Güncelleme Tarihi:
Rubai türünün ilk örneklerini 11. yüzyılda yaşamış olan İranlı şair Ömer Hayyam vermiştir. Divan ve tasavvuf edebiyatının ortaya çıktığı ilk yıllarda yazılan rubailer, bu türün en başarılı örnekleri sayılır.
Rubai Nedir?
Rubai, rindane bir üslupla yazılan, aşk, dünya, ahiret özlemi, Allah, ayrılık acısı gibi farklı konuların işlendiği bir şiir türüdür. İlk örnekleri 11. yüzyılda verildiği için gazel ile birlikte en eski divan şiiri türlerinden biridir.
Ömer Hayyam dışında, Türk edebiyatında daha çok hicivleriyle bilinen Nef'i de rubai türünde birçok şiir kaleme almıştır. 20. yüzyılda ise divan edebiyatının temel özelliklerine sadık kalarak şiirler yazan Yahya Kemal Beyatlı'nın rubai türünde yazdığı şiirler bulunuyor. Yahya Kemal'in yazdığı rubailer, ülkemizde divan edebiyatının araştırılmasını ve yeniden gündeme gelmesini sağlamıştır.
Rubainin Özellikleri Nelerdir?
Tasavvuf edebiyatında özlü sözlerle yazılan şiirler ''hikemi'' olarak nitelendirilir. Didaktik şiirlerle benzer özellikler taşıyan bu şiirlerde, ozan okura doğrudan öğüt vermez. Ancak kurduğu cümlelerle ona nasıl yaşaması gerektiğine dair bildiklerini paylaşır.
Divan edebiyatındaki en önemli söz sanatlarından bir diğeri icazdır. Az sözcükle çok şey anlatma sanatı olan icaz, rubai şiirinin temelini oluşturur. Sadece bir dörtlük ile hayat, ahiret, cennet, cehennem, ruh gibi önemli kavramlar okura aktarılır. Örneğin bir kaside en az 15 beyitten oluşurken, rubainin tek bir dörtlükten oluşması, icaz sanatının gelişmesinde etkili olmuştur.
Rubai, İran edebiyatında dübeyt ismiyle bilinir. Dü, Farsçada iki anlamına gelir. Önceleri iki ayrı beyit şeklinde yazılan rubailer daha sonra birleştirilmiş ve tek bir kıtaya dönüştürülmüştür.
İlk iki beyitte yazılan dizeler şiirin yan fikrini oluşturur. Şiirin ana fikri ise son iki beyte saklanır.
Rubai Nazım Şekli Özellikleri ve Örnekleri
Rubai, genelde tek dörtlükle yazılan en kısa şiir türlerinden biridir. Kafiye düzeni iki farklı şekildedir.
Ya: aaaa
Ya da: aaxa şeklinde yazılır.
Rubai Örnekleri:
1- Bulut geçti gözyaşları kaldı çimende
Gül rengi şarap içilmez mi böyle günde
Ömer Hayyam'a ait olan bu dizeler, daha sonra birçok müzisyen tarafından bestelenmiştir. Bu şiirin diğer divan şiirlerinden en büyük farkı, ikinci dizede geçen şarabın mecazi değil gerçek anlamda kullanılmasıdır. Tasavvuf edebiyatında sevgili, şarap, sermest olmak (sarhoşluk) ve meyhane gibi kelimeler temel değil gerçek anlamda kullanılır.
Ancak başta Ömer Hayyam olmak üzere rubai türünde şiirler yazan şairler, bu kelimeleri bazen gerçek bazen mecazi anlamıyla kullanarak Divan şiirine farklı bir bakış açısı getirmiştir.
2- ''Bilmem nedir enfüsi nedir afaki
Kimdir cihanda fani kimdir baki
Dünyayı saran boşluğu hissetmeyelim
Peymaneyi boş bırakma doldur saki''
Yahya Kemal'a ait olan bu dizelerde de hayatın anlamı enfüsi, afaki, fani ve baki kelimeleriyle sorgulanıyor. Rubai türünün en önemli özelliklerinden bir diğeri de insanın dünyadaki varlığını ve var oluş nedenini sorgulamasıdır.
Son iki dizede ise ''boşluk'' ve ''boş bırakmak'' kelimeleri hem ses hem de anlam bakımından birbirini tamamlar. Şair, şarap kadehi anlamına gelen peymanenin doldurulmasını ister. Çünkü dünyada hissedilen boşluğun ancak bu şekilde yok olacağını düşünür.