Güncelleme Tarihi:
Ülkemizin, üniversiteleri, araştırma kurumları ve alanda mevcut ilgili sektörler ile önemli yol aldığı bu küresel yarışta başarılı olması varolan kapasitesini verimli kullanmasına bağlı. Türkiye’nin alandaki en önemli avantajı genç nüfusu. Bu nüfusu yetiştiren tüm kurum ve kuruluşların dünya akademisini ve yeni teknolojileri takip etmeleri bilgi ve beceriyle donanmış, yetenekleri gelişmiş yeni nesiller yetiştirmeleri için elzem.
Hızlı bir değişimin yaşandığı günümüzde yapay zeka tartışmaları her gün karşımıza çıkıyor. Makinalar hayatımızda hemen önümüzdeki yıllardan itibaren daha çok iş yapacak. Yeni mesleklerde ve yeni işlerde çalışanlar, ne mavi nede beyaz yakalı olacaklar. Eğitim süreçleri ve yetkinlik arayışları üçüncü yaka rengi için çalışıyor. Bu nedenle çok hızla değişen bu günkü iş hayatına ve koşullara uyum sağlayabilmek geleceğin dünyasında yer sahibi olabilmek için son derece önemli. Geleceğimizi temsil eden yeni nesillerin, iş dünyasında bir başarı grafiğini sürdürebilmesi için özellikle mesleki eğitimde uygulamaya yönelik tecrübe ve yetkinlikleri sergileyen bir eğitim sahibi olması yükseköğretim diploması kadar önem arz ediyor.
DİJİTAL TEKNOLOJİLER SAĞLIK EĞİTİMİNE ENTEGRE EDİLMELİ
Dünyanın bu görkemli değişim sürecinde hayatı en derinden etkileyen alanlardan biri de sağlık teknolojileri. Sağlık teknolojileri alanında inanılmaz çalışmalar üreten gruplar ve ürettikleri teknolojiler takip edilmeyi hak ediyor. Sağlık sektöründe hemen her alanda bu yeni teknolojilerin kullanımının sağladığı olağanüstü boyuttaki gelişmelere şahit oluyoruz. Aşıda, ilaçta, yaşam kalitesini yükseltmede, hizmet alınımını kolaylaştırmada, cerrahi müdahalelerde ve diğer birçok farklı başlıkta yaşanan değişimler bireylerin sağlık hizmetine ulaşımını, aldıkları hizmetin niteliğini ve sonuçlarını doğrudan etkiliyor.
Bu noktada ülkemizin alandaki yaşanan gelişmelerden hem yararlanması hem de bu değişime katkı sunmasının, bilim ve teknoloji alanında inşa edilmek istenen güç ve başarı açısından büyük ve etkin bir parça olduğunu vurgulamak gerekiyor. Sağlık sektöründe bilimsel ve teknolojik gelişmelerde söz sahibi olmak ise –diğer birçok atılacak adımın yanı sıra- bu alanda gerekli dijital eğitimin özellikle sağlıkla ilgili ön lisans, lisans ve yüksek lisans programlarına entegre edilmesi. Bu bir başlangıç yazısı, ancak ilgilenen öğrenciler veya genç araştırmacılar kendileri daha geniş okumalar yaparlar diye düşünüyorum.
TELE TIP İLE EVDE MUAYENELER ARTTI
Prof. Dr. Derek O’Keefe İrlanda Galway Üniversitesi’nde ve Mayo Klinik’te, dijital sağlık eğitiminde hasta merkezli inovasyon çalışmaları ile ünlü bir doktor ve tıbbi cihaz profesörü. Tıbbi uygulamalarda karşılaşılan sorunları çözen yenilikçi cihazlar geliştiriyor. NASA ile aylarca uzayda kalan astronotların uyku ritmini takip eden giyilebilir aletler üzerine çalışıyor, doğal afetler ve salgın hastalıklar esnasında dronlar vasıtası ile acil ilaç dağıtımlarını programlıyor. Alanda diğer önemli bir isim, Bernard Marr ise kendi teknoloji şirketinin CEO’su. Geleceğin dijital dünyası, büyük veri, uygulamada yapay zeka ve benzer konularda, müthiş içerikli, 4’üncü sanayi devrimine yön veren 25’den fazla kitabı var. Dijital dönüşüm ve iş dünyasında alanın en saygın uzmanlarından olarak değerlendiriliyor. 2 milyondan fazla sosyal medya takipçisi var ve bu alanlarda FORBES dergisinin sürekli makale yazarı. Sağlıkta dijital dönüşümle ilgili danışmanlıklar yürütüyor. Koruyucu tıp, kişiselleştirilmiş tıp, genom ve vücut protezleri, ince robotlar, verilen ilacı nokta atışla sadece gereken noktaya enjekte edebilen robotlar, ve sağlık hizmetlerinde kullanımı yüzde 40’lara ulaşmış teletıp, Bernard Marr’ın bu alanda yükselen eğilimleri olarak ifade ettiği başlıklar arasında. Pandeminin ilk aylarında tele tıp-evde sağlık teknolojileri ile yapılan sağlık muayenelerinin yüzde 0.1’den yüzde 43.5’a kadar yükseldiği rapor edildi. Bu gerçekten büyük bir rakam.
