Güncelleme Tarihi:
Bilgisayar ortamında çalışırken veya ödev hazırlarken aynı anda internette, sosyal medyada boşuna zaman geçirmek anlamına gelen siber aylaklık, teknolojinin gelişmesiyle daha da yaygınlaştı. Hacettepe Üniversitesi Eğitim Fakültesi Bilgisayar ve Öğretim Teknolojileri Eğitimi Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Arif Altun’un verdiği bilgiye göre işyerlerinde daha çok görülen bu davranışa artık okullarda yöneticiler ve öğrenciler de sık sık yöneliyor.
her yaşa uygun aylaklık!
Siber aylaklığın en büyük nedeni olarak stres gösteriliyor. Cinsiyet, yaş ve meslek sınırlaması olmadan herkesin bu davranışlara yönelebileceğini belirten Prof. Dr. Altun, siber aylaklığı şöyle anlattı:
“Siber aylaklık, bilgisayar ortamlarında belirli bir göreve odaklanırken bunu tamamlamadan internette başka işlerle meşgul olmak demek. Çalışma ortamları dışında tablet ve telefon uygulamaları gibi internet teknolojisinin okullarda ve evlerde yaygın olarak kullanılmasıyla bu durum ailelerin ve eğitimcilerin dikkatini çekmeye başladı. En sık gözlenen siber aylaklık eylemlerinin başında, belirli bir işi yaparken ona ara verip internette oyalanmak, e-posta göndermek, video izlemek, müzik dinlemek, oyun oynamak geliyor. Bunlar genellikle gerçekleşmesi istenilen görev veya öğrenilmesi beklenilen konuların niteliğinden ödün verilmesine neden oluyor.
Siber aylaklık yüzünden ayrıca sorumluluklar ertelenebiliyor veya zamanında yapılamıyor. İşyerlerinde bu tür eylemler işgücü kaybı anlamına geliyor. Eğitim ortamlarında ise odaklanma sorunlarına, zamanı gereksiz yere kullanmaya, öğrenme kalitesinde azalmaya yol açıyor. Bilgisayar veya internet ortamında görülen bu davranış her yaş grubunda gözlenebiliyor. Daha çok işyerlerine yönelik araştırmalar yapıldığı için bu davranışı en çok sergileyen grubun yetişkinler olduğu, öğretmen ve okul yöneticilerinden çok öğrencilerin siber aylaklığa başvurduğu yönünde bir algı oluşabiliyor. Ancak yapılan araştırmalara göre üst düzey eğitim kurumu yöneticileri de sık sık bu eylemi gerçekleştiriyor.
Yani yaş, meslek, cinsiyet, öğrenci grubu diye sınırlandırmalar yapılamıyor. Örneğin, Türkiye’deki üniversite öğrencileriyle eğitim ortamlarına yönelik bir çalışma gerçekleştirildi. Buna göre en sık e-posta kontrolü, tartışma grupları, sanal topluluk ve blog kullanımı gibi sosyalleşme faaliyetleri siber aylaklığa yol açıyor. Bunu bireysel işler (alışveriş, seyahat gibi), haber takip, spor siteleri siber aylaklığı izliyor.
Bu eylemin altında yatan başlıca nedenler arasında olumsuz duygu durumları, stres ve iş yoğunluğu geliyor.
Aileler, çocuklarının siber aylaklık yapıp yapmadıklarını, onların bilgisayar başında geçirdikleri zamanı ve bu sürede neler yaptıklarını izleyerek kolayca anlayabilir. Teknoloji bilgisi yetersiz kalan yetişkinler bu konuda uzmanlardan destek alabilir. Okul çağı çocukları kendileri için sıradan görülen bazı davranışların siber aylaklık olup olmadığını ve bunların ne tür sonuçlara yol açabileceğini bilemeyebilir. Bu tür belirsizlikleri aileler çocuklara anlatarak çözebilir.
