonu Genel Not Ortalamalarının grafiği şöyle.
- Mimarlıkta birinci yıl sonu GNO’ları genellikle epey yüksek: Ortalama GNO 2.90.
- Grafikten de görüleceği gibi LYS sıralaması ile birinci yıl GNO arasında neredeyse hiç ilişki yok. Sıralamadaki farklılıklar GNO’daki farklılıkların sadece yüzde 1.5’ini açıklayabiliyor (R2 = 0.015).
- Öğrencileri ardışık dörtlü gruplara böldüğümüzde, iki değişken arasındaki ilişki 0.015’ten ancak 0.106’ya çıkıyor.
- Sıralaması 100 binden daha iyi olan 36 öğrencinin GNO ortalaması 2.95 iken, 100 binden daha kötü olan 8 öğrencinin GNO’su 2.68.
- Tam burslu 8 öğrencinin GNO ortalaması 3.09 iken, yüzde 75 burslu 15 öğrencinin ortalaması 2.76, yüzde 50 burslu 11 öğrencinin ortalaması 3.02, ve yüzde 25 burslu 10 öğrencinin ortalaması ise 2.83. Yani GNO ortalamaları burs seviyelerinden oldukça bağımsız görünüyor.
Mühendislik: GNO’su en düşük olan öğrenci tam burslu
Eylül 2014’te mühendislik programlarına yerleştirilen 168 öğrenciden 125’i en az iki dönem lisans eğitimini tamamlamış durumda. Bu öğrencilerin yerleştikleri puana göre sıralamaları ve ikinci dönem sonu Genel Not Ortalamalarının grafiği aşağıda.
- Mühendislikte birinci yıl sonu GNO’ları hukuk ile mimarlık arasında: Ortalama GNO 2.05.
- Programa birincilikle giren öğrencinin GNO’su 2.01 iken, sondan ikinci olarak gireninki 2.73.
- İkinci dönem sonunda en yüksek GNO’yu tutturan öğrenci programa girenler arasında ilk 10’da değil.
- En yüksek ikinci GNO’yu tutturan öğrenci ise üniversite sınavında yukarıdaki 125 öğrenci arasında 56’ncı sıradaymış.
- En düşük GNO’lu öğrencinin tam burslu olması da ilginç.
- Grafikten de görüleceği gibi LYS sıralaması ile birinci yıl GNO arasındaki ilişki zayıf. Sıralamadaki farklılıklar GNO’daki farklılıkların sadece yüzde 5’ini açıklayabiliyor
(R2 = 0.05).
- Öğrencileri ardışık beşli gruplara böldüğümüzde, iki değişken arasındaki ilişki 0.05’ten 0.24’e çıkıyor.
- Yukarıdaki grafikte 112 bininci sıra ile 148 bininci arasında hiçbir öğrencinin bulunmadığı dikkat çekiyor. Sıralaması 148 binden kötü olan öğrenciler yüzde 25 burslu. Bu grubun GNO ortalaması 1.51 iken diğerlerinin ortalaması 2.09.
- Ortalaması en düşük grup olan yüzde 25 burslu öğrencileri analizin dışında bıraktığımızda, kalan 116 öğrenci için üniversite sınavlarındaki sıralaması ile ikinci dönem GNO’su arasındaki ilişki neredeyse tümüyle kayboluyor (R2 = 0.017)
Öğrencilerin performansını etkileyen çok faktör var
Yapılan bu çalışma, öğrencilerin üniversite sınavlarındaki sıralaması ile birinci yıl not ortalaması arasındaki ilişkinin zayıf olduğu sonucunu ortaya koyuyor. Bu sonuç bundan önce iki üniversitede yaptığım çalışmaların sonuçları ile tümüyle örtüşüyor. Öğrencilerin üniversite performansını etkileyen çok sayıda faktör var. Bunların bazılarını saymaya çalışacağım:
- Yurtta kalan öğrenciler günde 1.5-3 saatlerini trafikte harcamadıkları için çalışmaya daha fazla zaman ayırabilirler. Öte yandan yurt yaşamının çalışmaya olumsuz etkisi de olabilir.
- International Baccalaureate (IB) programlarından mezun olanlar üniversiteye daha hazır geldiklerinden ortalamalarının, diğerlerininkinden yüksek olması mümkün. .
- Ders dışı etkinliklere önem veren liselerden gelenlerin yaşam becerileri daha gelişmiş olacağından performansları sadece derse ve teste odaklı lise mezunlarının performanslarından daha iyi olabilir.
- Öğrencinin sosyal yaşamı (kulüpler, spor vs.) dışarıda çalışma ve maddi durumu notlarını etkileyebilir.
- Daha önce başka bir üniversitede birkaç dönem okumuş olmak öğrencinin adaptasyon süresini kısaltarak yüksek performans göstermesini sağlayabilir.
- Şehir dışından gelenler veya ailelerinin aşırı koruması altında büyüyenler özellikle ilk yıl kültür şoku nedeniyle kötü performans sergileyebilir.
- Eğitim dili İngilizce olan programlarda bu dili bilerek gelenler (ve hazırlığı atlayan) İngilizce’yi üniversite yaşında öğrenmek zorunda kalanlardan daha başarılı olabilir.
- Öğrencilerin duygusal direnci ve dayanıklılığı, çalışma disiplini, azim seviyesi gibi bireysel (ve ölçümü kolay olmayan) özellikleri üniversite performansını ciddi şekilde etkileyebilir.
- Öğrencinin yerleştirildiği programı ne ölçüde bilinçli tercih ettiği performansında etkili olabilir.
- Yakın arkadaş grubunun çalışma alışkanlıkları, disiplini, ve eğitime bakış açısı öğrencinin performansını etkileyebilir.
- İlk yıl içinde danışmanlarını, dersleri veren hocaları, kütüphaneyi, üniversitedeki öğrenme merkezini ve öğrenci işlerindeki çalışanları daha çok ziyaret edenlerin not performansı daha iyi olabilir.
Sıralamalar ilk yıl notlarını tahmin etmeyi sağlayamıyor
Bu faktörlerin bir kısmını modellemek mümkün ve olabildiğince çok faktörü değerlendirmeye alacak bir çalışmanın çok yararlı olacağını düşünüyorum. Etraflı bir model ile başarısız olma riski yüksek öğrencileri önceden belirlemek kolaylaşır ve zamanında alınacak önlemlerle performansları yukarı çekilebilir.
Üniversite sınavındaki sıralamaların birinci yıl notlarının iyi bir tahmincisi olmadığını vurgulamamız gerekiyor. Özetle, üniversite sınavı üniversite başarısını doğru bir şekilde tahmin etmekten uzak. Peki bu sınava neden bu kadar güveniyor ve ülkenin genç kuşaklarının geleceğini bu sınava bağlıyoruz? Üniversite performansını daha iyi öngörebilecek bir sınav veya seçme sistemi mümkün değil mi? Bu sınav üniversite başarısını öngöremiyor, üniversite potansiyelini ölçemiyorsa ne ölçüyor? Ne üniversitede ne üniversite sonrası yaşamda karşılığı olmayan, zaman baskısı altında alınan bireysel bir çoktan seçmeli test ile gençleri yükseköğrenim programlarına yerleştirerek ülkenin geleceğine büyük bir zarar verme ihtimali bizi neden rahatsız etmiyor? En önemli kaynağımızı değerlendirmenin yolu üniversite performansı ile ilişkisi olmayan bir sınavla gençleri kariyer yolculuğuna çıkarmak mı olmalı? Umarım bu kısa çalışma bu soruların daha sık sorulmasına sebep olur.