HIMSS (Health care information and management system society-sağlık hizmetlerinde bilgilendirme ve idare sistemleri birliği), küresel sağlık ekosistemini, bilgi ve teknolojinin gücü ile reforme etmeye kararlı kar amacı gütmeyen bir kuruluş. Sağlıkta Dijital dönüşüm, sağlık hizmetleri teknolojileri, hemşirelik mesleğinin mevcut durumu ve geleceği keşfetmek gibi başlıklarda çevirim içi sertifikalı kurs programları düzenliyor. HIMSS’nin “Sağlığın Geleceği Raporu”na göre, sağlık hizmeti sağlayıcılarının yüzde 80’inin önümüzdeki birkaç yıl içinde makine öğrenmesi başta olmak üzere dijital çözümlere yatırımlarını artırmayı planladıklarını bildiriyor.
TEKNİK PERSONEL İHTİYACI VAR
Nisan 2023 tarihi itibarı ile Türk yüksek öğretiminde, sağlıkta mesleki eğitim bağlamında, ülke sathına dağılmış, 166 sağlık bilimleri fakültesi, 23 sağlık yüksek okulu, 173 sağlık hizmetleri meslek yüksekokulu ve 61 ilimizde 118 tıp fakültesi bulunuyor. . Tıp fakültelerindeki öğrenci sayımız 112 bin 58. Genel bir değerlendirme ile bu muazzam bir beşeri sermaye. Yukarıda birkaç örnekle yaşanan dönüşüme örnekler verdim, elimizdeki insan gücünü bu değişimin farkında olarak yetiştirmek çok önemli. Kapasitemiz mevcut, yeter ki akademi olarak biz iyi bir yol açalım.
Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ), 2035 yılına kadar dünya çapında yaklaşık 13 milyon vasıflı sağlık çalışanına ulaşılacağını öngörüyor. Sağlık eğitiminde, özellikle sağlık meslek yüksek okulları ve sağlık bilimleri fakültelerinde yenilikçi bir anlayışla ihtiyaç ve beklentilere cevap verebilen yöntemlerin kullanıldığı, eğitim teknolojilerini olabildiğince devreye koymalıyız. Bu eğitim teknolojilerin alt yapıları finansal olarak desteklenmelidir. Bu okullarda, sağlıkta yüksek teknolojinin kullanılması ve bu konuların eğitimi ciddi önem taşımaktadır. Küresel dijital devrim ile ilgili uygulamalı eğitimler, yapay zeka, uzaktan izleme sistemleri, sensör verilerinin izlenebilmesi evde sağlık, hassas tıp (kişiselleştirilmiş mikro tedavi yaklaşımları) ile ilgili öncü girişimler gibi başlıklar hastanelerimizde ve laboratuvarlarda artık rutine girmek üzere ve de bu alanlarda yetişmiş teknik personele ivedilikle ihtiyacımız var. Bu uygulamalar, mobil sağlık uygulamaları, tele-tıp, uzaktan tedavi gibi konularda dijital konsültasyonla çözümlenebiliyor. Dolayısı ile sağlık hizmetleri eğitiminde öğrencilerimize yüksek seviyede dijital eğitim vermemiz gerekli.
SERTİFİKA PROGRAMLARI TAKİP EDİLMELİ
Bir diğer konu, Harvard öğretim üyesi Vikram Mansharamani’nın “belirli bir alanda tek bir yetenek, gelecek için size geniş ufuklar açamayabilir, o nedenle uzmanlığınız dışında bir çok konuya daha hakim olarak da öğrenmeyi ve düşünebilmeyi de öğrenmek gerekiyor” önerisinin altını çizdiği ayrıntı büyük resmi görebilme becerisi. Doğrusu yıllardır farklı biçimlerde ifade edilen bu görüşe ben de katılıyorum. Genel yaklaşımlarla alınan eğitimler, çalışma gruplarında ve ekiplerde ayrı bir değer yaratıyor. Eğitiminiz süresince ne kadar çeşitli dersler alır ve uygulamalara katılırsanız, yeteneklerinizi, görmediğiniz konulara da, esnek bir şekilde uygulayabilmeniz o kadar kolaylaşır. Dijital dünya bu konuda da çevirim içi eğitimi yaygınlaştırarak farklı konularda düşünebilmeyi öğretiyor.