Örneğin, anne-babalar çalışma saatlerinde çocuklarının ihtiyacına göre mola vermelerini sağlayabilir ve bu süreçte onları bilgisayardan belli bir süre için de olsa uzaklaştırabilirler.
Çocuğa belli etmeden siber aylaklık takibi yapıp sonuçta cezalandırılma yoluna gidilmesi istenilmeyen daha ciddi sonuçlara yol açabilir. Örneğin kaygı düzeyinin yükselmesi, depresyon ve isteksizlik gibi durumlar görülebilir. Bu nedenle okullar ve aileler bu konuda oldukça hassas davranmalı. Çünkü siber aylaklığa yönelenler genellikle stres nedeniyle mola verdiklerini ve masa başından kalkmadan internette ilgi alanlarıyla uğraşmanın rahatlatıcı olduğunu söylüyor.
Kameralar takipte
Siber aylaklık gibi bilgisayar ortamlarında gerçekleştirilen bu tür etkinlikler günümüzde teknolojik altyapı sayesinde kameralar aracılığıyla izlenebiliyor. Ancak bu uygulamalar gizli olmamalı. Aksine öğrenciler tarafından bilinmesini sağlayacak kurumsal düzenlemeler yapılmalı. Yoksa öğrenciler ve çalışanlar bu kuralların kendilerini tehdit edebileceğini düşünebiliyor. Siber aylaklık sonucunda ceza olasılığı, bu davranışa eğilimi de arttırabiliyor. Gizliden gizliye bu eyleme yönebiliyorlar. Yani yapılacak kontrolün tehdit gibi hissettirilmemesi gerekiyor.
Hem aileler hem öğretmenler, öğrencilerin derse odaklanma düzeylerine göre interneti kullanma sürelerini düzenleyebilir.
Örneğin 40 dakikalık bir çalışma, 5’er veya 10’ar dakikalık alt etkinliklere bölünebilir. Sosyal medya ya da e-posta kullanımı bu faaliyetlere dahil edilebilir.
Okullardaki bilgisayar laboratuvarlarında uyulması gereken kuralların açık ve anlaşılır olması, öğretmenler ile öğrenciler tarafından da eksiksiz bilinmesi yararlı olur.
İnternete bağlanabilen telefon gibi birden fazla cihazın bulunduğu ortamlar siber aylaklığa zemin hazırlıyor. Bu bölümlerde çalışanları ve öğrencileri siber aylaklık davranışına iten çok fazla uyaran bulunduğu unutulmamalı.
Gelişim sürecinde olan öğrenciler için okulların bu tür teknolojik araçlara erişimi sağlaması önemli. Ancak öğretmenlerin ve ailelerin de bu araçlarla ne sıklıkla hangi etkinliklerin yapılacağını iyi programlaması gerekiyor.
Siber aylaklığı önleme açısından bilgisayar ekranlarının oturma düzenine bakacak, herkesin görebileceği şekilde konumlandırılması etkili olabilir.
1) Öğrenciler neden kopyaya başvuruyor?
Çalışmadan ve emek sarf etmeden başarıya ulaşmak, öğrencilere çekici geliyor. Yani ders yapmanın zor olduğunu düşünüyor, buna zaman harcamak yerine başarı için kısa yol olarak bu yönteme başvuruyorlar. Ayrıca düşük not alındığında karşılaşılacak tepkilerden kurtulmak için de kopya çekiyorlar. Çocuk zayıf bir not alması durumunda annesi, babası, öğretmeni ya da arkadaşlarının baskı, zorlama ve alaylarıyla karşılaşacağını düşünüp bu yola başvuruyor. Kopya çekmenin bir başka nedeni de çocuğun çok çalıştığı halde başarılı olamayacağına, sınıftaki arkadaşlarının seviyesine çalışarak ulaşamayacağına inanması. Ayrıca sınıftaki en yüksek notu almak isteyen hırslı öğrenciler de bu yola başvurabiliyor.
