Güncelleme Tarihi:
1957 doğumlu Prof. Dr. Oğuz Esen, iki çocuklu bir ailenin küçüğü olarak dünyaya geldi. Babası asker olduğu için ilkokula Sarıkamış’ta başladı. O yıllarını “Dağ Eğitim Komando Merkezi’nin maskotuydum” sözleriyle özetliyor. Küçük yaşta kayak yapmaya başladığını belirterek, “5 yaşında öğrendim kayak yapmayı, ancak daha sonra koptum. Ankara’ya geldik. 2001 yılında İzmir Ekonomi Üniversitesi kuruluncaya kadar oradan ayrılmadım. Tüm tahsil hayatım, çalışma yaşamımın büyük bir bölümü Ankara’da geçti” dedi. Asker babanın oğlu olarak asker olmayı hiç düşünmediğini anlatan Esen, “Sanılanın aksine subay aileleri çocuklarını çok özgür yetiştirirler. Disiplinleri askeriyededir. Çok da politik bir ortamda büyüdüm ama politika evde tartışılırdı. Özgürdüm, rahattım. Bir oğlum var. O da ekonomist olmayı seçti” diye konuştu. Prof. Dr. Oğuz Esen ile Ankara’dan Amerika’ya uzanan eğitim hayatını konuştuk, önümüzdeki dönem tercih yapacak adaylara yönelik tüyolar aldık.
Ne zaman akademisyen olmaya karar verdiniz?
Şimdi düşünüyorum üniversite için karışık bir tercih yapmışım. Sosyal bilimler alanında eğitim almayı düşünüyordum. Tamamen programların isimlerine bakarak sıralama yapmıştım. ODTÜ Ekonomi Bölümü’ne girdikten sonra doğru tercih yaptığımı anladım. ODTÜ deyince, 30 yıl önceki ODTÜ’den bahsediyorum, bugün birçok üniversitede olmayan esnek programlar 70’li yıllarda vardı. İstediğimiz alana yönlenebiliyorduk. Ben de derslerimin belli bir kısmını siyaset bilimlerinden oluşturdum. İkinci sınıfta karar verdim akademisyen olmaya. O dönemde 80 sonrasında özel sektör patladı. Bankacılık, finans sektörü... Bizim dönemden pek çok arkadaşımız finans sektörüne girdi. Ben inatla o cazibeye kapılmadım. O zaman da devlet üniversitelerinde asistan maaşları düşüktü. Giderek 80’li yıllar boyunca da geriledi. Dönem dönem hata yaptım mı, diye düşündüm. 80’li yılların sonuna doğru o fark iyice açıldı. Öte yandan bütün bu koşullara bir de üniversitelerin fiziki ortamlarının kötülüğü ekleniyordu.
O karışık politik dönemde ailenizin yönlendirmesi ya da müdahalesi oldu mu?
Gerçekten de öğrenciliğim siyasi bir süreçle birlikte geçti. İyi bir öğrenciydim. Ailem hiç müdahale etmedi seçimlerime.
Amerika’ya nasıl gittiniz?
Önce Gazi Üniversitesi’ne girdim. Orada iyi bir ekip vardı, Onur Kumbaracıbaşı, Aydın Güven Gürkan gibi son derece önemli ve değerli isimler. Sonraki zamanlarda hepsi politikaya girdi. Onların asistanı olarak kariyerime başladım. Gazi’de 80’li yıllarda çalıştım. Yüksek lisansımı da Gazi Üniversitesi’nde tamamladım. Bir yıl İngiltere’ye Nothingham Üniversitesi’ne gittim. Anglasakson eğitimini bir parça gözleme imkanım oldu. Bu süreçte esas Amerika’ya gitmem gerektiğini düşünerek Fullbright’a başvurdum. Fullbriht Bursu’yla orada araştırmalar yaptım.
İngiltere ve Amerika’da eğitim sistemlerini gördünüz. Neden Amerika?
Yükseköğretim kurumları, sıralamalarında dünyada Amerika, hep ilk sırada geliyordu. Birçok sıralama yapılıyor. Geçmişte daha fazlaydı. Sıralamaları yapanlar batı ülkeleriydi. Dünyanın 20 en iyi üniversitesinden 18’i Amerika’da çıkıyordu. Ama son yıllarda üniversite sıralamaları Asya’ya kaydı. Çin belirlemeye başladı. O zaman da Amerika, Avrupa dışındaki üniversiteler de sıralamaya girmeye başladı. O da ilginç. Daha önceden giremezdi. Dünya en iyi 10 üniversite sayarsanız onun 8’i Amerika’dadır. Geriye Cambridge, Oxford bir de Tokyo Üniversitesi ya da Sorbone kalır. Artı ekonomi biliminin de en fazla geliştiği yer Amerika. Bütün bu etkenler, yönümü Amerika’ya çevirmemi sağladı.
Fransızca eğitim veren Ankara Tevfik Fikret Lisesi mezunusunuz. Lisenizin daha sonraki hayatınıza nasıl bir etkisi oldu?
Ankara Tevfik Fikret Lisesi’nin bire bir vizyonuma önemli etkisi oldu. Yolumu çizerken temel eğitimin faydasını gördüm. Hocalarla iç içeydik. Orada da özgür bir ortam vardı. Gerçi Fransız eğitimi disiplinlidir ama her konuyu hocalarla konuşup tartışırdık. Özgüven gelişmesi, ilişkiler, sosyal çevre anlamında yararları oldu.
Bölüm geçişleri kolaylaşmalı
Gençlerin öncelikle seveceği bir meslek seçmesi gerekiyor. Temel alanlar hiçbir zaman değer kaybetmez. Giderek şöyle bir durum var, üniversite seçimi daha fazla önem kazanıyor. Önce üniversiteye girilecek sonrasında bölümler seçilecek. Amerika’da ekonomi diye başlıyor öğrenci, elektronik mühendisi olarak mezun oluyor. Bunlar 5–10 yıl içinde gerçekleşecek, diye düşünüyorum. Bölüm geçişlerini kolaylaştırmak gerek. Aksi halde mutsuz bir insan grubu doğuyor. Güven eksikliği parlak kariyerlerin önündeki en büyük engel. Gençler kendilerine ve geleceklerine güven duymalı. Hedeflerini bilerek çalışmalılar ve üniversiteyi araştırarak seçmeleri gerekiyor. Diplomaları, değerli olmalı. Hayatları boyunca onları değerli diplomaları taşıyacak.”