Güncelleme Tarihi:
Geçen hafta bir annenin çocuğunu Seviye Belirleme Sınavı için 7 dershanenin sınavına soktuğunu yazmıştım. Milli Eğitim Bakanlığı, 2008 yılı içinde ilköğretim öğrencileri için SBS deneme sınavının yapılmasına izin verilmeyeceğini açıkladı.
Bakanlık, bu yıl içinde OKS ve ÖSS için deneme sınavı yapılabileceğini de vurguladı.
MEB Müsteşarı Muammer Yaşar Özgül’ün imzası ile gönderilen genelgede makam onayı gereğince Bilgider, Tuder, Öz-De-Bir, Güvender ve Kültür-Bir isimli derneklerin 4 Mayıs 2008 tarihinde OKS, 10 Mayıs 2008 tarihinde ÖSS deneme sınavı yapacağı açıklandı. Genelgede, izin verilmeyen bazı dernekler ve özel dershanelerin ilköğretim öğrencilerine SBS adı altında deneme sınavı yapma "girişiminde" bulundukları duyumları alındığı bildirilirken, "2008 yılı içinde sadece OKS ve ÖSS için deneme sınavı yapılması uygun bulunduğundan, ilköğretim öğrencileri için SBS deneme sınavı yapılmasına izin verilmeyecektir" denildi.
Bu karar hem iyi hem kötü.
Neden iyi önce ona bakalım. İyi, çünkü bazı dershaneler gözüne kestirdiği, müdürüyle arasının iyi olduğu okullarda seviye belirleme sınavı yapıyor. Bu sınavda öğrencilerin adres ve telefonlarını ve diğer bilgilerini alıyor. Daha sonra da kendilerine kayıt yaptırmaları için tacizde bulunuyor.
Karar yanlış. Çünkü, zaten birçok dershane binlerce öğrenciye yönelik deneme sınavlarını yaptı. Bu sınavlar sonucunda başarılı olan yüzlerce öğrenciye farklı oranlarda burslar verdi. Burslar, özellikle bu dershaneye gidemeyecek yoksul öğrenciler için büyük fırsat. Hemen her dershanede ya tam, ya yarım ya da farklı oranlarda burs alan yüzlerce öğrenci bulunuyor. Yani, ödeme gücü olmayan başarılı öğrenciler bu deneme sınavları sayesinde sınavlara hazırlanma şansı elde ediyor.
Deneme sınavları, aynı zamanda öğrencinin düzeyini belirlemede önemli rol oynuyor. Veli de, okul da öğrencinin durumunu gözlemleyebiliyor.
Belki bu karardan sonra bazı dershaneler dersini alır. Artık öğrencisini taciz etmekten, reklam aracı olarak kullanmaktan vazgeçer.
Televizyonu ve bilgisayarı ailece kullanın
Çocuğunuza bir bilgisayar aldınız. Özene bezene odasına yerleştirdiniz. Kızınız bilgisayar alındığından beri odasından çıkmıyor. Hiç bilgisayar kullanmayan anne kızının ders çalıştığını sanıyor. Oysa, daha ilköğretim okulu 3’ncü sınıfta olan oğlu internette biraz dolaştıktan sonra bu büyük dünyanın cazibesinden bir türlü kurtulamıyor, arkadaşlarıyla ’chat’ yapıyor. Uzun süre bilgisayar başında toplumdan kendini izole eden çocuğun zamanla kendine güveni azalıyor, sosyalleşme problemi yaşıyor.
40’lı yaşlardaki anne baba küçük yaşta bilgisayar kullanan kızlarının teknolojiye yatkınlığından pek memnun. Okul sonrası odasına kapanan çocuğun sanal dünyaya teslimiyetinin aile henüz farkında değil.
Devlet Planlama Teşkilatı verilerine göre 2010 yılında Türklerin yüzde 51’i, öğrencilerin ise yüzde 96’sı internet kullanacak.
Siz siz olun, bilgisayarı kullanmayı iyice öğrenin. Belediyelerin ücretsiz bilgisayar kurslarına gidin. Hem gündüz hem de gece programları var, birine katılın.
Ama ondan önce bilgisayarı çocuğunuzun odasından çıkarın. Ailenin ortak kullanım alanına bu gizli tehlikeyi alın. Televizyon ya da bilgisayarın ortak alanda olması denetimi sağlar. Televizyonu birlikte seyredin, bilgisayarda gezinen çocuğunuza göz ucuyla bakın. Bu küçük dünyanın yararlarını çocuğunuza anlatın, ama zararları konusunda da her zaman dikkatli olun.
Bir öğretmenden mektup var
"Merhabalar, Maltepe-Gülsuyu’nda bir devlet okulunda ilkokul öğretmeniyim. 3’ncü sınıf okutuyorum. Birinci sınıftan itibaren onlarla birlikteyim. 41 öğrencim var ve tüm gün eğitim yapıyoruz. Velilerimden üç lise mezunu geri kalanlar ya okuma-yazma bilmiyor ya da ilkokulu zor bitirmiş. Meslek sahibi olan veli sayısı da yine çok az. Genelde ne iş bulurlarsa yapıyorlar. Maddi sorun yaşayan çok fazla. Size yaşadıklarımdan bazı örnekler vermek istiyorum.
Hayat Bilgisi dersinde arkadaşlık konusunu işliyorduk. Ceren konuşmak istedi ve şunu anlattı :
’’İlk teneffüste benim param yoktu, Beyza ve Sevda’ya bahçeye çıkmak istediğimi söyledim, ikisi de gelmedi. Ama, ikinci teneffüste ablam bana 50 kuruş verdi. Beyza ve Sevda’ya param olduğunu, kantinden çubuk kraker alacağımı söyledim. Bu kez ikisi de geldiler. Öğretmenim param var diye geldiler."
Bir başka öğrencim, "Öğretmenim, Olcay geçen gün onunla arkadaşlık yapsınlar diye bir sürü kişiye kantinden bir şeyler aldı" diye anlattı.
Bütün bunları ard arda duyunca "bu öğrencilere üç yıl boyunca hiç mi bir şey öğretemedim" diye kahroldum.
Çocuklarımız para ve maddiyat düşkünü olmuş, hem de bizim gibi okulda. Veliler çok mu farklı? Okula bir yardım geldiyse bütün veliler koşa koşa geliyor, "Öğretmenim bizim çocuğa gelenlerden verir misiniz?" diyorlar. İnanın toplantı yaptığım zaman o kadar veliyi bir arada göremiyorum.
Çocuklar da anne babasından gördüğünü uyguluyor. Parası olanın yanında dolaşıyor."
Not: Bir devlet okulunda görev yapan öğretmenin memur olması nedeniyle kendi ismini ve okulunu açıklayamıyoruz.