Güncelleme Tarihi:
Özellikle ergenler ve gençler arasında -geleneksel akran zorbalığıyla da iç içe geçmiş biçimde- oldukça yaygın olduğunu biliyoruz. Yetişkinler tarafından gerçekleştirilen daha küçük yaşlardaki bireylere yönelik siber taciz vakaları da maalesef giderek artıyor.
DİJİTAL ŞİDDETE EN ÇOK GENÇLER MARUZ KALIYOR
Türkiye’de geçtiğimiz yıl gerçekleştirilen Dijital Şiddet Araştırması, dijital şiddete en çok gençlerin maruz kaldığını gösteriyor (1). 15-17 yaş arası her beş gençten biri, 18-32 yaş arası her üç gençten biri dijital şiddete maruz kalıyor. 15-17 yaş arası gençler en çok fiziksel görünümleri ve yaşları nedeniyle, 18-32 yaş arası gençler ise cinsiyeti, siyasi görüşleri ve fiziksel görünümleri nedeniyle dijital şiddete maruz kaldıklarını ifade ediyorlar.
Siber zorbaca davranışların çoğunlukla kişilerin dış görünüşleri ve cinsiyet kalıpları üzerinden gerçekleştiği görülüyor. Politik görüş çerçevesinde başlayan tartışmalar da bir şekilde cinsiyetçi söylemlerle birlikte ilerliyor. Siber zorbalık, yürütülen çok sayıda farkındalık çalışmasına rağmen, gençleri en çok mağdur eden durumlar arasında yer almaya devam ediyor. Bireyin kimlik gelişimini yoğun biçimde yaşadığı, sosyal çevresinde nasıl algılandığını fazlasıyla önemsediği ergenlik döneminde sosyal medya ortamlarında küçük düşürülmek, ciddi travmalara neden olabiliyor. ABD’de yakın dönemde gerçekleştirilen bir araştırmada siber zorbalığın, kurbanların yüzde 37’sinde sosyal anksiyeteye neden olduğu ve ayrıca intihar eğilimini de arttırdığı belirtiliyor. (2)
Bir başka araştırma da, ergenlerin yüzde 59’unun siber zorbalık ve tacize maruz kaldığını ortaya koyuyor. Sosyal ağ kullanım yaşının düşmesi, küçük yaşlardaki çocukların da sosyal ağlarda siber zorbalık ve tacize uğrama risklerini arttırıyor. Çünkü küçük yaşlardaki çocukların cinsel içerikli bir takım taleplere kolayca ikna edilebileceği ve yetişkinlere kıyasla daha savunmasız oldukları düşünülüyor.
GENÇLER SİBER ZORBALIĞA DAHA AÇIK
Hayata dair her şeyin yanıtını dijital platformlarda aradığımız bir dünyadayız artık. Yemek yapmaktan, bitki bakımına, seyahatten, sağlıklı yaşama her şeye dair enformasyonu çevrimiçi platformlardan ediniyoruz. Bu durum gençlerin cinsellikle ilgili eylemleri için de geçerli. Gençler arasında cinsel içerikli mesajlaşma ve görüntü alışverişinin yaygınlaştığı görülüyor. Araştırmalar 18 yaşından küçük gençlerin yüzde 20’den fazlasının bu tür yazışmalar ve görüntü alışverişinde bulunduğunu gösteriyor. Cinsel içerikli mesajlaşmalar gençleri siber zorbalığa daha açık hale getiriyor. Çünkü partnerler ya da arkadaşlar, ilişkilerinin bozulması halinde diğerini, söz konusu görüntüleri paylaşmakla tehdit ediyorlar. Bu tür tehditlere kız çocukları ve genç kadınların daha fazla maruz kaldıkları da biliniyor.
Siber Zorbalık Araştırma Merkezi (Cyberbullying Research Center) tarafından ABD’de yürütülen araştırmanın sonuçlarının, daha önce benim yürütücülüğünü yaptım ve TÜBİTAK tarafından desteklenen siber zorbalık araştırmasının sonuçlarıyla benzerlikleri dikkat çekici. Bu bulgular, siber zorbalığın çoğunlukla benzer şekillerde seyreden küresel bir sorun olduğunu bize gösteriyor. Örneğin siber zorbalık kurbanları, bunu bir sır olarak saklamak istiyorlar. Durumu aileleri ve öğretmenleri ile paylaşmak isteyenlerin oranı düşük.
Ergenlerin büyük çoğunluğu siber zorbalığın ‘komik’ olduğunu düşünüyor ya da şaka amacıyla zorbalık başlatıyor. Başkalarının dış görünüşleriyle alay etme ya da okul ortamında yaşanan olumsuz bir olayı sosyal medya ortamlarında dolaşıma sokma gibi davranışlar, komik olduğu düşünülen davranışlar arasında yer alıyor. Ergenler şakaya konu olan kişinin duyguları konusunda fazlaca acımasız olabiliyorlar. Bu nedenle okul ortamında empati, arkadaşlık ilişkilerinin sınırları ve mahremiyet gibi konularda çalışmalar yapılması oldukça önemli.