2) Uyarılar ve disiplin cezaları caydırıcılık açısından yeterli oluyor mu?
Kopya çekme davranışıyla ilgili olarak öğretmenlerin, yöneticilerin ve ailelerin cezadan önce, bu davranışın nasıl önlenebileceğine odaklanmaları gerekiyor. Birçok öğrenci bu işi öylesine profesyonelce yapabilir ki, yakalanması çok zor olur. Kopya çekmenin karşılığında öğrencinin ceza alacağını bilmesi ve bu cezanın caydırıcılığı önemli. Ancak bu durum, öğrenci açısından bir ödül-bedel anlamına gelmemeli. Kopya çektiğinde elde edeceği ödülü çocuk çok önemsiyorsa, bedelini ödemeye razı olabilir ve riske girebilir.
3) Kopya çekmek alışkanlık haline gelebilir mi?
Öğrenci kopya çektiğinde yakalanmadıysa, sınavdan da iyi bir not aldıysa, bunu bir başarı olarak algılar ve bu davranışa devam etmek ona mantıklı gelir. Özellikle ergen gruplarında onun bu davranışı akranları tarafından takdir de toplayabilir. Bu durumda ergen arkadaş grubu içinde model alınabilir ve beğeni kazabilir. Sonuçta hem kopya çekenlerin sayısı artar hem de kopya bir alışkanlığa dönüşür. Kopya çekmeyenlere bile bu davranış oldukça normal gelmeye başlar.
4)Günümüzde teknolojik araçlar çeşitlendi. Bu araçlar kopya yöntemlerini nasıl etkiliyor?
Cep telefonlarının hayatımıza girmesiyle kopya çekmede de bir devrim yaşandığı söylenebilir. Teknolojik cihazların yaygınlaşmasının ve fiyatlarının da ulaşılabilir olmasının, kopya çekmeyi kolaylaştırdığı belirtiliyor. Kulağa takılan ve dikkat çekmeyen küçük bir cihaz, minicik kameralar ve ses ileten donanımlar gibi. Teknoloji kopya çekmeyi kolaylaştırdığı gibi yakalanma riskini de azaltıyor.
5)Bu alışkanlığı olan bir öğrenciye nasıl yaklaşmalı?
Kopya çeken bir öğrenci varsa, öncelikle nedenlerini anlamaya çalışmak gerekiyor. Öğrencinin hangi ihtiyacı ya da endişesi onu bu yönteme yönlendirmiş olabilir sorusunun cevabı anlaşılırsa ve çözüm bulmasına destek verilirse, kopya çekmesinin de önüne geçilebilir. Bir diğer yol da etkileme gücü. Kopya söz konusu olduğunda kontrol etme ve yakalama imkânının sınırlı olduğu bilinmeli. Bunun yerine etkileme gücü kullanılabilir. Onlarla konuşmak, olumlu bir iletişim kurmak ve neden kopya çekmelerinin istenmediğini anlatmak gerekiyor.
- Hükümetin 2015 yılı programına göre Milli Eğitim Bakanlığı öğrenci izleme modülüyle temel eğitim öğrencilerinin okula devamını görebilecek. Erken önleme yaklaşımı kapsamında öğrencilerin risk durumlarına çözüm üretilecek. Devam konusunda raporlar hazırlanarak analiz edilecek.
- Milli Eğitim Bakanlığı verilerine göre 2013-2014 eğitim yılında özel eğitim okulu bünyesindeki anasınıflarında 1225 öğrenci eğitim aldı.
- Takviye kurslarında görev alan öğretmen sayısı kaç?
Milli Eğitim Bakanlığı tarafından uygulamaya konulan takviye kurslarına 2 milyon 199 bin 34 öğrenci kayıt oldu. 16 bin 300 okulda açılan takviye kurslarında 93 bin 203 öğretmen görevlendirildi.