Güncelleme Tarihi:
Sınav sürecinde yoğun kaygı bozukluğu yaşayan öğrencilerde 9’uncu sınıfta yeme bozuklukları, depresyon, başarı kaygısı gibi sağlık sorunları devam edebiliyor. ODTÜ Kuzey Kıbrıs Kampusu Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık Programı Öğretim üyesi Doç. Dr. Aslı Bugay Sökmez’e göre LGS sonrası Türkiye’de en iyi okullara yerleşen öğrenciler yeni stres kaynakları kapıda.
BAŞARI KAYGIYI ARTTIRIYOR
Daha önceki akademik hayatlarında en iyiler arasından sıyrılıp daha iyi bir okula yerleşme başarısını gösteren öğrencilerin omuzuna aslında daha ağır bir sorumluluk yüklendiğini söyleyen Bugay, “İyi ve prestijli okulların çoğu açılış konuşmasında öğrencilerine ne kadar iyi bir okula yerleştiklerini söylerken “artık okulumuzun öğrencisisiniz, bu okula yakışır ve layık olmalısınız” diyor. Bu motivasyon konuşmaları bazı öğrencileri gerçekten motive ederken, bazılarını ise kaygılandırıyor. Bu kaygı sadece ülkemizdeki başarılı öğrencilerde değil, dünyanın önemli okullarını kazanan çoğu öğrencide görülebiliyor. Kişinin geçmişte elde ettiği pek çok başarısı bulunmasına rağmen, kendini yetersiz görmek, beceriksiz olduğunu düşünmek gibi duygularla bağlantılı durum bozukluğu olabiliyor, buna imposter sendromu deniyor. İmposter sendromun ilk kriteri başarılı olmaktır. Hayatı boyunca herhangi bir başarı elde edememiş olan bireyler yerine her zaman başarılı olan kişilerin yakalanmış olduğu bir sendromdur. İmposter sendromu olan öğrenciler başarılı olduklarına dair somut kanıtları olmasına rağmen kendilerini hep “yetersiz” görürler. Özellikle, mükemmeliyetçi, titiz, kaygılı ve her zaman daha iyisi için mücadele eden ailelerin çocuklarında daha çok ortaya çıkar. Zaten böyle davranan ailelerin çocukları da benzer davranışları sergiler” diyor. Aslı Bugay’a göre bu durumla en iyi baş etme yolu, öğrencilere başarılarla dolu hayatların ardında da hataların olduğunu söylemek ve mezunların öğretmenlerin kendi deneyimlerini kendi zorlandıkları dönemleri paylaşmalarını sağlamak.
NE OLDUĞUNU BİLMEK ÇÖZÜMÜ DE BERABERİNDE GETİRİYOR
Çocuk ve Genç Psikiyatristi Doç. Dr. Veysi Çeri
“Sınav her şeyin anahtarı gibi gösteriliyor. ‘Her şeyi bırak bu yıl sadece ders çalış’ diyen aileler var. Bu da çocukta kaygı yaratıyor. Kaygı otomatikleşiyor ardından. Dolayısıyla kaygı kalksa da etkisi geçmiyor. Özellikle ailelerin ve okulların sınavlar konusunda aşırı yükleme yapması, çocuğun yegane meşgalesinin sınav olması kaygıyı tetikliyor. Kısa süreli kaygının zararı yoktur ancak uzun süre devam ettiğinde farklı sorunlara yol açıyor. Kaygı durup dururken geçmiyor, dolayısıyla depresyon gibi farklı piskolojik sorunlar da ortaya çıkıyor. Dolayısıyla çocukta böyle bir durum varsa ya destek alınmalı ya da farklı etkinlikler yapılmalı. Ebeveyn ve çocuğun iletişiminin sağlıklı ve düzgün olması lazım. Çocuğun içinde olan biteni ailesine anlatabilmesi gerekiyor. Çocuğun öz farkındalığını artırması, çözümünü de beraberin de getiriyor. Bir sınavı onların hayatının yegane olgusu haline getirmemek, çocuğu sürekli o konuda uyarmamak önemli. Bunu yapılsa bile olabildiğince kaygının sınav sonrası etkilerini azaltmak lazım. Özellikle çocuğun takım sporuna yönlendirilmesi, zihnin çok yönlü çalışmasını ve fiziksel aktivitesini sağlıyor. Fiziksel aktiviteler zihnin sakinleşmesini, stresin azalmasını sağlar. Ayrıca çocuğun mutlaka doğada bulunması gerekiyor.”
SINAV SÜRECİ İZOLE YAŞANDIYSA KAYGI ARTIYOR
Nil Ateşoğlu - Eğitim Psikoloğu
“Öğrenci uzun dönemli stresin ardından istediği gibi bir sonuç elde etse de bir takım rahatsızlıklar yaşayabiliyor. Yemeden kesilme, uyuyamama, kabuslar görme, derslere odaklanamama ve hatta arkadaşlarla uyum sorununa kadar birçok sorun ortaya çıkıyor. Önemli olan bu sürecin farkında olabilmek.
Özellikle öğrenci sınav sürecini çok izole yaşadıysa, yoğun kaygı bozukluğu içindeyse ya da aile içinde huzursuzluk varsa bu durumlar devam ediyor olabilir. Bir süre sonra da bu durum sınava ilişkin bakış açısı açısından derslerde başarılı olabilecek miyim kaygısına dönebilir. Çünkü sınava hazırlık döneminde öğrenci sınavı kazanmanın değerini belirlediğini düşünüp, süreci ailesinin onayını alma kaygısıyla geçirmiş olabilir. Dolaysıyla aileler kaygıları güçlendirmekten ziyade önlemlere yönelik planlama yapmalı. ‘Kaygılanma alışırsın’ gibi tepkiler vermek duyguları küçümsemek anlamına gelir. Ebeveynlerin, öğrencinin yanında olduğunu hissettirmesi önemli. “
ÖĞRENCİLER BU KAYGILARI YAŞIYOR
-“İyi bir okul kazandım ama sanki burada herkes benden daha iyi, daha başarılı, zeki ya da cool gibi.”
- “Acaba burada da başarılı olmayı sürdürebilecek miyim? Sanki bu okul akademik olarak çok zorlayıcı, buraya şans eseri ya da yanlışlıkla girmişim ve bunu bir gün anlayacaklar gibi geliyor, kaygılanıyorum.” - “Bu okulda herkes çok farklı, sanki çok havalı ve özgüvenli, geldikleri okullar benden daha iyi. Bazen düşünüyorum ben buraya nasıl yerleştim, burası bana çok fazla gibi. Keşke bana uygun daha ortalama bir okula gitseydim.”
- “Müdür açılış konuşmasında burayı kazanmak zor ama bitirmek daha da zor dedi. Dersler başladı sanki bitiremeyeceğim gibi hissediyorum.”
- ” Eski okulumda en iyi 3 öğrenciden biri olarak bu okulu kazandım. Sınıfa girdim herkes benim gibi okulunun en başarılısı olarak buraya gelmiş. Eski okulumda fark edilmek, beğenilmek kolaydı. Burada dersler başladı, bırakın okulu sınıfta bile ilk 3’e girmem çok zor. Sınıf öğretmeni bile henüz beni fark etmedi, fark edilmemeye alışık değilim çok zor geldi. “