TOKSİK ARKADAŞLIK İLİŞKİLERİNE DİKKAT!
Siber zorbalık vakalarının önemli bir kısmı tanıdık kişiler, hatta arkadaşlar tarafından gerçekleştiriliyor. Times gazetesinde geçtiğimiz ay yayınlanan bir makalede özellikle ergen kız çocukları arasında giderek artan bir ‘gizli zorbalık’tan söz ediliyor. Tüm platformlarda pompalanan güzellik algısı ve cinsiyet kalıplarının, kız çocukları arasındaki zorbalığı arttırdığına da dikkat çekiliyor. Kız arkadaşlar birbirlerini, kıyafet seçiminden, saç şekline, beslenme biçimden, arkadaş seçimine kadar güçlü bir biçimde etkileme potansiyeline sahipler. Bazen bu arkadaşlıklar, bir ya da bir kaçının diğerleri üzerinde örtük bir baskı kurmasına zemin hazırlıyor. Arkadaş ortamından dışlanmak, çevrimiçi içi yazışma gruplarının dışına atılmak ve sosyal ağlarda da hedef haline gelmekle sonuçlanabiliyor.
Ergenler arasında ‘sıkı arkadaşlık’ ilişkileri, birbirleriyle çevrimiçi ortamlara ilişkin şifrelerin paylaşıldığı, özel alanın neredeyse tamamen ortadan kalktığı bir ilişki biçimi olarak görülüyor. Türkiye’de de çok sayıda gencin arkadaşlarıyla sosyal ağ şifrelerini paylaşması nedeniyle siber zorbalığa maruz kaldığını biliyoruz.
Birleşik Krallık’ta giderek artan sayıda kız çocuğunun, kendi arkadaş grubu içerisinde gizli bir zorbalık yaşadığını dile getirdiğine dikkat çekiliyor. Bu zorbalık biçimi, çoğunlukla kızlardan oluşan arkadaş gruplarında yaşanmakla birlikte, karma gruplarda da arkadaşların birbirlerine zorbalık yaptıkları gözlemleniyor. Kurbanlar için zorbalığa uğradığını söylemek ve kendini savunmak, yabancılar tarafından gerçekleştirilen zorbalık biçiminden daha zor. Ayrıca, zorba ve kurban, dışarıdan arkadaş gibi göründükleri için aileler ve öğretmenler için bu zorbalığı fark etmek de oldukça zor oluyor.
Arkadaş zorbalığını fark etmek için, ebeveynlerin çocuklarının arkadaşlık ilişkilerini dikkatle gözlemlemesi tavsiye ediliyor. Çocuğunuz, arkadaş grubuna uyum sağlamak için kendi davranışlarını, giyimini de ya da bazı alışkanlıklarını değiştirmek istiyor ve bunları yapmak konusunda kaygılı davranışlar sergiliyorsa arkadaşlık ilişkileri hakkında düşünmeye ihtiyaç var demektir. Çocuklar ve ergenlerin, arkadaşlık ilişkilerindeki sınırlar ve farklılıklara saygı göstermek konusunda farkındalık kazanması da oldukça önemli.
1) https://dijitalsiddet.org/dijital-siddet-raporu/
2) https://dataprot.net/statistics/cyberbullying-statistics/
PROF. DR. EMEL BAŞTÜRK KİMDİR?
Prof. Dr. Emel Baştürk, Ankara’da doğdu. 1996 yılında Ankara Üniversitesi (A.Ü.) İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü’nden mezun oldu.1999 yılında A.Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü Gazetecilik Anabilim Dalında Yüksek Lisansını tamamladı. Aynı yıl, Kocaeli Üniversitesi İletişim Fakültesi’nde Araştırma Görevlisi oldu. Doktorasına Ege Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü’nde başladı. Doktora tezi sırasında Amerika Birleşik Devletleri’nde konuk araştırmacı olarak bulundu. 2008 yılında İletişim Bilimleri alanında Doçentlik unvanına hak kazandı. Medya ve iletişim alında çok sayıda çalışması bulunan Baştürk, özellikle son 10 yıldır dijital iletişim ve çevrimiçi riskler konusunda araştırmalar ve toplumsal sorumluluk projeleri yürütüyor. TÜBİTAK’ın desteğiyle “Türkiye’de Temel Eğitim Gençliğinde Siber Zorbalık…” başlıklı projeyi yürüttü. Kocaeli Üniversitesi İletişim Fakültesi Bilişim Anabilim Dalı’nda Profesör kadrosunda yer alan Baştürk, Birleşik Krallık Cardiff Üniversitesi’nde konuk araştırmacı olarak bulunuyor. Çevrimiçi Riskler ve Siber Zorbalık; Siber Zorbalıkla Mücadele kitabının yazarıdır.