Güncelleme Tarihi:
Sadaka-ı Cariye, İslam aleminde var olan ve sadaka çeşitlerinden sayılan bir sadaka türüdür.
Sadaka-ı Cariye Nedir?
Bir Müslüman'ın öldükten sonra da amel defterinin açık olmasına vesile olan ve sevapların amel defterine yazılmasını mümkün kılan "sadaka-i cariye" Hz. Peygamber tarafından da çok sık dile getirilmiştir. Sadaka-i cariye Müslüman'ın maddi durumuna göre Allah yolunda harcadığı her şeyi kapsar.
Hayırlı bir evlat bırakmak da sadaka-i cariye kabul edilir, insanlığa faydalı bir kitap bırakmak da sadaka-i cariyedir. Bir camii inşaatı için cüzi miktarda bağış yapmak bile sadaka-i cariye kabul edilir. Bir çeşme için bir parça toprağı bağışlamak da sadaka-i cariyedir.
Maddi durumu elverişli olmayan bir kimse vefat ettikten sonra hayırlı evlatlar ve kendisi için dua eden aile fertleri bırakmışsa bu da sadaka-i cariye olabilmektedir. Ölenin ailesi ve evlatları, ölmüşleri için dua eder, af ve mağfiret dilerlerse bu da sadaka-i cariyedir. Ölmüş aile fertleri ya da kimseler için dua etmek, istiğfarda bulunmak, onların ruhları için Kuran okumak ya da okutmak da sadaka-i cariye kapsamında sayılmaktadır.
Sadaka-ı Cariye Farz mıdır?
Sadaka-i cariye özellikle geçmiş zamanlarda Osmanlı hanedanı tarafından pek sevilmiştir. Sultanlar, valideler ve eşleri tarafından Hicaz'a kadar camiler, yollar, köprüler ve çeşmeler yaptırılıp su kuyuları açtırılmıştır. Başta İstanbul olmak üzere İmparatorluk topraklarının Edirne, Bursa gibi şehirlerinde yaptırılan camiler, mescit, medrese, han ve çeşmeler genellikle sadaka-i cariye olarak yaptırılmıştır. Sadece hanedan mensupları değil, varlıklı insanlar da vakfiye kurmak suretiyle öldükten sonra bile amel defterleri açık olsun, sevap kazansınlar diye vakıflara hanlar, mescitler, hayratlar bağışlamışlardır. Günümüzde yüzyıllardır var olan yine binlerce vakıflardan bunu kolaylıkla anlamak mümkündür.
Sadaka-i cariyenin yanlış bir düşünce ile "farz "olduğu zannedilmektedir. Halbuki İslam alimlerinin de sık sık vurguladıkları gibi "sadaka-i cariye" çok kıymetli bir değerdir ama asla farz değildir. Bir ibadetin namaz gibi, oruç gibi farz olabilmesi için Allah'u Teala tarafından bildirilmiş olması gerekir. Oysa "sadaka-i cariye" bu şekilde Müslümanlara farz kılınmış bir ibadet değildir. Farz olduğunun düşünülmesi yüzyıllardır özellikle Türkler arasında pek sevilmesi ve rağbet edilmiş olmasındandır.
Sadaka-i cariye her ne kadar farz bir ibadet değilse de çok kıymetli bir sünnettir. Sadaka-i cariye konusunda Hz. Muhammed'in çok sayıdaki hadisi de bunu desteklemektedir.
Sadaka-ı Cariye Çeşitleri ve Örnekleri
Bir Müslümanın ölümünden sonra da hayır ve hasenatlarının devam etmesi ve kendisine de sevaplarının ulaşmasına sadaka-i cariye denmektedir. Rivayet edildiğine göre; peygamber Hz. Muhammed, şöyle demiştir "7 şey vardır ki; kulun ölümünden sonra kabrindeyken de bunların ecri yani sevabı kendisine ulaşır." İşte sadaka-ı cariye çeşitleri ve örnekleri aşağıdadır:
İnşa ettiği bir mescit veya cami.
Miras bıraktığı mushaf, yani bir kitap, eser.
Diktiği, yetiştirdiği ağaç.
Açtırdığı su kuyusu.
Akıttığı su.
Yaptırdığı köprü
İnşa ettirdiği yol
Öğrettiği ilim.
Hayırlı evlat
Elbette bir Müslüman için en büyük mutluluk, huzur verici durum ve sadaka-i cariye, yetiştirdiği hayırlı bir evlattır. Pek çok hadiste belirtildiği gibi kişi ölse bile geride bırakmış olduğu sadaka-ı cariye ve bundan faydalanan kimselerin varlığı kendisi için kazandığı sevapların açık bulunan amel defterine yazılması anlamına gelmektedir.