Türkiye’de yapay zeka ve dijital sağlık, Sağlık Bakanlığı tarafından bir çok başlıkta konsolide olarak sektöre entegre edildi. İlaçta kare kodlama, minimum veri modeli, Merkezi Hekim Randevu Sistemi, Reçete Onay Sistemi (MEDULLA) bu başlıkların örnekleri. Bu yazı ile ifade etmek isterim ki, bütün bu sistemleri kullanacak iş gücünün iyi bir dijital eğitim alması ve yenilikleri sertifika programları ile sürekli takip etmeleri gerekiyor.
Türkiye Sağlık Enstitüleri Başkanlığı (TÜSEB) ,sağlıkta, ülkemizin ileri teknoloji ve inovatif çalışmalarda ihtiyacını karşılamak üzere kuruldu. Bünyesinde sağlıkla ilgili 9 araştırma enstitüsü var. 2019’dan bu yana ilaç, aşı, tıbbi cihaz, biyomalzeme ve tanı kitleri gibi başlıklarda proje desteği veriyor. Akademinin bu proje çağrılarına daha fazla ilgi göstermesi gerekiyor. Sağlık alanında araştırmaya yönelik farklı birimlerin etkin işleyişi büyük önem taşıyor. Bu birimleri destekleyecek araştırma projelerine, ileri teknoloji ile ilişkili çalışmalara değer katacak en önemli kurumlardan biri de üniversite hastaneleri. Her bir üniversite hastanesi iyi kalite yayınları, bu yayınlara temel olan araştırmaları yürütecek kapasitedeki kadroları, uzmanlık eğitimi dışında üniversitelerin sağlık bilimleri ve diğer ilgili enstitülerinde yürüttükleri doktora programları ile ülkenin araştırma altyapısının merkezi kurumları olma niteliğini sürdürüyorlar. Var olan ekosistemin bir bütün olarak desteklenmesi başarıya ulaşılması için önemli. Bugün bu yazıda tartıştığımız sağlık teknolojileri ve dijitalleşme başlığında da başarı ülkemizin sağlık alanında tüm eğitim, uygulama ve araştırma kurumlarının bütüncül bir koordinasyonla ele alınması ve desteklenmesi ile mümkün.
PROF. DR. SEZER ŞENER KOMSUOĞLU KİMDİR?
Prof. Dr. Sezer Şener Komsuoğlu, 1949 yılında Trabzon’da doğdu. Tıp Hekimi ve Nöroloji uzmanıdır. Eğitimini Atatürk, Ankara ve Hacettepe Üniversiteleri’nde tamamladı. İngiltere’de Birmingham Üniversitesi ve Aston Üniversitesi’nde Nörofizyoloji konusunda 3 yıl çalıştı. Türkiye’de Karadeniz Teknik Üniversitesi ve Kocaeli Üniversitesi’nin kuruluşlarında yer aldı. Nörolojik Bilimler alanında ulusal ve uluslararası düzeyde 250’nin üzerinde bilimsel yayını vardır. 2006-2014 yılları arasında 8 yıl Kocaeli Üniversitesi Rektörlüğü yaptı. Dr. Komsuoğlu, 2015-2022 yılları arasında Yükseköğretim Kurulu Başkan danışmanlığı görevinde bulundu. Bu dönemde yükseköğretimde, Akademide Kadın Çalışmaları Birimini kurdu. Bugün sayıları 117’yi bulan kadın çalışma merkezlerinde akademik ve hizmet odaklı çalışmalar yürüttü. Dr. Komsuoğlu, Avrupa Üniversiteler Birliği’nin (EUA) araştırma ve inovasyon komitesinin seçilmiş 19 üyesinden biridir. Oxford Üniversitesi’nce 2015’te yayınlanan Woman Scientist kitabında Türkiye’den seçilen 3 bilim kadınından biri olarak yer alıyor.. 2021’de Türk Nöroloji Derneği’nin, Bilim ve Hizmet ödülü kendisine tevdi edildi. Dr. Komsuoğlu, Prof. Dr. Baki Komsuoğlu’nun eşi, Prof. Dr. Ayşegül K. Çıtıpıtıoğlu ve Prof. Dr. Feride İpek K. Çelikyurt’un annesidir.